tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Ankara’nın Türk hâkimiyetine girmesi ve ilk Türk fâtihi

Ankara, kuruluşundan itibaren Anadolu’nun merkezinde yer alan stratejik konumu sebebiyle yüzyıllar boyunca birçok devletin hâkimiyet mücadelesine sahne olmuştur.

Ankara’nın Türk hâkimiyetine girmesi ve ilk Türk fâtihi
17.11.2025
A+
A-

Başkent Ankara, paleolitik dönemden beri çevresinde yerleşim alanları bulunsa da bugünkü şehir merkezindeki ilk düzenli yerleşimin arkeolojik ve tarihî verilerin ışığında Frigler tarafından kurulduğu bilinmektedir. Frig hâkimiyetinin sona ermesinin ardından şehir; Lidya, Pers, Büyük İskender ve ardılları ile Galatlar ve Roma/Bizans gibi pek çok devletin idaresine girmiştir. Bunun yanında Gotlar, Sabarlar, Tedmurlular (Zenobia), Sasaniler, Emeviler, Abbasiler ve Pavlikanlar da Ankara’yı ele geçiren veya ele geçirmeye çalışan güçler arasında yer almıştır. Bu ilginin temel nedeni, şehrin hem jeostratejik konumu hem de sağlam surlarla korunan kalesidir.

1.yüzyılın ikinci yarısında Türklerin Orta Anadolu’da görünmeye başlamasına kadar Ankara, Bizans’ın önemli bir siyasî ve askerî merkezi konumundaydı. Roma ve Bizans dönemleri boyunca şehrin idarî açıdan önemi artmış, Galatia Krallığı’nın Roma’ya bağlanmasının ardından oluşturulan Galatia Eyaleti’nin başkenti yapılmıştı. İmparator Diocletianus’un idarî teşkilatta yaptığı düzenlemelerle Anadolu eyaletleri üç büyük bölgeye ayrıldığında, Ankara da Galatia Prima’nın metropolisi olarak konumunu korumuştur.

KALE KENT: ANKARA

Sasani ve Arap saldırılarının yoğunlaştığı Heraclius döneminde eyalet sistemi yeniden şekillendirilmiş ve thema adı verilen yeni idarî birimler oluşturulmuştur. Bu dönemde Ankara, saldırı dönemlerinde halkın sığındığı bir kale-kente dönüşmüş ve şehrin yönetiminde askerî valiler ön plana çıkmıştır. Opsikion ve daha sonra Bucellarian themalarının merkezi olan Ankara, bu süreç boyunca hem başkenti koruyan hem de doğu ordularına lojistik destek sağlayan önemli bir üs olmuştur.

VII. yüzyıla dek kale dışına taşan yerleşim, Sasani ve Arap akınları sebebiyle daralmış; şehir giderek yalnızca akropol etrafına sıkışan bir kale-kent görünümü almıştır. Arap coğrafyacıların Ankara’yı “harap şehir” olarak nitelendirmesi de bu dönemde şehir surları dışındaki yapıların büyük hasar gördüğünü göstermektedir.

ANKARA’NIN TÜRK HÂKİMİYETİNE GİRİŞİ

26 Ağustos 1071’de kazanılan Malazgirt Zaferi, Selçuklulara Anadolu’nun kapılarını açmış ve zaferin hemen ardından Türk birlikleri hızla batıya doğru ilerlemeye başlamıştır. Bizans kaynakları, Türklerin savaşın üzerinden bir yıl geçmeden Marmara kıyılarına ve Batı Anadolu’ya kadar ulaştığını aktarır. Bu dönemde Sakarya havzasında ve çevresinde faaliyet gösteren Türk kuvvetlerinin başında Artuk Bey bulunuyordu. Malazgirt sonrasında Bizans’ın elinde düzenli bir ordu kalmadığından, Türkler karşılarında ciddi bir askerî güce rastlamadan bölgeyi kontrol altına almışlardı.

Ankara, güçlü surları sayesinde Malazgirt’ten hemen sonra Türklerin eline geçmemiş ve yaklaşık iki yıl boyunca yapılan akınlara direnmiştir. Bizans topraklarında adeta izole edilmiş bir kale görüntüsü veren şehir, 1071-1073 yılları arasında Türk hâkimiyetindeki geniş coğrafya içinde bir Bizans adası gibi kalmıştır. Orta Anadolu’da stratejik üstünlük sağlamak için Ankara gibi kilit merkezlerin ele geçirilmesi zorunluydu. Zira Eskişehir, Ankara, Konya, Kayseri, Amasya ve Sivas, Anadolu platosu boyunca uzanan ana yolları kontrol eden şehirlerdi ve bu merkezlere hâkim olmak bölgenin tamamını denetlemek anlamına geliyordu.

