tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Sürgün sonrası Ahıska Türklerinin dünü bugünü ve yarını

Sürgün sonrası Ahıska Türklerinin dünü bugünü ve yarını
02.10.2022
A+
A-

(Gerçek Tarih) – Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin zalim lideri Josef Stalin tarafından 1944 yılında yurtlarından koparılan Ahıska Türklerinin sürgün acısı ve vatan hasretleri devam etmekte. Gerçek Tarih adına gazeteci yazar ve terör uzmanı Dr. Servet Avşar ile Ahıska Sürgünü’nü ve Ahıska Türklerinin sorunlarını Sema Kaloğlu konuştu. Türk dünyası üzerine yaptığı çalışmalar ile bilinen Dr. Servet Avşar, “Ahıska Sürgünü” ve sonrasında yaşanan zorlu yaşamı anlattı.

Söyleşen: Sema Kaloğlu

Ahıska Türklerinin yaşadıkları alanı coğrafi olarak nasıl tarif edebiliriz, günümüzde hangi ülkenin sınırları içerisinde kalmaktadır?

Dr. Servet Avşar: Ahıska, Gürcistan’ın güney batısında, Türkiye’nin kuzey doğusundaki Posof sınırına 35 km’de, yüz ölçümü 6260 km² büyüklüğündeki bir Türk yurdudur. 1578 senesinde Osmanlı Devleti’nin Gürcistan’ı fethiyle birlikte bu bölge tamamen Türk yurdu olmuştur.  1578 yılından, 1828 Rus işgaline kadar, 250 yıl Anadolu Türklüğünün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ahıska Türklerinin asıl vatanı, bugünkü Gürcistan Cumhuriyeti’nin toprakları içinde kalmaktadır. Türkiye ile komşu olan Ahıska, Ahılkelek, Aspinza, Adıgün ve Bogdanovka vilayetleridir.

Ahıska’nın Osmanlı Devleti’nden ayrılması nasıl olmuştur?

1828 yılında Osmanlı’ya saldıran Ruslar önce Kars’ı ele geçirdiler. Burada büyük bir katliam yaptıktan sonra, Ahıska’ya yöneldiler. 5 Ağustos 1828’de, Ahılkelek Kalesi’ni aldılar.  Daha sonrasında, 28 Ağustos 1828 tarihine kadar Ahıska Türklerinin direnişleriyle karşılaştılar. Bu mücadeleler sonrasında, Ruslar büyük bir katliamla Ahıska topraklarını ele geçirmişlerdir.

 Sonuçta 1829 Osmanlı Rus Savaşı sonunda imzalanan Edirne Antlaşması’yla birlikte bu topraklar kesin olarak Ruslara bırakılmıştır. Ahıska, Rus Çarlığının yıkılmasıyla 1917 yılında yeniden Osmanlı Devleti’ne katılmıştır. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşını kaybı sonrasında ise, kısa bir bağımsızlık dönemi olmuştur. Fakat daha sonraki yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği arasında 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması sonucu yeniden Rusya’ya bırakılmıştır.

 Rusya’nın izlemiş olduğu güvenlik politikası doğrultusunda, Osmanlı Devleti ile Kafkasya Türkleri arasındaki bağlantıyı kesmek üzere bir güvenlik kordonu oluşturmak istenmiştir. Bu amaçla, Ahıska Türklerinin yaşadıkları alanlara, Ermeniler yerleştirilmiş ve demografik yapı değiştirilmiştir.

Ahıska Türklerine uygulanan bu acı günlerin, başka bir deyimle  “Soykırım Politikası”nın başlangıcı olarak bir zaman dilimi verebilir misiniz?

Sema Hanım Ahıska Türkleri bahsettiğimiz bu zaman dilimi içerisinde sürekli sürgün ve baskıyı birlikte yaşamışlardır. Ancak, 1930’lu yıllara gelindiğinde bu daha sistematik ve bilinçli bir şekilde yapılmaya başlanmıştır. Dini ve kültürel baskıların dışında, siyasi ve ekonomik baskılara da uğramışlardır. İşte bu nedenle de 1930’lı yıllarda çok sayıdaki Ahıska Türkü ülkemize sığınmıştır. Ülkemiz de hiç tereddüt etmeden kendisine sığınan bu kardeşlerimize kucağını açmıştır.

