tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Eşqane Babayeva

Doç. Dr./BAKÜ

    İstiklal sevdalıları

    27.12.2023
    A+
    A-

    Türk`ün hürriyet mücadelesinin, vatan sevdasının, özgürlük coşkusunun büyük bir aşkla dile getirildiği İstiklal Marşını Türk halkına Mehmet Akif Ersoy fenomeni armağan etmiştir. Şair tüm ruhuyla kaleme aldığı İstiklal Marşı’nı Safahat kitabına almamış, bunun nedenini ise şöyle açıklamıştır. “Onu millete hediye ettim. Artık o milletindir. Benimle alakası kesilmiştir. Zaten o milletin eseri, milletin malıdır. Ben yalnız gördüğümü yazdım”. Sadece bu satırlar onun kişiliğini tanımlamağa kafidir.Türk dünyasında kendineözgü yer edinen şair kendisinden sonra büyük bir edebi ekol oluşturmuştur. Bugün Mehmet Akif Ersoy fenomeninin ismi Türk dünyasının önde gelen dahi şahsiyetleriyle aynı safta zikredilir.  Mehmet Âkif şiirini, sanatını Türk dünyasına sevdiren onun vatan, millet, istiklal sevdasıdır. Sözüyle, kaleminin gücüyle bir ordu kadar halkına hizmette bulunan Mehmet Âkif,

    Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
    Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!

    Söylemesine rağmen, bu mücadeleni, bu ateşi ondan daha kuvvetli hiçbir şair anlatamamıştır. Vatan sevdalısı Mehmet Âkif için bayrak bir milletin her zaman parlayacak yıldızı, geleceğinin, bağımsızlığının simgesidir. Mehmet Âkif şiiri Türk milletinin varolma çabasını hecelemekte, onu gelecek nesillere aktarmaktadır. Bu açıdan, M.Âkif şiirinin Azerbaycan edebiyatında da kendineözgü yeri vardır.

    Mehmet Âkif şiirindeki vatan, bayrak sevdası, milli duygular Azerbaycan edebiyatının büyük şairi Ahmet Cavad`la kıyaslanabilir. Her iki şair kendi halkına istiklal marşını armağan etmiştir: Mehmet Akif İstiklal Marşı`nı, Ahmed Cevad`sa Azerbaycan Devlet Himni`ni yazmıştır. Her iki şair çileler çekmesine rağmen milli mucadele uğrunda sevdadan vaz geçmemişler. Her iki şairin şiiri milli duyguların anlatılması açısından dikkat çekmektedir. Şairin, “Çırpınırdı Kara Deniz” şiiri tamamen bu duygu üzerine kurulmuştur. Her iki şairi birbirine yaklaştıran da bu duygudur. Ahmed Cevad istiklaliyet sevdasını şöyle anlatır:

    Soranlara ben bu yurdun,

    Anlatayım nesiyim: –

    Ben çiğnenen bir ülkenin

    Hak! – bağıran sesiyim!

    Azerbaycan edebiyatında çiğnenen bir ülkenin hak bağıran sesi Ahmet Cevad`sa, Türk edebiyatında Mehmet Âkif Ersoy`dur. Dr.Kazımova Fergane, bu konu üzerine şöyle belirtir: “M.A.Ersoy “İstiklal marşı”nı, A.Cevad ise Azerbaycan devletinin himnini yaza bilecek hem ideal, hem real insanlar idi. Çünki, bu marş ve himnin bir mısrasını yazmak için mükayese edilmeyecek Veten ve millet sevgisine sahip olmak gerek idi ki, bu da mehz onlara mensub idi. Onların her ikisi Milli mücadele kahramanı idi” . Şunu özellikle kaydetmemiz gerekir ki, Mehmet Âkif ve Ahmet Cevad`ın “Bayram”, “Uyan”, “İmdat” gibi aynı isimli şiirleri vardır. Bundan başka, M.Âkif`in “Ceng Şarkısı”, “Ordumun Duası” şiirleri Ahmet Cevad`ın “Bismillah”, “Ey asker”, “Türk ordusuna” şiirleri ile konu ve içerik açısından benzeşmektedir.

    Atılan dağlardan zafer topları

    Bürüdü elleri asker, bismillah!

    O kan sarayında çiçekli bir kız

    Bekliyor bizleri zafer, bismillah!

    Mehmet Âkif Ersoy`un 1912`de kaleme aldığı “Ceng Şarkısı” şiiri de bu duygular üzerine kurulmuştur.

    Yurdunu Allâh’a bırak, çık yola:
    “Cenge!” deyip çık ki vatan kurtula.
    Böyle müyesser mi gazâ her kula?
    Haydi, levend asker, uğurlar ola!

    Veya, şairin “Ordunun Duası” şiiri de aynı konu üzerine akıp gider:

    Millet için etti mi ordum sefer,
    Kükremiş aslan kesilir her nefer.
    Döktüğü kandan göğe vursun zafer,
    Toprağa bir damlası boş akmasın.