Ankara’nın Türk hâkimiyetine giriş tarihi ve şehri ilk fetheden komutanın kimliği, tarih araştırmalarında uzun süre netlik kazanamamıştır. Bazı çalışmalar bu dönemdeki belirsizlik sebebiyle fetih sürecine değinmeden doğrudan Selçuklu dönemine geçerken, diğerleri eldeki kaynaklar üzerinden olayları açıklamaya çalışmıştır. Paul Wittek, Ankara’nın Bizans kaynaklarında son kez anılmasının Alexios ve İsaakios Komnenos kardeşlerin şehirden ayrılışı sırasında olduğunu belirterek, şehrin 1073 yılında burada bekleyen Türk birlikleri tarafından ele geçirilmiş olabileceğini söyler. Ancak fetheden komutanın kim olduğunu kaynaklar açıkça zikretmez.

Bazı araştırmacılar şehrin Kutalmışoğlu Mansur tarafından alındığını ileri sürmüş olsa da bu iddiayı doğrulayacak herhangi bir tarihî belge mevcut değildir. Aynı şekilde, bazı eserlerde Danişmendlilerin ünlü komutanı Emir Tursan’ın Ankara fatihi olduğu ifade edilse de Danişmendnâme dışındaki kaynaklarda onun Ankara ile ilişkilendirilebileceğini gösteren bir bilgi bulunmamaktadır.

Buna karşılık Bizans kaynaklarının açık şekilde zikrettiği bir gerçek vardır: Malazgirt sonrasında Ankara ve çevresinde en etkin Türk komutanı Artuk Bey’dir. Artuk Bey’in Sakarya havzasında Bizans birliklerini geri püskürttüğü, bölgedeki ilerleyişi sırasında önemli başarılar kazandığı ve Ankara’nın hemen batısında faaliyet yürüttüğü kesin olarak bilinmektedir. Bu durum, şehrin ilk Türk fatihinin Artuk Bey olabileceğine işaret eder.

“HİLE İLE FETHEDİLEN ŞEHİR”

Bu ihtimali güçlendiren en önemli kayıt ise Danişmendnâme’de yer alır. Eserde Ankara (Engüri/Engüriyye/Ma’muriyye), Artuk Bey ve Danişmend Gazi’nin birlikte uyguladığı bir hile ile fethedilen şehir olarak anlatılır. Rivayete göre şehrin kumandanı Nastor, Danişmend Gazi’nin öldürüleceğine inandırılarak yanıltılmış; Artuk Bey ve beraberindeki gaziler de gece baskınıyla kaleye girerek Ankara’yı ele geçirmiştir. Anlatı destanî özellikler taşısa da Bizans kaynaklarındaki verilerle çelişmemesi, Artuk Bey’in bu fetihte başrolü üstlendiğini düşündürmektedir.

Bizans kronikleri, Alexios ve İsaakios Komnenos’un 1073 yılında Ankara’ya gelip üç gün kaldıktan sonra şehirden ayrıldığını ve Ankara’nın Türkler tarafından kuşatılmış olduğunu aktarır. Olayların hemen ardından Artuk Bey’in Sultan Melikşah tarafından Kavurd isyanını bastırmak için çağrıldığı ve 1073 Nisan’ında Kerec Muharebesi’nde sultanın yanında bulunduğu bilinir. Bu bilgiler bir araya getirildiğinde Ankara’nın, Komnenos kardeşlerin ayrılışını takip eden kısa sürede yani 1073 yılının ilk aylarında Türk hâkimiyetine girdiği anlaşılır.

ANKARA’DA İLK TÜRK HÂKİMİYETİNİN SÜRESİ VE SONRASI

Ankara’nın Türk hâkimiyetine girişi 1073 yılı olarak kabul edilse de bu ilk dönem uzun soluklu olmamıştır. Malazgirt Zaferi sonrasında Türklerin Anadolu’daki ilerleyişi hızlı olmuş ancak Haçlı Seferleri bu süreci kesintiye uğratmıştır. Nitekim 1101 yılındaki İkinci Haçlı Seferi sırasında Ankara, küçük bir Türk garnizonu tarafından savunulurken Haçlı kuvvetlerinin saldırısına maruz kalmış ve şehir kısa sürede düşmüştür. Haçlılar, Ankara’yı geri Bizans’a teslim etmiş ve böylece şehrin yaklaşık otuz yıla yakın süren ilk Türk hâkimiyeti sona ermiştir.

