Popüler kültürü tarihsel bir perspektiften anlamaya çalışmak
Popüler kültür eleştirisi çok tartışmalı, zor bir iştir. Çalışmanın zorluğu, inceleme konusunun kendine özgü özelliklerinden olduğu kadar, eleştirmenin özne ile ilişkisinin oldukça sorunlu olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü popüler kültür parmaklarımızın ucundadır, neredeyse soluduğumuz hava kadar içinde bulunuruz. Popüler kültürün işlevleri sadece akademik eleştiri konusu olmamıştır. Popüler kültürü işlevi üzerinden değerlendirmek aslında onu içeriğe indirgemek demektir. Bu indirgemenin önemli bir metodolojik sorunu vardır. Küçük ve kaçınılmaz bir adımdan sonra içeriğe indirgenmesi, popüler kültürün günümüzde bu içeriğin önde gelen üretim ve dağıtım kurumları ve kanalları olan medyaya indirgenmesine yol açmaktadır. Böylece popüler kültür eleştirisi özünde medya eleştirisine dönüşmektedir.
Popüler kültüre yönelik olumsuz yaklaşımların kaynağının, kültürün elitist tanımında ve kültür toplum ilişkisinin niteliğine yönelik indirgemeci ve determinist yaklaşımlarda yattığını söyleyebiliriz. Kültürün tepeden (siyasi veya entelektüel seçkinler) eteklere (sıradan insanlar) doğru bir akış olduğu anlayışı, yani kültür kavramının sıradan olmayan öğrenilmiş ve yaratılmış herhangi bir insani değer olduğu anlayışı, çoğu kişinin temel varsayımıdır. Bu anlayışın aksine popüler kültür pratikleri aslında çok sesli ve çok anlamlı olduğu söylenir. En basit dil pratiğinin bile tek boyutlu bir anlam düzlemine indirgenemeyeceği düşünüldüğünde, popüler kültür kimileri tarafından kolayca yutulan bir hap ya da sindirilmiş tek sesli, tek anlamlı seri ürünler kompleksi olarak görülebilmektedir. Unutulmamalıdır ki, en basit haliyle bile bir kültürel uygulama, birbiriyle çelişen ve birbirini destekleyen farklı sesler ve anlamlarla karakterize edilir. Popüler kültür analizlerinin ya da eleştirilerinin sonuçsuz ve hatta beyhude pratikler olma olasılığı sadece elitizm, bilimselcilik, sayısallaştırma ya da popülizmden kaynaklanmaz. Popüler kültür, geç kapitalizmin yaygın halk kültürü olduğu için günümüz dünyasında kültür endüstrilerinden bağımsız düşünülemez.
Medya, geç kapitalizmin popüler kültürünün kurumlarından ve biçimlerinden yalnızca biridir ve popüler kültürü sadece medyanın formalitesine indirgemek yanlış olur, çünkü bu, popüler kültürün yanı sıra gayri resmi biçimlerini ve süreçlerini de göz ardı eder. Bu dezavantajlara rağmen popüler kültürü medya üzerinden yani televizyon ekranları, billboardlar ve gazete sayfaları üzerinden araştırma ve inceleme eğiliminin tercih edildiği düşünülebilir çünkü bu analizler, gayri resmi biçim ve süreçleri araştırmaya göre çok daha zahmetsizdir. Sonuçta, medya formlarına tamamen bu formlarla dolup taşan dünyamızda çok daha kolay erişilebilir. Ancak, resmi ve gayri resmi biçimlerini ve aralarındaki ilişkileri dikkate almadan popüler kültür eleştirisine en başından girişmek bu kültüre haksızlık olur. Popüler kültürün geç kapitalizmin halk kültürü olarak tanımlanması, bu kültürü karakterize eden kelimenin başka bir anlamıyla neden “popüler” olduğu sorusunu da gündeme getirebilir. Bu kültür, hayatın en aşağı, en kaba, en önemsiz yönlerinin en kötü haliyle yankılandığı bir alandır; en çok hayatın karmaşıklığına, asaletine ve bilgeliğine hitap eder. Özetle, geçmişin halk kültürüne atfedilen “otantiklik” niteliği, özellikle bu kültürün üretiminde ve deneyimlenmesinde aracılık ilişkilerinin görece basit olması nedeniyle, biraz sivri bir iddia olabilir, ancak geç kapitalizmin çok daha karmaşık ve dolambaçlı ilişkilerine rağmen bugünün popüler kültürü için dile getirilenler halk kültürü için de geçerlidir.
Popüler kültürün kaynağını, eğer aranacaksa insanların hazcılık ve oyunbazlığında aramak daha doğru olacaktır. Popüler kültürün oyalama, eğlence, kaçış gibi nedenlerle eleştirilmesi bu nedenle aslında belli bir söylemin, ciddiyeti insanlığa yakışır temel bir erdem olarak gören bir zihniyetin izlerini taşımaktadır. Popüler kültür, belli başlı ideolojilerin müzakere alanı olmakla birlikte aynı zamanda bu çatışma durumunu gizlemekte ve bu çatışmaların üzerinde bir ulusun fikir ve duygularının paylaşılmasına olanak sağlamaktadır.
