tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Muhammed Işık

Gerçek Tarih Derneği Yönetim Kurulu Başkanı.

15 Temmuz’u anlamayanlar ve anlamak istemeyenler

16.07.2025
A+
A-

Türkiye’nin yakın geçmişindeki en sarsıcı olaylardan biri olan 15 Temmuz darbe girişimi, yaşandığı anın ötesinde, beraberinde getirdiği tartışmalar, iddialar ve içtimaî algı farklılıklarıyla gündemde kalmayı sürdürüyor. Bu trajik hadisenin üzerinden seneler geçmesine karşın, çeşitli kesimlerde hâlâ “15 Temmuz’u yönetimin kendi kurguladığı” biçiminde temelsiz savlar dillendiriliyor.

Bu tür iddiaların ilmî, hukuki ve tarihî bulgularla çeliştiğini belirtmek gerekir. Ancak bu savları yok saymak, konunun çözümüne katkı sağlamaz. Bu sebeple, meseleyi hem yasal çerçevede hem de sosyal etkileşimler açısından kapsamlı bir biçimde incelemek büyük önem taşıyor.

Hukuk düzeni, adaletin temini hedefiyle belirli ilkeler üzerine kuruludur. Bunların başında suçun aksiyon olarak işlenmiş olması zorunluluğu gelir. Bir eylemin öne sürülmesi, soruşturma başlatmak için yeterli değildir. Hukukî süreçlerin başlaması ve bir bireyin yargılanması için somut eylemin gerçekleşmesi şarttır.

Bu çerçevede, 15 Temmuz öncesinde istihbarat birimlerince çeşitli ikazlar alınmış olsa da, devletin fiilen müdahale edebilmesi için darbe teşebbüsüne dair somut adımların atılması gerekiyordu. Bir suçun, özellikle darbe gibi ciddi bir eylemin önlenebilmesi için; eylemin varlığı, zaman ve konum olarak açıkça belirlenmelidir.

Bu durum, darbe girişimleriyle sınırlı kalmayıp, organize suçlar, terör eylemleri veya büyük ölçekli yolsuzluklarda da geçerlidir. Emniyet ve yargı mercileri, ellerindeki kanıt ve bilgilere göre suçun vuku bulduğu anda müdahaleyi planlar. Erken ya da yetersiz müdahale hem hukuki açıdan problemler doğurur hem de devlet kurumlarının yasal uygunluğunu sorgulatır.

15 Temmuz’a dair hâlen konuşulan ve “darbe yönetimin kendi kurgusu” biçiminde özetlenebilecek savlar, içtimaî bellekte büyük bir kırılmanın işaretidir. Bu tarz iddialar çoğunlukla siyasi, ideolojik veya psikolojik sebeplerden kaynaklanır.

Öncelikle şunu vurgulamak gerek; sosyal çekişmelerin yaşandığı ve kutuplaşmanın arttığı ortamlar, komplo teorilerinin yayılmasına uygun zemin hazırlar. Gerçekleri olduğu gibi kabul etmekten kaçınan, karmaşık olayları basitleştirmeye çalışan akıllar, bu tip açıklamalara yönelir.

Ek olarak, muhalif kesimlerin ve kimi dış unsurların bu iddiaları sürekli gündemde tutması, politik mücadele açısından stratejik bir hamle olarak yorumlanabilir. Ancak bu söylemler, toplumun geniş kesimlerinde güven krizi oluşturmakta, demokratik uzlaşı ve birlik süreçlerine zarar vermektedir.

15 Temmuz, bir darbe girişimi olmanın yanı sıra, toplumun ortak belleğinde büyük bir travmaya yol açmıştır. Bu travma, olayın politik yönlerinin ötesinde, bireylerin ve toplumun ruh halini etkileyen unsurları da içermektedir.

Toplumda yaşanan korku, belirsizlik, kayıplar ve ardından gelen değişimlerin yaşattığı kırılmalar; olayın farklı şekillerde yorumlanmasına ve çeşitli anlatıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum, “gerçeklik” ile “algı” arasındaki farkın belirginleşmesine yol açmaktadır.

15 Temmuz’u tam anlamıyla kavramak için onu hukuki ya da siyasi bir düzlemde ele almak yetmez; olaya tarihi, sosyolojik ve psikolojik yönleriyle yaklaşmak gerekir. Hadisenin her boyutuyla objektif ve tarafsız incelenmesi, sosyal uzlaşmayı güçlendirecek ve gelecekte benzer bunalımların önüne geçmeye yardım edecektir.

Toplumdaki farklı bakış açıları, diyalog ve ilmî araştırmalarla değerlendirilmeli, asılsız iddialar üretmek yerine somut verilere dayalı bilgi paylaşımı teşvik edilmelidir. Bu sayede 15 Temmuz’un acı deneyiminden çıkarılacak dersler daha kalıcı ve kuşatıcı olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.