tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Bir mücahid sultan: Ali Dinar

A+
A-

Darfur Sultanlığı’nın son şehid sultanı.

Birinci Cihan Harbi’nde ilan edilen Cihad-ı Ekber’in (Büyük Cihad) etkisiz ve sönük kaldığı sıkça ileri sürülür. Fakat bu iddianın doğruluğu tartışılır. Cihad bildirileri Osmanlı toprakları dışında Fas, Tunus, Cezayir, Orta Afrika, Asya ve hatta Hindistan, Endonezya gibi yerlere yollanmıştı. Başarıya ulaşmayan hareketlerdi belki evet, fakat dünyanın birçok bölgesinde cihad çağrısına katılanlar olmuştu. Hatta canla başla mücadele edip şehid düşenler bile olmuştu. Beni Şammar aşireti İbn-ur Reşid önderliğinde Osmanlı saflarında savaşmıştı. Yemen İmamı Yahya daha önceleri Osmanlıya karşı savaşsada Cihan Harbi›nde o da cihad çağrısına katılmıştı. Trablusgarp›ta ise Senusiler Ahmed eş-Şerif es-Senusi ile katılmışlardı bu çağrıya. Sudan’ın güneybatısında ise bir başka mücahid vardı.. Bu mücahid Ali Dinar’dır. Kendisi cihad çağrısına Darfur’dan katıldı.


Darfur diyarı
Darfur bölgesi 19. Yüzyılda belki de en az keşfedilmiş toprakların başında geliyordu. (Darfur kelimesi, Fur halkının yurdu anlamına geliyor). El-Ubeyd’e döşenen tren raylarından önce dış dünya ile bağlantısını iki ana ticari güzergah ile sağlıyordu. Birinci ticari hat  Trablusgarp (Libya) üzerinden bağlantılı Kufra ve Vayti şehirleri ile sağlanıyordu. Bir diğer güzergah ise Mısır üzerinden Kobbe şehrine gelen yoldu. Toprakları oldukça kurak, yağış seviyesi Cebel Marra dağları hariç oldukça düşüktür. Buna rağmen belirli bölgelerde verimli ve sulu vadiler bulunmaktadır. Nüfus yapısı ise siyâhi ve Arap kabilelerinden oluşmaktadır. Bunların bir kısmı yerleşik ve diğer kısmı ise göçebe olarak geçmektedir. Darfur’da Arapça ve Fur lisanı başta olmak üzere 14 farklı lisan kullanılıyordu. Darfur’un en büyük etnik yerleşik halkı Fur halkıdır. Bu halkın tamamı müslüman olup siyâhi ırka mensuptur. Birçok köy ve kasabaya ayrılan Furlular geçimini genelde çiftçilik ve hayvancılıkla sağlıyordu. Darfur›un batısında Masalit kabilesi bulunuyordu. Bu halk hayvancılıkla geçimini sağlıyordu fakat savaşçı bir kimliğe sahipti. Kökenleri Hicaz›a dayandığı rivayet edilir. Dacu ve Tuncur kabileleri ise daha çok kuzeydoğu ve güneydoğu bölgelerinde yaşıyordu. Anadilleri Arapçadır. Son olarak batıda ufak ve kurak bölgede sıkışık kalmış Arapça konuşan Kimr kabilesi bulunuyordu.
Bunların dışında onlarca göçebe kabileler ülkenin dört bir yanına yayılmıştı. Bunlardan en nüfuzlu olanların başında Bakara kabilesi geliyordu, ismindende anlaşılacağı üzere sığırcılık ile geçimlerini temin ediyorlardı. Bütün bu kabileler Darfur Sultanlığı ile belirli ölçüde sınır anlaşmazlıkları yaşıyordu.
Darfur’u ilk önce yüzyıllar boyu Dacu ve Tuncur halklarından olan hanedanlar yönetmişti. Daha sonra taht Furlular’ın Kayra hanedanına geçti. En parlak dönemlerini Süleyman Solong’un 1640’larda başlayan saltanatı sırasında yaşadılar. Onun vefatından sonra 10 sultan daha tahta çıkmış. Bunların en bilineni ise Muhammed Tairab’dir.


