Sivas’ta nitelikli dolandırıcılık ve nüfuz ticareti!
2011 yılında Sivas’a ticaret için giden ve şehri çok seven iş insanı H.Ş.H.’nin Sivas’a uluslararası ticarette sunmuş olduğu hatırı sayılır katkılar karşılığında filmlerdeki gibi bir dolandırıcılık ve nüfuz ticaretine maruz kaldığı öğrenildi.
Kendisine ulaştığımız mağdur işadamı ve yazar H.Ş.H. aşağıdaki beyanının aynıyla yayınlanmasını talep etti.
İşte mağdur iş insanın kendi kaleminden yaşadıkları:
Haklılık ve mağduriyetten kaynaklanan öfkemi yutarak gerçekleri tekrar ifade edeceğim. Tekrar edeceğim ki aslında mahkemede bulunan herkesin içinden geçirip de bir türlü haykırmadığı hakikatleri seslendirmiş olayım:
BİRİNCİ İDDİA:
Ben Tayfun Aşçıoğlu ile Suat Düz’ ün ofisinde tanıştığımı, Suat’ın onu bana MİT müntesibi olarak tanıttığını iddia ettim.
İster Suat Düz, ister Tayfun Aşçıoğlu bu iddiamı kabul ettimi etmedi mi? Soruşturma dosyası ve duruşma zabıtlarında net bir şekilde kabul ettiler.
TANIKLAR BEYANI:
Birinci Tanık: Hilmi Gül
Suat Düz’e inşaat için arsasını veren ve şehrin muteber işadamlarından olan Hilmi Gül Bey mahkemede Suat Düz’ün Tayfun’u kendisine de Mit Müntesibi olarak tanıttığına şehadet etti mi etmedi mi? Net bir şekilde etti.
İkinci Tanık: Cumhuriyet Savcısı Mustafa Yıldız
Mustafa Yıldız tanık olarak dinlenildiği duruşmada Mahkeme Başkanının ona “Tayfun Aşçıoğlu’nu nerden tanıyorsun ?” sorusuna “Ben Tayfun’u ilk defa ölmüş bir polis memurunun otopsisi başında Aykut Turan’ın yanında gördüm, o şekilde tanıştım. İstihbaratçı olarak bana tanıtıldı” diye şehadet etti mi etmedi mi? Etti. “Onu mitten sordum, ertesi gün bana gelip ‘hayırdır beni kurumdan soruyor muşsun?’ deyince onun Mitçi olduğuna kanaat getirdim” diye tanıklık etti mi etmedi mi? Etti.
Üçüncü Tanık: Gökalp Kaya
“Hayır işlemek üzere yanımıza geldi” dedikleri Gökalp Kaya hem soruşturma dosyasında hem de mahkemece istinabe yolu ile alınan ifadesinde Aykut Turan’ın bütün beyanlarını yalanlayarak “Ben Tayfun’u Aykut Müdürün ofisinde tanıdım ve bana Mit Müntesibi olarak tanıttı” diye beyanda bulundu mu bulunmadı mı? Beyanları net bulundu.
Dördüncü Tanık: Trabzon Emniyet Müdürü Kenan Aydoğan
Kenan Bey Mahkemeye gelerek, Aykut Turan’ın “Tayfun’un Mit müntesibi olduğunu bana dönemin Emniyet Müdürü Kenan Bey söyledi iddiasına karşılık verdimi vermedi mi? Verdi. “Ben asla böyle bir beyanda bulunmadım, ayrıca geriye dönük yaptığım araştırmada aralarında olağandışı bir ilişki tespit ettim ve silah ruhsatını bir günde verdiğini gördüm.” diye tanıklık etti mi etmedi mi? Etti.
Peki, Aykut’un Vekili “Silah Ruhsatını Aykut Müvekkilim 2017 de Tayfun’a vermiş çünkü kaptanlarda kayyum ve tasfiye heyetinde idi” diye savunurken aslında çok büyük bir gerçeği ve tutarsızlığı ilan etmiş olmuyor mu?
