İnsan hakları bağlamında kast sisteminin analitik sorunları
Kast sistemi: Ariler olarak da bilinen Aryan (MÖ. 3000-1200) ırkına mensup insanların takriben MÖ. 2500 yılında Hindistan’a göç edişleriyle oluşmaya başladı. Yüzyıllarca bölgede yaşayan topluluklar üzerinde aristokratik bir sınıf olarak hüküm süren Aryanlar, yerli halk ile “beyaz ve siyahi tenli” üstünlük mücadelesine giriştiler. Bu mücadele ile başlayan sınıf ayrımı (kast sistemi), içinde bulunduğumuz 21. yüzyıla kadar etkisini devam ettirdi. İlk ortaya çıktığı bölge olan Hindistan’da 1975 yılında resmi olarak kaldırılmasına rağmen dünyanın farklı bölge ve ülkelerinde varlığını sürdüren kast sistemi, özellikle baskın olarak Bali, Nepal, Sri Lanka, Afrika (Kamerun, Nijerya ve Orta Afrika’nın bazı bölgelerinde), Doğu Asya’da (Kuzey Kore’deki “Songbun sistemi”, Çin’deki “Hukou Sistemi”), Yezidiler arasında ve Yemen’de uygulanmaktadır.
İlk ortaya çıkışından günümüze kadar süregelen ve uygulanmaya başladığı her bölgede önemli insan hakları ihlallerini de beraberinde getiren kast sistemi, insanın en temel hakkı olan “eşitlik” kavramına tamamen zıttır. Bu ihale uğrayanların sayısı ise, UNICEF ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre dünya çapında 250 milyon insanı bulmaktadır. Caste kitabının yazarı Surinder S. Jodhka, kast sisteminin günümüzdeki gerçekliğinin kabul edilmesini vurgulayarak bu gerçeklikleri şöyle sıralamaktadır; gelenek-görenek, adetler, din ve özellikle eşitsizlik. Bize göre bu gerçekliğin kabul edilmesinin bir diğer nedeni ise ekonomi faktörüdür. Nitekim standart ekonomide, bireyler rasyonel aktörlerdir ve ekonomik güçler, büyük verimsizlikler dayatan kurumları baltalar. Kast sisteminin kalıcılığı, ekonomide psikolojik olarak daha gerçekçi karar verme modellerine duyulan ihtiyacın kanıtıdır. Kast sistemi, toplumun en alt tabakasında bulunanları doğuştan kirli olarak gösterilen kalıtsal gruplara böler. Sömürge güçleri ile Güney Asya arasındaki tarihsel karşılaşmadan sonra kast, çeşitli sosyal kimlik, topluluk ve örgütlenme biçimlerinin ne olduğunu ifade etme ve sistemleştirme yeteneğine sahip oldu. Kast sistemi ayrıca psikolojide vurgulanan insanlar ve kurumlar arasındaki iki yönlü etkiyi de gösterir: insanlar kurumları inşa eder ve kurumlar anlayışları şekillendirir. Bir kurumun kanunla kaldırılması, ne anlayışları ne de davranışları değiştirebilir.
Kast sisteminin hâkim olduğu bölgelerde yaşayan insanlar Jati ve Varna olarak iki ayrı gruba ayrılmaktadır. Jati, insanların icra edecekleri mesleklerden yaşam tarzlarına kadar toplum içinde nasıl bir hukuk anlayışına sahip olacaklarını belirleyen unsurların bütünü olarak adlandırılır. İnsanların, toplumun hangi sınıfında yer alması gerektiğini ifade Varna ise bir pramit şeklinde düşünülecek olursa en tepede Brahman, altında Kşatriya, onun altında Vayşiva ve an altta ise Sudra yer alır.
Brahman: Kast sisteminin en üst sınıfında Brahmanlar yer alır. Bu sınıfa mensup kişiler bilginler ya da din adamlarıdır. Bunlar dini ve sosyal düzeni kontrol etmekle yükümlüdür. Özellikle İngilizlerin, Hint alt kıtasındaki yerel şeflikleri kaldırıp onların yerine Jenmi’leri (toprak sahibi) desteklemesi sermaye sahiplerinin, dolayısıyla Brahman sınıfının gelişimine katkı sağlarken, diğer taraftan halkın daha da fakirleşmesine yol açmıştır.