Ali Dinar kimdir?
Asıl ismi Ali Dinar Zekeriya Muhammed el’Fadl’dır. Babası Zekeriya, ünlü Fur Sultanı Muhammed el’Fadl’ın küçük oğludur. Ali Dinar’ın doğum tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır fakat 1865 ile 1870 seneleri arasında Fur Sultanlığı’nda (Darfur Sultanlığı) doğduğu tahmin ediliyor. O dönem Sudan’ın büyük kısmı Osmanlıya bağlı olan Mısır Hidivliği hâkimiyeti altındaydı. Darfur Sultanlığı ise bu sıralarda kesintiye uğramıştı. Çünkü Sudan’da Mehdi harekâtı 19. asrın son çeyreğinde ortalığı kasıp kavurmuştu. Britanya ordusu Lord Kitchener öncülüğünde bu harekâtı ancak 1898’de zorda olsa bastırmıştı. Ali Dinar Mehdi harekâtına genelde uzak durmayı tercih etmişti. Bu sıralarda Omdurman şehrinde bulunan Ali Dinar yakın adamları ile Darfur topraklarına yola çıktı. İngilizler bu durumdan rahatsız oldu. Bu sebeple bir diğer hanedan üyesi olan İbrahim Ali’yi rakip olarak bölgeye yolladılar. Etrafına epeyce taraftar toplayan Ali Dinar başkent el-Faşir’e ulaştığında asker sayısını 2000’e çıkarmıştı. Bu güç karşısında yerel yöneticiler şehri ve idareyi ona teslim etmek zorunda kaldılar.
26 Ocak günü Umm Şanka’da Ali Dinar’ın kuvvetleri İbrahim’in ordusunu bozguna uğrattı. Ali Dinar bu zaferle Fur Hanedanı’nın Sultanı olarak Darfur Sultanlığı’nın başına geçti. Böylece sultanlık tekrar ihya oldu. İngilizler bu sefer uzlaşma yolunu seçti. Ali Dinar’ı Sultan olarak değil, emir olarak tanımayı kabul ettiler. Fakat karşılığında Ali Dinar’ın Darfur’da İngiliz hâkimiyetini temsilen bayrak dikmesini ve vergi ödemesini talep ettiler. Fakat iç işlerinde serbest hareket edebilecekti. Ali Dinar bu taleplerden yalnızca vergi şartını kabul etti. Vergiyi ise 1915’e kadar ödemeye devam etti. İngiliz bayraklarının Darfur’da kullanıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Neticede Ali Dinar şartlar gereği İngilizler ile anlaşmak zorunda kaldı. Çünkü Kebkebiya’da Mehdi harekâtından kalan güçlü kumandan Fâki Sanin Ali Dinar’a itaat etmeyi reddediyordu. Bu sebeple Ali Dinar Hartum’daki İngiliz-Mısır yönetiminden silah ve mühimmat talep etti. İngilizler Ali Dinar’ı emir olarak kabul etselerde sadakatinden emin değillerdi. Bir güvensizlik duygusu hâkimdi. Ali Dinar hem İngilizlerle iyi geçinmeye çalışıyor hem hâkimiyetini genişletmeye devam ediyordu. İngilizler bu dönemde Ali Dinar’a herhangi bir yardımda bulunmadılar.Ali Dinar Sultanlığı’nı dünyaya ve özellikle müslüman dünyasına tanıtmak istiyordu. Bu çerçevede memleketini anlatan “el-Ümran” kitabını kaleme almış fakat İngilizler bu kitabın basılıp yayılmasını engellemişti. Buna karşılık Ali Dinar ülkesini gazetelere verilen yazılar vasıtasıyla tanıtmaya çalışmıştı.


