Bukoleon Sarayı’nın restorasyon hikâyesi
İstanbul’da sarı brandaların altında hummalı bir çalışma sürüp gidiyor. İBB Miras’ın gerçekleştirdiği restorasyon çalışmalarında tarih bugünle …
İstanbul’da sarı brandaların altında hummalı bir çalışma sürüp gidiyor. İBB Miras’ın gerçekleştirdiği restorasyon çalışmalarında tarih bugünle buluşuyor. 13. yüzyılın pimapenle buluştuğu öyle tuhaf restorasyonlarla karşılaştık ki bir parça ürktüğümüz bir sözcük haline geldi restorasyon son yıllarda. Hâl böyle olunca İBB Miras’ın restorasyon alanlarını bir uzman eşliğinde gezmeye açması oldukça anlamlı. Bugüne kadar yaklaşık 40 bin kişi farklı noktalarda devam eden restorasyon alanlarını ziyaret etmiş. https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSdYg2InJUHpwlJ6xZp8n_GCUhUIZnxRmbzI2J_KQybyMzsWjQ/viewform adresinden form doldurarak siz de Bukoleon Sarayı’nı ya da Anadolu Hisarı’nı gezebilir hem yapının mimarisi hakkında fikir sahibi olabilir hem de tarihçesini dinleyebilirsiniz. Biz de Bukoleon Sarayı’nın önündeki sarı brandayı kaldırdık, 1600 yıllık sarayı arkeoloji uzmanı Ali Asker ve Kültür Varlıkları Proje Müdürü Merve Gedik ile birlikte gezdik.
İBB Miras’ın restorasyon çalışmalarını sürdürdüğü 31 aktif noktadan sadece biri Bukoleon Sarayı. 1600 yıllık yapıdaki çalışmalar geçtiğimiz nisan ayından beri devam ediyor. Yavaş yavaş sona yaklaşılan kazılarda ortaya çıkanlar ekibi oldukça heyecanlandırmış. II. Theodosius zamanında yaptırılan sarayın mevcut kalıntılarının İmparator Theofilos dönemine ait olduğu öngörülmekte. Ali Asker, “Bukoleon Sarayı’nın Batı cephesi 1870’lerdeki demiryolu yapımı esnasında komple tahrip olmuş ve bugüne maalesef ulaşmamış. O tarihlerde tespit edilen aslan heykelleri günümüzde Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte” diyor. Bukoleon Sarayı’ndaki en kapsamlı çalışmanın yürütüldüğünü belirten Merve Gedik, “Burada yaptığımız onun yapısını, malzemesini, yapım tekniğini, harcını, çalışan ustanın el işçiliğine kadar yapının kendisini okuyup anlamaya çalışmak. Biz hâlâ devam eden kazılarla Bukoleon Sarayı’nı anlamaya çalışıyoruz. Plan şemasını, sarayın nasıl kullanıldığını, deniz ulaşımının nasıl olduğunu anlamaya… Diğer yandan da çok tahribata uğradığı için ayakta tutmaya çalışıyoruz. Kötü restorasyon örnekleri görüyoruz ama yapıyı iyi okuduğunuzda en iyi cevabı verebiliyorsunuz” diyor.
Sarayın arkası Osmanlı mahallesi
Kazı çalışmaları esnasında orijinal zemine ulaşıldığı için artık sona yaklaşılıyor. Bütün verilerin ellerinde olduğunu söyleyen Gedik; restorasyon, konservasyon işlemleri sonrasında yapıyı müze tasarımı ile ilişkilendirip ziyaretçilere açmayı planladıklarını ifade ediyor. Kazı esnasında ortaya çıkan küçük buluntular ve tarihi eserler de yakında sergilenmeye başlanacak. Bukoleon Sarayı’nda aylardır süren çalışmada kazı ekibini heyecanlandıran pek çok an yaşanmış. Ali Asker, İstanbul’un bilinen en eski çeşmesini ortaya çıkardıkları anı anlattığında o çeşmeye doğru adımlamak bizi de heyecanlandırıyor. Asker, çeşme hakkında şu bilgileri veriyor: “Kazımızı ilerlettikçe özellikle İmparator İskelesi olarak adlandırılan kısımdan yaklaşık 6 metrelik bir dolgu tabakası kaldırıldı. Buranın altından saray kompleksine ait bir sürü mekân ortaya çıktı. Anıtsal girişin olduğu ve İmparator’un saraydan limana geçişi ile limandan saraya geçişini sağlayan abidevi giriş kısmını ortaya çıkardığımız an bizim için çok heyecan vericiydi. Son olarak Bizans Dönemi’ne ait bir çeşme yapısı tespit ettik. Bu İstanbul’un bilinen en eski çeşmesi. Ve arkasında bu çeşmeyi besleyen ufak bir sarnıç yapısı mevcut.”
