tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Muhammed Işık

Gerçek Tarih Yayın Koordinatörü

Nihavend makamı ile özdeşleşmiş Türk Sanat Müziği’nden aşk dolu melodiler

02.02.2024
A+
A-

Türk Sanat Müziği, büyüleyici atmosferi, duygu yoğunluğu ve aşk temalarıyla örülü eserleriyle dinleyenleri benzersiz bir duygusal yolculuğa çıkarır. Bu müziğin özünde, özellikle Nihavend makamıyla ifade edilen eserler, derin bir duygu zenginliği sunarak dinleyicilerini etkileyici bir deneyime davet eder.

Nihavend makamı, Türk Sanat Müziği’nin en önemli makamlarından biridir. Bu makamın barındırdığı melodi ve tonlar, insanların içsel dünyasına dokunarak barış, rahatlık, kuvvet, sakinlik ve huzur duygularını öne çıkartır.

Nihavend makamının melodik yapısı, dinleyicilere derin bir duygu deneyimi sunarak ruhsal bir dinginlik sağlar. Bu makamın etkileyici atmosferi, sadece duygusal bir yolculuk sunmakla kalmaz, aynı zamanda fiziksel sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğuna dair yaygın görüşlere de ilham verir.

Nihavend makamının melodik dokusunun stresi azaltıcı, zihinsel dinginlik sağlayıcı ve genel bir huzur hissi yaratıcı bir etki yarattığı belirtilir. Bu nedenle, bu makamla ifade edilen eserler, sadece duygusal bir zenginlik sunmakla kalmaz, aynı zamanda dinleyicilerine fiziksel ve zihinsel anlamda olumlu etki sağlar.

Türk Sanat Müziği’nin büyülü atmosferi ve özellikle Nihavend makamının derin duygu yüklü eserleri, insanları farklı bir dünyaya davet eder. Bu müzik türü, duygusal bir derinlik ve estetik deneyim arayanların kalbini fethederken, aynı zamanda dinleyicilere huzur ve sağlık dolu bir kaçış sunar.

Bu özel makamın hissettirdiği duyguları paylaşan ve müzikle buluşturan şarkıları incelediğimizde, aşk temasının ne kadar derin ve çeşitli olduğunu görebiliriz. Sadettin Kaynak’ın bestesi ve Ramazan Gökalp Arkın’ın güftesiyle yazılan “Bahar Bitti Güz Bitti” eseri, aşkın içsel derinliklerine dokunarak duygusal bir yolculuğa davet ediyor. Şarkının sözleri, baharın ve güzün sona ermesiyle birlikte bülbülün ötmemesi, yolların kardan kapanması ve sevgilinin uzak diyarlara gitmesi gibi betimlemelerle doludur.

“Bahar bitti, güz bitti artık bülbül ötmüyor / Yâre tel çeke’m dedim tel derdim iletmiyor / Yollar kapandı kardan, turna gelmez diyârdan / Haber çıkmadı yârdan, bu ayrılık bitmiyor…”

Bu dizeler, âşığın sevgilisi için duyduğu hasreti ve ayrılığın verdiği acıyı ifade eder. Baharın ve güzün sona ermesi, doğanın solması gibi metaforlarla aşkın solgunluğu ve güzelliklerin sona erişini sembolize eder. Bülbülün ötmemesi, aşkın içsel hüznünü ve sessizliği ifade ederken, yolların kapanması da sevgiliden uzaklaşmanın somut bir göstergesidir.

“Yâre tel çeke’m dedim tel derdim iletmiyor” ifadesi, âşık olanın içsel çığlığını ve duygularını sevgilisine iletme çabasını dile getirir. Ancak, iletişim kurmanın zorluğu ve duyguların iletilememesi, ayrılığın getirdiği çaresizliği vurgular.

“Yollar kapandı kardan, turna gelmez diyârdan” dizesi, sevgilinin bulunduğu yerden uzaklaşmanın zorluklarını ve umutsuzluğunu ifade eder. Karla kapanan yollar, aşılamayan engelleri temsil ederken, “turna gelmez diyârdan” ifadesi de sevgilinin dönmemesi, beklenen umudu getirmemesini anlatır.

“Haber çıkmadı yârdan, bu ayrılık bitmiyor…” dizesi, sevgiliden gelen haberin olmamasının ve ayrılığın bir türlü sona ermeyişinin yarattığı acıyı vurgular. Ayrılığın bitmeyen hüznü, aşkın getirdiği zorlu sınavları ve içsel çatışmaları anlatan bir melodiye dönüşür.

Bu eser, aşkın zorluklarını ve ayrılığın yarattığı hüznü melankolik bir atmosferle yansıtarak, dinleyicilere derin duygusal bir deneyim sunar.

Yesari Asım Arsoy’un bestesi ve güftesiyle yazılan “Bekledim de Gelmedin” eseri, özlem ve sitem duygularıyla doludur. Âşık, sevgilisinin beklenen ilgiyi göstermemesi nedeniyle hayal kırıklığı yaşar. Şarkının sözleri, aşkın getirdiği umutların karşılıksız kaldığını ve sevgilinin duygusal bekleyişi anlamadığını ifade eder.

“Bekledim de gelmedin / Sevdiğimi bilmedin / Gözyaşımı silmedin / Hiç mi beni sevmedin / Söyle, söyle hiç mi beni sevmedin…”

Bu dizeler, âşık olanın duygusal beklentilerinin karşılanmamasından kaynaklanan bir hüzün ve sitemi yansıtır. Sevgilinin gelmemesi, sevgiyi anlamaması ve gözyaşlarını silmemesi, âşık için derin bir hayal kırıklığına sebep olur. “Hiç mi beni sevmedin” sorusu ise sevgilinin duygularının sorgulandığı bir çığlık gibidir.

Hasan Esen’in bestesi ve Fatma Onur’un güftesiyle yazılan “Dilrûbâ” eseri, romantik bir atmosferi yansıtarak önceki hüzünlü tonlardan farklı bir duygusal iklim sunar.

“Ben solmuş bir yaprak gülün dalında / Sen güller goncası dalda dilrûbâ / Ben eski bir tango kırklı yılında / Sen gülün şarkısı dilde dilrûbâ”

Bu şarkı, aşkın güzelliklerini ve övgülerini dile getirir. Solmuş bir yaprak olan âşık, gülün dalındaki güzellik karşısında hayranlık duyar. “Güller goncası” ifadesi, sevgilinin genç ve taze güzelliğine olan hayranlığı ifade eder. Eski bir tango ve gülün şarkısı, aşkın zamanla olgunlaşan ve sürekli bir güzellik taşıyan bir deneyim olduğunu anlatır. Bu eser, romantik bir atmosfer oluşturarak aşkın olumlu yönlerini vurgular. Duygusal yoğunluğu, romantizmi ve övgü dolu sözleriyle dinleyicilere romantik bir serenat sunar.

 

Devamı Gerçek Tarih Dergisi Sayısında…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.