Kabileler itaat altına alınıyor!
Komşu kabileleri itaat altına almaya çalışan Ali Dinar bazı problemlerle karşı karşıya kaldı. Özellikle Bakara kabileleri Darfur bölgelerine saldırılar düzenliyordu. Ali Dinar’ın kuvvetleri karşılık vermek isteyince kabileler İngiliz bölgelerine kaçıyordu. Ali Dinar bu sorunun çözülmesi için Hartum’daki İngilizlerle irtibata geçti. İngilizler ise bu şikayetleri görmezden geliyor ve geçiştirmeye çalışıyordu. 1908’lere gelindiğinde Ali Dinar Fâki Sanin hariç diğer kabileleri kontrol altına almayı başarmıştı. Fakat bu hâkimiyet Darfur’un tamamında geçerli değildi. Fâki Sanin’in elinde olan topraklar Ali Dinar’ı rahatsız ediyordu. Ali Dinar 1909 senesinin başlarında Fâki Sanin’in üzerine iki ordu yolladı. Bu ordular yoğun çarpışmalar sonucunda nihayet Fâki Sanin’i mağlup etmiş ve yüklü miktarda esir ve ganimet ele geçirmişti. Fâki Sanin ve yakın çevresi ölü olarak ele geçirildi. 1909’a girildiğinde Ali Dinar gücünü ve etkisini epeyce genişletmişti. Fakat artık ufukta kabile tehlikesinden çok daha büyük başka bir tehlike belirmeye başlamıştı.


Fransız tehlikesi!
Bu sefer Fransızlar işgal ettikleri Veday Sultanlığı (Çad) topraklarından Darfur Sultanlığı’na ait Dâr Tama ve Dâr Masalit bölgelerine saldırıyordu. Bu aslında 1899 İngiliz-Fransız anlaşmasınada aykırı sayılırdı çünkü Britanya Darfur’u Sudan’ın bir parçası olarak görüyor ve kendi toprağı kabul ediyordu. Fakat anlaşma tam olarak sınır hattı belirlemediği için Fransızlar ilerlemeye devam ediyordu. Fransızlar bu iki bölgenin Veday Sultanlığı’na ait olduğunu iddia ediyorlardı. 7 Nisan 1910’da Tama bölgesinde Ali Dinar’ın kuvvetleri Fransızlar ile çarpışmaya girmişti. Ali Dinar tek başına Fransızlar ile mücadele edemeyeceğini bildiği için bu durumu İngilizlere bildirmişti. İngilizler ise Ali Dinar’ı hareket etmemesi için uyarıyor, ve Fransız hükümeti ile görüşmelere devam ediyordu. Nihayet Fransızlar ilerlemeyeceklerine dair teminat verdiler ve İngilizler bu teminatı Ali Dinar’a ilettiler. 9 Kasım’da ise Fransızlar ve Masalit kabilesi arasında gerçekleşen çarpışmada başta Yarbay Moll olmak üzere onlarca Fransız subayı ve askeri ölmüştü. Sultan Taceddin ve 600’den fazla Masalit hayatını kaybetmişti. Çatışma bölgelerinden Darfur’a yoğun mülteci akını meydana geliyordu. Bu çarpışma bölgede sorunların tekrar alevlenmesini sağlamıştı. Ali Dinar 1909’dan beri Fransızların saldırganlığını Hartum’daki İngilizlere iletiyordu. Fakat artık İngilizlerden herhangi bir yardım gelmeyeceğini daha iyi anlamıştı. Büyük Britanya sınır problemlerini çözmekten aciz kalmıştı. Aslında 1912’lere kadar İngilizler ve Fransızlar arasında bir çok yazışma olmuş fakat kesin netice sağlanamamıştı. Daha sonraki senelerde ise Cihan Harbi patlak verince görüşmeler kesilmişti.


