tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Bir ölüm kalım savaşı: 1444 Varna Meydan Muharebesi

A+
A-

“Ey padişahlar padişahı, ümidim sana tutmuşum ilahi, ki ey dertlerin dermanı Allah…. Habibin ol Muhammed hürmetiyçün, Muza’af kıl bizi gufrani Allah”.

Sultan II. Murad

1444 senesinin Temmuz ayında Osmanlı, Sırp despotu Brankovic ve Macar Kralı Vladislav ile anlaşmaya varmış ve Edirne-Segedin anlaşması yürürlüğe girmişti. Anadolu’da ise Karamanoğulları ile de anlaşma imzalanmıştı. Ağustos ayında Sultan İkinci Murad, tahtı oğlu Mehmed’e (Fatih) bırakıp Bursa’ya çekilmişti. Görünürde barış havası hâkimdi fakat Papalık, Burgundiya ve Venediklilerden oluşan Haçlı donanması Çanakkale boğazını çoktan geçmişti. Roma’da bulunan Papa ise bildiri yayınlayarak Hristiyan âlemini Haçlı seferine çağırıyordu.

Nitekim Kutsal Kitabın üzerine yemin eden Macar Kral naibi Hunyadi Yanoş, Papa’nında telkinleriyle sözünden dönmüş ve Osmanlı ile yapılan anlaşmadan çekilmişti. Görülen o ki Macarlar, Papa’nın ve Hristiyan dünyasının desteğiyle Osmanlı ile sadece vakit kazanmak için masaya oturmuştu. Aynı sıralarda ise Karamanoğulları rahat durmuyor ve Anadolu’da Osmanlı topraklarına saldırıyorlardı. Osmanlı Devleti tam manasıyla iki ateş arasında kalmıştı.

Karadan Haçlı ordusu Tuna’yı geçip Edirne üzerine yürüyeceği söylentileri çıkınca başkent Edirne’de telaş başladı. Kadılara verilen emir gereğince askerler Edirne’de toplanacaktı ve bunun yanında şehri savunmak için tedbirler alındı. Paşalar durumdan çok rahatsızdı ve küçük yaştaki padişah İkinci Mehmed’in bir şeyler yapması gerekiyordu. Sultan II. Mehmed babasını şu sözlerle ordunun başına çağırdı:

Eğer siz padişah iseniz memleketi ve tebaanizi kâfir hücumundan muhafaza için gelmeniz vaciptir. Eğer biz padişah isek sultana itaat ve emrini yerine getirmek sizin üzerinize yine vaciptir. Hizmetten kaçınmayınız ki İslam’ın düzeni bozulup sarsılmasın“.

Ordunun başına geçmesi emredilen Sultan Murad 16 Ekim’de Edirne’ye ulaştı. Haçlı ordusu ise Karadeniz’e ulaşıp, oradan güneye inip Gelibolu’daki Haçlı donanması ile buluşmak istiyordu. Haçlı ordusunda Macarlar başta olmak üzere Sırplar, Lehler, Hırvatlar, Bulgarlar, Tötonlar ve Bohemya’dan askerler bulunuyordu.

Haçlılar ilerliyor!

Haçlı ordusu Bulgar topraklarına girdiğinde Hristiyan köylere saldırıyor ve kiliseleri dahi yağma ediyorlardı. Kuşatma ile fazla vakit kaybetmek istemeyen Haçlılar zayıf ve ele geçirilmesi kolay kale ve köyleri işgal edip yollarına devam ediyorlardı. Varna’ya yaklaştıklarında Haçlılar şaşkına dönmüşlerdi.. Boğazdan Rumeli yakasına geçebileceğini düşünmedikleri Sultan Murad, Haçlı donanmasına rağmen ordusuyla birlikte çoktan Rumeli’ye geçmişti.

Macarlar ordugâh kurdular. Harp düzeni alıp Osmanlıların gelmesini bekliyorlardı. Haçlılar savunmayı kolaylaştıran mevki seçmişlerdi. Dağın eteğine yerleşen düşman ordusu bir yönünü dağa, diğer yönünü tepelere ve bataklığa vermişti. Böylelikle saldırı sadece güneyden gelebilirdi.

