Mevlana’nın pergel metaforu
Pergelin, birbirine üstten eklenmiş iki koldan meydana gelen, çember çizmeye ve küçük mesafeleri ölçmeye yarayan bir alet olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Pergel, geometrik şekillerin çiziminde kullanıldığı gibi, çeşitli meslek dallarında da ölçü aleti olarak kullanılmaktadır. Küçük doğru parçaları ve açılar arasındaki mesafeler de pergellerle ölçülür.
Açıların ikiye bölünmesi, bir eşkenar üçgen, düzgün beşgen, on ve on beş kenarlı,… çokgenlerin çizilmesi cetvel ve pergelle çözülebilen problemlere; herhangi bir açının üçe bölünmesi, çemberin herhangi bir sayıda eşit parçaya bölünmesi, cetvel ve pergelle çözülemeyen geometrik problemlere örnektir. Geometride çember veya çember yayları çizmek vasıtasıyla çözülen problemler vardır. Böyle problemlere cetvel ve pergelle çözülebilir problemler denir. Cetvele gerek kalmadan yalnız pergel yardımıyla çizilen düzlem geometriye de pergel geometrisi denmektedir.
Pergele kullanım açısından bakıldığında bir ayağının sabit olup, diğerinin onun etrafında dönmesi pergelin en büyük özelliğidir. Zaten bu özelliğiyle de şiirlerde yer almıştır. Pergel ve şiir yan yana geldiği zaman hemen akıllara Ömer Hayyam ve Mevlana gelmektedir. Ömer Hayyam, bir şiirinde pergel için şöyle der:
Sevgili seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
Yunus Emre’nin, “Yaratılanı hoş gör Yaratan’dan ötürü” sözleriyle formüle ettiği sevgi ve aşk anlayışını, Mevlana da, “Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız din üzerinde sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır” diyerek sevgisinde sınır tanımadığını gösterir. Mevlânâ’nın İslâm diniyle ilgili öğretilere bağlılığını pergel metaforuyla anlatmasına benzer bir örneği çember ve merkezine bağlılıkla somutlaştıran Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch, Mevlânâ’nın tüm düşüncelerinde İslâmî dokudan kopmadan hareket ettiğini, dolayısıyla tipik bir dinî çoğulcu gibi bütün kültürlerden karma bir kültür oluşturma fikrini savunmayacağını dile getirir. Meyerovitch’e göre, Mevlânâ’nın kültüre bakışı dinî çoğulcu bakış açısından çok ontolojik çoğulcu bir kültür anlayışını içermektedir.
Pergel metaforuyla, bir ayağıyla yere sağlam basan, diğer ayağıyla açılabildiği kadar açılabilen bir pergele benzetir insanı Mevlana. Yere sağlam basan ayak insanın kimliği, kişiliği, aidiyeti ve inancıdır. Diğer ayağıyla dünyanın her tarafına açılabilir, her tarafından beslenebilir, her tarafıyla diyalog kurabilir insan. İnsanın hayata ve zemine sağlam bağlayan bir bakış açısı olduktan sonra diğer ayağını açabildiği kadar açabilir insan. Ama merkez olarak belirlenen zemin sağlam değilse savrulur gider o zaman. Bu yüzden öncelikli olarak bir ayağı güçlü bir kimlik ve aidiyet bilinciyle sağlamlaştırmak gerekli. Bu sağlandıktan sonra, diğer ayağın değdiği her yer, insanın duygu ve düşünce ufkunu sonsuzluğa taşıyacaktır.
Pergelden bahsedip de Divan şiirinden örnekler vermemek olmaz diye düşünüyorum. Pergel imgesi Divan şairlerince farklı anlam ve söylemlerle yer alır. Pergel, kullanım özelliğine bağlı olarak, yani bir ayağının sabit, diğerinin onun etrafında dönmesi şekliyle ele alınır. Nâtıkî, pergel için, her tarafı dolansa da sonunda yine başa dönmektedir der:
Gerçi devritdi her cihet pergar
Âkıbet kıldı ibtidâ yarucû
Nâbî, Kâbe’nin önemini vurgulamak istediği beytinde feleğin dönüşünde pergelin sabit ucunun belirttiği nokta olarak Kâbe’yi alır:
Pervânesi melekdür o şem-i hakîkâtün
Edvâr-ı çerhe nokta-i pergârKâbe’dür
Divan şairleri, nokta ve pergel benzetmelerini hayal dünyalarında farklı biçimlerde kullanmışlardır. Refet Mehmet de taze gülü daire, merkezin noktasını şebnem olarak ele alır:
Gül-i ter dairedir nokta-i merkez
Şebnem gâh sebz almış ele turfeaca’ibpergar
Fuzuli,
Nokta-i hâline bağlanmış idi cân u gönül
Gezmeden dâire-i devrdepergâr henüz
beyitinde pergele çok farklı bir anlam yükler. Can ve gönül, onun nokta gibi olan benine, daha pergel dairenin etrafında devretmeden bağlanmıştı. Felek pergel gibi dönmeye başlamadan, madde âlemi oluşmadan önce, can ve gönül, bene bağlıdır. Ben, gayb âlemidir. Can ve gönül, pergelin iki ayağıdır ve noktaya bağlıdır. Biri noktadır, diğeri dönmektedir. Nokta, tanımsızdır, kalem ucunun kâğıtta bıraktığı iz olarak algılanır.
Divan şiirinde pergelle ilgili yüzlerce beyitin olduğunu belirterek, hepsini buraya alıntılamanın bu yazının amacını ve sınırlarını aşacağını vurgulayarak yazımı sonlandırıyorum.
İBRAHİM ERYİĞİT
Gerçek Tarih Aralık 2022 sayısında yayınlanmıştır.