Bu durum ise SSCB yönetimini rahatsız etmiştir. 1937 yılından itibaren de Ahıskalı’lar SSCB yönetimi tarafından “rejim düşmanı” olarak ilan edilmiştir. Ahıska Türklerine yön veren kanaat önderleri ve aydınların çoğu tutuklanıp idam edilmiştir. 1937 yılı bu kapsamda, Ahıska Türkleri’nin baskı ve zulme uğraması açısından hiçbir zaman unutulmayacak bir yıl olmuştur. Fakat bu zor yıllar, daha da zor bir dönemin habercisi durumundadır. İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki ve daha sonraki dönemlerde yaşananlar, bir insanlık dramıdır. Her türlü insan haklarının ihlal edildiği ve soykırım suçunun işlendiği yıllardır diyebiliriz.

Ahıska Türkleri 2. Dünya Savaşı’nda nasıl bir dönemden geçtiler?

II. Dünya Savaşı yıllarında Stalin’in, “tehlikeli halklar”dan gördüğü Ahıska Türkleri, 14 Kasım 1944 tarihinde, Devlet Savunma Komitesi kararına dayanılarak, sınır güvenliği gerekçesiyle, sürgün edilmişlerdir. Ahıska’nın 209 köyünden 100-120 bin civarındaki Ahıska Türkü, yük vagonlarına 8-10 aile halinde doldurularak, Orta Asya’ya sürgün edilmiştir. Azerbaycan’ın o dönemdeki yöneticileri, Ahıska Türklerini Azerbaycan’a yerleştirmek istemiştir. Ancak Stalin’in kararı kesin olması nedeniyle, Azerbaycan yönetiminin gayretleri de bir sonuç vermemiştir.

Bu yolculukta, Ural dağlarının soğuk havası birçok insanın hayatının sonu olmuştur. Bir buçuk ay süren yolculuk sonunda, Ahıska Türkleri Orta Asya’ya, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan’a yerleştirilmiştir. Bu dönemde Ahıska Türklerinden önemli bir kısmı soğuk vagonlarda ve hastalık ile açlıktan hayatlarını kaybetmişlerdir.

14 Kasım 1944’te neler yaşadılar ve bu yaşananları “Soykırım” olarak nitelendirebilir miyiz?

Ahıska Türkleri, İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesine çok yakın bir zamanda, yaklaşık 6 ay önce, Stalin’in emriyle Gürcistan’ın Ahıska Bölgesi’nden Orta Asya’ya sürgün edilmiştir. Bu sürgün için hazırlıklar çok önceden planlanmıştır. Kasım başlarında ise bahsettiğim Ahıska köylerinin yoğunlukla yer aldığı; Adıgön, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek ve Bagdonovka ilçeleri askeri birlikler tarafından kuşatılmıştır.  Özellikle seçilen bu köyler, Sovyetler Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti sınırındaki köylerdir. Son derece stratejik bir öneme sahiptir. Bu nedenle Ruslar tarafından özel bir önem verilmektedir.  Bu köylerin sorunsuz bir şekilde boşaltılabilmesi için 4 bin ila 6 bin asker görevlendirilmiştir. Askerler, Ahıska bölgesinde yaşayan Türkler, Kürtler ve Hemşinlilerin yanı sıra Batum’da yaşayan Lazların evlerinin kapısını çaldı. Kamyonların eşliğindeki askerler, daha yatağında olan çoluk çocuk, sabah namazını kılan ihtiyarlara yolculuk için iki saat içinde toplanma emrini verdi. Ahıska Türkleri, tren vagonlarının bekletildiği noktalara askeri kamyonlarla taşındı ve üç gün istasyonlarda bekletildikten sonra vagonlara bindirildi.

İki saat içinde yük taşınan vagonlara bindirilen ailelerin, bir bohça eşya dışında yanına hiçbir şey almalarına izin verilmedi. Bazı aileler evlerine geri dönecek umuduyla yanına hiç eşya almazken, bazıları da un ve mısır aldı. Dedeler ve nineler, eşyaların arasında sakladıkları Kur’an Kerim ve Osmanlıca kitaplarını yanında götürdü. Vagonlara üst üste bindirilen Ahıskalıların zorunlu yolculuğu 30 gün sürdü.

