tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Nuri Demirağ’ın mirası Kaan’lar, Kızılelma’lar, Sungurtekin’lerin omzunda göklere yükseliyor

Gazeteci ve araştırmacı yazar Mustafa Armağan, kaleme aldığı “Nuri Demirağ’ı unutma, unutturma” başlıklı yazısında Türkiye’nin en önemli sanayicilerinden, girişimcilerinden ve havacılık öncülerinden Nuri Demirağ’ın bilinmeyen yönlerini ve yaşadığı engellemeleri bir kez daha gündeme taşıdı.

Nuri Demirağ’ın mirası Kaan’lar, Kızılelma’lar, Sungurtekin’lerin omzunda göklere yükseliyor
14.11.2025
A+
A-

Mustafa Armağan, 13 Kasım 1957’de vefat eden Demirağ’ın, bugün Türkiye’nin havacılık alanındaki başarısını görmüş olsaydı “Boşuna yaşamamışım” diyeceğinden emin olduğunu belirtiyor. Yazıda, hem erken Cumhuriyet döneminin siyasi ve iktisadi atmosferi hem de Demirağ’ın havacılık tutkusunun nasıl sistematik biçimde engellendiği ayrıntılarıyla anlatılıyor.

ATATÜRK 10 BİN LİRA BAĞIŞLADI, DEMİRAĞ AİLESİ 120 BİN LİRA VERDİ

1935 yılında Türk Hava Kurumu’nun yardım kampanyasında dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 10 bin lira bağışlarken, Nuri Demirağ’ın kardeşi Abdurrahman Naci Demirağ 120 bin lira ile tarihe geçen bir katkıda bulundu. Gözler doğal olarak ülkenin en zengin isimlerinden biri olan Nuri Demirağ’a çevrildi ancak o beklenen bağış yerine çok daha büyük bir hedef açıkladı:

“Bu millet için benden bir şey istenecekse en mükemmeli istenmelidir. Bir millet tayyaresiz yaşayamaz. O halde uçak için başkasının lütfunu beklememeli, fabrikasını kendimiz kurmalıyız.”

Bu sözlerin ardından Demirağ tüm işlerini tasfiye edip mühendisleriyle Avrupa’ya gitti, uçak fabrikalarını gezdi ve Türkiye’de atılacak temelin hazırlıklarını yaptı.

TÜRKİYE’NİN İLK UÇAK FABRİKASINI KURDU

Mustafa Armağan’ın yazısına göre Demirağ, bir yandan Avrupa’da teknik incelemeler yaparken bir yandan da Beşiktaş’ta Uçak Etüt Atölyesi’ni kurdu. Asıl hedefi ise memleketi Divriği’de bir uçak fabrikası inşa etmekti.

Türk Hava Kurumu’nun açtığı ihaleye katıldı ve yabancı firmalara rağmen en uygun teklifi vererek 12 eğitim uçağı ve 60 planörün üretimini üstlendi.

1938 sonunda NUD 36 adı verilen 12 uçağı tamamladı. Ancak asıl kırılma burada yaşandı.

THK UÇAKLARI ALMADI, YURT DIŞINA SATIŞ DA YASAKLANDI

Armağan, akreditasyon raporlarının olumlu olmasına rağmen Türk Hava Kurumu’nun siparişleri reddettiğini, yapılan itirazların da mahkemede sonuçsuz kaldığını vurguluyor.

Bu şok karar üzerine Demirağ, Yeşilköy’de kurduğu Gök Okulu’nda kendi ürettiği uçaklarla eğitim vermeye başladı.

Öğrencilerin tüm masraflarını karşılamasının yanında aylık 150 lira burs veriyordu. İlk mezunlar 9 pilottu, ardından yüzlercesi yetişti.

Ancak engellemeler devam etti. Yapılan yatırımların toplamı 1,5 milyon lirayı bulmasına rağmen, Demirağ’ın hem atölyelerine hem Gök Okulu’na devlet tarafından el konuldu. Uçaklar ise hangarlarda çürütüldü ve hurdacıya satıldı.

