İnsanlığın doğuşu: Gazze’den yükselen ses
Tarih sanki bir sıkışma sürecinde. Bu yaşadığımız gerilimlerin artmasıyla daha çok hissediliyor.
Tarihin çizgisinden sapmasını tetikleyen birçok hadiseye tanık olduk. Bunlardan en önemli kırılma noktası, 2003 yılında Amerika’nın Irak’ı işgaliydi. Sanki kilit taşı düşmüştü ve İslam alemi enkazın altında kalmıştı. “Sanki” kelimesi az gelir!
2003 yılında en çok duyduğumuz kelimeler; demokrasi ve özgürlüktü. Haberlere yansıyan bilgilerle Amerika’nın yapmaya çalıştığını anlamakta zorlandığımız yıllardı. İnternetin yaygın olmadığı ve bilgiye ulaşımın az olduğu yıllarda insanlar, Amerika’nın sömürgeci zihniyetini biliyordu. Belki cahil diye şimdi hor gördüğümüz insanlar, işgalin gerçek yüzünü fark etmişti. Neden, cahil kelimesini kullandığımı düşünebilirsiniz. Malumunuz bilgi diploma veya genele göre yaşamak olarak algılandığı için kutuplaşma yapmakta çokta insaflı değiliz. Hulâsa, tarihin zinciri kopmuştu.
Amerika’nın özgürlüğünden bahsetmeden olmaz! Özgürlük denilince akla Amerika gelmeli! Evet, insanlara yapılan işkencelerin fotoğraflarını unutmadık. Kadınlara ve çocuklara yapılan, yazmaya utandığım ahlak dışı uygulamaları da unutmadık. Amerika’nın kanlı dişleri battıkça Bağdat’tan, Musul’dan gelen çığlık sesleri gökyüzünü aşmıştı. Bu çığlıkları İslam dünyası duymadı! İslam dünyası var mı? Sahi biz neredeyiz?
Zamanın ilerlemesi için kanlar aktı. Irak’ta kan akmaya devam ediyor. Tarihin kanlarla aktığı yıllar…
2003’ten 2023’e
Tarihin sıkışma zirvesini, 7 Ekim 2023’te Gazze’de gördük. Katliam, dehşet verici sahneler ve insanlığın bittiği nokta…
Gazze’nin işgal hareketi sadece 2023 tarihiyle baz alınıp düşünülecek bir konu değil. Geçmişi yazmak istemiyorum. Lakin yüzleşmemiz gereken gerçekler var. Sahip çıkmamız gereken inancımız var. Kutsallarımız var. Dahası Peygamberimizden (s.a.v) öğrendiğimiz insanlığa sahip çıkma ödevi var. Şimdi sessiz kalmamız nasıl beklenebilir? Bu vahşiliği görmezden gelemeyiz. Tanık oldukça sorumluyuz. Ahireti yaşıyoruz; Gazze, sınavımız (amel defterimiz) mahşer alanında bekliyoruz. Avrupa’nın savunduğu, Evrensel İnsan Hakları, insanlıktan nasibini almamışların kendilerini maskelemesi olduğunu Gazze’de bir kez daha gördük. Kendilerini gizleyen yamyamların artık gizlenecek yeri kalmadı. 2003 yılında değiliz, Gazze yamyamların yüzlerini gösterdi.
Gazze’deki ablukayı kırmak için Ağustos ayının sonunda İspanya’dan yola çıkan Sumud filosu, milyonlarca yürekle yol aldı. Dün filoya yapılan saldırıyla, katil Siyonist İsrail, acizliğini dünyaya gösterdi. Abluka dün itibariyle kırıldı ve Gazze kazandı. Açlığa terk edilmiş insanlara yardım götürmeye çalışan filoya yapılan hadsizlik ilk değil. Dünyanın gözü önünde yaşanan bu hadiselerde Siyonist İsrail’e dur diyecek devlet yok. Ne kadar acı bir tabloyla karşı karşıyayız.
1187 yılında Selahattin Eyyübi önce kuşatıp sonra da 2 Ekim tarihinde de Haçlı zulmüne son vermişti. Tarihteki haçlılara karşı kazanılan bu zaferi nasıl okuyoruz? Selahattin Eyyübi, önce bölgede birliği sağladıktan sonra Kudüs’e yoğunlaşmıştı. O zaman, bölgede istikrarı sağlamalı ve İslam için yaşayan yeni nesil inşa edilmeli. Bunu yapacak tek ülke Türkiye. Bu coğrafyayı huzura kavuşturacak biziz. Fakat bizi, bize bırakırlarsa. Belki dün yaşadıklarımız tarihi tekrar okumamıza sebep olur. İngiltere, gerçekleştirmek istediği, ulus devlet fikrini 1.Dünya harbinin sonuyla devreye soktu. Harbin amacı bölüp, birleşmelerini engelleyecek politikalarla yeni devletlerin üstünde hakimiyet kurmaktı. Bölünmüşlüğün İslam alemini getirdiği bataklığı görmeli.. Küçük devletler kurarak emellerini gerçekleştiren Siyonist haçlı zihniyetin devamını İsrail’de görüyoruz.
Tarihin sesine odaklanıp;
Sabırla örme vakti. Sabırla gayrete sarılma vakti. Rahmete az kaldı. Sumud filosu, inancımızı artırdı. İnancımızı harlama vakti. İnsanlık doğuyor, Gazze’den yükselen ses tarihi uyandırıyor. Tarihin ruhunu taşıyan bir milletin vazife başına geçme vaktidir. Dirilmeden direniş olmaz. Elhamdülillah, dirilişi üstlenmiş gençler var.