Ali Dinar-Senusi ilişkileri 
Fransızlar ile sınır sorunu çözüme ulaşmasada çarpışmalar kesilmişti. Büyük kabileler itaat altına alınmış ve birçok bölge merkeze bağlanmıştı. 1914’e kadar bazı çarpışmalar dışında aslında barış havası hâkimdi Darfur diyarında. Ali Dinar bu barış döneminde gücünü sağlama almak için çalışıyordu. Gücünü sağlamlaştırmak için daha fazla asker ve silaha ihtiyacı vardı. Ali Dinar aradığı desteği Senusiler’de buldu. Senusiler Kufra üzerinden binlerce silah ve mühimmat desteği sağladı. Senusi-Ali Dinar ilişkisi 1899’da el-Faşir’de açılan Senusi zaviyesi ile başladığı rivayet edilir. Daha sonra Ali Dinar Senusilere mektup ve hediye yüklü kervan yollamıştı. 1916’ya kadar Ahmed eş-Şerif es-Senusi ve Ali Dinar arasında muhabere (yazışma) devam etti. Mektuplarda kullanılan üslup son derece sıcaktır. Usul gereğince besmele, Efendimize ve ehli beyte salât ve selâm ile başlamakta. Iki hükümdardan ziyade iki kardeş ve dostun yazışmasına benzemektedir. Senusiler Ali Dinar’a Sultan ve Islâmın aslanı diye hitap etmekte. Övücü sözlerle devam eden satırlar son olarak Islâmın muzafferiyeti gibi dua ve temenni ile son bulmaktadır. Mektuplarda resmi anlaşmalar yer almamasına rağmen gayriresmi bir ittifaktan bahsetmek mümkündür. Senusi-Darfur ilişkisi sadece askeri bir işbirliği değildi. Senusiler Kufra üzerinden silah ve mühimmat sağlıyor, Ali Dinar ise fildişi olmak üzere Senusilere farklı ürünler ihraç ediyordu. Fransa’nın Veday Sultanlığı’na saldırısında sınır bölgedeki ufak Sultanlıklar ise adeta bir mücadele alanı olmuştu Ali Dinar-Senusi ve Fransızlar arasında. Fransızlar Sultanı deviriyor, Ali Dinar’ın komutanları ise kendilerine sadık birini başa geçiriyordu. Bu köşe kapmaca bir süre devam etti. Senusi-Ali Dinar işbirliği Trablusgarp Harbi’nde kısa süreliğine durmuş fakat tekrar canlanmıştı. Bu sefer Darfur’dan Senusilere yardım gitti. Bunun dışında hem Fransızların Veday Sultanlığı savaşında hem Trablusgarp savaşında çok sayıda insan mülteci olarak Darfur Sultanlığı’na sığınmıştı.


Osmanlı bağlantısı
Bütün bu olaylar olup biterken Ali Dinar, II. Abdülhamid döneminde Osmanlı ile irtibat kurmuştu. Diğer Afrikalı siyâhi hükümdarlar gibi Ali Dinar’da son derece dinine bağlı bir sultandı. Önceleri Darfur’dan Mısır üzerinden Sürre Alayı ile Kutsal Topraklara hediyeler ve altınlar gönderilirdi. Ali Dinar bu kutsal geleneği 1900’da tekrar hayata geçirmişti. Bir keresinde yüz kişilik hacı kafilesini yüklü miktarda hediye ve altın ile donatmış ve Haremeyn-i Şerif’e yollamıştı. Ayrıca Ali Dinar, Şeyh Semavî’yi Osmanlı’ya elçi olarak yollamıştı. Ali Dinar, Osmanlı Halifesinden ülkesine Osmanlı sancakları göndermesini istiyordu. Bu vesileyle hem Osmanlı devletine ve halifeye bağlılığını gösteriyor, hem emperyalist güçlere Osmanlı’ya bağlı olduğunu göstermiş oluyordu. Bir başka ayrıntı ise Darfur Sultanlığı’nda kullanılan paralar hakkında bulunmakta. 1908 senesine kadar Ali Dinar Mecid Riyali denilen Osmanlı 20 kuruşu kullanmayı tercih etmişti. Daha sonraları Mısır paralarıda piyasaya sürüldü. 1908’den itibaren ise azda olsa kendi parasını bastırmaya başlamıştı. Bastırdığı paralarda Osmanlı motifleri dikkat çekmekte.


Biliyor muydunuz?
Ali Dinar’ın Osmanlı’dan sancak talep ettiğini biliyor muydunuz? Bu Osmanlı sancakları ile sömürgeci devletlere halifeye bağlı olduğunu göstermek istemiştir.