Avrupa kıtasında ve hatta Avustralya’da sinsice ilerleyen Amerikanlaşma eğilimleri Türkiye’de de dikkat çekiyor. Amerikan kültürünün cazibesine kapılan diğer Avrupa toplumlarında olduğu gibi, Türk toplumunun nüfuzlu kesimleri, özellikle üst orta ve varlıklı kesimler, ortaya çıkabilecek ciddi toplumsal sorunları ve kültürel erozyonu görmezden gelme pahasına da olsa, Amerikan tüketim alışkanlıklarını ve kültürel değerlerini benimsemiştir. Ancak Amerikanlaşma süreci, Türk kültürel kimliğinin tamamen kaybolması veya ulusal kimlik kavramının tamamen kaybolması olarak algılanmamalıdır. Bunun yerine genç kuşakların geleneksel Türk kültürünü devam ettirmelerine engel olacak bir unsur olarak görülmelidir. Aynı şekilde modernleşme de Türk ahlakına aykırı Amerikan yaşam tarzının körü körüne taklit edilmesi ve benimsenmesi ile karıştırılmamalıdır. Kitle iletişim araçlarıyla işbirliği yapan Amerikan popüler kültürü, bugünlerde Türk yaşam tarzının her yönünü ele geçirdi; bu kültür çoğu zaman farkında olmadan çok doğal bir şekilde tüketilmektedir. Amerikan popüler kültürü, kendi kendine ortaya çıkmasına izin vermeden, etkili sınıf ve ekonomik sektör liderlerinin otoritesi tarafından üretilir. Bu olgu kitle iletişim araçları tarafından yaratılır, şekillendirilir ve kitlelere sunulur. Türk toplumunun Amerikan rüyasının büyüsüne kapılan nüfuzlu kesimi onu silip süpürüyor. Kısıtlı aile bütçeleri ile ancak tüketim sürecine katılabilen ve üst sınıf yaşamına hayran olan toplumun büyük çoğunluğu, tadına bakmakla yetinmek zorunda kalıyor. Günümüz Türkiye’sinde Amerikan popüler kültürü sürekli olarak fark edilmese de doğal bir şekilde yaşanmakta ve tüketilmektedir. Eskiden Kurban ve Ramazan Bayramı öncesi yeni elbise ve ayakkabı almak önemli bir adetti. Günümüzde ise ucuz sezonda büyük alışveriş komplekslerinden kıyafet almak bir tüketim alışkanlığı haline gelmiş ve böylece dini bayramların geleneksel anlamı da kaybolmuştur. Alışveriş merkezlerini cennet olarak gören Türk gençliği de bu tuzağa düştü. Hepsinden kötüsü, bu gençlerin en azından bir kısmı Birleşik Devletler vatandaşı olmak için can atıyor.
Popüler kültür retoriğinin en bariz yönlerinden biri, popüler kültürün kökenini halk kültürüne, kitle kültürüne ve hatta yüksek kültüre dayandırsak da haklı çıkarmasak da kültürün bireyler tarafından yorumlanmasıdır. Etnometodoloji ve yorumlayıcı fenomenologlardan esinlenerek bireylerin kendilerini güç ve eylem sahibi olarak görmeleri fikri ön plana çıkarılmakta ve sağduyu bilgisi kültür üreten bir bilgi türü olarak kabul edilmektedir. Sağduyu bilgisi, kültürün aynı zamanda uygulama ve eylem olarak tanımlanmasıyla, günlük yaşam ve eleştiri bağlamında belirli bir işlevsellik kazanır. Anlama ve yorumlama gücüyle gelişen sağduyu bilgisine getirilebilecek en önemli eleştirilerden biri, bireyin irade gücünün ve yaratıcılığının göz ardı edilmesi olabilir. Ancak sağduyu bilgisi ile popüler kültür arasında kurulan ilişkinin farklılığını söylemsel düzeyde, marjinal ya da marjinalde değil, geniş ölçüde temsil edilende aramak gerekir. Popüler kültür çok sayıda insana hitap eder. Kitle kültürünün aksine, popüler kültür bizi ne manipüle eder ne de yansıtır; Popüler kültür, onu yorumlama, yorumla dönüştürme gücüne sahip olduğumuz için hemen hemen her yerde bizimledir. Popüler kültür, bilimde, sanatta, siyasette, ekonomik pratiklerde, dilin kullanıldığı hemen her yerde uzmanlaşmaya ihtiyaç duymadan gelişebilen söylemsel bir özelliğe sahiptir.
Popüler kültür söylemsel ve retorik özellikleriyle diğer toplumlarda olduğu gibi Türk toplumunda da kültürlerarası karşılaşma fikrine uygun olarak müzakere edilmelidir. Böyle bir karşılaşmanın başlangıç noktası olmasa da gözlenebilen noktası Tanzimat Dönemi’dir. Tanzimat Dönemi reformları kapsamındaki batılılaşma hareketlerini takip eden kültür alışverişleri, Fransız kültürüne olan hayranlığın yönlendiricileridir. Fransızca bilmek popülerdir; popüler Fransız gibi giyinmek vs. topyekun bir toplumsal proje olarak Cumhuriyet Dönemi ilkelerinden beklenen kültürden çok medeniyeti dönüştürmesidir. Tanzimat kültürü; Cumhuriyet ise uygarlığı yaygınlaştırdı. Türkiye’de popüler kültür, sanılanın aksine kültürlerarası karşılaşmaların değil, günlük hayatta hemen hemen her şeyin aşağılayıcı bir şekilde popülerleştirilmesinin sonucudur. İster popüler kültürde ister elit kültürde olsun, Türk toplumunda estetik olmasına rağmen sanat hayatın içinde yer almıyor. Osmanlı Devleti›nin durgunluk dönemi diyebileceğimiz simülasyon evreninde tasavvuf düşüncesinin ürünlerinden hareketle bu durumu Osmanlı Devleti’nin gelişme dönemleri ile karşılaştırarak yorumlayabiliriz. Batı’nın aksine, Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişme döneminde toplumsal yaşam biçiminin kendisinin bir sanat olduğunu, ancak bunun estetize edilmiş bir yaşam değil, zaten estetik bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayarak bize çok önemli bir ipucu veriyor.
MUHAMMED IŞIK
Gerçek Tarih Ocak 2023 sayısında yayınlanmıştır.