Bâbürlüler Devleti, Ekber Şah ve Dîn-i İlahî
Türk tarihinde en uzun ömürlü devletin “Osmanlı Devleti” olduğunu çoğumuz biliriz. Fakat yine Osmanlı’nın çağdaşı sayılan ve en uzun ömürlü ikinci Türk devlet olan “Bâbürlüler Devleti” ise pek bilinmez. Haklarında bilgiler ise neredeyse yok denecek kadar azdır. Yusuf Hikmet Bayur ile Ömer Rıza Doğrul’un geçmişte Bâbürlüler ile ilgili kıymetli çalışmaları olmuştur. Bu çalışmalardan sonra ardı fazla gelmediğinden günümüzde Hindistan, Afganistan, Pakistan ile Bangladeş sınırları içerisinde yer alan Bâbürlüleri emin olun ki, Batı bizden daha iyi biliyor ve tanıyor. Zaten onlar hakkında daha fazla malumatlar daha çok Batı kaynaklarında mevcuttur.
1526 ile 1858 yılları arasında onlarca yıl devasa bir imparatorluk halinde gelişme gösteren Bâbürlülerin neden fazla bilinmediğini sorgulamak için 2020’nin son aylarında Selenge Yayınları’ndan çıkan ve Babürlüler ile özellikle Ekber Şah dönemine ilişkin çok sayıda akademik çalışması bulunan H. Hilal Şahin’in kaleme aldığı “Hindistan’da Türk Rönesansı/Ekber Şah ve Dîn-i İlahî’si” başlıklı muazzam çalışmanın okunması gerektiğine inanıyorum. Söz konusu çalışmanın merkezinde Hindistan ile Babürlülerin tarihi geçmişi olmasa da yazar Şahin, Türkiye’de fazla bilinmeyen bölge tarihini de kaleme almaya gayret göstermiştir. Zira çalışmasının özünde yer alan “Ekber Şah ve Dîn-İlahi”sini anlatmaya giriştiği kitabının pek anlaşılır olabileceğinden şüphe duymamız gerekebilirdi. Az evvelde zikrettiğimiz üzere Hindistan tarihi ülkemizde pek bilinmiyor. Keza Bâbürlüler de yanı şekilde fazla bilinmemektedir.
Kitabı ilk duyduğumda H. Hilal Şahin’in çalışmasında nasıl bir yol izlediğini epey merak etmiştim. Netice de yazarı da bir akademisyendi ve sıkıcı da olabilirdi. Çalışmayı ancak akademi çevresi anlayabilir diye de düşünmedim değil. Bu şüpheler içerisinde kitap bana ulaştığında son saydıklarım daha ilk sayfalarda bertaraf oldu.
H. Hilal Şahin epey emek vermiş çalışmasına ve gayet anlaşılır, her okurun okuyabileceği tarzda kaleme almış eserini. Yazarın diğer akademisyenlerden ayıran bir özelliği de kendisinin gazeteci kökenli olması. Elbette bütün akademisyenlerimizin her biri kıymetlidir. Burada eski meslektaşım olduğundan daha bir değer verdiğimi yahut kayırdığımı düşünmenizi istemiyorum. Gazetecilik mesleğinin bir refleksi vardır. Tarafsız olmaya zorlar kendisini ve daha objektif yaklaşmaya çalışır. Az çok teatik düşünce etrafında kaleme almaya çalışır doğru bildiklerini. İşte böyle duygular içerisinde kaleme alındığını fark ettiğimiz eser Hindistan’ın binlerce yıl önceki tarihinden başlamaktadır.
1556-1605 yılları arasında yarım asır boyunca Hindistan’ı Bâbürlüler Devleti üzerinden yöneten Ekber Şah’ın en büyük özelliği dinde reform yapması ve ülkesinin sınırlarını hayli genişletmesidir. Günümüzde olduğu gibi o yıllarda da farklı dinlere mensup toplulukların yaşadığı Hindistan’da başta Müslüman-Hindu çatışması olmak üzere dinler arasındaki çatışmaları önlemek adına “Dîn-i İlahî” adında yeni bir din düşüncesini hayata geçiren Ekber Şah böylelikle ülkesine huzurun geleceğine inanmaktaydı.
Şah bütün dinlere saygılıdır:
“Ekber Şah, ‘Hindistan’daki bütün inançlara saygı’ esasına dayanan bir siyaset izler; sadece İslam’ın temsilcisi değil, bütün mezhep ve dinler arasında karşılıklı bir anlayış ve müsamaha duygusunun yerleşmesi için de çaba gösteren bir liderdir. Farklı görüşleri uzlaştırmak için çeşitli inançların temsilcilerini bir araya getiren düzenli toplantılar yapar. Ekber Şah’ın sosyal ve ekonomik meselelere dair reformcu yaklaşımı, şüphesiz kendisini tarihçilerin ve kültür bilimcilerinin odağı hâline getirir (s.26-27).”
Ekber Şah’ın dinde hoşgörüye dayalı ilkelerini hayata geçirdiği dönemlerde dünyanın birçok bölgesinde din uğruna korkunç savaşlar yapılmaktaydı. Böyle bir ortam içerisinde Şah hoşgörüden yana umutludur:
“Ekber Şah’ın Hindistan’da hüküm sürdüğü yıllar, hem Hindistan hem de dünyada dinsel canlanmanın yaşandığı dönemdir. Hindistan tarihinde bir çok önemli yere sahip olan Ekber Şah, böyle bir dönemde dinî reformları ve takip ettiği dinî siyasetle ses getirmekle kalmaz aynı zamanda ileri görüşlü kişiliğiyle tarihe unutulmaz bir iz bırakmayı başarır (s.27).”
Ekber Şah’a göre insanlar birbirlerini sevmeli ve bir arada yaşamalıdır. Şah hayatı boyunca reformları, davranışları ve sözleriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Hayatının büyük bölümünü dinlerin ortak özelliklerini aramakla geçiren Şah:
“Bir evde bulunan kedi, serçe gibi hayvanlar arasında dayanışma vardır. Fakat her biri farklı bir göreve sahip olduğundan, hepsi bu evi kendi has evi zanneder diyen Ekber Şah, bu sözüyle aynı ortamda yaşayabilen farklı unsurların, farklı bir görev üstlendiklerinde anlaşmazlıkların baş gösterebileceğine, işte o zaman herkesin kendini haklı görebileceğine ve ayrılıkların kaçınılmaz olacağına vurgu yapmak ister (s.174).”
Türkiye’de Hindistan hakkında az sayıda araştırma yapan bilim insanlarından biri olan ve Giresun Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Hilal Şahin İngilizcenin yanı sıra Hintçeyi, Sanskritçeyi ve Farsçayı bilmesinin söz konusu çalışmasına yansıdığını görmekteyiz. Daha önce de zikrettiğimiz üzere bölgeyle alakalı çalışma Türkiye’de yeterli olmadığından müellifin Batı kaynaklarına ve Doğu kaynaklarına da yöneldiğini fark ediyoruz.
Türkiye’de Ekber Şah dönemine ilişkin ilk ve tek kapsamlı akademik kitap olan “Hindistan’da Türk Rönesansı/Ekber Şah ve Dîn-i İlahî’si”, Bâbürlülerin en parlak dönemini de anlatmaktadır.
Türkiye’de genelde Hindistan özelde Bâbürlüler konusunda yapılan çalışma yok denecek kadar az iken müellifin daha da özele inerek detaylı çalışma yapmasını takdirle karşılarken, söz konusu eserin yine bölgeyle alakalı başkaca çalışmaların tetikleyicisi olmasını temenni etmekteyiz.