Cihad çağrısı!
Büyük Cihan Harbi Avrupa’da çoktan başlamıştı, milyonlarca asker silah altına alınmış ve farklı cephelerde çarpışmaya girmişti. Bir yanda Britanya, Fransa ve Rusya’nın bulunduğu İtilaf Devletleri bloğu, diğer yanda Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı’nın oluşturduğu İttifak Devletleri bulunuyordu. İngilizler özellikle Hindistan ve Sudan’da müslümanların tekpilerinden çekiniyordu. Bu sebeple Sudan’da iki önde gelen İngiliz yanlısı alimler Ali el-Mirgâni ve Yusuf el-Hindi’ye bildiri ile İngiliz hükümetine bağlılıklarını iletmelerini istediler. Bu metin Ali Dinar’ı çok kızdırdı.
Aynı sıralarda Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa İstanbul’da bulunuyordu. Kendisine Temmuz 1914’te suikast girişimi olmuş fakat yaralı olarak kurtulmuştu. Abbas Hilmi Paşa Osmanlı’ya bağlılığını ilan edince İngilizler yerine amcası Hüseyin Kamil’i başa getirdiler. İngilizler Mısır’daki Osmanlı haklarını artık tanımadıklarını ilan edip Mısır’ı kendilerine bağladılar. Böylece kılıçlar çekilmiş ve saflar belli olmuştu.
Osmanlı Devleti’nin Cihad Bildirisi  müslüman coğrafyasının dört bir yanına yayılmıştı. Ali Dinar Osmanlı Sultanına bağlılığını ilan etmek için mektup yollamak istemişti. Düşüncelerini mektubunda “Hristiyanlar Müslümanları her taraftan kuşattılar, Müslüman topraklarına el koydular, Müslüman sultanları ya ölü, ya esir ya da kahır altında kalıyorlar. Allah’ın sizin emanetinize bıraktığı Haremeyn-i Şerifeyn-i ziyaretten bizi engellediler… “ sözleriyle açıklamıştı. Bu mektubun Osmanlı’ya ulaşmadığı söylenir fakat Başkumandan Vekili Enver Paşa 3 Şubat 1915’de Ali Dinar’a bir mektup yollamıştı. Enver Pasa mektubunda Osmanlı’ya yapılan saldırıları anlatmış, ayrıca Cihadın ve Halifeye bağlılığın öneminden bahsetmişti. Ali Dinar bu mektuba oldukça sevinmiş ve cevaben “Halife Hazretlerine bunu bildirmek isterim ki, İslâm Sultanı Hazretleri ile kâfir ve zındık olan İngilizler ve Fransızlar ve onların müttefikleri arasında savaş başlar başlamaz Allah ve İslâm için kâfirle ilişkileri kestim ve onları düşman kabul ederek savaş açtım.” yazmıştı. Ali Dinar daha sonra cuma hutbesinde halka Osmanlı heyetini tanıtmış, Halifenin selamını iletmiş ve halkı mektup ve harp hakkında bilgilendirmişti.


