Beton içine beton ve kader planı
Büyük, olağanüstü büyüklüğünde depremler yaşadık. Artçı depremler aralıklarla devam ediyor. Korkularımız henüz geçmedi. Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerimiz sarsıldı, onbir vilayetimiz yıkım yaşadı. Bölge ekonomisi derin yara aldı. Onbinlerce ölümüz, binlerce yaralılarımız, enkaz altında binlerce kayıplarımız var. Yetimlerimiz, öksüzlerimiz, sahipsiz kalmışlarımız var. Devlet olarak, millet olarak büyük bir imtihan veriyoruz.
Bir kez daha görüldü ve anlaşıldı (mı) ki deprem; kendini update edemeyen, geliştiremeyen, güncelleyemeyen, yenileyemeyen, aktüaliteden uzak, tabela değişikliği yapılmış, içi ve muhteviyatı boşaltılmış, ruhu teslim alınmış kurumlarla, akraba ve adam kayırmanın, siyasi ve dini referansın, iltimasın, torpilin hüküm sürdüğü, kabiliyetsiz, yeteneksiz, tecrübesiz, ehliyetsiz, basiretsiz, liyakatsiz kadrolarla şişirilmiş bürokrasi ile, ve siyasilerin muhtevası çok kaba karşılıklı açıklamaları ile çözülemeyecek, anlaşılamayacak, durdurulamayacak, önü alınamayacak kadar ciddi ve önemli bir konudur.
Evet, bir idrak zehirlenmesi geçiriyoruz aynı zamanda. Yaptığınız her işte, geliştirdiğiniz her fikirde, çözdüğünüz her bir meselede akıl, ahlak ve iman eksik olunca ideolojinin de, fikrin de, dinin de insanların içindeki acı ve öfkeyi teskin edecek, sağduyuya yönlendirecek bir etkisi kalmıyor.
Bir alacakaranlık döneminden geçiyoruz. Devlet olarak, millet olarak, insan olarak, sistem, vicdan, irfan ve akıl sınavı veriyoruz.
Yaptığı istişareler sonunda veba hastalığının baş gösterdiğini Şam’a girmeyip dönmeye karar veren Hz. Ömer (ra), aşırı derecede kaderci olan Ebu Ubeyde b. Cerrah’ın “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” sorusuna ne cevap vermişti hatırlayalım…
“Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz.”
Herkesin bir kaderi var. Kaderden kurtuluş yoktur. Herşey Allah’ın gücü, bilgisi, kudreti, ilmi ve mutlak iradesi içindedir. Allah’ın izni olmadıkça hiçbir canlıya ölmek yoktur.
Bugün yaşadığımız bu felaket; içimizdeki beyinsizlerin işledikleri günahlar, yedikleri haramlar, yaptıkları yanlışlar, göz yumdukları gayri ahlaki gayri kanuni fiiller, yasadışı işler ve her birinin ferdi hataları, kolektif yolsuzlukların, çürük icraatları ve kalitesiz imalatlarının bir sonucudur.
Şüphesiz her işin sonunu Allah bilir. İrademiz cüz’i, bilgimiz sınırlı. “İlim Çin’de de olsa ona talip olun. Çünkü ilim her Müslümana farzdır” sözünün sahibi âlemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v) ümmetiyiz. İlme de, fenne de talip olacağız, onu her ne nerede ise arayıp bulacağız. İlmi de, fenni de hem bu dünya hayatımızı hem de ahiret hayatımızı kolaylaştırmak için kullanacağız. Aklın, ilmin ve fennin gösterdiği istikamette dosdoğru, yalpa yapmadan yürüyeceğiz. Aklımızı, beynimizi ve düşüncelerimizi kimselere kiraya vermeyeceğiz. Birilerinin irademizi sınırlamasına, sıfırlamasına ve ipotek altına almasına razı olmayacağız. İşimizi tam ve eksiksiz sağlam yapacak, gerekli tedbirleri alacak, bütün teknik ve mesleki kurallara uyacak, mevzuatı tam ve eksiksiz uygulayacak, ondan sonra da Allah’a sığınacağız. Doğruları söylemekten, hakikatleri konuşmaktan, haklarımızı savunmaktan korkmayacağız.
Bugünden, toprak üzerine atılacak her bir temel de, dikilecek her bir bina da, örülecek her bir tuğla da, yapılacak her bir imalat da fennin, ilmin, bilimin, tecrübenin, birikimin, mühendisliğin, mesleki etik ve değerlerin dışına çıkar, bağlanacak her bir demir ve adeti, çaplarını, aralık ve paspaylarını tekniğine uygun şekilde kullanmazsak, dökülecek her bir metreküp beton içine beton katmaz kalitesini düşürürsek, bütün yapı malzemelerini ve elemanlarını standartlarına uygun kullanmazsak, yanlış yer tercihleri yaparsak kısaca üretim ve kalite maliyetlerini en düşük seviyede tutarsak… Dün ve bugün altında kaldığımız enkazın yarın bir kez daha altında kalır yine, yeni ve yeniden gözyaşı dökmeye, ağlamaya, sızlanmaya, kafamızı duvardan duvara vurmaya, günün müsebbiplerine öfke duymaya, ölümlerin ve kayıpların ardından yapılan “fıtrat” ve “kader planı” açıklamalarını yine, yeni ve yeniden dinlemeye devam ederiz.
Evet; “Kader’e” inanma, iman esaslarının en önemlilerindendir.
Her canlının bir “fıtrat’ı” ve Allah’ın onlar için çizdiği bir “kader planı” vardır. Kader konusu her insan aklının kavrayabileceği, anlayabileceği, anlatabileceği bir mesele değildir. Pratikte bütün insanlar hayatlarını Allah’ın bahşettiği akıl ve irade hürriyeti esasına dayandırarak planlayıp yürütür. Kader meselesinde insanın sorumluluğu vardır. Yaptıklarından, yaşadıklarından ve yaşattıklarından insanın sorumluluktan uzak tutulması ne dini açıdan ne de hukuki açıdan mümkün değildir.
Hayatlarında hem cüz’i iradeyi hem de “Külli İradeyi” hesaba katan insanlar “Gayret bizden muvaffakiyet (Tevfik) Allah’tan” dediklerinde hem yaptıkları işin doğruluğunu ve samimiyetini ve hem de “kadere” olan inançlarını ifade ederler.
Biz işimizi tam, doğru ve eksiksiz yapalım. Bütün tedbirlerimizi alalım. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi, devemizi sağlam bir yere bağlayalım, sonra tevekkül edelim.
Evet…
Kadere, rızka ve ecele hükmeden bir Allah var.
İnsanların bir kaderi var.
Her şeyin bir sonu var.
Amenna ve Saddakna. İnandık, tasdik ettik.
24 Şubat 2023, CUMA
Hasan Yakup CANGÜVEN