“PARLAR DA BENİM YERİME GEÇER” KORKUSU

Nuri Demirağ’ın kızı Mefkûre Azak, babasının projelerinin neden engellendiğini şöyle aktarıyor:

“En büyük engel İsmet İnönü ve çevresiydi. Babamın parlamasından endişe ediyorlardı. İran ve Irak’tan siparişler geliyordu ama ‘Sattırmayız, gerekirse yakarız’ diyorlardı.”

TÜRKİYE’NİN İLK MUHALEFET PARTİSİNİ O KURDU

Armağan’ın aktardığına göre 1945’te tek parti döneminin kırıldığı süreçte Türkiye’nin çok partili hayata geçişindeki ilk adımı da Demirağ attı.

Millî Kalkınma Partisi’nin kurucusu olan Demirağ’ın faaliyetleri engellense de, bu çıkışı Türkiye’nin demokratikleşme sürecini hızlandırdı.

MİLLETVEKİLLİĞİ VE ÖLÜMÜ

1954 seçimlerinde Demokrat Parti’den milletvekili seçilen Demirağ, 13 Kasım 1957’de hayatını kaybetti.

Armağan, Boğaz Köprüsü’nden Keban Barajı’na kadar uzanan pek çok büyük projenin fikir babası olan Demirağ’ın “susturulan bir beyin” olarak tarihe geçtiğini hatırlatıyor.

“BUGÜNÜN KAAN’LARI, KIZILELMA’LARI ONUN MİRASININ DEVAMIDIR”

Mustafa Armağan, yazısının sonunda bugün Türkiye’de üretilen Kaan, Kızılelma, Sungurtekin gibi modern hava araçlarının Demirağ’ın açtığı yolu temsil ettiğini belirterek şu uyarıyı yapıyor:

“Başarılara imza atarken bu yolda yıllarını veren bir kahramanı anmazsak başarı eksik kalır. Değerlerini bilmeyen milletler yeni değer yetiştiremez.”

Nuri Demirağ

***

İşte gazeteci ve araştırmacı yazar Mustafa Armağan’ın En Son Haber’de yayımlanan “Nuri Demirağ’ı unutma, unutturma” başlıklı yazısı:

Türkiye erken dünyaya gelmişler mezarlığıdır. Emek ve vizyonunu takdirle, kendisini rahmetle yad ettiğimiz Nuri Demirağ, 13 Kasım 1957 günü vefat ettiğinde gerçi epeyce ümitsizdi ama 68 yıl sonrasını görmüş olsa arkasının boş kalmadığını ve açtığı ilk uçak fabrikasının üzerinden bir asır geçtikten sonra ülkesinde insansız uçaklar inşa edildiğini müşahede ederek “Boşuna yaşamamış ve boşuna zahmet çekmemişim” diyeceğinden eminim…

1935 yılında Türk Hava Kurumu’na yardım kampanyası açıldığında Cumhurbaşkanı Atatürk 10 bin lira bağışlamıştı ama Nuri Demirağ’ın kardeşi Abdurrahman Naci Demirağ, tam 120 bin lira bağışlayacaktı.

Gözler zamanın Koç’u, Sabancı’sı sayılan Nuri Demirağ’a çevrildi ama o bağışta bulunmak yerine hiç beklenmedik bir teklifte bulunur ve şöyle der:

“Benden bu millet için bir şey istiyorsanız en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet tayyaresiz (uçaksız) yaşayamaz, öyle ise bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim.”

Uçak fabrikası yapmayı vadeden Mühürzade Nuri Bey veya yeni soy adıyla söylersek Nuri Demirağ, derhal kolları sıvar ve bütün işlerini tasfiye ettikten sonra yanına aldığı birkaç mühendisle Avrupa’nın yolunu tutar.

Bir yanda uçak ve motor fabrikalarını gezerken diğer yanda Beşiktaş’ta Uçak Etüt Atölyesi’nin temelini atmıştır.

Asıl hedefi ise memleketi Divriği’de bir uçak fabrikası kurmaktır.

Türk Hava Kurumu’nun uçak ihalesine katılır ve yabancı girişimciler de olmasına rağmen en uygun fiyatı vererek ihaleyi kazanır.

12 adet eğitim uçağı ve 60 planör yapılacaktır.

Nitekim 1938 yılı sonunda isim ve soy isminin baş harflerini taşıyan NUD 36 adlı 12 adet uçağı imal eder. Fakat…

Tam teslim edecekken yabancı akreditasyon kuruluşlarının da olumlu rapor vermelerine rağmen THK uçakları almaktan vazgeçiverir.

