Mehmet Poyraz Yeni Şafak’ta yazdı ve sorguladı: Deprem kime yarar?
(Gerçek Tarih) – Yeni Şafak Gazetesi Düşünce Günlüğü için “Felakete Şahit Olmak” başlığıyla yazı kaleme alan Gerçek Tarih genel yayın yönetmeni Mehmet Poyraz yaşanılan deprem sonrası Türk milletinin tek yürek oluşuna dikkat çekerken art niyetlilere de işaret etti.
İşte Mehmet Poyraz’ın o yazısı:
“Pazarcık merkezli, 11 şehrimizi etkileyen ve 6 Şubat 2023 tarihinde sabaha karşı gerçekleşen felaketi haber alıp Osmaniye ve diğer bölgelerdeki yakınlarımıza ulaşmaya çalıştığımızda “Çok Başka” birileri, komut almışçasına harekete geçip zihinlerinde şu soruyu dolandırıp duruyordu: “Deprem kime yarar?” İşte tam bu sırada muhteşem Türk milleti yurtiçinde ve dışında, genlerinde dolaşan insaniyetle “Ne yapabiliriz, nasıl yardım edebiliriz,” diye dertleniyor, yüce devletimiz de harekete geçiyordu. Bunlara ilaveten Anadolu milletinin şuurlu bireyleri, yaşlısıyla-genciyle, yurdun dört bir yanından kendi imkânlarıyla yollara düşmüş, temin edebildiklerini, bulabildiklerini araçlarına yükleyip deprem bölgesine doğru hareket ediyordu.
ACININ TABLOSU
Ankara’dan Osmaniye’ye gitmek üzere yola çıkıp Toroslar’ın tepesindeki Pozantı’ya vardığımızda afetin izlerini görmeye başladık. Bölgeye giden yolların üzerinde kurulu bulunan Pozantı depremden etkilenmemişti. Fakat mola yerinde gördüğümüz insan manzaraları ile bölgeye gönderilen yardım araçları ve iş makineleri felaketin boyutunu anlatmaya yetiyordu. Deprem bölgesinden tahliye edilen insanları taşıyan otobüsten inen bir anne ile kızı mola yerinde indiklerinde perişan vaziyetteydiler. Üstlerinde emanet gibi duran giysiler ve tedirginlik gözlerinde ise dehşet vardı! Evlerinden çıktıklarında hiçbir şeylerini alamadıkları belliydi. Anne elinde sıkıca tuttuğu 200 lira ile kızına ısrarla ama sessizce sesleniyordu: “Kızım çay iç,” ses yok, “Kızım bir şeyler ye,” yine ses yok “Kızım kahve içelim,” kız başını çevirmiş etrafı inceliyordu. O an sadece bu ikilinin ortaya koyduğu tablo bizlere asrın felaketini çizmeye yetiyordu. Bu manzara deprem bölgesinden en az 100 kilometre ötedeydi.
DAYANIŞMA RUHU
Yaşanan deprem sonrası, iktidarın düşüp düşmeyeceğinin felsefesini yapan güruhun sözlerini dehşetle dinlerken Ankara’dan Şule sosyal medyadan mesaj attı: “Abi Elbistan’da bir aile sokakta kalmış ve şehirden çıkmak istiyorlar.” Araştırdım, Abdürrahim Boynukalın çoktan İngiltere’den kalkıp Elbistan’a gelmiş yardım çalışmalarına başlamış bile. Abdürrahim kardeşime ulaşamadım. Sonra Allah ne verdiyse yüklenen ve İstanbul’dan Maraş’a doğru yola çıkan İsmail Kılıçarslan’ı aradım. “İsmail abi kısa keseceğim, Elbistan’da sokakta kalmış ve şehirden çıkmak isteyen bir aile var. Bilgileri mesajla atıyorum.” dedim. Ardından Abdürrahim Boynukalın kardeşim mesaj attı: “Estağfirullah ne demek. Hemen bakıyoruz Mehmet abi.” Elbette bunun benzeri binlerce yardımlaşma örneği var. Cümlesinden Allah razı olsun.
AYRIŞMAK YOK
Yakınlarını enkaz altından kurtarmak adına, kendi imkânlarıyla jeneratör, hilti ve araç temin eden bir depremzede, sevdiklerini yitirip acısını bastırmaya çalışırken diğer yandan devlete dua ediyor “Allah devletimize zeval vermesin” diye. Daha ilk günlerden, yakınlarını kaybeden ve canının derdine düşen depremzedeye mikrofon uzatılıyor. O depremzede ki, her şeyini yitirmiş fakat imanını ve devlete olan güvenini asla yitirmemişti. Türkiye olarak yine bir “siyasi rant” imtihanından geçiyoruz. Aslında milletimizin neler yaptığını hiçbir ayrım yapmadan nasıl dayanışma içerisine girdiğini bariz şekilde görmekteyiz.
Enkaz altındaki insanlar sağ çıkarıldığında doğal olarak tekbir getiriliyor. Zira burası çoğunluğu Müslüman olan bir toplum. Yurt genelindeki camilerimizden her gün aşağı yukarı 3 milyon defa “Allahu Ekber” denmekte, bundan daha doğal ne olabilir ki? Diğer yandan diğer dinlerde de benzeri vardır. Bunu deprem bölgesinde gördük. Depremzede sağ çıkarıldığında “Tanrım!”, “Tanrım şükürler olsun,” demektedirler. Tekbirin ne anlama geldiğini anlamak istemeyenlerin kendilerini Müslüman görmeleri de bir başka çelişkidir. Oysaki buradaki durum, çoğu aklıselim okurun kavradığı gibi Yaradan’a yöneliştir.
Adıyaman’daki köye yardım ulaştığında Rojbin mesaj attı: “Allah razı olsun, yardım geldi ve ihtiyacımız kadar aldık.” Düziçi’nde Düldül Dağı’na karşı gece saat 23.30 civarı iki aileyi defnederken, taziye çadırlarında, arama kurtarma ve yardım çalışmalarında kimi dargınlıkların ortadan kalktığını gördük. Asrın felaketinde, Türk milletinin hiçbir ayrım yapmadan nasıl dayanışma içerisine girdiğine şahitlik ettik. Bütün acılarımızla, kayıplarımızla deprem bizleri nasıl da birleştirmişti. Bu vaziyet önce insan olmanın gereğidir. Yazımızın başına dönelim. “Deprem kime yarar?” Bu soruyu sormak başlıca bir sorunken, bunu yanıtlamak yahut yanıtlamaya çalışmak da zannımca başka bir felakettir!
Müslümanca yaşamaya devam edeceğiz. Milletçe başımız sağ olsun, cümle kaybettiklerimize rahmet olsun…”
gercektarih.com.tr
verdiğiniz detaylı bilgilerden ötürü çok teşekkür ederim
detaylı ve akıcı bir makale olmuş kaleminize sağlık
Detaylı bir makale olmuş kaleminize sağlık
epeyce faydalı bir makale oldu benim için karşılaştığıma sevindim
detaylı bir bilgilendirme olmuş fayda gördüm teşekkür ederim
detaylı bir makale olmuş epey faydasını göreceğimi düşünüyorum teşekkürler
Detaylı bir içerik olmuş. Üstelik de akıcı. Teşekkürler
Detaylı bir makale olmuş. Baştan sona okudum ve karşılaşmış olduğum için de mutluyum. Teşekkür ederim.