Türkiye’nin buğday senaryosu ve tahıl koridoru
“Rusya-Ukrayna tahıl koridoru” öncesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükümet olarak açıkladığı kararlara bakacak olursak, çiftçi açısından yükselen maliyet karşısında, hububat alımlarını tam 3 katına yakın bir fiyat açıklandığını söylememiz gerekir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde buğday ve arpa alım fiyatını Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) bu yıl sert ekmeklik buğday için ton başına 6 bin 50 lira, arpa için ise ton başına 5 bin 500 liradan alım yapılacağı ve bu yıl geçtiğimiz yıllardan farklı olarak TMO, kendisine ürün satan çiftçilere buğdayda ton başına bin (1000) lira, arpada ise 500 lira destek primi ödeyerek TMO buğdayı toplamda 7 bin 50 liradan, arpayı ise 6 bin liradan almış olacak.
Genel olarak baktığımızda TMO’nun 2022 Hububat alım fiyatları (TL/TON):
Makarnalık buğday (2.grup): 6 bin 500 lira
Düşük vasıflı makarnalık buğday: 6 bin 250 lira
Sert ekmeklik buğday (2.grup): 6 bin 50 lira
Diğer ekmeklik buğday (2.grup): 6 bin 25 lira
Düşük vasıflı ekmeklik buğday: 5 bin 975 lira
Arpa-çavdar -yulaf-tritikale (2.grup): 5 bin 500 lira
Geçtiğimiz yıla bakacak olursak sert ekmeklik buğdayda fiyat ton başına 2 bin 250 lira, makarnalık buğdayda 2 bin 450 lira ve arpada 1750 lira alım fiyatı açıklanmıştı. 2022 hasat sezonu için açıklanan rakama oransal olarak baktığımızda rakam yüksek gelebilir ama son bir yıldaki üretim maliyetleri hesaplandığında bu rakamın bir çok çiftçi, çiftçi örgütü, birlik, oda gibi kurum ve kuruluşların beklediği rakamın altında bir fiyat açıklandığını söylemek mümkün. Bu yıl hasat sezonu için buğdayda özellikle fiyat beklentisi maliyete göre hesaplandığında ortalama 7-8 bin lira civarındaydı.
Peki açıklanan bu fiyatlar maliyeti karşılıyor mu; 2022 hububat alım fiyatlarının çiftçinin beklentisini karşılayıp karşılamadığını anlamak için öncelikle son bir yıldaki üretim maliyetlerini hesaplamak lazım. 2021 yılı haziran ayında 1 litre mazotun ortalama fiyatı 7 lira 20 kuruştu, hububat üretimi döneminde ise 28 lira bandında. Çiftçilerin en önemli girdi kalemlerinden olan gübrede son 1 yıldaki fiyat artışı neredeyse yüzde 350, TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) en son yayımladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’nde ( Tarım- GFE Mart) yıllık artış ortalama yüzde 105,7, yani tarımsal girdilerde 1 yıllık artış yüzde 100’ün üzerinde. Yine TÜİK’in rakamlarına göre gübre fiyatlarındaki son bir yıllık artış yüzde 228’in, enerji ve akaryakıt artışı yüzde 175’in üzerine çıkmışken “bu fiyatlar hangi çiftçiyi kurtarır” taktirlerinize bırakıyorum.
Sadece mazot fiyatı bile 2021 Haziran’dan bu yana 4 kat artış kaydetti. Çiftçi geçen yıl 2 bin 250 liradan sattığı bir ton buğdayına karşılık yaklaşık 350 litre mazot alabiliyorken bugün 7 bin 50 liradan bir ton buğday sattığında buğdaydaki 3 kattan fazla fiyat artışına rağmen yaklaşık 250 litre mazot alabilecek. Çiftçi geçen yılki 2 bin 250 liralık buğday fiyatına karşın bu yıl tonunu 7 bin 50 liran satacağı buğday parasıyla daha az mazot, daha az gübre, daha az tohum alabilecek. Daha önceki yazdığım manifestoda hükümet çiftçi açısında reel iki sorunu çözmediği sürece asla ülkemizde tarımı bu şartlarda geliştiremiyeceği aşikardır. Bunlardan birincisi üretilmesinin önü açılması ve desteklenmesi geren yerli gübre veya gümrük ve diğer vergilerden kdv gibi tamamından muaf ithal gübre, ikincisi ise denizcilik işletmelerine tanınan mazot indiriminin kontrol çerçevesinde çiftçilere de tanınması. Bu iki girdi üretimi artırdığı gibi girdi maliyetlerini düşüreceğinden piyasalara yansımaları da pozitif olacaktır.
Peki buğdayda rekolte tutmazsa hükümetin senaryosu ne; Verimli ve yağışlı geçen kış sezonuna rağmen verimin iyi olduğu Trakya ve Ege bölgelerinde dışında Güneydoğu ve İç Anadolu gibi kıraç alanlarda ekim yapılan bölgelerde yeterince yağış alınamadı. Bu da doğrudan hem ürünü hem de kaliteyi etkiledi. Özellikle kıraç bölgelerde üretim yapan çiftçiler bazı alanlarda buğdayda yüzde 80’e yakın kayıplarının olduğun dahi belirtiyor. Sadece kuraklık da değil bazı bölgelerde aşırı yağışlar, don ve dolu gibi hava olayları da verimi olumsuz etkilediği bilinmekte.