Ali Dinar harekete geçiyor!
Ali Dinar vergi vermeyi kestiğini Hartum’daki İngiliz yönetimine 22 Nisan 1915’te oldukça sert ve meydan okuyan bir mektupla bildirmişti. Mektupta Ingiliz valisi Wingate’e “Cehennemin valisi” diye hitap etmiş ve şunları söylemişti: “Allah’tan başka ilah yoktur. Hazreti Muhammed resulüm, dinim İslamdır. Pusulam Kur’an’ı Kerim, yolum Sünnet, inananlar ise kardeşimdir. Bize saldırmak isteyenlere direneceğiz. Bu sözlerim size kâfidir.” İngiliz hükümeti kendilerine bağlı kaldığı müddetçe sorun çıkmayacağını Ali Dinar’a ilettiler. Fakat artık olan olmuştu, İngilizlerin Ali Dinar’ın üzerine geleceği kesindi. Tek soru, ne zaman geleceklerdi?
Enver Paşa kardeşi Nuri Paşa’yı Senusiler ile görüşmek için Trablusgarp’a (Libya’ya) yollamıştı. Buradan Nuri Paşa Ali Dinar’a Padişahın mektubunu yollamıştı. Bunun dışında ayrı bir mektup ile ordusunun vaziyetini, neye ihtiyacı olduğunu sormuştu. Mektupların yanında Ali Dinar’a mavzer tüfekleri, mühimmat, çeşitli hediyeler ve kılıçta yollanmıştı. İngilizlerin Osmanlı-Senusi-Ali Dinar işbirliğinden haberleri vardı. Ingiliz yazışmalarında Ali Dinar’a destek gelmeden evvel Darfur’un işgal edilmesi konuşulmaya başlanmıştı. Senusiler Osmanlı’ya destek amaçlı Libya’dan Mısır topraklarında bulunan İngiliz mevzilerine saldırmıştı. Bu saldırılarda Sollum İngilizlerden alınmıştı. Ali Dinar’ın ise ilk hedefinde sınır bölgesinde bulunan el-Nahud kasabası vardı. Aralık 1915’de buraya yakın olan Cebel el Hilla dağına askerlerini konuşlandırmaya başlamıştı. İngiliz hükümeti ise buna karşılık olarak el-Nahud’a birliklerini yollamaya başlamıştı. Bunun yanında Bakara kabilelerini silahlandırıp Ali Dinar’ın üzerine sevk ediyorlardı. Ali Dinar’ın zalim olduğunu ve devrilmesi gerektiği yerleşik ve göçebe kabilelere propaganda yapılıyordu. Ali Dinar ise harekete geçmeden evvel kabileleri cihada davet etmişti. Britanya Darfur’un işgali için henüz istediği kuvvete ulaşmamıştı. Fakat 1916 başlarında Çanakkale’den tahliye edilen ordular Mısır’da toplanmıştı. Bu kuvvetlerden bir kısmını Sudan’a yollamak istiyorlardı. Ali Dinar’ın beklediği Osmanlı desteği ise bir türlü gelmiyordu. Hem kara hem deniz yolları İngilizler tarafından tutulmuştu. İngilizler planlanan harekâta 16 Mart 1916’da Yarbay Kelly’nin emrinde 2000 kişilik kuvvetle Cebel el Hilla ve Umm Şanka’ya saldırısı ile başladı. Çarpışmalar sonunda Umm Şanka 20 Mart’ta, Cebel el Hilla ise 22 Mart’ta düştü. İngilizler ilerlemeye devam ediyordu ve 9 Nisan’da yoğun makineli tüfek ve topçu ateşine karşı fazla tutunamayan Ali Dinar’ın kuvvetleri Ebyaz (Abaid) kasabasını tahliye ettiler. İngilizlere Kahire›den ayrıca savaş uçakları yollanmıştı. İngiliz-Sudan valisi Sir Wingate sevincini «bu uçaklarla Darfur›un başkenti el-Faşir’e keşif uçuşu yapıp Sultan’ın sarayına bir iki bomba atma konusunda itimadim tamdır” sözleriyle açıkladı.
Ali Dinar Ebyaz kasabasını tekrar ele geçirmek için 14 Nisan ile 5 Mayıs arasında birden fazla saldırı emri verdi. Fakat topçu ve hava destekli İngiliz kuvvetlerini yerlerinden söküp atmayı başaramadı. İngilizler daha sonra 15 Mayıs’ta başkent el-Faşir’e doğru ilerlemeye başladı. Ali Dinar 22 Mayıs’ta el-Faşir’e 8 km uzaklıkta Berince (Beringia) kasabasında İngiliz kuvvetlerine süvari saldırısı gerçekleştirdi. İngiliz kuvvetleri dörtgen savunma hattına geçince saldırı başarısız oldu. Saldırıda Ali Dinar’ın sevdiği iki komutanı Ramazan Ali ve Süleyman Ali başta olmak üzere 261 mücahid şehid düştü. İngilizlerin kaybı ise 26 ölü ve yaralıydı. Esasında Ali Dinar›ın baskın harekâtı doğru planlanmıştı. Fakat İngilizlerin deve birliği emir komuta dışında ilerleyince Ali Dinar’ın kuvvetleri bu birliğe saldırmıştı. Ana İngiliz kuvvetleri ise daha geriden ilerlemişti, böylece plan başarısız olmuştu.


