Mısır’ın fethini açan savaş; Ridaniye
“Az zaman içre çok iş etmiş idi
Sayesi olmuş idi âlemgir
Şems-i asr idi asırda şemsin
Zılli memdûd olur zamânı kasîr”
(Az zamanda çok iş yapmıştı
Gölgesi, cihanı kaplamıştı
İkindi güneşi gibiydi
Ikindi güneşinin gölgesi uzun, zamanı kısadır)
Kemalpaşazâde’nin (Ibn-i Kemal) Sultan Selim hakkindaki şiiri
Mercidabık’tan zaferle ayrılan Sultan Selim Halep’e muzaffer bir şekilde girdi. Abbasi halifesini Halep’te kabul etti ve burada ilk kez padişah adına hutbe okundu. Halep’te okunan hutbede kendisinden “Hâkimü’l-Haremeyn” diyerek bahseden hatibe Sultan Selim, gözleri yaşlı bir şekilde “Hâdimü’l-haremeyn” demesini söylediği rivayet edilir.
Sırasıyla Hama, Hums ve Şam şehirleri itaatlerini bildirip teslim oldular. Mercidabık savaşıyla Şah İsmail’in ümitleri boşa çıkmış ve nitekim mağlubiyet haberini alır almaz ordusuyla geri dönmüştü. Fakat Diyarbekir yöresinde faaliyetlerine devam ediyordu. Sultan Selim ordunun büyük bir kısmını Anadolu’ya yollamış ve 20 bin kişilik bir kuvvetle Şam’a doğru yolla çıktı ve nihayet 27 Eylül’de şehre girdi.
Meşveret meclisinde Kahire üzerine gidilip gidilmemesi tartışmaya açıldı. Elde kalan az sayıdaki kuvvetler ile Memlükleri mağlup etmenin zorluğu ileri sürüldü ve Memlüklerin yeni seçilen genç Sultan Tumanbay etrafında toplanmaları tereddüte sebep oldu. Şam’dan Tumanbay’a mektup yollandı ve Mısır’da Osmanlı hakimiyetinin kabul edilmesi, hutbelerde Sultan Selim’in isminin okunması ve Tumanbay’ın Sultan Selim’in nâibi olarak hüküm sürebileceği iletildi. İtaat edilmemesi halinde ise Mısır üzerine gidileceği bildirildi. Tumanbay bu mektuba yanındaki emirlerinin tesiriyle olumsuz cevap verdi.
Emrindeki yetersiz kuvvetlere rağmen Sultan Selim Mısır üzerine gidilmesi konusunda ikna olmuştu. Derhal hazırlıklara başlandı. İstanbul’dan gelen bir ulak Macarlarla barışın uzatıldığı haberi Sultan Selim’i ayriyeten rahatlatmıştı. Hadım Sinan Paşa 4 bin kişilik bir kuvvetle önden yola çıktı. Sultan Selim ise 15 Aralık’ta Şam’dan hareket etti. Sinan Paşa kuvvetleri Canbirdi Gazali komutasındaki Memlük ordusuyla 21 Aralık’ta Gazze’de karşılaştı. Han Yunus mevkiinde yapılan savaşta Gazali mağlup olup Kahire’ye geri çekildi. Artık Sina çölü dışında ciddi bir direniş kalmamıştı.
Sultan Selim 26 Aralık’ta Kudüs’e girdi ve şehri gezdi. Bolca sadaka dağıtıldı ve ordu dinlenme fırsatı buldu. Sultan Selim daha sonra Halilürrahman’ı ziyaret etti ve Gazze’de Sinan Paşa ile buluştu. Meşveret meclisinde Kahire üzerine gidilmesi görüşüldü. Hüseyin Paşa muhalefetin başını çekerek çölün geçilmesinin zorluklarından bahsederek karşı çıktı. Sultan Selim hiddetlenerek Hüseyin Paşa’nın çadırını başına yıktırdı. Daha sonra Sultan Selim “kendisini bu çölden geçme sıkıntısından ve belasından kurtardığı“nı söyleyerek Hüseyin Paşa’yı idam ettirdi.