Geçen yıl kuraklığın pençesinde geçen üretim ve hasat sezonunun ardından buğday rekoltesi 17. 7 milyon tona kadar gerilemişti. Bu yıl bazı bölgelerdeki kuraklık ve hava olaylarına rağmen Ulusal Hububat Konseyi buğdayda rekolteyi 20,5 milyon ton olacağını açıkladı. TÜİK ise Bitkisel Üretim Birinci Tahmin Raporu’nda buğday rekoltesinin 19,5 milyon ton olacağını belirtti. TÜİK, UHK’dan 1 milyon ton daha az açıklasa da Amerika Tarım Bakanlığı 2022 yılı hasat sezonunda buğday rekoltesinin 17 milyon ton olacağını ifade ediyor. UHK ve TÜİK’ göre rekolte 20 milyon ton ortalamasında olsa da hasat sezonunda Resmi Gazete kararıyla TMO’ya doğrudan ithalat yapma yetkisi verildi. TMO geçtiğimiz yıl gibi stoklarını hem fiyat hem de rekolte kaybı sebebiyle yerli piyasadan karşılayamazsa buğdayda arz açığını yine ithalatla karşılayacak.
Kısaca uluslararası krizi tetikleyen Rusya’nın Şubat ayında Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş, tahıl, ayçiçeği yağı, doğalgaz, en önemli girdilerden gübrede fiyatların yükselmesine ve buna bağlı olarak dünyada gıda fiyatlarının artmasına neden olduğunu söylemek mümkün. Enerji, petrol ve gübredeki fiyat artışları tarımsal ürünlerin üretim maliyetini de ciddi olarak artırdı. Artan maliyetler, gıda fiyatlarındaki artış ve buna bağlı olarak yaşanan gıda krizinin tek nedeni bu savaş değil. Savaş öncesinde özellikle koronavirüs pandemisi bu süreçte etkili oldu. Savaş ise, süreci daha da hızlandırdı ve krizin büyümesini tetikledi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş, dünya gıda sisteminde önemli sorunlara neden oldu. Ukrayna, depolarındaki 20 milyon tonu aşkın tahılı ihraç edemiyor. Batılı ülkelerin Rusya’ya yönelik ambargosu ise Rusya’dan da tarım ürünleri ihracatını zorlaştırdı.
Türkiye ve Birleşmiş Milletler’in uzun süredir devam eden çabaları ile son olarak geçtiğimiz hafta İstanbul’da Rusya ve Ukrayna yetkililerinin de katılımı ile dörtlü bir zirve yapıldı. Daha çok askeri temsilcilerin katıldığı zirvede açılacak güvenli tahıl koridoru ile Ukrayna’daki tahılın ihraç edilmesi konusunda olumlu adımlar atılarak bir mutabakata varıldı. Fakat bu mutabakat için Rusya ülkesine uygulanan gıda ambargosunun kaldırılmasını yeter koşul olarak öne sürdü ve istediğini de aldı. Böylelikle her iki ülkenin üretim kapasitesi açısından uluslar arası gıda krizinin çözülmesine büyük katkı sağlandı. Toplantıdan sonra, İstanbul’da koordinasyon merkezi kurulması, Ukrayna ve Rus heyetlerinin yeniden İstanbul’da buluşmaları, liman çıkış ve varış noktalarında ortak kontroller yapılması ve gemilerin güvenliğinin sağlanması konusunda görüş birliğine varıldığı açıklandı. Bu varılan mutabakatla Ukrayna’nın elindeki 20 milyon tonu aşkın tahılın güvenli olarak ihraç edilmesi ve ardından Ukrayna’da birçok üründe yeni hasat sezonu başladı. Hasat edilen ürünleri koyacak depolara, silolara ihtiyaç var. Bu nedenle tahıl koridorunun açılması Ukrayna’yı rahatlatacak. Aynı koşullar Rusya açısından da rahatlatıcı bir unsur haline dönüştü.
Bu arada Rusya-Ukrayna tahılı Türkiye’de fiyatları etkiler mi; buna baktığımızda Tahıl koridorunun açılması ile Türkiye’deki fiyatların nasıl etkileneceği ile ilgili sorular gündemde. Tahıl koridorunun açılması ile Rusya-Ukrayna’dan ithal edilecek buğday, mısır, ayçiçeği yağının piyasaya girmesi ile fiyatların düşeceğini bekleyen tüketicilerimiz elbette var. Tahıl koridorunun açılması ile yerli üreticinin zor durumda kalacağı, tüketicinin ise fiyat düşüşü ile rahatlayacağını düşünenler de. Bu konularda net bilgiler olmamakla birlikte şunu söyleyebiliriz ki, Türkiye, tahıl koridorunun açılmasında diplomatik bir rol üstlendi. Ancak Ukrayna’daki ürünlerin Türkiye’ye ithal edilmesi ve iç piyasaya sunulması ile ilgili bildiğimiz kadarıyla bir anlaşma yok, olsa da hükümet hububat alım rakamlarını zaten açıkladı, bu açıklanan fiyatların altında zaten alım yapılması mümkün değil. Koridorun şuan ki hedefi özellikle Afrika’da açlık yaşayan ülkeler için ve Birleşmiş Milletler’in yardım amaçlı alımlarında değerlendirilmesi öngörülüyor.