Sonun başlangıcı
Ali Dinar başkent el-Faşir’den 23 Mayıs gecesi şehir dışında konuşlanmış İngiliz ordugahına ani bir baskın düzenlemiş fakat başarı elde edememişti. Günün ilk ışıklarında el-Faşir’i tahliye kararı verildiğinde İngiliz tayyaresi saldırı düzenlemiş ve saldırıda bir çok sivil hayatını kaybetmişti. Ali Dinar ise oğulları ve bir kaç yüz sadık birlikleri ile Cebel Marra dağına çekildi. Ingilizlerin başkent el-Faşir isgalinde Ali Dinar’ın sarayı yağmaya maruz kaldı. 
Bir süre Ingilizler ile barış koşulları konuşulmaya başlandı. Ingilizler haklı olarak Ali Dinar’dan şüpheleniyorlardı, Ali Dinar hâlâ Osmanlı’dan gelecek yardımı bekliyor ve zaman kazanmaya çalışıyordu.
Mayıs ayında Cebel Marra dağında yoğun yağış olduğu için İngiliz birliklerin ilerlemesi durdu. Ali Dinar’a teslim olması için mektuplar yollandı. Buraya kadar gelindiğinde yoğun bombardıman ve uçakla atılan propaganda bildirilerin etkisi görülüyordu. Ali Dinar dağa çekildiği vakit yalnızca 260 adamı kalmıştı. Civar köylerden tekrar etrafına katılımlar olmuş ve sayı 600’a ulaşmıştı. Fakat 2000’den fazla asker firar etmiş, yani Ali Dinar’a ihanet etmişti. Ali Dinar Cebel Marra’daki kabilelere güvenmediği için ve bulaşıcı hastalık çıktığı için Kulme bölgesine geri çekildi. Kulme Cebel Marra dağının  güneydoğusunda bulunmakta ve dağa yaklaşık 30 km uzaklıktadır. Burada yeni bir ordu kurup mücadeleye devam etme niyetindeydi. İngilizler Hartum›dan gelecek yardımı bekliyor ve son saldırı için uygun vaktin Kasım ayında olabileceğini düşünüyorlardı. Fakat Yarbay Kelly 7 Ekim›de binbaşı Huddleston›u öncü birlikleri ile Ali Dinar›ın oğlu Zekeriyya›nın karargâhına baskın için yolladı. Baskın başarılı olmuş fakat Zekeriyya kaçmayı başarmıştı. Birçok mücahid şehid olmuştu. İngilizler son taarruz için Fransızlar ile birlikte planlama yapıyorlardı. Ali Dinar›ın kaçıp Senusilerle buluşmasını engellemek için kuşatma harekâtı düzenlemek istiyorlardı. Gelen son bilgilere göre Ali Dinar sadık adamları ve ailesi ile Kulme›ye çekilmişti. 4 Kasım›da buraya ilerleyen İngiliz birlikleri ordugahı terk edilmiş halde buldu. Daha ileride ise yüzlerce kişi teslim olmaya gelmişti. Fakat Ali Dinar ortada yoktu. Kendisi daha geriye, Cuba’ya çekilmişti. Yanında fazla adamı kalmadığı bilgisine dayanarak İngiliz kuvvetleri 6 Kasım günü, saat 19 civarında hücuma kalktı. Makineli tüfek ve top atışları ile Ali Dinar’ın ordugahı çapraz ateş altına alınmış ve bir çok kişi hayatını kaybetmişti. Tam bir kargaşa havası vardı ve İngilizler cesetleri kontrol ediyor ve teslim olanları esir alıyordu. Daha fazla ilerleyince Ali Dinar’ın cansız bedenini buldular, Ali Dinar alnından vurulmuş ve şehid düşmüştü. Yanında ise oğlu Muhammed Fadl vardı ve ayağından yaralıydı. Diğer iki oğlu Hüseyin ve Seyfeddin’de esir düşmüştü. Yarbay Kelly zaferi merkeze bildirmişti. Merkezden ise kendisine tebrik telgrafı gelmişti: “Sabık sultanın ölümüyle sonuçlanan operasyonun başarıyla tamamlanmasından dolayı sizi, komutanları ve askerleri yürekten kutluyorum…”
Son savaşın kaybedilmesi ile Britanya, Darfur Sultanlığı’nı Britanya-Mısır Sudan’ına ilhak ettiğini duyurdu. Ali Dinar’ın vefat haberi Osmanlı’da derin bir üzüntüye yol açtı. Şehadet haberi Ordu Başkumandanlığına ulaşınca askeri birliklere bildiriler yollandı. Ali Dinar hayırla anılmış ve ruhuna mevlidler okunması istenmişti:
“Darfur Emiri Sultan Ali Dinar hazretlerinin (Cihad uğrunda) İngilizlerle vuku bulan bir muharebesinde ihraz-ı rütbe-yi şehâdet eylediği tahakkuk eylemiş, Müşârünileyh gibi Âlem-i İslâm’da mümtaz ve hamiyet şi’âr bir rüknünün ziya ve ufulunden dolayı izhâr-ı teellüm ider ve ruh-u pâkisine hürmeten orduca Mevlid-i Nebevî kıraat olunması”.