Böylece, Ahıska’da, sürgüne giden halkların evleri, kıymetli ve ziynet eşyaları, kış için hazırlanan yiyecekleri, küçük ve büyük baş hayvanları kaldı. Derme çatma vagonlarda mevsimin en soğuk ve karlı döneminde yaşanan sürgünde yaklaşık 17 bin Ahıskalı, açlık, soğuk ve hastalık nedenleriyle hayatını kaybetti. Hayatta kalan Ahıskalılar, bugünkü Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan toprakları içinde bırakıldı.

Ahıska Türklerinin sürgün sonrasında gittikleri yerlerdeki yaşam standartları nasıldır?

Sema Hanım teşekkür ediyorum. Benim de değinmek istediğim önemli bir hususu sordunuz. Sürgün sonrasında Ahıska Türklerine tam anlamıyla bir sıkıyönetim uygulanmıştır. Sürgünün, açlığın ve vatan özleminin acısını çeken Ahıskalıların gördükleri zulümler geldikleri yerlerde de devam etmiştir. Başta Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’a götürülen Ahıska Türkleri, 1956 yılına kadar sıkıyönetim içinde yaşadılar.

Bu süre boyunca; devletin hiçbir imkânından yararlanmalarına müsaade edilmemiş, şehirlere yerleşmeleri yasaklanmıştır. Bulundukları yerlerden izin almadan, ayrılmaları yasaklanmıştır. Bu kurala uymayanlara ise çok ağır cezalar uygulanmıştır. Çalışma kamplarında; kadın, yaşlı, çocuk ayrımı yapmadan en ağır işlerde çalıştırılarak, bin türlü eziyete maruz bırakılmışlardır. Ahıska Türkleri için uygulanmakta olan sıkıyönetim 1956’da kaldırılmıştır.

Bu tarihten sonra, Ahıska Türklerinin Gürcistan dışında, Kafkaslara dönmelerine izin verilmiştir. Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan topraklarında yaşayanlardan bir kısmı Ahıska’ya yakın olan Azerbaycan topraklarına göç etmiştir.   Büyük bir kısmı da Orta Asya’da yaşamaya devam etmiştir.

Ahıska Türklerine bu büyük sürgünü organize eden komutanın akıbeti ne oldu?

Stalin’in 5 Mart 1953’te ölümünden sonra, Ahıskalıların sürgününü bizzat organize eden Mareşal Lavrentiy Beria yeni rejim tarafından 23 Aralık 1953’te idam edilmiştir. Bu idam Ahıska Türklerinin yaşadığı acıyı bir nebze azaltsa da anavatanlarına dönmelerinin önünü açmaya yetmemiştir. 1956 Yüksek Sovyet Kararı ile anavatanlarına dönmeleri bir kez daha engellenmiştir.

1956 Yüksek Komiserlik Kararı’ndan bahsettiniz. Bu kararın Ahıskalılara uygulanışı nasıl olmuştur?

Daha önceki sorularda da bahsettiğim gibi, Ahıska Türkleri 2. Dünya Savaşı’nda, güvenlik gerekçesiyle Orta Asya’ya sürgün edilen 8 etnik gruptan birisidir. Bu gruplardan Çeçenler, İnguşlar, Balkarlar, Karaçaylar ve Kalmıklar’a 1956 Yüksek Sovyet Kararı ile eski hakları iade edilmiş ve sürgünden önceki vatanlarına yeniden dönmelerine izin verilmiştir.

 Fakat bunlarla birlikte sürgün edilen diğer üç grubun dönmesine izin verilmemiştir. Bu kararnameden sonra baskılar azalmakla birlikte, Volga Almanları, Kırım Tatarları ve Ahıska Türkleri’nin anayurtlarına geri dönmelerine izin verilmemiştir. Bunlardan sadece Kırım Tatarlarına, Sovyetlerin sona ermesiyle birlikte, eski hakları iade edilmiş ve akabinde son on beş yıl içerisinde Ukrayna’dan Kırım’a önemli miktarda dönüş gerçekleşmiştir. Diğer grup olan Volga Almanları, Sovyet döneminden sonra Almanya’ya göçmüşler ve Volga Bölgesinde herhangi bir talepleri olmamıştır.

