tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Oruç tutmak: Ruhi, akli, nefsi ve bedeni bir ibadettir

<strong>Oruç tutmak: Ruhi, akli, nefsi ve bedeni bir ibadettir</strong>
23.03.2023
A+
A-

Oruç tutmak; Kelime-i Şehadet getirmek, Namaz kılmak, Zekât vermek ve Hacca gitmekle birlikte İslam dininin ana unsurlarını oluşturan beş temel şartından biridir.

Sağlıklı her müslüman üzerine farz olan “oruç tutmak”; Ramazan ayı içinde gerçekleştirilen ruhi, akli, nefsi ve bedeni bir ibadettir.

Ramazan ayında bütün müslümanlar sabah namazının vaktinin girmesiyle birlikte akşam güneş batıncaya kadar yani akşam namazı vakti girinceye kadar yemekten, içmekten, şehevi arzu ve isteklerden uzak durarak nefsi ve bedeni olarak, akli ve ruhi olarak oruç tutarlar.

Oruç tutmaktan asıl maksat yalnızca yemekten, içmekten bir süre uzak durmak, şehevi arzu ve isteklerin fiil ve icrasını yasak olan zaman diliminde bir süreliğine ötelemek değil, sabah ve akşam namazı aralığında kalan sürede nefsin terbiye edilmesi, sabrın ve şükrün gerçek ve samimi olarak sınanması-test edilmesi, bu duyguların dayanılmaz kamçılamalarına karşı tahammül gösterilmesidir.

İslam akıl dinidir. Oruçlu iken her türlü kötü fiil ve davranışın yasak olduğu sabah namazından akşam namaz vaktine kadar işte, sokakta, trafikte, alış-verişte, çevrede, komşularıyla, mesai arkadaşlarıyla, vatandaşlarla yaşadıkları en küçük bir sıkıntı da, karşılaştıkları en basit sorun da ya da tartışmada sıkıntı verenler, çabucak öfkelenenler, aniden sinirlenenler, saman alevi gibi parlayanlar, kalp kıranlar, kavga edenler hem tuttuklarını sandıkları orucun maneviyatını ihlal etmekte ve hem de gerçek oruçluların iç dünyalarında ümit ettiği arınma ve huzuru baltalamaktadırlar.

Ulvi manada, hakkını vererek tutulan oruç, insanı her türlü fenalıktan ve kötülükten uzak tutar. Nefsine hâkim olmayan, bedeni hasta olan ve öfke kontrolü yaşayanlar boş yere oruç tutmaya kalkmamalı, kul hakkına da girmemelidir.  Oruç tuttuğunu sanarak etrafına zarar verenler özde değil, sözde oruç tutuyor, yalnızca aç kalıyorlar demektir.

Oruç tutmanın mükâfatı, beklenen ve ümit edilen en tabii ve doğal sonucu Allah tarafından bağışlanmayı, günahlardan arınmayı ve nihayetinde Allah’ın maddi ve manevi olarak tertemiz kullarına vadettiği cennete girebilmeyi başarmaktır.

İslam inancımızda insan, kul ve mümin bu dünyada yaptığı bütün kötü fiil, davranış ve amelleri; Allah’ın rızasını gözeterek terk ettiğinde mükâfat, Allah’ın rızasını gözetmeden yaptığında ise ceza alacağını bilir.

Peygamber efendimiz (s.a.s.) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur;

“Ameller, niyetlere göredir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti, Allah’a ve Resulüne hicret etmekse eline geçecek sevap da Allah ve Resulüne hicret sevabıdır.”

Herşeyin başı niyettir. Niyet çok güçlü bir duygudur. Niyet etmek oruç tutmanın ilk şartıdır.  Oruca niyetle başlarız, “Allah’ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana dayandım, senin verdiğin rızıkla orucumu açtım” duası ile de iftarımızı yaparız. Niyetsiz tutulan bir oruç doğru değildir. Kalben, içten yapılan bir niyet yeterli ve kabul edilebilir olsa da (kişi kendisiyle başbaşa olsa da) niyet dil ile de ifade edilmelidir. Müminin sahura kalkması oruca niyetinin çok güçlü olduğunun işaretidir, ancak niyetin gerçek olup olmadığını Allah’tan başka kimse bilemez. Allah (c.c) yarattığı kullarının akıllarından ve kalplerinden geçirdikleri herşeyi bilir.

Ramazan ayında, sebebi ne olursa olsun bir insana, bir kula ve bir mümine neden oruç tutmadığının kasti olarak sorulması, bundan dolayı horlanması, aşağılanması, ötelenmesi, dışlanması hem ahlaki değildir ve hem de din ve vicdan özgürlüğüne aykırıdır.

Oruç tutmanın serbestiyeti hakkında Peygamber efendimiz (s.a.s.) bir hadisi şerifte de şöyle buyurmaktadır.

“Aziz ve celîl olan Allah “İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim.”

Unutmayalım ki bütün dinlerin özü “Ahlaktan” ibarettir. Dindar olmakla, ahlaklı olmak aynı şey değildir, birbirine karıştırılmamalıdır.  

Allah (c.c.) inanarak, yürekten, samimi ve içten, iman ederek kalben tutulan oruçları ve yapılan ibadetleri kabul etmesi temennisiyle…

HASAN YAKUP CANGÜVEN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.