Bu sırada kış mevsimi etkisini göstermiş, yoğun kar ve yağışlar meydana gelmişti. Yağan kar ve yağmur Osmanlılarca ilahi bir işaret olarak kabul edilmiş ve morallerin yükselmesine sebep olmuştu. Yapılan hazırlıkların yardımıyla Osmanlı ordusu çölü kayıp vermeden 13 günde geçmeyi başardı. 16 Ocak’ta Salihiyye’ye ulaşan ordu artık Kahire üzerine yürüyebilirdi. Osmanlı ordusu çölü geçmiş fakat bu sefer bedevilerin saldırılarına maruz kalıyorlardı.
Osmanlı ordusunun geldiğini haber alan Tumanbay kendilerini Kahire önlerinde, Ridaniye mevkiinde karşılamak için hazırlıklarını tamamladı. Tumanbay esasında Osmanlı ordusuna çöl çıkışı olan Salihiyye’de saldırmayı düşünüyordu fakat Memlük emirleri ile fikir ayrılığına düşünce bu fikirden vazgeçildi ve Ridaniye’de hendekler kazılarak savunma tertibatı alındı. Tumanbay 20 bin kişilik ordu topladı, ordusuna Çerkezler dışında Araplar ve Zencilerde katılmıştı. Kazılan hendekler Nil nehrinden El-Mukattam dağına kadar uzanıyordu.
Bu müdafaa hattına Memlükler top ve tüfek yerleştirmişlerdi. Top ve tüfeğin sayısı 200 kadardı. Tumanbay top ve tüfek atışıyla Osmanlıları şaşırtıp ani bir süvari hücumu ile zafere ulaşmayı hedefliyordu. Osmanlı komuta kademesi esir ve casuslar aracılığıyla bu plandan haberleri vardı.
Cenk vakti!
22 Ocak 1517 sabahı Osmanlı ordusu harp nizamı aldı. Bu dizilişe göre sağ kolda Anadolu Beylerbeyi Mustafa Paşa, sol kolda Rumeli Beylerbeyi Küçük Sinan Paşa az sayıdaki sipahilerle yerini aldı. Sultan Selim’in bulunduğu merkezde kapıkulu askerleri, merkez sağda Veziriâzam Sinan Pasa, merkez solda Yunus Paşa yerlerini almışlardı. Önde ise Yeniçeri ağası Ayas ve yeniçeriler dizilmişlerdi. Her iki kanatta Rumeli uç beyleri Evranos ve Mihaloğulları akıncıları vardı.
Tumanbay tecrübeli emirler Emir Allan ve Kertbay’ı yanında tutarak savaşın seyrine göre Sultan Selim’in bulunduğu merkeze ani bir hücum gerçekleştirmek için fırsat bekleyecekti. Saldırı başarıya ulaştığı takdirde Sultan Selim öldürülecek veyahut esir edilecekti. Böylece Osmanlı ordusu dağılacak ve zafer kazanılmış olacaktı.
Yürüyüşe geçen Osmanlı ordusu Memlük top menziline girmeden ani bir manevra ile El-Mukattam dağına yöneldi. Memlük ordusunda bu hamle paniğe sebep oldu ve toplar derhal yön değiştirilmeye çalışıldı. Panik halinde bazı toplar ateşlendi fakat herhangi bir tesiri olmadı ve aksine Memlük ordusunun görüş mesafesini olumsuz etkiledi. Bu sıralarda Yavuz Sultan Selim’in idaresindeki tüfekli yeniçeriler El-Mukattam dağı eteklerinden top ve tüfek atışları ile Memlükleri yandan çapraz ateşe almaya başladılar. Hendeklerden çıkan Memlük askerleri Osmanlıları çaresiz bir şekilde karşılamaya çalıştılar.
Açılan yoğun tüfek ateşi sebebiyle Memlük kuvvetleri perişan olmuşlardı nitekim Selimname’de bu olay “…tüfek atışlarıyla düşmanın gözünü kör ettiler..” şeklinde anlatılmaktadır. İleri sürülen fil ve develer ise top ve tüfek sesinden ürktükleri için geri dönüp Memlük ordusunu ezdiler. Memlük saflarında tam bir kargaşa hâkimdi.