 Ahıska Türkleri, 1956 Kararnamesine kadar, Sovyetlerin tehcir politikasının bir parçası olan “özel iskân rejimi”nin, kendilerini en temel haklardan yoksun bırakan, çok ağır şartlar altında yaşamak zorunda kalmışlardır. Sadece sürgün edilen sekiz grubun sonuncusu olan Ahıska Türklerinin, eski haklarının iadesi ve anavatanlarına dönüşü çözümlenmemiş olarak kalmıştır. Görüldüğü gibi, tarihin her döneminde zulme uğramış ve vatanlarından uzak yaşamaya mahkûm edilmiş tek Türk topluluğu, Ahıska Türkleridir. 1944’te sürgün edilen Kafkas halklarından hiçbir şekilde yurtlarına dönüş yapamayanlar ise Ahıskalılardır.

Ahıska’ya dönmek isteyenler var mıdır ve bu isteklerinin gerçekleşmesi mümkün müdür?

Evet, Ahıska’ya ata topraklarına yerleşmek isteyen olduğu gibi vatana dönme arzusu olmayanlar da mevcuttur. Bazıları Gürcistan’a güvenmemekte hatta korkmaktadır. Bunda da haksız sayılmazlar. Diğer bir taraftan da Gürcistan yönetimi, Avrupa Parlamentosu kararlarına rağmen tarihi adaletin gerçekleşmesine izin vermemektedir.  1999 yılında Gürcistan, Avrupa Konseyi’ne üye olurken, Ahıska Türklerinin geri dönüşleriyle ilgili yükümlülük üstlenmişti. Buna göre, Gürcistan, 1999’dan itibaren üç yıl içinde Ahıska Türklerinin anavatana dönüşlerini başlatacak ve 12 yıl içinde bitirecekti. Ancak durum hiç de bu şekilde olmamıştır. Gürcistan, söz konusu dönüş meselesini daha çok Avrupa Konseyi’ne katılmayı hızlandırmak için kabul etmiştir.

 Bugün Gürcistan 1999 yılında Avrupa Konseyi’ne üyelik başvurusu sırasında taahhüt ettiği şartları yerine getirmemektedir. Her ne kadar 2007 yılında bir kanun çıkarmış olsa da bu kanunu uygulamada akla gelen ve gelmeyen her türlü hileye başvurarak, Ahıska Türklerinin vatana dönüşüne müsaade etmemektedir.

Çoğu Azerbaycan’dan olmak üzere on binden fazla dilekçe Tiflis’te beklemektedir. Kendi imkânlarıyla gelip yerleşenler de Gürcistan’dan kaynaklanan pek çok sorun ile karşılaşmıştır. Hâlbuki Gürcistan bu meseleyi 2011 yılında tamamlamış olması gerekiyordu. Bu nedenle Ahıskalıların nihayetinde gelmek istedikleri tek yer Türkiye’dir. Ülkemiz Ahıska Türklerine kapılarını açmalıdır. Her türlü kanunî düzenlemenin yapılarak, Ahıska Türklerinin vatandaşlık yolunun açılması gereklidir. Çalışkan, sadık ve problemsiz bir nüfusun zararı değil faydası olur.

Ahıska Türklerinin Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmesi ne zaman olmuştur?  Sizce ABD’deki Ahıskalılar durumlarından memnunlar mı?

Ahıska Türklerinin ABD’ye göç etmesi 1989’da yaşanan Fergana faciasıyla başlamıştır. Fergana olaylarından sonra Rusya Federasyonu’nun Krasnodar bölgesine göç etmek zorunda kalan Ahıskalı’lar, tarım ve hayvancılıkla uğraşarak hayatlarını sürdürmekte idiler. Vatandaşlık haklarından yararlandırılmayan, oturma ve çalışma izinleri verilmeyen, sağlık ve eğitim hizmetlerinden yoksun bırakılan ve etnik ayrımcılığa tabi tutulan Ahıska Türkleri, ABD’ye göç ettirildiler. Uluslararası Göç Teşkilatı vasıtasıyla 2005 yılında 15 bine yakın Ahıska Türkü ABD’ye getirilip, farklı eyaletlerine yerleştirilmişlerdir.

Yaşam standartları açısından değerlendirildiğinde,  ABD’de yaşayan Ahıska Türklerinin çok şanslı olduklarını söyleyebiliriz. Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eden binlerce Ahıska Türkü için burada yepyeni bir dönem başlamıştır.  Her türlü şiddet, tehdit, baskı, ayrımcılık ve ırkçılıktan uzak özgür bir şekilde çalışarak huzur içinde yeni hayata ayak uydurmaktadırlar. İlk kez Ahıska Türkleri için insanca yaşam şartları sağlanmıştır. Fakat Ahıska Türklerinin çoğu ABD’ye olan göçü “üçüncü bir sürgün” şeklinde görmektedir. Özellikle yaşlı kesim bir gün gerçek vatanları olan Türkiye’ye dönme umuduyla yaşamaktalar.

