tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Mustafa Alican

Prof. Dr. Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü

Karnak Kafe

22.01.2023
A+
A-

“Ortadoğu’nun Balzac’ı” olarak nitelendirilen Nobel ödüllü ilk Müslüman yazar Necib Mahfuz’un 1971’de yazıp 1974’te yayınladığı ve 1975 yılında sinemaya da uyarlandığını bildiğimiz Karnak Kafe adlı romanı, 1952 sonrası dönemde Mısır’da yaşanan toplumsal dönüşümü aynalayan bir metin.
Modern Arap romanının kurucusu olarak kabul edilen Mahfuz’un kendi ülkesini bir çeşit ameliyat masasına yatırması şeklinde de okunabilecek olan Karnak Kafe, yazar-kahramanımızın tesadüfen girip kısa sürede müdavimi olduğu bir kafe ile birlikte değişen yaşamını ve buradaki tanıklıklarını anlatıyor.
1952 yılında Mısır’da gerçekleşen Hür Subaylar Devrimi’nden sonraki Arap Sosyalizmi ya da Nasırcılık olarak bilinen ulusalcılığın önce totaliter bir baskı rejimine dönüşmesini, 1967 yılında gerçekleşen ve İsrail karşısında büyük bir hezimet alınmasıyla sonuçlanan Haziran Savaşı (Altın Gün Savaşı) ile de kuvvetini kaybetmesini takip ettiğimiz metinde, göbek dansını modernize eden kişi olan Kurunfula’nın mekânında bir araya gelip kendilerini “Devrim’in çocukları” olarak nitelendiren gençlerin duruma göre Müslüman Kardeşler üyesi ya da komünist olmakla suçlanıp içeri alınmaları üzerinden bir çeşit sistem eleştirisi yapılırken, diğer yandan da gençlerin devrim makinesinin acımasız dişlileri karşısındaki çaresizlikleri ve kendilerinden vazgeçerek muhbir olmayı kabul edişleri, böylelikle de artık yarım insan haline gelişleri anlatılıyor.
Devrim’e bağlılığın, Devrim’in kendini mutlaklaştırmasına bağlı olarak çözülme gösterdiğinin ve giderek düşmanca bir karşı çıkış ile pişmanlık, önemsememe, ciddiye almama ve küçümseme şeklindeki davranış formları ile yer değiştirme sürecinin tasvir edildiği Karnak Kafe, bu anlamda hem ideolojik hayal kırıklığı hem de bir toplumsal dönüşüm romanı olarak görülebilir.
Bu bahiste sonra olarak çeviri hakkında da birkaç kelam etmek gerekir. Karnak Kafe’nin benim okuduğum nüshası, Arapça yazılmış bir metnin Batı dillerinden çevrilmesinden kaynaklanan bazı sorunlar ile malul. Arapçanın Mısır’daki kullanılma biçimi hakkında yeterince bilgi sahibi olunmaması dikkat çekiyor.
Mesela Mısırlıların “c” harfini “g” gibi telaffuz ettiklerini biliyoruz. Dolayısıyla “Bahgat” diye yazılan ismi “Behçet” olarak yazmak yalnızca daha şık değil, aynı zamanda daha da profesyonelce olacaktır. Buna benzer epeyce şey var, ama neticede metinden Necip Mahfuz’un kokusunu da alabiliyoruz.

PROF. DR. MUSTAFA ALİCAN

Gerçek Tarih Ocak 2023 sayısında yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.