Soykırımın ortasında haber yapmak

Abluka altındaki Filistinliler, temel insani ihtiyaçlara erişimden mahrum bırakılıyor; çocuklar, bebekler ve açlıkla mücadele eden masumlar, dünyanın gözleri önünde ölüme terk ediliyor. Bu güne kadar 60 binden fazla cocuk, kadın ve sivil katledildi. Bu vahşet duyuldukça İsrail, uluslararası düzlemde giderek daha fazla marjinalleşiyor.

Sokak protestoları, sivil toplum baskısı ve kamuoyunun giderek yükselen tepkisi, Batı hükümetleri üzerinde ciddi bir etki yaratıyor. Hollanda’da İsrail’e yaptırım uygulanamaması üzerine başlayan toplu istifalar ülkeyi erken seçim sürecine sürüklerken; Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un BM Genel Kurulu’nda Filistin devletini tanıyacağını açıklaması bu yalnızlaşmanın somut örnekleri.

GAZETECİLER: KATLİAMIN TANIKLARI

İsrail, gerçeği dünyaya ulaştıran gazetecileri hedef alıyor. Kamera ya da “basın” yazılı çelik yelek koruma sağlamak bir yana gazetecileri açık hedef haline getiriyor. Gazeteciler hem saldırı ortasında hem de kısa bir dinlenme anında soykırımcılar tarafından vuruluyor. Bu, uluslararası hukukta apaçık bir savaş suçudur.

Sayılar vahşetin boyutunu ortaya koyuyor:

7 Ekim 2023 – 2024 sonu arasında 202, 2025 başından 15 Ağustos’a kadar 37 gazeteci öldürüldü. Toplamda 239 gazeteci katledildi.

Ayrıca 480 gazeteci yaralandı ve 49 gazeteci alıkonuldu.

İkinci dünya savaşında 50 ila 70 gazetecinin öldüğü tahmin ediliyor. Bu sayı Gazze’de katledilenlerin 3-4 katı.

MEDYA ALTYAPISINA YÖNELİK SALDIRILAR

İsrail, medya altyapısını da sistematik olarak yok ediyor. Hedef alınanlar arasında:

12 basılı yayın kuruluşu,

23 dijital medya platformu,

11 radyo,

16 televizyon kanalı (4 yerel, 12 uluslararası),

5 büyük ve 22 küçük matbaa,

5 mesleki-sivil toplum kuruluşu bulunuyor.

Gazetecilerin hedef alınması ve medya altyapısının yok edilmesi yalnızca bireysel saldırılar değil; Filistin’inde işlenen savaş suçlarının üstünü örtme çabası, gerçeğin dünyaya ulaşmasını engellemeye yönelik sistematik bir stratejidir.