Osmanlı ordusu Edirne’den Varna’ya doğru hareket halindeydi. Yol boyunca orduya katılımlar oldu. Her iki tarafın öncü birlikleri bilgi toplamak için ileriye atılmıştı. Artık Osmanlı ordusunun yaklaştığını haber alan Haçlılar savaş için beklemeye başlamıştı. Kardinal Cesarini Haçlı ordusunu etkileyici sözlerle cesaretlendiriyor ve harbe hazırlıyordu.

Haçlıların durumu Osmanlı ordusuna ulaşmıştı. Bununla beraber derhal ordugâh kurup harbe hazırlanmak gerekiyordu. Bunun yanında meşveret meclisi kuruldu ve Sultan Murad’ın huzurunda harp taktiği görüşüldü.

Her iki tarafın mevcudu hakkında birçok abartılı rakamlar geçiyor. Kesin olmamakla birlikte Osmanlı ordusunun mevcudu 60 bin kadardı. Haçlıların toplam sayısı ise yaklaşık 40 bindi.

Sultan Murad geceyi dua ve niyaz ile geçirdi. Sabah olunca üzerine Kur’an’ı Kerim’den ayetler yazılı olan gömleğini giyindi. Bunun üzerine zırhını kuşandı, kılıç, topuz ve birde kalkan aldı.

Savaş başlıyor!

Günlerden 10 Kasım 1444 Çarşamba. Her iki ordu harp düzeni almıştı. Düşman ordusunun ana gücü Macarlardan oluşuyordu. Macarlar merkezde onlarca hareket edebilen arabalar yerleştirmişlerdi. Her arabanın içinde toplar ve tüfekçi askerler vardı. Bu top ve tüfekli arabalar sayesinde süvarilere karşı etkili bir silahı ellerinde bulunduruyorlardı. Macar Kralı Vladislav genç ve tecrübesiz olduğu için emir komuta Hunyadi Yanoş’a aitti. Onun planı doğrultusunda merkezde Aziz Georgius’un sancağı altında özel Macar ve Leh birlikleri ile beraber Kral Vladislav yerini almıştı. Sağ kanatta Franko Talloci Ban ve emrindeki Macarlar, onun ardında Eğri piskoposu Simon Rozgonyi ve Kardinal Cesarini ile Haçlı birliği yer almıştı. Sol kanatta yine Macar birlikleri yerlerini almıştı. Hunyadi Yanoş ayrıca 4 bin kişilik Eflak birliğini yedekte tutuyordu.

Osmanlı ordusu düşman ordusuna görünmeden bir takım hazırlıkları tamamlamıştı. Geri çekilme anında kullanılacak savunma hattı kurulmuştu. Bu savunma hattı padişahın önünde zincirlerle birbirine bağlanmış develer, top arabaları ve hendeklerden oluşuyordu. Padişahın önünde 7 saf kapıkulu, yeniçeri, okçular ve azaplar dizilmişti. Sağ kanatta Anadolu Beylerbeyi Karaca Bey, Fenarizâde Hasan, Evranosoğlu İsa Bey, Edirne askerleri ile Süleyman Bey bulunuyordu. Sol kanatta ise Rumeli Beylerbeyi Şehabeddin Paşa, Davud Bey ve Firuzbeyoğlu’nun birlikleri yerlerini almıştı.

İlk çarpışma her iki tarafın öncü birliklerinin birbirlerine saldırmasıyla başladı. Osmanlı süvarisi ok atışlarıyla düşmanı üzerlerine çekti. Bu esnada ağır zırhlı Macar süvarisi saldırı yönünü Anadolu koluna çevirdi ve bu kolu oldukça zor durumda bıraktı. Aynı sıralarda Hunyadi kendi birlikleri ile Rumeli kolunda Şehabeddin Paşa’nın üzerine saldırdı. Son derece çetin geçen bu saldırıda Rumeli kolunda geri çekilmeler meydana geldi. Zira Osmanlı kılıçları Macar zırhlarına zarar vermiyordu, bu sebeple askerler balta ve topuz ile harbe devam ettiler.

