tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

H.Hilal Şahin: Hindistan’da sahiplenemediğimiz mirasımız var

H.Hilal Şahin: Hindistan’da sahiplenemediğimiz mirasımız var
29.12.2021
A+
A-

(Gerçek Tarih) – MÜSİAD Konya Şubesi ve Hindistan İş Konseyi ortaklığında düzenlenen program için Konya’ya gelen Hindistan Ticareti Kolaylaştırma Konseyi Başkanı Sandip Das, Yeni Haber gazetesinden Hüseyin Koyuncuoğlu’na özel açıklamalarda bulundu. Konya’nın ticarette önemli bir şehir olduğunu vurgulayan Sandip Das, “Uçaktan indiğimizde Konya’nın endüstri şehri olduğunu anladık. Sadece alım satım ticareti için değil ortaklık adına da önemli bir şehir. Bazı firmalarımız ürün satmak için gelmişti ama birçoğu, ‘buradan çok güzel şeyler alabiliriz’ dedi. Konya’da beklediğimizden daha fazla bir potansiyel olduğunu gördük. Türkiye’nin lojistik avantajlarını biliyoruz. Buraya yarı mamulü getirip, son ürün haline gelince, Avrupa, Afrika gibi ülkelere ihracat yapacağımız partner firmalar bulunuyor. Paradigmanın bu kadar değiştiği yerde Türkiye ile Hindistan’ın karşılıklı ilişkileri çok önemli. Buraya da bunun için geldik” ifadelerini kullandı.

İKİ ÜLKE ARASINDAKİ BAĞ BİN YILLIK GEÇMİŞE DAYANIYOR

Hint-Türk Tarihi ve Hindistan-Türkiye ilişkilerine dair birçok akademik çalışmaya imza atan Giresun Üniversitesi Tarih Bölümü, Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Gerçek Tarih dergisi danışma kurulu üyesi Doç. Dr. Hilal Şahin, iki ülke arasındaki ilişkilerin bin yıllık bir geçmişe dayandığını ve bu bağın günümüze kadar kopmadan geldiğini vurguladı. Hindistan’da uzun süre Türklerin varlık gösterdiğini dile getiren Doç. Dr. H. Hilal Şahin, “Hindistan-Türkiye ilişkilerinin Hint-Türk ilişkileri olarak başladığını, halen çok yetersiz olmasına rağmen Indo-Turcica çalışmaları Türklerin MÖ. II. yüzyıldan itibaren XIX. yüzyılın sonlarına kadar askeri ve idari güçleri yanında, Hint kültüründen ayrı olarak kendi kültür varlıkları ile birlikte Hindistan yarımadasında etkili olduklarını göstermektedir. Dolayısıyla bugün Hindistan’da sanat, resim, müzik vs. gibi kültür alanları yanında idarî yapıda da görülen Türk tesirlerinin temelleri oldukça eski dönemlere uzanmaktadır. Zira Hint kaynakları Saka, Truşka ve Hūna” adlarıyla ilkçağlarda da sadece bir toplumu; yani Türklerin değişik boylarını ifade etmekteydi. Ayrıca günümüzde üzerinde durulmamakla beraber, söz konusu yüzyılın başlarında yapılan birkaç araştırmada Hindistan’ın yerli dillerinde epeyce Türkçe kelimenin bulunduğu ortaya konulmuştur. Ona rağmen bugün için Hindistan’da Türk varlığının başlangıcını yani, Türk ve Hint kültürlerinin temasa geçtikleri zamanı sıhhatli bir şekilde tespit edebilmek mümkün görünmemektedir. Tarihin kadim dönemlerine kadar uzanan bu ilişkiye atfen Hindistan’da Türk varlığının kesintisiz olarak devam edegeldiğini söylememiz mümkündür. Halihazırda kalıcı Türk izlerinin V. yüzyıldan VI. yüzyılın sonlarına kadar Kuzey Hindistan’ın en kudretli siyasî varlığı olarak görülen Türk devleti Ak Hun İmparatorluğu ve ardından 10. yüzyılda Gazneli Mahmut’un Hindistan’a yapmış olduğu seferlerde devam ettiğini söylemek gerekmektedir. Dolayısıyla 10-11. yüzyıldan itibaren de Hindistan’da İslamiyet’in de yayılmasıyla Türk-Hint sentezinden söz etmek mümkündür. Gazneli Mahmud ba­bası Sebüktegin’in başlattığı Hindistan politikasına büyük önem vermiş ve 32 yıllık saltanatının (997-1030) 26 yılını bu ülkeye 17 büyük sefer yapmakla geçirmiştir. Hindistan’da Müslüman nüfus Hinduizm’in ardından ikinci sırada bulunmaktadır ve bugün 250 milyona yakın Müslüman’ın varlığının başlangıcını Gazneli Mahmut’a dayandırıyoruz” diye konuştu.