Ahıska Türklerinin Türkiye’ye göçü meselesi neden önemlidir?

Ahıska Türkleri, 1989 yılında Fergana’da ortaya çıkan olaylardan sonra, tüm sorunlarının ancak anavatan topraklarında çözüleceğine inanmışlardır.  Bu nedenle de Türkiye’ye göç etmek arzularını resmen bildirmişlerdir. Ruslar da Türkiye’nin kabul etmesi halinde böyle bir göçe izin verebileceğini bildirmiştir. Türkiye bu durumu; Mesket Türklerinin çoğunluğunun arzusuna da uygun olarak mümkünse eski topraklarında veya başka bir yerde topluca yerleştirilmeleri için gerekli girişimlerde bulunulması istemiştir.  Ayrıca, Ahıska Türklerinin milli birliklerini muhafaza ve idame ettirmeleri için eğitim ve sosyo-ekonomik alanda kendilerine yardımcı olunması şeklinde bir cevap ile göç talebini reddetmiştir.

Ancak bunun mümkün olmaması halinde, Türkiye’ye göçe sıcak bakmışlardır. Artan talepler ve müracaatlarla, konu 1990 yılında tekrar hükümet gündemine girmiş ve dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal’ın talimatıyla göç için çalışmalar başlatılmıştır.

 Ahıska Türklerinin Türkiye’ye göçü meselesi için resmi adımlar ise, ancak 1992 yılında atılabilmiştir.  Dönemin Başbakanı Sayın Süleyman Demirel, SSCB’nin dağılması sonrasında, bağımsızlığını kazanan Türk Devletlerini ziyaret etmek üzere Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Azerbaycan’ı kapsayan bir dizi yurt dışı seyahatinde bulunmuştur.

 Süleyman Demirel, bu ziyaretleri esnasında Ahıska Türklerinin önde gelen temsilcileriyle de görüşmüştür. Demirel’le görüşme imkânı bulan Ahıska Türklerinin temsilcileri, Türkiye’ye göç etme taleplerini anlatmışlardır. Söz konusu talepleri müspet bulan Demirel, Ahıska Türklerinin, eski SSCB toprakları üzerinde, kimliklerinin milliyet bölümünde “Türk” yazan tek topluluk olduklarını belirterek, Stalin’inin zulmüne maruz kaldıklarını ifade etmiş ve bir plan çerçevesinde aşamalı olarak Türkiye’ye etmelerinin mümkün olabileceğini söylemiştir.

1992 yılında yapılan çalışmalar sonucunda “Ahıska Türklerinin Türkiye’ye kabulü ve iskânına dair (2.7.1992 tarih ve 3835 numaralı) kanun” dünyanın birçok ülkelerinde yaşayan Ahıska Türklerinin Türkiye’ye göçlerini kabul etmiştir. Kanun gereği, her sene belirli sayıda Ahıska Türkünün Türkiye’ye kabul edilmesi kararlaştırılmıştır.

Kanunun yürürlüğe girmesi ile ilk 200 Ahıska Türk ailesi Türkiye Cumhuriyeti’ne kabul edilmiş ve Iğdır ilinde yerleştirilmiştir. Ahıskalı ailelerin ev, iş, eğitim, sosyal güvence gibi en temel her türlü ihtiyaçları karşılanmıştır. Türkiye’ye gerçekleştirilen bu ilk 200 Ahıskalı aile dışında, sonradan gelenler ise kendi imkânlarıyla Ankara, Antalya, Bursa, İzmir, İstanbul, Kocaeli gibi büyük şehirlere yerleşmişlerdir.