Sonuç
Bölgede tek bağımsız Müslüman ülke olarak kalmıştı. Ali Dinar kendi Sultanlığı’nı İngiliz emperyalizmine karşı Osmanlı himayesinde korumaya çalışmıştı. 1897’den beri İngilizlerin hedefinde olan Darfur sonunda düşmüştü. Sonuç itibariyle Ali Dinar mücadele ederken şehid düşmüştü. Zafer nasip olmamıştı fakat onun ve diğer müslümanların verdiği mücadele hiç şüphesiz Osmanlı’nın izlemiş olduğu anti-emperyalist siyasetten kaynaklanıyordu. Ali Dinar “Islam Mücahidi” ve “Türk dostu” olarak tarihe geçti. Unutmamak gerekir ki Ali Dinar’ın ordusunun tamamı tüfeğe sahip değildi. Ordunun büyük kısmı mızrakla harp ediyordu. İngilizlerin ise sayısızca tüfek, mermi, mitralyöz, top ve hatta uçaklara sahipti. Birçok farklı cephede savaşan Osmanlı ise şartları zorlasada Ali Dinar’ın beklediği desteği verememişti. Dinar’ın ayrıca Sudan milli kimliğinin ortaya çıkmasında rolü vardır. Bugün hala milli kahraman olarak kabul edilmektedir. Ali Dinar’ın şehadetinden sonra kılıcı İngilizler tarafından alınmış, günümüzde ise British Museum’de sergilenmektedir. Kılıcın üzerinde Arapça yazıların yanında Osmanlı tuğrasına benzer Ali Dinar’ın tuğrası yer almaktadır. Kendi ismi “Sultan Ali Dinar ibnussultan Zekeriya 1320 AH”, Allah’ın adı ile dört halife “Abu Bakr. Omar. Osman. Ali. Ya Allah”yazılıdır. Bunların yanında kılıçta alttaki ayetler yer almaktadır:
Nasrun minallahi ve fethun garib. (Saff suresi 13. Ayet.)
Her nerede olursanız olun, isterse tahkim edilmiş sağlam ve yüksek kaleler içinde bulunun ölüm mutlaka gelip sizi yakalar. (Nisa suresi 78. Ayet.)
Şöyle de: “Biliniz ki, kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak gelip size çatacaktır. (Cuma suresi 8. Ayet.)
Yazımı Ali Dinar’a yazdığım alttaki satırlarla bitiriyorum:


Doğdu Ali Dinar, oldu evlâdı hanedan
Hakk Teâlâ buyurdu, eyledi Darfur’a Sultan
*
Yolladı selâmını sürre ile Resule
Baglandı gönülden Devlet-i Aliyye’ye
*
Etti mücadele, oldu mücahid fi Sebilillah 
Kabul eyledi gazasını Allah Azimüşşan
*
İçti şehadet şerbetini o koca sultan
Kabul buyursun onu cennetine Yüce Yaradan
*
Rabbim Ali Dinar’ın şehadetini kabul etsin…


Biliyor muydunuz?
1950’lere kadar Sudan’da, hutbelerde hâlâ Osmanlı Halifesinin isminin anıldığını biliyor muydunuz?
Kaynakça:

  • Ali Dinar, last sultan of Darfur / Alan Buchan Theobald
  • Afrika’da sömürgecilik ve Osmanlı siyaseti / Muhammed Tandoğan
  • Ali Dinar Dönemi (1898-1916) Osmanlı-Darfur İlişkileri / İLHAN ZENGİN
  • Sultan of Darfur Ali Dinar / Tarig Mohammed Noureddine
  • An Islamic Alliance: Ali Dinar and the Sanusiyya 1906-1916 / Jay Spaulding & Lidwien Kapteijns
    -https://www.sudarchrs.org.uk/wp-content/uploads/2019/07/SARS_SN20_Anderson-et-al.pdf

MÜKREMİN ÜMİT GÜL

Gerçek Tarih Ocak 2023 sayısında yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Alparslanayhan66@gmail.com dedi ki:

    2021 yılında Sudan da idim.hartum darfur bölgesinde bulundum.Sehit Ali dinarin torunu ile tanıştık.Sonra vefat etti.Cenazesine yemeğine katıldık.Torununun torunu ile beraber çalıştık.8 ay güzel günlerdi.Rabbim şehadetini kabul etsin.Türk.dostu bir kahramanmiş.