tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Türkiye’ye özgü aydın hastalığı: Solculuk!

Türkiye’ye özgü aydın hastalığı: Solculuk!
03.12.2022
A+
A-

(Gerçek Tarih) – Gazeteci ve araştırmacı yazar Mustafa Armağan, geçmişte Türkiye’de yapılan darbelerin perde arkasını araladı. Yeni Akit’teki “27 Mayıs darbesini alkışlayıp 12 Mart’ı lanetleme komedisi” başlıklı yazısında Türkiye’deki solculuğu da tarif eden Mustafa Armağan’ın söz konusu yazısı:

“Ama’sız, fakat’sız her türlü darbeye karşıyım” diyemiyorsa biri, onun demokratlığından da şüphe ederim, yerliliğinden de.

Kim ki ’12 Mart ve 12 Eylül darbeleri faşizandır ama 27 Mayıs darbesi yerli ve millîdir’ diyorsa ona ‘dur bir dakika’ demek hakkımdır: Dur bir dakika ve millî iradenin tecelli edeceği sandık yerine silahların gölgesine sığınan yoz bir siyaset anlayışıyla bu ülkeye ancak zarar verilebilir, demek boynumun borcudur.

Tam da bu sebeple takdir ettiğim tarafları olan merhum Uğur Mumcu’nun 24 Haziran 1974 tarihli Yeni Ortam’da çıkan “Hakkınız var mı?” başlıklı yazısında 12 Mart muhtırasından sonraki zulüm ve işkencelere tepkisinin indimde zerre kadar anlamı yok.

Neymiş, 12 Mart’tan sonra binlerce aydın, öğrenci, öğretmen, işçi ve köylü gözaltına alınmış, bunlardan bir kısmı “gizli örgüt” kurma suçuyla yargılanmış.

Neymiş, 12 Mart muhtırasının ardından şerefli tümgeneraller elleri, ayakları zincire bağlanıp, Erenköy işkenceevinde işkencecilere götürülmüş.

Neymiş, cezaevlerinde dövülen, sövülen, işçiler ve köylüler varmış.

Ve neymiş, “sadist işkenceciler”in acımasız ellerine terk edilen genç kızlarımız, genç öğrencilerimiz namına konuşuyormuş.

Geçiniz efendim, geçiniz.

Siz ki kanlı 27 Mayıs darbesini alkışlayan ellerinizle 12 Mart ve 12 Eylül zulmü edebiyatı yapıyorsunuz, sözünüzün zerrece kıymeti kalmaz.

Buyurun, aynı Uğur Mumcu’nun Yön dergisinin 18 Haziran 1965 tarihli sayısında çıkan ve arkasında bir kan ve gözyaşı denizi bırakmış bulunan 27 Mayıs darbesini alkışlayan sözlerine:

“27 Mayıs, Atatürk devrimlerine bağlılığın tam bilincine sahip olan bir anayasa ve özgürlük düzenini getirmiştir. Bu düzeni gönüllerimizde ve iradelerimizde yer alan inanç ile koruyacağız.”

Aynı yazar 9 Mart 1971 günü yapılacak darbenin beyni olan Devrim gazetesinin 10 ay önceki sayısında şöyle haykırıyordu:

“27 Mayısı gerçekleştiren zinde güçlerdeki Atatürkçülük ruhunu öldüremediler. Bunun içindir ki 27 Mayıs devam etmektedir ve mutlaka amaçlarına ulaşacaktır.” (26 Mayıs 1970)

Şimdi bir yanda 27 Mayıs benzeri kanlı bir darbenin hazırlığı içinde olacaksınız, sonra rahmetli Mahir Kaynak darbeyi MİT’e haber verince girişiminiz ifşa olacak, 3 gün sonra darbeye karşı darbe yapılacak, siz de bu darbeye zalim ve işkenceci diye karşı çıkacak ama taraftarı olduğunuz 27 Mayıs ve yapacağınız 9 Mart darbelerindeki işkence ve katliamları Atatürkçülük şemsiyesiyle meşrulaştıracaksınız.

27 Mayıs darbesinde bu ülkenin Başbakanı ile bakanları asılırken alkışlamadınız mı?

Halkın seçtiği Demokrat Partili vekiller tam kadro bir adaya doldurulup aylar boyu işkenceden geçirildiğinde bunun haklı hatta şanlı bir darbe olduğunu savunmadınız mı?

Yassıada’da vücudu işkencelere dayanamayıp ölenlerin ölülerine dahi kin duymadınız mı (msl. İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay)?

Sonra da kalkıp 12 Mart’taki işkencecileri “Sadist” diye damgalayıp mahkûm edeceksiniz.

Darbeyi biz yaparsak tadından yenmez ama bize karşı yapılırsa dünyanın en feci cinayeti, öyle mi? Samimiyet nerede bunun?

Oysa biz diyoruz ki:

27 Mayıs’ta da, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de en başta milletin şahsına darbe yapıldı. Eğer bütün darbeleri lanetlemekte aciz kalırsak, sadece aleyhimize yapılan darbenin mücrimlerini suçlamak gülünç kaçar. Halbuki 21 Ocak 1972 tarihli The Daily Telegraph gazetesinde çıkan CIA destekli darbeler listesinde 1960 darbesinin karşısında aynen şöyle yazar: “CIA help in overthrow of Menderes government by General Gursel.” ‘CIA Menderes hükümetinin General Cemal Gürsel tarafından devrilmesine yardım etti’ demektir. Listenin en altında ise 12 Mart’ta CIA ajanlarının hükümetin askerin zoruyla istifasında aktif rol aldıkları yazılıdır. Sizin anlayacağınız, Mumcu gibi sosyalistlerimizin alkışladığı 27 Mayıs darbesini de, yine Mumcuların lanetlediği 12 Mart muhtırasını da, 12 Eylül’ü de yaptıran el aynıydı. Birini alkışlayıp öbürlerini lanetlemek Türkiye’ye mahsus bir aydın hastalığıdır ki, adına ‘solculuk’ diyoruz.

gercektarih.com.tr

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.