Karara itiraz etmesi de bir işe yaramaz, mahkeme aleyhine sonuçlanır.

Büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Nuri Demirağ, bu defa THK’ya satamadığı ve yurt dışına satmasına da izin verilmeyen uçaklarını Yeşilköy Havalimanı civarındaki arazisinde kurduğu Gök Okulu’nda değerlendirmeye çalışır. Bütün masraflarını karşılıksız üstlendiği öğrencilere pilotluk eğitimi aldırır.

Üste de ayda 150’şer lira gibi, o zamana göre oldukça yüksek bir burs verir.

Buradan ilk mezun olanlar 9 pilottur, arkasından yüzlercesi yetişecektir.

Gelin görün ki tam bir buçuk (1,5) milyon lira yatırım yapan Nuri Demirağ, bu engellemeler sonucunda iflas edecek ve maalesef Yeşilköy’deki Gök Okulu ve arazisine de, Beşiktaş’taki atölyesine de devlet tarafından el konulacaktır.

Uçakları hangarda çürütülecek ve sonunda hurdacıya satılacaktır.

Nuri Demirağ’ın kızı Mefkûre Azak, babasının havacılık alanında yaptığı ve yapacağı işlerin tek parti zihniyeti tarafından nasıl engellendiğini şöyle anlatmıştır:

“En büyük engel İsmet İnönü ve çevresiydi. ‘Nuri Demirağ parlar da benim yerime geçer’ diye endişelenirlerdi. Bu yüzden tüm işlerine engel olmaya çalıştılar. Uçak fabrikasının en iyi çalıştığı zamanlarda İran’dan, Irak’tan uçak siparişi geliyordu; ancak ‘Yakarız yine sattırmayız’ diyorlardı.” (Fatih M. Dervişoğlu, Nuri Demirağ: Türkiye’nin Havacılık Efsanesi, Ötüken: 2010, s. 144; Arif Emre Gündüz, Demir Kuş, Albaraka: 2020, s. 246.)

Peki Nuri Demirağ daha sonra ne yaptı?

Tek Parti idaresinin kırıldığı 1945 yılında ilk siyasî partiyi kurdu ve CHP’nin hizmet düşmanlığı zihniyetiyle mücadeleye kalktı.

Fakat partisini de, yayın organlarını da kapattırdılar.

ÖDP eski genel başkanı Ufuk Uras’ın babası Hasip Uras, hatıratında şu bilgiyi verir:

“(Nuri Demirağ) Türkiye’nin çok partili devreye girmesini istiyordu. (Bu amaçla 1945 yılında) İlk muhalefet partisi olan MİLLİ KALKINMA PARTİSİ’ni kurdu. İsmet İnönü faaliyetine müsaade etmeyince Nuri Demirağ, Birleşmiş Milletler Sekreterliğine yazdığı mektupta “Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, halen demokrasiye geçmemiştir. İkinci bir partiye müsaade etmediğinden, Birleşmiş Milletler’e alınmaması gerekir.” (diye yazdı) Sayın İnönü, Birleşmiş Milletler’den bu doğrultuda gelen yazı üzerine Celal Bayar’ın parti kurmasına müsaade etti. Bu vesile ile Milli Kalkınma Partisi de faaliyetine başladı.”

1954 seçimlerinde Demokrat Parti’den milletvekili seçilen Nuri Demirağ, 1957 yılının 13 Kasım’ında vefat ettiğinde Keban Barajı’ndan Boğaz (15 Temmuz Şehitler) Köprüsü’ne kadar nice projenin arkasındaki beyin susmuştu.

O sustu ama mirası bugün Kaan’lar, Kızılelma’lar, Sungurtekin’lerin omzunda göklere yükseliyor.

İftihar ediyoruz. İftihar ettiklerimiz arasına bir zamanlar bu yolda yıllarını, emeğini, parasını harcayan bir kahramanı anmazsak başarımız nakıs kalacaktır.

Unutmayalım ki, değerlerini bilmeyen milletler değer yetiştiremez.

*

Mustafa Armağan

 

 

 

Kaynak: Gercektarih.com.tr

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.