1992 yılından sonra göçlerde yerleşilen illerin başında Bursa gelmektedir. Bursa’nın merkezi, Yıldırım, Gürsu ve İnegöl ilçeleri Ahıskalı göçmenlerin yoğun olarak yerleştikleri yerlerdir. Günümüzde Türkiye’ye kendi imkânları ile gelen Ahıskalıların sayısı günden güne artmaktadır. Onların dışında 2015-2016 yılları arasında Ukrayna’daki savaş bölgesinde kalan üç yüz yetmiş iki aile, Türkiye desteği ile getirilip, Erzincan ve Bitlis ilçelerine yerleştirilmiştir. Bu azınlık Ahıska grubunun savaştan kurtulması ve vatan topraklarına dönmesi, dünyanın dört tarafındaki Ahıskalı kardeşleri için sevinç ve mutluluk sebebidir. Bu hep öyleydi, öyledir ve öyle kalacaktır. Ancak yine de Türkiye’de, Ahıska Türkleri hâlâ göçmen statüsündedir.

Ahıska Türklerinin ülkemizdeki sorunları nelerdir?

Ahıska Türkleri ülkemiz tarafından kabul edilmesinden uzun bir süre geçmesine rağmen, hak ettikleri ilgiyi görememekten şikâyetçiler. Türkiye’de ikamet edenlerin elbette ki sorunları vardır: Oturma izni, çalışma izni ve vatandaşlık hakları konusu başta olmak üzere, emeklilik, diploma denkliği, eğitim ve sağlıkla ilgili bir takım sorunlarının olduğu bilinmektedir.

Günümüzde Ahıska Türklerinin nüfusu ne kadardır?

Sema hanım bu konuda net bir şey söylemem. Ancak daha önce yapılan bazı çalışmalar ve sivil toplum kuruluşlarının yapmış olduğu araştırmalardaki verilere göre bir şey söyleyebilirim. Bu çalışmalardan birinde; 1989 yılında SSCB genelinde yapılan nüfus sayımında, Ahıska Türklerin sayısı iki yüz bin beş yüz kadardı. Günümüzde Ahıska Türklerinin toplam nüfusu ve ülkelere göre nüfus sayıları konusunda da kaynaklarda muhtelif rakamların olduğu görülmektedir.

Ahıska Türkleri ile ilgili yapılan çalışmalarda; 350.000 ila 400.000 arasında nüfusun farklı ülkelerde yaşadığı belirtilmektedir. Bu rakamın ülkelere göre dağılımı ise, Kazakistan’da 150.000, Azerbaycan’da 90.000 ila 110.000, Rusya Federasyonu’nda 70.000 ila 90.000, Kırgızistan’da 50.000, Türkiye’de 40.000, Özbekistan’da 15.000, Ukrayna’da 10.000, Gürcistan’da 1.000, ABD’de 12.000 şeklinde ifade edilmektedir.

 Ahıska Türkleri ile ilgili ciddi adımlar atan ve bu alanda çalışma yapan Avrupa Azınlık Sorunları Merkezi (AASM)’ne göre; Ahıskalıların 137.000’i Kazakistan’da, 100.000’i Azerbaycan’da, 75.000’i Rusya Federasyonu’nda, 35.000’i Türkiye’de, 33.000’i Kırgızistan’da, 22.500’ü Özbekistan’da, 11.500’ü ABD’de, 10.000’i Ukrayna’da ve 1.500’ü ise Gürcistan Devletinde yaşamaktadır. Ahıska Türkleri Birliği’nin (DATÜB) web sitesinde gördüğümüz rakamlara göre ise toplam nüfusları 500.000’dir.  Bütün bu verilerden de anlaşılacağı üzere net bir rakam söylemek doğru olmaz ama yaklaşık olarak 500.000 diyebiliriz.

Ahıska Türkleri yıllardır yurtlarından koparılmış olmalarına rağmen milli bilinçlerini kaybetmemişlerdir. Bunun sebebini nasıl açıklayabiliriz?

Ahıska Türkleri yüzyıllardır devleti olan, güçlü halk edebiyatı üretmiş bir toplumdur. Efsane, destan ve masallarda hangi durumda ne yapacaklarını çocuklar büyürken öğrenirler. Her köyde halk ozanları ve din adamları vardı. Bunların hepsi toplumun önde gelen bilge insanlarıdır.

 Ayrıca, Ahıska Türkleri töresine bağlı yaşamış bir toplumdur. Gelenek ve göreneklerini her zaman korumuş ve sürdürmüşlerdir. Sürgünde de aynı şekilde bu gelenek ve göreneklerinden güç bularak yaşamışlardır. Kendi öz değerlerine çok sıkı bir şekilde sarılmışlar ve güçlü akrabalık değerlerini yaşatmışlardır. Bütün bunlar bize Ahıska Türklerinin güçlü bir kültüre sahip olduğunu göstermektedir.