Tayfun’un özel bir şirkette vazifeli olduğunu bilen Aykut Turan, Tayfun’u piyasaya Mit Ajanı olarak akredite ettiğini ispat edince nasıl olayı Kenan Müdüre atıyor? “Onun Mit müntesibi olduğunu bana Kenan Müdür söyledi” derken aynı anda Tayfun’nun kaptanlarda kayyum olduğunu nasıl deklare edebiliyor. Bu kadar tutarsızlık savunulabilir mi?
Bu kadar açık seçik bir garabeti ve nüfuz operasyonunu hangi demogoji, hangi sanal gündem saklayabilir ?
İkinci iddiam:
Tayfun’un beni Aykut Turan’ın yanına götürdüğünü iddia ettim, her ikisi de bu iddiamı kabul ettiler mi etmediler mi? Ettiler.
“Görüşme 13 Nisan mı 24 Nisan mı gerçekleşti” diye esastan uzak ve dikkat dağıtmaya yönelik tartışma yapan karşı tarafın müvekkillerinin hatırına gelmeyen, ya da gelip de ifade etmedikleri soruları ben sorayım:
Tayfun Aşçıoğlu hangi kimlikle ve hangi sıfatla bir sanık olarak beni Temden sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısının makam odasına aranmadan, görüşme kaydı düşmeden ve belinde silahla götürebildi? Niye götürdü?
Sıradan bir vatandaşın Tem Müdürünün yanında bir polis memurunun otopsisi başında ne işi vardı? Bu soru hiç sorulmadı ama ben sormuş olayım. Bu manzara vefat eden polisinin naaşına mı, Emniyet Kurumuna mı, Yargı Erkine mi yoksa topyekün hepimize mi saygısızlık ve haksızlık idi? Kimse sormadı.
Üçüncü İddiam:
Tayfun Aşçıoğlu’nun beni nüfus dairesine götürdüğünü ve oradan Aykut Turan’ın polis memuruna telefon açtığını ve pasaportumdaki şerhin kaldırılmasını telkin ettiğini iddia ettim. İlk sorguda bunu inkar eden polis memuru ikinci sorgusunda aynen ifade ettiğim gibi kabul etti mi etmedi mi? Etti.
“Bu; her vatandaşa yaptığım bir yardım” diye basitleştirmek isteyen Aykut Turan ve Müvekkiline şunu ifade edeyim: Aykut Turan bu tarz bir yardımı kaç kez yaptı ve kime yaptı o güne kadar?
Dördüncü İddiam:
Suat Düz üzerinden benden gayrimenkul talep ettiler ve karşılığında takipsizlik sözü verdiler diye iddia ettim.
Suat Düz ve Tayfun ile yaptığım ve mahkemeye sunduğum her biri ile 80 sayfayı bulan WhatsApp yazışmalarında meseleyi tehdit ve şantaja kadar vardırdıklarını ispat etti mi etmedi mi? Ettim.
Dosyalar takipsizlikle neticelenmemesine rağmen daireleri birinci duruşmadan evvel alma konusunda Suat ve Tayfun’un olağanüstü bir baskı yaptıkları WhatsApp yazışmalarında sabitmi değil mi? Sabit.
Suat Düz kendi payının parasını alınca “Bu meblağdan çocuklarımın haberi olmasın, bu benimle senin aranda” diye yazılı olarak suçunu ikrar etmiş mi etmemiş mi? Etmiş.
Masak raporlarında Suat Düz şirketinden tapusunu aldığım gayrimenkullerin verdiğim paraları karşılamadığı ve benim lehime açıkta bir daire parası gözüktü mü gözükmedi mi? Gözüktü.