Malazgirt Zaferi, Anadolu’nun Türkler tarafından yurt edinilmesinin başlangıcı olmuş; bu süreçte Türk akınları kısa sürede Orta ve Batı Anadolu’ya kadar yayılmıştır. Ankara, stratejik konumu ve güçlü savunma yapıları sayesinde 1071–1073 yılları arasında Türk akınlarına karşı koyabilen nadir merkezlerden biri olarak dikkat çekmiştir. Bu iki yıllık direnç sürecinin ardından şehir, Bizans’ın geniş Türk hâkimiyet sahası içinde izole olmuş bir ileri karakolu niteliğine bürünmüştür.

Bizans kaynaklarının Artuk Bey’i Sakarya ve çevresinde etkin bir komutan olarak anması, onun Ankara’nın alınmasında başrol oynamış olabileceğini güçlü bir ihtimal hâline getirmektedir. Danişmendnâme’de yer alan bilgiler, Ankara’nın Artuk Bey ile Danişmend Gazi’nin birlikte yürüttüğü bir plan sonucunda fethedildiğini aktarır ve bu rivayet, Bizans kaynaklarıyla çelişmez. Ayrıca Artuk Bey’in 1073 Nisan’ındaki Kerec Savaşı’nda Sultan Melikşah ile birlikte olduğunun bilinmesi, şehrin 1073 yılının ilk aylarında fethedildiğini göstermektedir. Bu nedenle Ankara’nın ilk Türk fatihinin, ya tek başına ya da Danişmend Gazi ile birlikte Artuk Bey olduğu güçlü bir tarihî sonuç olarak ortaya çıkmaktadır.

Ankara’nın ilk Türk hâkimiyeti yaklaşık otuz yıl sürmüş, 1101 Haçlı Seferi sırasında şehir yeniden Bizans’a bırakılmıştır. Ancak şehrin hangi tarihte tekrar Türk kontrolüne geçtiği ve ikinci kez fethedilmesinde rol alan komutanın kim olduğu konusu, kaynaklardaki boşluk sebebiyle netlik kazanamamıştır. Bu dönem, Ankara tarihinin hâlen araştırılmayı bekleyen en karanlık safhalarından biridir.

ANKARA’NIN İLK TÜRK FATİHİ KİMDİR?

Sonuç olarak Ankara, Malazgirt sonrası Türk ilerleyişinin hem askerî hem de siyasî açıdan kritik duraklarından biri olmuş; 1073 yılında Türk hâkimiyetine girerek Anadolu’nun Türkleşme sürecinde önemli bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bugün bile tartışılmaya devam eden “ilk Türk fatihi kimdir” sorusuna verilen en güçlü yanıt ise, hem Bizans hem de destanî Türk kaynaklarının kesiştiği noktada duran Artuk Bey’dir.

Gercektarih.com.tr olarak konuyla ilgili araştırma metninden faydalandığımız -Hasan Akyol, Ankara’nın Türk Hâkimiyetine Girişi ve Şehrin İlk Türk Fatihi, Belleten, Sayı: 289, Aralık 2016- Hasan Akyol’a göre, 1073–1101 arasındaki bu dönem, şehrin Selçuklu idaresinde yeniden canlandığı, ancak Bizans ile sınır hattında bulunması sebebiyle askerî öneminin korunduğu yıllardır. Şehrin sonraki süreçte tam olarak hangi tarihte tekrar Türk hâkimiyetine girdiği konusunda ise kesin bilgiler mevcut değildir. Araştırmacıların çoğu, bu dönemle ilgili kaynak eksikliği sebebiyle Ankara’nın ikinci kez Türk idaresine geçiş tarihinin karanlıkta kaldığını ifade eder. Aynı şekilde şehrin ikinci Türk fatihinin kimliği de belirlenememiştir.

Bu boşluk, Ankara’nın XIII. yüzyıla kadar Bizans ve Türk güçleri arasında el değiştiren, stratejik bir sınır şehri olmasından kaynaklanır. Kaynaklar, özellikle I. Kılıç Arslan ve II. Kılıç Arslan dönemlerinde şehir çevresinde yoğun çatışmalar yaşandığını aktarır; ancak bu çatışmaların kesin tarihlerine, şehrin ne zaman kesin olarak Türk idaresine geçtiğine ve bu süreci yöneten komutanlara ilişkin bilgiler net değildir.

Kaynak: Gercektarih.com.tr

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.