Bu sırada Tumanbay kritik bir hamle yaparak Canberdi ve usta süvari birliğini yeniçeriler ve Sinan Paşa’nın üzerine yolladı. Şiddetli hücum neticesinde Osmanlı birlikleri ağır kayıplar verdiler ve geri çekilmek zorunda kaldılar. Veziriâzam Sinan Paşa birçok yerinden yara alarak şehid oldu. Sultan Selim kritik vaziyeti görünce sipahileri Sinan Paşa’nın koluna yolladı ve Memlük saldırısı geri püskürtüldü. Emir Allan aldığı kurşun yarasından dolayı maktul düşmüş fakat Tumanbay, geri kalan asker ve komutanlarla birlikte Kahire’ye doğru kaçmışlardı.
Sultan Selim Sinan Paşa’yı çok severdi ve ölümüne çok üzülmüştü, nitekim ölüm haberini alınca “gerçi tahtın (Mısır’ı) aldık amma ne çare Yusuf’u aldırdık” demişti. (Yusuf, Sinan Paşa’nın bir diğer ismidir).
Memlük ordusu belli başlı komutanlarla birlikte 4 binin üzerinde kayıp vermişti. Osmanlı kayıplarının daha hafif olduğu tahmin edilebilir.
Sonuç
Osmanlı ordusu son derece kritik bir virajı geçmeyi başarmıştı. Memlük ordusu ikinci defa bir meydan muharebesinde mağlup edilmişti. Artık Kahire’nin kapıları sonuna kadar açıktı. Nitekim Osmanlı ordusu 24 Ocak’ta Kahire’ye girdi. Osmanlı’nın Kahire’ye girişi ciddi bir direnişle karşılandı. Osmanlı askerleri şehir savaşına çekildi ve adeta ev ev, sokak sokak mücadele etmek zorunda kaldı. Ağır kayıplar veren Osmanlılar daha sonra Tumanbay’ı yakalamayı başarmış ve direniş son bulmuştu.
Sultan Selim Tumanbay ile birkaç kez yüz yüze görüşmüş, genç sultanı saygıyla karşılamış ve son derece nazik davranmıştı. Fakat Mısır’ın kritik durumu ve Tumanbay’ın hayatta bırakılmasının olumsuz sonuçlar vereceği için daha sonra idamını emretti. Tumanbay 13 Nisan’da (1517) Babüzzüveyle kapısında idam edildi.
Yavuz Sultan Selim sayesinde Osmanlı padişahları Mısır’ın fethiyle birlikte “Hâdimü’l-haremeyni’ş-şerîfeyn” ünvanını kullanacaklardır. Bunun yanısıra Kâbe anahtarları ile birlikte birçok Kutsal emanetler Osmanlıya geçecek ve Topkapı Sarayında muhafaza edilecektir. Yavuz Sultan Selim yaklaşık 2 sene süren uzun bir seferden sonra sessiz sedasız, gece vakti gizlice İstanbul’a geçecektir. Halk ve devlet adamları ise onu sabah şenlikler arasında karşılamak için hazırlanmışlardı. Bu da Sultan Selim’in bunca zaferlere rağmen son derece mütevazi bir kişiliğe sahip olduğunun açık bir delidir.
Saltanatının bükük bir kısmını seferlerde geçiren Sultan Selim artık ölüm vakti geldiğini anlamış ve Hasan Can’a “Hasan Can ne haldir?” dedi. Hasan Can ise artık Allah ile olma vaktidir deyince Sultan Selim hiddetli bir şekilde doğrularak “Ya sen bizi bunca zamandır kiminle bilirdin. Allah’a yönelişimizde kusur mu gördün?” diye cevap verdi. Daha sonra Hasan Can ile Yâsin suresini okurken “Selâmun kavlen min Rabbin rahim” ayetine gelince şehadet parmağını kaldırarak son nefesini verdi.
Çok kısa zamanda büyük işler yapan Yavuz Sultan Selim’i rahmetle anıyoruz.
Yavuz ve Kanunî’den sonra padişahlar birkaç istisna dışında ordu başında seferlere çıkmadı. Savaşlar tarihi serisinde son yazımda Haçova Savaşını anlatmaya çalışacağım. Böylelikle Allah’ın izniyle serinin sonuna gelmiş olacağız.
Kaynakça:
Osmanlı Klasik Çağında Savaş / Feridun M. Emecen
Savaşın Sultanları / Feridun M. Emecen & Erhan Afyoncu
Osmanlı Ansiklopedisi / IZ Yayıncılık
Kayı serisi / Ahmet Şimşirgil