Tahıl koridoru gıda krizine çözüm olabilir mi sorusuna baktığımızda; dünya açısından bakıldığında tahıl koridorunun açılması özellikle Afrika’da açlık yaşayanlar için bir umut olarak görülüyor. Ancak, dünyada yaklaşık 1 milyar insanın açlıkla karşı karşıya kalması tek başına Rusya-Ukrayna savaşı ile açıklanamaz. Bu savaştan önce de açlık vardı. Kaldı ki, üretim boyutuyla bir kriz yok. Dünya tahıl üretiminde gıda krizine neden olacak bir düşüş yok. Dünyayı asıl tehdit eden bazı tarım ürünlerindeki tekelleşme, kartelleşme. Dünya buğday üretiminin yüzde 60’ını 4 ülke gerçekleştiriyor. İhracatın yarısını sadece 5 ülke yapıyor. Mısır üretiminin yüzde 65’ini 3 ülke sağlıyor. İhracatın ise yüzde 68’ini 3 ülke gerçekleştiriyor. Soya üretiminin yüzde 82’sini, ayçiçeğinin yüzde 70’ini 3 ülke sağlarken, kırmızı mercimek ihracatının yaklaşık yüzde 60’ını Kanada yapıyor. Kanada’da kuraklık ve benzeri sorun yaşadığında mercimek temininde çok büyük sorun yaşanıyor. Ülkeler bazındaki bu çarpık yapının daha büyük ve daha tehlikeli olanı şirketler bazında tarım ürünleri ticaretinde yaşanıyor. Tarım ürünleri ticaretinin çok büyük bölümünü sayıları iki elin parmağını geçmeyecek çok uluslu şirketler gerçekleştiriyor. Üretimde ve ticaretteki bu kartelleşme dünyanın geleceğini tehdit ediyor. Bugün Rusya ve Ukrayna savaşı ile su yüzüne çıkan gıda sorunu yarın başka şekilde ortaya çıkacaktır. Bu yapının mutlaka değişmesi gerekiyor.
Afrika’daki açlığın nedeni asıl nedeni sömürgeciliğin devam etmesidir. Afrika’da açlığın önemli nedenlerinden birisi, açlık çeken ülkelerdeki yarım topraklarının gelişmiş (!) ülkelerin ve çok uluslu şirketlerin buradaki toprakları satın alarak veya kiralayarak üretim yapması ve ürettiği ürünleri alıp götürmesi. Sonra da açlık çekenlere “insani yardım” adı altında dünyaya reklam yapmaları. Afrika ülkeleri kendi topraklarında kendileri için üretim yapsa açlık yaşamazlar. Kendilerini doyuracak toprakları var. Geçmişten gelen sömürgecilik bugün de açlığı körükleyen en önemli neden olarak bakabiliriz. Bu nedenle tahıl koridorunun açılması ile Afrika’da açlık yaşayanlara buğday, mısır ve diğer ürünler ulaştırılınca açlık bitmeyecek. Açlığın bitmesi için sömürünün bitmesi, insanların kendi topraklarında üretim yapması sağlanmalı ve bunu teşvik etmeli. Bu olay uluslararası baronların ve küresel güçlerin işine gelir mi bunu taktirlerinize bırakıyorum.
Sonuç olarak Rusya-Ukrayna’daki tahılın ihracatı için güvenli tahıl koridorunun oluşturulması önemli. Fakat tahıl koridorunun dünyada gıda krizini çözeceğini, açlığı sona erdireceğini söylemek doğru değil. Güvenli tahıl koridoru konusunda Türkiye önemli bir rol üstlendi. Rusya ve Ukrayna ile ilişkileri sürdürerek bu konuda diplomatik bir tavır sergilenmesi çok önemli. Tahıl koridoru hem Türkiye için hem dünya için önemli dersler ve bilgler içeriyor.
Tarımda kendine yeterliliğin önemi bir kez daha anlaşılır hale geldi. Tarımın önemi ve bu konuda Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli değerlendirmesinin ne kadar değerli olduğunu önce devlet olarak sonrasında tüm kamu sektörleri ve son olarak da tüm özel sektör ve üreticilerimiz umut edilir ki anlamıştır. Un ve makarna ihracatı için de olsa dışa bağımlılık yerine yerli buğday üretiminin artırılması, ayçiçeği, mısır, yem hammaddelerinde ithalat yerine üretim yapmanın ne kadar değerli olduğu tekrar anlamış olduk.
Vesselam.
(Gerçek Tarih dergisi Ağustos 2022 sayısında yayımlanmıştır.)