Ahıska Türklerinin kendi dil ve edebiyatı konusunda günümüze ulaşan eserleri var mıdır?

Ahıska, Dede Korkut ve Köroğlu coğrafyasıdır. Her köyün âşıkları vardı ve bunlar kendince Dede Korkut’tular. Rus işgaline karşı muhteşem direnişleri tarihte kayıtlıdır.

Ahıska Türklerinin dil ve edebiyata düşkünlükleri hepimizce bilinir. Sovyetler Birliği döneminde her türlü yasaklar getirilmesine rağmen pek çok eser meydana gelmiştir. Bu dönemde, yayın yasağı nedeniyle hiç kimse kaleme aldığı eseri yayınlatamamıştır. Yazılanların büyük bir kısmı ya defterlerde kalmış ya da kaybolmuştur. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ise başta şiir ve hikâye kitapları olmak üzere pek çok eser yayınlanabilmiştir. Son dönemlerde ise roman tarzı epeyce eser yayınlanmıştır.  Yayımlanan bütün bu eseler bize Ahıska Türklerinin kendi dil ve edebiyata olan bağını hiçbir zaman koparmadıklarını göstermektedir.

Ahıska Türklerinin yarınlarını nasıl değerlendirmeliyiz?

Ahıska Türklerinin bugün yaşamakta oldukları yerlerin birçoğunda, yarın mutlu ve emin olarak yaşamaları imkânsızdır.  Ahıskalılardan Kazakistan’da yaşayanların bir kısmı hayatından memnun olsa da, diğer kısmının ne düşündüğünü biliyoruz. 1989’da Özbekistan’ın Fergana Vadisi’nde yaşanan felâketin benzerinin Kırgızistan’da yaşanmayacağı söylenemez. Diğer taraftan Azerbaycan’da yaşayanlar için de hayat şartlarının ağırlığı bilinmektedir. Rusya ve Ukrayna’yı konuşmak gereksizdir.

Bu nedenle, yarını şimdiden ve vakit geçirmeden düşünüp plânlamalı ve hayata geçirmeliyiz.  Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun, Ahıska Türklerini görmelidir. Tüm Ahıskalıları kendi vatandaşı olarak görmeli ve her türlü sorunuyla yakından ilgilenmelidir.

Ahıska Sürgünü hakkında son olarak ne söylemek istersiniz?

Her şeyden önce Ahıska Türkleri Osmanlı’nın torunlarıdır. Bu güzel insanlar, yıllardır bitmek bilmeyen göçlerle dünyanın dört tarafına göç etmek zorunda kalmışlardır.  1944 yılından itibaren bu halk hep tedirginlik içinde yaşamaktadır. Ahıskalı Türkler arasında dokuz sefer sürgüne veya zorunlu göçe uğrayanlar da vardır. Dokuz defa insanlar hayatını sıfırdan kurmak zorunda kalmışlardır. Her yeni göç, yeni devlet demek, yeni bir hayat demektir. Ancak o yeni hayat, yeni sosyo-kültürel farklılıklar, maddi sıkıntılar, baskı, dışlanmışlık hissi ve saymakla bitmeyen daha birçok sorunu da beraberinde getirmektedir.

 Bu zorluklar içerisindeki Ahıska Türkleri; Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan, Rusya, Güney Kafkasya, Ukrayna, Gürcistan ve Amerika Birleşik Devletleri’nde darmadağınık bir şekilde dördüncü kuşak olarak yaşamlarını sürdürmekte ve küçükten büyüğe vatana dönmek arzusunu canlı tutmaktadırlar.

 78 yıldır vatandan uzakta 9 farklı ülkede yaşam mücadelesi veren, çalışkanlıklarıyla bulundukları yerleri kalkındıran, vatandaşı oldukları ülkelere sadakat gösteren Ahıska Türklerinin vatana dönüş hakları kendilerine tanınmamaktadır. Hali hazırdaki durumları itibariyle, umut ettikleri hedeflerden çok uzaktadırlar.  Bütün bunlara rağmen, Onların vatan hatırasını taşıyan her kültür unsurunda, vatan hasretiyle ümitli yaşamalarını görmek mümkündür.  En büyük arzuları yalnızca Türk kimliklerini korumak ve bir an evvel Türkiye’ye dönmektir.

gercektarih.com.tr

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.