“Saf ve Düşünceli” Simeranyalı
A+
A-
- yüzyıl Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Peyami Safa, bazı eleştirmenler tarafından zaman zaman “bir çeşit ideolojik edebiyat” yapmakla tavsif edilmiş olsa da, onun özellikle olgunluk dönemi eseri olan son romanı Yalnızız, gerek Türkçenin zengin kullanılma biçimi gerekse muhtevasındaki psikolojik ve felsefi derinleşmelere de aksetmiş olduğu üzere, edebiyatımızın en kuvvetli metinleri arasındadır.
II. Dünya Savaşı koşullarından yeni çıkmış bir Türkiye’nin “kaymak tabakası” olarak nitelendirilmesi mümkün olan zengin ve özgür kesimin hayatına odaklanan Yalnızız, esas itibarıyla varoluş sancısına dayanan bir arayış anlatısıdır. Hatta arayıştan daha fazla bir kayboluş ve çürüyüş anlatısı olarak da değerlendirilebilir. Peyami Safa’nın zengin cümle tasarımları ile Türkçeye olan hâkimiyetini de açık bir biçimde takip edebildiğimiz bu güçlü metnin, her ne kadar yazarın roman türünü araçsallaştırma noktasındaki olumsuz düşüncelerinden haberdar olsak da, çağının Türkiye’sinin berrak bir resmi, bir toplumsal gerçekçilik şaheseri olduğunu söyleyebiliriz.
Temelde Türk Batılılaşmasının karikatürizasyonu olarak görülüp belirli bir toplumsal tabakanın sorunlarının dışına çıkamamış olmakla itham edilebilmesi mümkün olan Yalnızız, muhtemelen romanın kahramanlarından biri olan Samim Bey’in şahsında Peyami Safa’nın da varoluşsal gerilimlerini yansıtıyor. Kitaptaki en aklı başında kimse gibi görünüyor olsa da, eserin ilk baskılarında olup sonraki baskılarda “fazla hisli” olduğu gerekçesiyle yazarının kitaptan çıkarılmasını istediği giriş mahiyetindeki Prolog kısmından da anlaşılabileceği gibi oldukça saf bir adam olan Samim Bey, çürümüş bir toplumsallığın içerisinde ve onun bir parçası olarak “yitirilmiş olana yakılan ağıtın” da müellifi aynı zamanda. Düşünüyor, eleştiriyor, anlatıyor ve yol gösteriyor.
Evlat ve ebeveyn çatışmalarının, muhafazakâr olarak bilinen bir yazarın kaleminde doğrusu biraz şaşkınlık da uyandıran ensest imalarının ve dönemin ötesine geçen cinsellik dolayımlı psikolojik tahlillerin de gösterdiği gibi ağırlıklı olarak Freudçu, bununla birlikte örneğin telekinezi ve benzeri bazı fizikötesi anlamlandırma çerçevelerine yansıdığı üzere biraz da Jungcu bir perspektifi yansıtan varoluşsal okumalar hem Peyami Safa’nın iyi bir psikoloji okuru ve takipçisi olduğunu gösteriyor, hem de örneğin Samim Bey gibi aklı başında kimselerin (tabir yerindeyse kanaat önderlerinin) aldığı yeni biçimi yansıtıyor. Yalnızız, bu anlamda belki yoğun bir psikolojizm ile malul bir metin olarak da ele alınabilir, fakat insan sorunlarının çözümünde başvurulan yeni referans noktasının bu dönemlerde artık psikoloji olduğu da değerlendirilebilir.
DEVAMI GERÇEK TARİH DERGİSİ NİSAN 2022 SAYISINDA
Yazarın Diğer Yazıları
22.01.2023
Yorumlar