‘TÜRK VARLIĞI RESMİ OLARAK DELHİ SULTANLIĞI İLE BAŞLADI’

Doç. Dr. H. Hilal Şahin, “Gazneli Mahmut’tan sonra Hindistan’da artık resmi olarak Türk varlığı 1206 yılında Delhi Sultanlığının kurulmasıyla başladı. 1206’dan 1858’e kadar 652 yıl Hindistan’da Türkler devlet olarak varlık gösterdiler. Babür Şah, Delhi Sultanlığı’nın bayrağını 1526’da Babürlüler Devleti’yle devralmış ve Delhi Sultanlığının son döneminde tahta bulunan Afganların güçlü hükümdarı İbrâhîm. Lûdî’yi Panipat Savaşında yenerek Malazgirt Zaferi gibi büyük bir zaferle, Hindistan’a tekrar Türklerin ayak basmasını sağlamıştır. Babür Şah böylece 1526’dan 1858 yılına kadar sürecek olan Babürlüler Devletinin varlığını orada temellendirmiştir” dedi.

‘BABÜRLÜLER HİNDİSTAN’DA KALICI ESERLER BIRAKTI’

‘Babürlüler Devleti günümüzde Hindistan’da en fazla kalıcı eser bırakan devlettir’ diyen Doç. Dr. H. Hilal Şahin, “Bugün Hindistan’ın idari yapısından teşkilatlanmasına; sulama sistemlerinden bahçe sanatları ve mimariye kadar pek çok alanda ayrıca sosyal ve kültürel hayatta yapılan birçok düzenlemede Babürlülerin etkisini görüyoruz. Hindistan Hükümeti’nin bakanlıklara bölünmesi, ülkenin eyaletlere ayrılması Türklerden Hindistan’a kalan mirasa bir örnektir. Bugün Hindistan, Türklerden aldığı sistemi devam ettirmektedir. Kısacası Türkler Hindistan’a ihtiyacı olan her şeyin en iyisini vermişlerdir. Bu bağlamda Türklerin Hindistan’a ciddi anlamda katkısı olmuştur” şeklinde konuştu.

‘TÜRKLER BURAYI VATAN BİLDİ’

Türklerin o dönemlerde Hindistan’ı vatan olarak gördüğünü ve birçok mimari eser bıraktığını kaydeden Doç. Dr. H. Hilal Şahin, “Türkler, Orta Asya yani Türkistan coğrafyasından Hindistan’a geldiler ve burayı vatan bildiler, vatan gördüler. Atalarından miras aldıkları, kendilerinde olanın en iyisini Hindistan’a bıraktılar. Günümüzde Hindistan’a gittiğinizde birçok alanda Türk izine rastlamamız mümkündür. Ancak biz bunun ne kadarını biliyoruz, işte bunun cevabını veremiyoruz” dedi.

‘HİNDİSTAN DEYİNCE AKLIMIZA UNUTULMUŞ TÜRK TARİHİMİZ GELMELİ’

Doç. Dr. H. Hilal Şahin, “Günümüzde Hindistan deyince aklımıza oradaki unutulmuş Türk tarihimiz gelmeli, bizler de bunu dilimizin döndüğü kadar anlatmalı ve hatırlatmalıyız. Yaptığımız çalışmalar, yapacağımız faaliyetlerle oradaki Türk mirasına sahip çıkmalıyız. Hindistan’ın en çok turist çeken mimarisi Tac Mahal’i bilmeyen yoktur. Ancak kim yaptırdı diye sorulduğunda değişik cevaplar alabiliyoruz. Malumunuz üzere Tac Mahal tamamen bir Türk ve İslam eseridir. Tac Mahal’in yapımında Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mehmet İsa Efendi, İsmail Efendi ve Hattât Settar Efendi’nin görevlendirildiğini söylemek gerekiyor. Aslında biz Hindistan’a bu kadar yakınız, bir o kadar da uzağız. Bizim Hindistan’da bir mirasımız, bir parçamız var. Kendi tarihimize yaklaşamıyoruz, dokunamıyoruz. Gittiğimiz zaman burası bizim atalarımızın mirasıdır diyemiyoruz. Çünkü Hindistan’da Türk varlığı çok bilinmiyor hatta Türk ifadesi yerini farklı terimlere bırakmış durumda. Bunlardan hareketle Hindistan’ın derin kültür ve tarihine, geçmişten gelip günümüze kadar devam eden Hint-Türk ilişkilerine katkı sağlamalıyız. Ne kimseyi küstürmeli, ne de kimseyi kırmalıyız. Genel olarak hoşgörü ve sevgi ikliminde aradaki bağı koruyarak ikili ilişkilere sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız” ifadelerini kullandı.

‘ÖĞRENCİ DEĞİŞİMLERİ YAPILABİLİR’

Türkiye ile Hindistan arasında öğrenci değişimi yaparak iki ülke arasındaki geçmişteki birlikteliğin daha iyi öğretilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. H. Hilal Şahin, “Karşılıklı gönül elçilerinin olması gerekiyor. Türk halkına Hindistan’ı, Hindistan’ın gerekliliğini, oradaki Türk varlığını anlatacak gönül elçilerinin olması lazım. Bununla beraber kültürel-sosyal ilişkiler ve eğitim alanında birtakım ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Kurulacak araştırma merkezleriyle bu ilişkilerin ekonomik, siyasi, kültürel, tarihi, teknolojik her anlamda geliştirilmesi için öğrenci değişimlerinin ivedilikle yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ayrıca düzenlenecek akademik toplantılar ve yapılacak birtakım projelerle konunun önemine vurgu yapılması şarttır. Bütün bunların yanı sıra yapılması gereken en önemli şey herkesin bir şey yapmasıdır. Herkes bir şey yaparsa çok şey yapılmış olacak. Sadece ekonomi ve siyasete yönelmekten ziyade karşılıklı iki ülkenin ortak bir şeyler yapması önem arz etmektedir.” dedi.