    Âmin! desin hep birden yiğitler,
    “Allâhu Ekber!” gökten şehidler.
    Âmin! Âmin! Allâhu Ekber!

    Bu şiir örneklerinin istenilen kadar çoğaltmak mümkün. Örneklerden de göründüğü üzere her iki milli mücadele şairinin şiirinde aynı ruh hakimdir. Şunu belirtmemiz gerekir ki, Mehmet Akif Ersoy, İstikalal Marşı`nının yanısıra, örnek verdiğimiz diğer iki şiirini de Safahat`a almamıştır. Şairin bu şiirlerini de milletine adayarak, “Safahat”ına almayışı onun vatanseverliğinin bir göstergesidir. Ahmed Cevad da tüm hayatını milletinin istikbaline adamış, siyasal baskılara maruz kalarak represiya kurbanı olmuştur. O, 1912`de Balkan Savaşları sırasında gönüllü olarak İstanbul`da kurulan “Kafkaz gönüllü hissesi” terkibinde Trakya cephesine gelmiş, düşmanla mücadele yapmıştır. 1915`de Kars ve Erzincan Rus ve Ermeni saldırısına uğrayan zaman, Bakü`de yerleşen “Azerbaycan Hayriyye Cemiyeti” vesilesiyle Kars`a gelmiş, yardım işleriyle meşgul olmuştur. Kars`ta gördüğü menzereleri “Ne gördümse” şiirinde kaleme almıştır.

    Armağanım yaslı nağme,

    Bir kuş oldum, çıktım yola

    Gittim gördümdost elinde,

    Ne bir ses var, ne bir layla

    Kars`ın yürek parçalayan manzarasıyla beraber şair İstanbul`un işgaline de üzüntülerini ifade ederek yazıyordu:

    Ben sevdiğim mermer sineli yarın

    Deyirler koynunda yabançı bir el var,

    Bakıp ufuklara, uzak yollara

    Ağlayırmış mavi gözlü İstanbul

    Tüm bunlar Ahmed Cevad`ın Türklük sevdasının, istiklaliyet mücadelesinin, vatan yurt sevgisinin göstergesidir. Mehmet Âkif – Ahmed Cevad dühasını birbirine yaklaştıran da her ikisinin dava adamı olması, ömürlerini bu mücadeleye adamasıdır. Her iki şair benzer kaderleri yaşamış, halkının en acılı günlerinde o acını tüm kalbiyle hissederek eserlerinde dile getirmiş, büyük zorluklara sine gererek öz davalarını canları pahasına savunmuşlar.

    Mehmet Âkif şiirindeki milli arayışlar, hürriyet sevdası, vatan aşkı Hüseyin Cavid, Muhammedhüseyin Şehriyar, Halil Rıza Ulutürk, Bahtiyar Vahabzade vb. şairlerin şiirinde de geniş yer alır.

    Büyük şair Hüseyin Cavid 1906-1910 yıllarında Türkiye`de İstanbul Darülfünun`da eğitim almış, o dönemin edebi ortamında yetişmiş, dönemin büyük şair ve yazarlarıyla bizzat tanışmıştır. O, aynı yıllarda Darülfünun`da edebiyat öğretmenliği yapan Mehmet Akif`in derslerine katılmış, şiirlerini “Sırat-i Müstakim”de yayınlatmıştır. “Sırat-i Müstakim”de yayınlanan “Sonbaharda” şiirine Mehmet Akif Ersoy bir kıt`a şiir de yazmıştır:

    Bir neşide-i giryan ki her enininden

    Sımah-ı dehşete çarpar me`al-i zar-ı hayat;

    Yazık ki, şi`irimizin böyle en güzininden

    Nasibimiz oluyor en acıklı hissiyat!

    Mehmet Akif`in “Selma”, Hüseyin Cavit`in “Sonbaharda” şiiri benzer duyguların acı tercümanıdır.

    M.Âkif Ersoy`un ismi Şehriyar`ın eserlerinde de sevgiyle zikredilmektedir. Şairin “Türkiye`ye hayali sefer” şiirinde Yehya Kemal, Tevfik Fikret ve Mehmet Akif`in ismi saygıyla anılır.

    Mehmet Âkif şiirine büyük sevgi Bahtiyar Vahabzade`nin de yaratıcılığında geniş yer alır. O, eserlerinde ve raportajlarda Mehmet Âkif `ten büyük sevgiyle, “Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti “İs­tik­lal Mar­şı”nın yazarı, bü­yük Türk­cü, bü­yük vatansever, bü­yük in­san Meh­met Âkif benim en çok sevdiğim usta şairlerden biri” – diye bahseder.

    Türkçü şair Bahtiyar Vahabzade şiirini Mehmet Âkif şiirine yaklaştıran da her iki şairin vatan, millet sevgisidir. Her iki şairin şiirinde milli mücadele ve şehitlik temi kendine özgü şekilde yer almıştır. Mehmet Âkif, “Çanakkale Şehitlerine” şiirinde “Sana ağuşunu açmış duruyor peygamber” – diyerek şehidlik ve ölümsüzlük zirvesini ifade eder.

    Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
    Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi…
    Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
    “Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.

    Bu duygular Bahtiyar Vahabzade`nin “Şehidler” poemasında da yer alır:

    Katil güllesine kurban gedirken,
    Gözünü sabaha dikdi Şehidler.
    Üçrengli bayrağı öz kanlarıyla,
    Vatann torpağına çekti Şehidler…

    ….

    İnsan insan olur öz hüneriyle.
    Millet, millet olur hayri, şeriyle,
    Toprağın bağrına cesedleriyle,
    Azadlık tumunu (tohum) ekti (dikti) Şehidler

    Şunu belirtelim ki, Bahtiyar Vahabzade raportajlarında Mehmet Âkif `ten bahsederken onun bu şiirine de değinerek şöyle belirtir:

    Bastığın yerleri «toprak! » diyerek geçme, tanı!
    Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

    “Toprak al­tın­da “binlerce kefensiz ya­tan”, şe­hit olan, onun Al­lah karşısındaki ye­ri, konumu, va­tan kar­şı­sın­da­ki hiz­me­ti Âkif`in “Ça­nakka­le Şe­hid­le­ri­ne” ad­lı baş­ka bir şii­rin­de da­ha kes­kin ve da­ha sanatsal şekil almıştır”.“Bu şiirinde o, Türk tarihinde büyük iz bırakmış ecdatları gökten yere indirerek, onları şehitlerin alnından öptürür:

    Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

    “Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.–

    diye şe­hit ne­şi­nin ta­rih­ten de bü­yük ol­du­ğu­nu ve onun ta­ri­he sığ­ma­dı­ğı­nı ne kadar güzel anlatmıştır! Durum böyleyse, şehitler nereye gömülmeli? – sorusunu böyle cevaplar:

    Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

    Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

    Bu­na, sa­dece bir şiir denilemez. Bu­na Va­tan, mil­let uğ­run­da her türlü feda­kar­lı­ğa ha­zır olan, ha­ya­tın anlamını Vatana ve mil­le­te hizmette gö­ren bü­yük bir in­sa­nın kalbindeki son­suz duy­gu­la­rın patlaması diyebiliriz.

    Ben bü­yük şa­ir, bü­yük va­tan­sever Mehmet Âkif`i böyle tanımış, böyle sevmiş ve bu yüzden bu şiirleri her defa okurken onun hatırası karşısında baş eğmişim” (B.Vahabzade).

    Gördüğümüz gibi Mehmet Âkif ve Bahtiyar Vahabzade şiirini birleştiren en önemli mesele her iki şairin eserlerinde yer alan vatanseverliktir. Mehmet Akif`in “Bülbül” ve Bahtiyar Vahapzade`nin “Uyan Bülbül” şiiri aynı duygu üzerine yoğunlaşmıştır. Her iki şair derdini bülbüle anlatır. Her iki eserdeki gül bülbül temi, klasik aşk motifi üzerine değil, vatan aşkını ifade eder. Bu motif şiire vatan aşkının tercümanı olarak yansır. Bahtiyar Vahabzade “Bülbül” şiirinde büyük bir kederle söyler:

    Bu bahar okuma, bülbül, sen Allah

    Zulmettir, yoluna şam tutanım yok

    Şuşan ağlar kaldı, göçtü el-oba

    Şirin cehcehine dem tutanın yok

    Mehmet Âkif de, “Bülbül” şiirini Bursa`nın işgali sıralarında büyük bir acıyla kaleme almıştır.  Bülbülün de mateme tutulması şairi çok gamlandırır.

    Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;

    Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?

    …….

    Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?

    Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?

     

    Ardından şair devam eder:

    Hayır, mâtem senin hakkın değil… Mâtem benim hakkım:

    Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!

    Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;

    Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!

    Şair, çılgınca “Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem” der, haykırır. Bahtiyar Vahabzade de aynı acıyla söyler:

    Gelse de, bu bahar bizim için değil

    Okuma, okuma, bülbül sen Allah!

    Açma harıbülbül, açma sen bu yıl

    Örneklerden de görüldüğü üzere her iki şiir biribirini tamamlar. Her iki şairin ruhu acı içinde kıvranır. Her iki şair sanki bülbülü kendine muhatap bulup onunla halleşiyor. Sadece “Bülbül” şiirinde değil, Bahtiyar Vahabzade`nin birçok şiiri Mehmet Akif şiiriyle kıyaslanabilir. Şunu kaydedelim ki, Bahtiyar Vahabzade şiirinde Türkiye sevdası ve Türklük büyük yer kapsar. Şairin “Azerbaycan-Türkiye” şiiri de bunun en belirgin özelliğidir.

    Mehmet Akif ve zikrettiğimiz Azerbaycan şairlerini birleştiren önemli mesele herbirinin aynı sevdanın yorulmaz yolcuları olmasındadır. Onları sadece bir isimle zikredebiliriz İSTİKLAL SEVDALILARI….

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.