Bizans Dönemi’nde 13. yüzyıla kadar kullanılan saray ve çevresi İstanbul’un fethi sonrası iskâna açılmış. Osmanlı Dönemi’nde sarayın arkasında bir Osmanlı mahallesi yer alıyor. Saray kalıntıları bu yerleşimlerin altında kalmış. Restorasyon sonucu adını aslan ve boğa mücadelesini anlatan bir sözcükten alan Bukoleon Sarayı yüzlerce yıl sonra gün yüzüne çıkacak.
Mevlanakapı Karakolu’nda ziyaretler başlıyor
Bukoleon Sarayı’nın şantiyesinde bir araya geldiğimiz Kültür Varlıkları Daire Başkanı Oktay Özel, İBB Miras’ın amaçlarını ve yapmakta olduklarını şu sözlerle anlatıyor: “İstanbul gibi 40 bine yakın somut kültürel miras alanının olduğu bir şehirde içlerinde restoratörler, konservatörler, sanat tarihçileri, inşaat mühendisleri, mimarlar ve restorasyon uzmanlarının olduğu mobil ekipler oluşturarak bu alanların sürdürülebilir bakımını ve korumasını yapmayı amaçladık. Oluşturduğumuz üç ayrı mobil ekip sabit 1200 noktada haftanın 6 günü 18 ayrı rotada çalışma yapıyor. Bu eserlerin envanterini tutarak geri bildirimde bulunuyor. Bu geri bildirimler doğrultusunda İstanbul’daki tarihi alanlarda yapılması gereken bir çalışma varsa başlatıyoruz. Bugüne kadar 50’ye yakın çeşmenin restorasyonu tamamlandı. Tarihi mezar alanları ve türbelerde de çalışmalar yürütüyoruz. Bütün bunları yaparken İBB Miras, dünya miras alanlarını özellikle önemsiyor. Mermer Kule’den Haliç kıyısına kadar uzanan 7.1 km’lik alandaki Kara Surları ve çevresinde belli etaplarda incelemeler yapıp restorasyon çalışmalarına başladık. Kara Surları’nın gezilebilir bir açık hava müzesine dönüştürülmesi kültürel mirası korumak açısından değerli olduğu kadar İstanbul’un turizmine de katkı sunacaktır. İlk ziyaretçi merkezimizi oluşturduğumuz tarihi Mevlanakapı Karakolu yakın zamanda açılacak. Restorasyon bitiminde toplamda 5 ziyaretçi merkeziyle Kara Surları gezilebilecek. Bir diğer dünya miras alanı da Sultanahmet ve çevresi. Bukoleon Sarayı’nda restorasyonun tamamlanmasıyla İstanbul geçici sergilerin yer aldığı yeni bir müze kazanacak. Adalar’daki Taş Mektep restorasyon sahası da açık restorasyon olarak ziyaret edilebilecek. Anadolu ve Rumeli Hisarı’nda kapsamlı restorasyon çalışmaları yürütüyoruz. Yerebatan Sarnıcı tamamlanmak üzere. İstanbullular birkaç ay içerisinde yeniden Yerebatan Sarnıcı ile buluşacak. Çevresini de arkeopark olarak düzenlemek istiyoruz. Haliç’te Feshane’de Balat’ta ve İstanbul’un pek çok noktasında devam eden çalışmalarla İstanbulluları erişilebilir kültür ve sanat alanlarıyla buluşturmayı hedefliyoruz.
Seyhan Akıncı/Milliyet