Albert Camus: Absürdizmin öncüsü ve insan varoluşunun anlam arayışı

Albert Camus, 7 Kasım 1913 tarihinde Cezayir’in Mondovi kasabasında doğdu. Yoksul bir aileden gelen Camus’nün babası Alsaslı, annesi ise İspanyol’du ve I. Dünya Savaşı sırasında, 1914’te babasını kaybetti.
Camus, ilköğrenimini Mondovi’de tamamladıktan sonra 1923’te Cezayir’in başkenti Oran’a taşındı ve Lycée Bugeaud’da lise eğitimini sürdürdü. Bu dönemde felsefe ve edebiyatla ilgilenmeye başladı.
1930 yılında Cezayir Üniversitesi’nde felsefe bölümüne girdi, ancak öğrenimi sırasında vereme yakalandı ve eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Vereme yakalandığı dönemde yazmaya başlayan Camus’un ilk eserleri tiyatro oyunlarıydı. 1935 yılında yazdığı Asturia’da İsyan adlı oyunu, İspanyol İç Savaşı’nı konu alıyordu.
1936 yılında, Cezayir’de yayımlanan Alger républicain gazetesinde muhabir olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde, gazetecilik mesleğinin yanı sıra yazarlık ve felsefe çalışmalarını sürdürdü.
1938 yılında ilk romanı Ters Yüz ve Yüzü yayımlandı. Bu eser, Camus’un absürdizm felsefesini ilk kez ortaya koyduğu kabul edilen bir romandır.
İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte, 1940 yılında Fransız direniş hareketine katıldı ve bu dönemde Combat adlı direniş gazetesinde yazılar yazdı.
Savaş sonrası dönemde, Camus, Yabancı adlı romanını yazdı ve bu eser, onun en ünlü eserlerinden biri oldu.
1947 yılında, Veba adlı romanını yazdı. Bu eser, bir veba salgınının bir şehri nasıl etkilediğini anlatıyor.
1951 yılında Düşüş adlı romanını yazdı; bu eser, Camus’un varoluşçuluk felsefesini ele aldığı önemli eserlerden biridir.
1957 yılında, Camus, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Ödülü, “insanlık idealleri uğruna cesaretle mücadele ettiği ve insanlığın ortak sorunlarına aydınlatıcı bir bakış getirdiği” için aldı.
Camus, 1960 yılında Fransa’nın Villeblevin kentinde bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Albert Camus’un düşüncesi, absürdizm felsefesinin öncülerinden biri olarak kabul edilir. Bu felsefe, insanın varoluşundaki anlamsızlığı ve saçmalığı ifade eder. Camus’a göre, insan, evrenin anlamsızlığı karşısında bir yabancıdır ve varoluşun anlamını kendi içinde bulamaz. Bu nedenle, insan, varoluşunun anlamsızlığı karşısında bir saçmalık duygusu yaşar. Camus, bu saçmalık duygusuyla başa çıkmanın iki yolunu önerir: saçmalığı kabul etmek ve onunla yaşamayı öğrenmek ya da saçmalığa karşı isyan etmek ve ona anlam katmaya çalışmak.
Camus’un düşüncesi, 20. yüzyılın önemli felsefi akımlarından biri olmuştur ve birçok sanatçı ve düşünürü etkilemiştir.
Albert Camus’un eserleri arasında Ters Yüz ve Yüzü (1938), Yabancı (1942), Veba (1947), Düşüş (1951), Mutlu Ölüm (1956), İlk Adam (1957), Sisifos Söylencesi (1942), Yabancının Düşünceleri (1956), Düşünceler (1957), Varoluş ve Özgürlük Üzerine Notlar (1945), İnsan ve Siyasi (1951) bulunmaktadır. Camus’un eserleri, insan varoluşunun temel sorunlarını ele alır ve evrensel bir anlam taşır.