Barbaros Hayreddin Paşa (Akdeniz’in Hâkimi) romanı üzerine değiniler
Barbaros Hayreddin Paşa (Akdeniz’in Hâkimi), Yazar Halit Yıldırım’ın, Kasım 2022’de Serencam Yayınları aracılığıyla okurlarıyla buluşturduğu eseri. Roman, iki yüz dört sayfa hacmindedir. Yazarın kaleme aldığı Yavuz Sultan Selim (Gülşen Gazel ile birlikte), Barbaros Oruç Reis ve Barbaros Hayreddin Paşa üçlü roman serisinin sonuncusudur.
Kemal Reis’ten, Hızır Hayreddin Reis’in ağabeyi olan Oruç Reis’e ve devamında da Hızır Hayreddin Reis’e intikal eden serleventlik, Akdeniz Leventleri Kaptanlığı ve Kaptan-ı Derya olarak serüveni tarihi süreç içerisinde bölüm bölüm işlenmektedir. Savm (Oruç) ve Hayr (Hayreddin) iki kardeştir. Yavuz Sultan Selim Han tarafından Hızır Reis’in Hayreddin Paşa namıyla Cezayir Beylerbeyliğine atamasıyla Hızır Hayreddin Paşa’nın tanınırlığı ve bilinirliği artmaya başlamıştır. Bu çerçevede, Barbaros isminin daha çok batılılar tarafından kullanıldığını söyleyebiliriz.
Romanın doğasında olan kurgunun yanında tarihi gerçekliklerden sapılmadığını görmekteyiz. Hızır Hayreddin Reis’in yaşadığı çağa daha çok da 1500’lü yıllar ile ölüm yılı olan 1546 tarihine kadar ki zaman dilimini kapsamaktadır. Cezayir’in Osmanlıya ilhakı, Tunus’un fethi, Preveze deniz savaşı gibi birçok tarihi olay, kronolojik olarak romanda işlenmektedir. Kaynakça’da görüldüğü gibi birçok tarihi vesikadan, eserden faydalanıldığını ve bu çerçevede konunun ele alındığını görmekteyiz.
Romanda çizilen Barbaros Hayreddin portresi tarihte olduğu gibi merhametli, affedici, munis ve hatta veli bir kişiliktir. Ama Müslüman leventlerin ve halkın maruz kaldığı ceberut ve zulümlere karşılık, Paşa’nın misliyle cevap verdiğini de görmekteyiz. Bunun yanında Reis, leventlerine hep evlatlarım diye hitap etmektedir. Leventlerin içerisinde oldukça çok sevilmesine karşılık, gerek batı gerekse de istemezleri tarafından, “bir deniz haydudundan paşa mı olur, şimdi gider Cezayir’de serkeşlik yapan” (sayfa 110) şeklinde olumsuz nitelendirmelere de maruz kaldığını görmekteyiz.