‘HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALIDIR’

Hindistan ile ilgili yapılacak çalışmalarda herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. H. Hilal Şahin, “Türkiye’nin dört bir yanından Hindistan ile ilgili çalışma yapmak isteyen kişilerin önünün açılması gerekir. Bu anlamda karşılıklı imzalanacak anlaşmalarla bunun resmileştirilerek Hindistan’la bağlantı oluşturulması gerekir. Üniversiteler arası işbirliğinin artması, ortak programların yapılması lazım. Kültürel, ticari, tarihi ortak programların, turistik gezilerin yapılması ve mimari eserlerin, Türkiye’deki ve Hindistan’daki kuruluşların iş birliğiyle daha çok tanıtılması ve yapılacak bütün faaliyetlerde gerçekten herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Bu bağlamda kimse kendine çalışmamalıdır. Hindistan herkesin ülkesi olmasının yanı sıra dünyanın da büyüyen devidir. Türkiye’nin de bu devi daha çok ciddiye alması ve ilişkileri hızlandırması gerekiyor. Yapılanlar yetersiz olmakla birlikte daha çok şey yapılması gerektiği görülmelidir. Sözden çok icraata yönelmeli ve ikili ilişkiler için artık harekete geçilmelidir” diyerek sözlerini noktaladı.

‘GIDA MAKİNELERİNDE TÜRKİYE’YE İHTİYACIMIZ VAR’

Hindistan Ticareti Kolaylaştırma Konseyi’nde 3 bine yakın sanayicinin bulunduğunu dile getiren Sandip Das, “Konseyimiz, devletin desteklediği, teşviklerle güçlendirdiği, prestijli bir sanayi birliğidir. Devlet organı değil ama inisiyatif alan, finansal anlamda da güçlü, sanayicilerden oluşan bir topluluğumuz bulunmaktadır. Bu anlamda da sanayi işbirliğinin Türkiye’de ticaretimize öncü olacağını düşünüyoruz. Özellikle gıda makinelerinde Türkiye’ye çok ihtiyacımız var. Biz de seramikte çok iyiyiz. Bu noktada destek verebiliriz” dedi.

MÜSLÜMAN’LARA AYRICA SAYGI DUYUYORLAR

Hindistan’ın da Türkiye’de olduğu gibi farklı dinleri barındırdığını ve Hintlilerin Müslüman’lara ayrıca saygı duyduğunu kaydeden Sandip Das, “Türkiye, yaygın bir kültüre sahip. Burada her dine saygı var. Biz de her dine saygılıyız ve bu noktada hassasız. Ülkemizde yaklaşık yüzde 25 Müslüman bulunuyor. Bu noktada görünmeyen şey şu ki; Dünyada en fazla Müslüman’ın yaşadığı ülke Hindistan’dır. En büyük Müslüman ülke Endonezya olmasına rağmen Hindistan’da daha fazla Müslüman bulunmaktadır. Ülkemizdeki  Müslüman Hindular, bayrağımızı, ülkemizi seviyor. Ayrıca ülkemizde Müslüman milletvekilleri de var ve mecliste temsil yetkisindeler. Hindistan da bir İslam ülkesi gibi ahlaki değerlere sahiptir. İslam üniversiteleri ülkemizde faaliyet gösteriyor. Yine çok büyük iki tane İslam cemiyeti bulunuyor” şeklinde konuştu.

‘HİNDİSTAN İLE TİCARİ BAĞIMIZ DAHA DA ARTACAKTIR’

Türkiye ile Hindistan arasındaki ticari bağların daha da artabileceğini vurgulayan MÜSİAD Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Hindistan İş Konseyi Başkanı Tevfik Dönmez, “Turizm alanında, metro tünel ortaklık çalışmalarında, gıda sanayinde, savunma sanayinde, deniz tersaneciliğinde, elma, fındık, araç aksamları, beyaz haşhaş, mermer gibi ürünlerde ticaret giderek artıyor. Ayrıca son dönemlerde; ev ve mutfak eşyaları, el yapımı mobilyalar gibi ürünler revaşta. Orada ortak bulduğunuzda ticaretini yapamayacağınız ürün yok. Konya’ya Hindistan’dan dört heyet geldi. Gıda, yazılım, seramik ve gıda makinaları üreticileri burada Konyalı iş adamlarıyla görüşme gerçekleştirdiler. Türk iş insanlarımızın Hindistan ile ticari bağlarının daha da artmasını arzuluyoruz” dedi.

gercektarih.com.tr

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.