Kşatriya: Bu sınıfa mensup kişiler üst düzey asker ve yöneticilerden oluşur. Bu sınıftakilerin görevi ülkeyi savunmak ve yardıma ihtiyacı olanlara çözümler üretmektir.
Vayşiya: Ziraat ve ticaretle uğraşanların bulunduğu bu sınıftaki kişilerin görevi toprağı işlemek ve üretimi sağlamaktır.
Sudralar: Pramidin en alt katmanında yer alan Sudralar ise köylülerin yani bir bakıma kölelerin oluşturduğu sınıfı temsil ederler. Bu sınıfta bulunanlar için yüksek kastta bulunanlar tarafından her türlü hak ihlali meşru olarak görülür.
Kast sistemine dâhil edilmeyen bir de Paryalar (dokunulmazlar) vardır ki insanlığın en çok dışlanan tabakası içinde yer alırlar. Köpek ve eşek dışında herhangi bir hayvana sahip olma hakları bulunmayan, kırık, eskimiş kaplar dışında kap kullanmayan, kast sistemi içindeki hiç kimseye dokunamayan Paryalar, şehirlere girdiklerinde Parya olduklarını belli eden simge ile dolaşmak zorundadırlar. Ayrıca belirli bir kasta mensup kişilerin yapmak istemediği pis işleri de yine Paryalar yapmak mecburiyetindedir.
Kast sistemi yalnızca Hindulara özgü bir yapılanma değildir. Hint Müslümanları arasında da benzer bir yapılanmadan söz etmek mümkündür. Ancak her ne kadar benzerlikler olsa da Müslümanlar bu kast sistemini İslam’ın kendi değerlerine göre şekillendirmiştir (Şeyhler, Hükümdarlar, Beg’ler, Halifeler gibi). Uygulamada olduğu bölgelerde insan hayatının her alanına hâkim olan, temeli dine dayanan ve doğum yoluyla geçen kast düzeninde, sınıflar arası kurallar keskin çizgilerle belirlenmiştir. Örneğin; alt kasttaki kimselerin üst kata mensup kişilerle beraber yemek yemesi veya kast dışı bir evlilik yapması yasaktır. Bu nedenle insanlar doğdukları ilk andan itibaren yaşamlarını mensubu oldukları kastın kurallarına göre sürdürmek zorundadırlar. Ayrıca kastlar arası geçiş yapmak ise imkânsızdır.
Kastın mevcut olduğu bölge ve ülkelerdeki toplumlarda bu durum siyasi, sosyal, dini, kültürel, etnik ve ekonomik ayrımcılıklara sebebiyet verebilmektedir. Ayrımcılığın neticesinde ise bu sınıfsal eşitsizlikler milli birliğin ve toplumsal beraberliğin oluşmasını engelleyebilmektedir. Zira bu tür toplumsal yapıya sahip ülkelerde yaşayan bireylerin toplumsal hareketliliği, sadece kazanılmış kimlik doğrultusunda mümkün olabilmektedir. Bu bağlamda insan hakları evrensel bildirgesinde yer alan maddelere taban tabana zıt olan kast sisteminin bazı dönemlerde her ne kadar tümüyle toplum yapısından arındırılmaya yönelik girişimlerde bulunulsa da uygulandığı bölgelerdeki siyasi menfaatlerden dolayı bu çabalar boşa çıkmaktadır. Ancak kastın tamamıyla lağvedilmesi durumu pek mümkün görünmese de yine de kast sistemini kaldırmak isteyen düşünce, Hint alt kıtasında hep var olmuştur. Örneğin Buddha, Mahadeva, Guru Nanak ve kısmen Mahatma Gandhi gibi isimler bu mücadelenin başlıca aktörleri olarak bilinir. Nitekim Budizm, Caynizm ve Sihizm gibi dinlerin temel felsefesinde kast sistemi yer almaz ve bu sistem reddedilmektedir.
DEVAMI GERÇEK TARİH DERGİSİ MAYIS 2022 SAYISINDA