İzninizle romanda dikkatimi çeken temel bazı unsurlara değinmek istiyorum. Öncelikli olarak tarihi gerçeklere sadık kalındığını söylemiştir. Roman da yer verilen kurgular kendini daha az hissettirmektedir. Kimi bölümlerde Barbaros Hayreddin’in hatıralarına da yer verildiği, salih rüyaları üzerinden konunun işlendiğini de görmekteyiz. Bazı rüyalarına Hızır Aleyhisselam girmekte ve Barbaros’a teşbihler de bulunmaktadır. Mesela Hayrettin Paşa’nın rüyasına giren bir pirî fani şunları söyler: “Ya Hayreddin! Yalan dünyada mümine rahat yoktur, mümine rahat, cennet-i âlâda olur. Sana müjde olsun ki Ada’nın fethi de yakındır…” (sayfa 66) deyip kaybolur. Kimi bölüm başlarında Hızır Hayreddin Reis’in güzel sözlerine yer verilmektedir. Bir tanesi şu şekildedir. “Kanadı bitse bir marın, sanır hayra delalettir, veli bilmez anı, ol kim zevaline işarettir”
Yaşanmış tarihin, Barbaros Hayreddin Paşa nezdinde denizlerde, okyanuslarda geçmesi hasebiyle denizcilik alanındaki birçok terime ve olguya yer verildiğini görmekteyiz. “Firkate, müzegalere, işkanpavye, zegalera, tartana, borça, ağrıbâra, baştarde, karaka, şehtiye, mayna, fora, kalyeta” şeklinde bir kısmını sıralayabilirim. Mesela halat yardımıyla yelkeni indirme işine ‘mayna’ denmektedir. Küçük balıkçı gemilerine ‘tartana’ denmektedir gibi. Bunlarla birlikte kültürümüze dair “Eskiden bağırsaklarında solucan olan bebeler toprak yerlerdi”, “Ulûlemre itaat farzdır”, “tersane-i âmire” leb-i derya” hırtıllı toplar”, “çektirilik”, “Murassa hançerler, pırlantalı sorguçlar”, “humbarahaneler” gibi farklı örneklemeler de bulunabilirim.
Romanda yer alan tarihi karakterlerin ve yaşanılan tarihin geçtiği yer isimlerinin bir kısmına göz atacak olursak; “Halife Sultan Yavuz, daha çok da Kanuni Sultan Süleyman, Sokullu Mehmet Paşa, Sadrazam İbrahim Paşa, Sinan Paşa, Kemal Reis, Oruç Reis, Turgut Reis, Salih Reis, Mahmut Reis, Aydın Reis, İshak, Hüseyin Ağa, Kadıoğlu, Hayreddin Paşa’nın oğlu Hasan Paşa, Mustafa ve Lütfi Paşalar, Andrea Doria, Vargas, İspanya Kralı Karlos, Fransa Kralı Charles, Papa 6. Alexandre, Ferdinand, Dragot, 1. Fransuva” gibi birçok tarihi karakter bu tarihi romanda yer almaktadır. Olayların geçtiği yerler olarak da; “İstanbul, Akdeniz, Cezayir, Tunus, Adakale, Cebelitarık, Midilli, Gırnata, Tilemsen, Cicel, Koron, Avlonya, Cenova, Venedik, Tolon, İspanya, Endülüs, Mayorka, Marsilya, Nova, Nice, Paris, Ceneviz, mağrip kıyıları” gibi daha çok Akdeniz sahil şehirlerini söyleyebiliriz.
Tarihte yaşananların izleri ve yansımaları hep vardır ve günümüzde de devam etmektedir. Mesela “yıllardır Cezayir halkına kan kusturulan, eziyet çektirilen Penon burcunu, esir aldığı İspanyol askerlerine yıktırmıştır. Kalenin taşını toprağını denizde Boğa Ağzı denen yere döktürmüştür. Bu gün burası halen mevcuttur ve Cezayir’de Hayrettin rıhtımı olarak bilinip anılmaktadır” (sayfa 70)
Daha çok denizlerde ve özellikle Akdeniz de mücadelelerle dolu uzun bir ömür, 1546 da sabaha karşı, Hızır Barbaros Hayreddin’in inip kalkan göğsü bir fırtına sessizliğine bürünür. Yaşlılığa, dizanteriye ve vadeye bağlı bir ölümdür bu. Şehit olamamanın hüznünü de taşıyan Koca Reis bu hicretiyle, Beşiktaş’taki ebedi istirahatgahına çekilmiştir. Ölümüyle “denizin reisi öldü” sözüyle tarihe not düşülmüştür. Son olarak Yahya Kemal’in meşhur “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirinin bir bölümüyle, -yazarın yaptığı gibi biz de- yazımızı nihayetlendirelim. “Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?/ Barbaros, belki donanmayla seferden geliyor!/ Adalar’dan mı? Tunus’tan mı Cezayir’den mi?/ Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi/ Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor/ O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?” Mekânı âlî ola.