Bu belgeler, vesikalar ve tanıkların beyanlarının üstü kuru gürültü, hamasi söylemler ve esastan saptırmaya yönelik konuşmalar ile kapatılabilir mi? Asla kapatılamaz.
Beşinci iddiam:
Savcılık soruşturması ve Masak Raporlarında Aykut Turan’ın Suat Düz’ün inşaat şirketinin yapmış olduğu site yönetimine tapusu kendisine ait olmayan dairelerin kirasını aldığını ve aidatlarını ödediğini tespit etti mi etmedi mi? Etti.
Peki Aykut Turan’ın açıklaması ne oldu? “Şehit ve vatansever bir gurbetçi vatandaş geldi, adı Gökalp Kaya idi ve bana ‘Aykut Müdürüm, ben Sivas’ta yatırım yapacağım, ordan gelecek geliri şehit polislerin ailelerine bağışlayacağım’ dedi. Ben de onu Suat Düz’ün şirketine yönlendirdim ve oradan 3 adet daire aldı. Sonra bana akrabası olan Ercan isminde birisini yolladı. Ercan da bana ‘Aykut Müdürüm, akrabam Gökalp Kayanın sana selamı var ve kiraları toplayıp aidatları ödemeni ve geri kalan parayı da şehit ailelerine dağıtmanı istedi’ dedi. Ben de kabul ettim ve yaptım, bu para trafiği onun için var” diye beyanda bulundu mu bulunmadı mı? Bulundu.
Peki, mahkeme istinabe yolu ile bir yıl uğraşıdan sonra Hollanda’dan tanıklığını aldı mı? Aldı. Gökalp Kaya ifadesinde “Benim Aykut Turan’ın yanına gidip yatırım için yardım talep ettiğim külliyen yalan, onunla tanıştığımda Tayfun Aşçıoğlu yanında idi ve onu bana Mitçi diye tanıttı ve polis şefi olmaktan çok bir emlakçı gibi davrandı ve bana Suat Düz’ün mallarını pazarladı. İfadelerinden anladımki onun da bu işten faydası var ve ısrarları neticesinde 3 daire aldım. Kiracıları Suat Düz ayarladı. 6 ay kira alamadım. Kira gelmeyince ardına düştüm ve öğrendimki Aykut Turan Ercan isminde birisini ki benim akrabam olmadığı gibi onu hiç de tanımam, kiracılara göndermiş ve kirayı Aykut Müdüre ödemelerini talep etmiş, kiracılar da kamu gücüne güvenerek 6 ay boyunca kirayı ona ödemişler. 6 ayın sonunda Suat Düz, Tayfun Aşçıoğlu ve Aykut Turan tarafından dolandırıldığımı anladım” diye tanıklık ettimi etmedi mi? Etti.
Aslında “Yurtdışına ulaşamazlar ve bizi temize çıkarır” diye tanık gösterdikleri Gökalp Kayan’ın bu beyanı sadece beni değil, bir çok insanı tezgaha getirip dolandırdıklarını dünya aleme ilan ve ispat etmiştir.
Son olarak; aralarındaki iletişimi gözler önüne seren bilirkişi raporunda Suat Düz ve Tayfun’un bir ayda 367 defa, Aykut Turan ile Tayfun’un 1817 defa telefonlaştıkları tespit edilmişmi edilmemiş mi? Edilmiş. Yani günde 60 defa görüşme. Bir kamu memuru ile normal vatandaşlar arasında böylesi bir görüşme trafiği olur mu?
Şehit ailelerin ve her insani değerin istismarının pervasızca işlendiği bu durum karşısında sorulacak soruları bu satırları okuyanların zihnine bırakıyorum.
Emsaline az rastlanır bir şekilde ispat edilen bu dolandırıcılık hikayesinin hukuki karşılığı ve adil hükmü 2.5 yıldır şu veya bu şekilde gecikti, ötelendi ancak engellenemeyeceğini bütün kamuoyu görecek.