Anadolu Beylerbeyi Karaca Bey direnmeye devam ettiği sıralarda aldığı darbeler sonucu şehid oldu. Karesi beyi Fenarizâde Hasan Paşa’da savaşırken şehid oldu. Davud Bey birlikleri ile bu koldaki vaziyeti düzeltmek için art arda saldırılar düzenledi ve Hunyadi’nin geri çekilmesini sağladı.

Ricat eden birlikler Sultan II. Murad’ın bulunduğu merkeze geri çekiliyordu. Kanatlardaki geri çekilme arazinin bozuk olması sebebiyle gecikmiş ve Sultan Murad zor durumda kalmış fakat akın akın gelen Macar saldırısı karşısında askerleri ile birlikte yerinden kıpırdamadan durmuştu. Askeri şevke getirmek için yoğun çaba sarfeden Sultan Murad Kral Vladislav’ın ani hücumu ile tehlikeye girmişti. Davud Paşa ve askerlerininde tekrar çarpışmaya dahil olduğunu gören merkez kuvvetleri toparlanıp saldırıya geçti. Çadırları ve arabaları yağmalamakla meşgul olan düşman bu esnada kılıçtan geçirilmiş ve Kral Vladislav dahi öldürülmüştü. Kralın öldürüldüğünü gören düşman ordusu kaçmaya başlamıştı. Osmanlı süvarisi düşmanı kovalıyor ve imha ediyordu. Siyah Macar Kraliyet sancağıda bu sırada ele geçirilmişti.

Düşman ordusu artık tamamen dağılmıştı. Ordugâha kaçan düşman askerleri top arabalarının arkasına sığınmıştı. Ertesi gün burada bulunan düşmanda kılıçtan geçirilmiş veya esir edilmişti. Macarlar genç Kral Vladislav, Kardinal Cesarini, Stephen Bâthory ve Eğri piskoposu Simon Rozgonyi başta olmak üzere birçok namlı kumandan kaybetmişti. Toplam kayıp ise ordunun yarısı kadardı.

Osmanlı tarafındada ağır kayıplar oldu. Anadolu Beylerbeyi Karaca Bey, Fenarizâde Hasan Paşa ve Vardar Yenice kadısı Bedreddin başta olmak üzere birçok önemli şahsiyet şehid düşmüştü.

Sonuç

Zaferden sonra çeşitli İslâm devletlerine fetihnâmeler yollandı. Hatta Kral Vladislav’ın kesik başı hediyeler ve esirlerle birlikte Memlûk sultanına gönderildiği rivayet edilir.

Alınan bu hezimetten ve kralın ölümünden sonra Macarlar zor toparlandı. Avrupa’da ise karamsarlık havası hâkimdi, Osmanlı’yı Avrupa’dan kovma hayalî bir kez daha suya düşmüştü. Niğbolu’da yaşanan hezimetten sonra bu Haçlı girişimide başarısız olmuştu. Doğu Roma (Bizans) ise Avrupa’dan ciddi manada yardım geleceği ümidini artık yitirmişti.

Osmanlı bu zafer ile Rumeli’de kalıcı olduğunu ve Haçlı tehdidine karşı göğüs germeye devam ettiğini göstermişti. İkinci Murad bu zaferle güç kazanmış ve şöhreti artmıştı. Devlet adamları onu tekrar tahtta görmek istiyorlardı. İç siyasette gelişen olaylar zaten birkaç sene sonra onu tekrar tahta oturacaktır.

Hunyadi Yanoş bu yenilgiyi bir türlü hazmedemiyordu. Rövanş hırsı ile yanan Hunyadi Yanoş, topladığı ordu ile tekrar Osmanlı üzerine yürüyecekti. 4 sene sonra her iki taraf kozlarını Kosova meydanında paylaşacaktı.

Kaynakça:

Savaşın Sultanları / Feridun M. Emecen & Erhan Afyoncu
Osmanlı Ansiklopedisi I. cilt/ IZ Yayıncılık
Kayı serisi ll / Ahmet Şimşirgil

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.