Dron savaşlarından kitap savaşlarına
Dilimizi işgal etmekle kalmayıp sosyal hayatımızın bir parçası haline gelen dron kullanımı savaşlarda da artık en etkili silah konumuna yükselmiş durumda.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nda kullanılan ve güç gösterisi haline gelen dron, teknolojisinin tarihi eskiye dayanıyor. İnsansız hava araçlarının farklı şekilleri tarihte kullanılmış.
Özellikle 2. Dünya Harbi’nden sonra hızlanan savaş sanayisinde önemli yer tutan İHA sistemi son on yılımıza damga vurdu. Amerika, Rusya, Çin gibi devletlerin üretimde serileştiği bir dönemde ülkemiz önemli bir hamle yaparak ‘Ben de varım!’’ dedi.
Geç kalınmışlık filan da falan cümleleri yerine bu önemli atılımın doğru zamanda yapılmış olması üzerine düşünsek dersler çıkaracağız.
Savunma sanayimizdeki önemli projelerin hayata geçmesi ülkemize büyük değer kattı. İnsansız bir çağda, savaşta insansız olacak öyle değil mi?
Gerçekten öyle mi?
Savaşlarda kullanılan gelişmiş teknoloji hızına hız katarken insanlık bir o kadar gerilemekte. Denge kurmak için makinenin araç olduğunun farkına varmalı. Bunları yazarken makinelerin akıttığı kan ayaklarımızdan dizlerimize doğru çıkmakta.
Teknoloji, insanlık yoksunu varlıkların tekeline bırakılmamalı. İnsanlık yoksunu varlıklar! Canavarların ellerinde ki kanın kokusu tüm dünyayı sarmakta.
Hümanistler nerede?
İnsanlığı dünyaya evrensel bildirilerle anlatan, hümanizmin patronları nerede?
Şu an kendilerinden olmayan insanları yok etmekle meşgul bu patronların ardına takılanlar ikiye ayrılmış vaziyetteler. Hümanizmin patronlarının gerçek yüzünü görüp ayılanlar ve hala kör olmayı seçenler olmak üzere ayrıldılar. Teknolojiyi menfaatleri için kullananların yaptırımlarına tepki verip vermemek bizim elimizde.
Sahaya çıkmalı! Ülkemiz son yıllarda büyük hamleler yaptı. Akdeniz’deki varlığımızdan söz ettirdik. En önemlisi savunma sanayisinde, savaşların seyrini değiştirecek anlaşmalar yapmamız.
Ukrayna-Rusya Savaşı başlamadan, Ukrayna’ya sattığımız insansız hava araçlarımız Rus ağır zırhlılarının ilerleyişinde engel oldu. Libya savaşı sonrasında ülkemizin varlığı birçok ülkeyi rahatsız etti.
Evet!
Durmuyoruz ama hızlı da değiliz.
Bizi ileriye taşıyacak daha çok projeyi hayata geçirmeliyiz. Bunları destekleyecek toplumsal birliği de ihmal etmemeliyiz. Toplumun sorunları artarken açıkçası bu atılımlar gölgede kalıyor. Hukuksal düzenlemeler bir an önce yapılmalı. Eğitim için aileler başta olmak üzere herkes fazlasıyla gayret etmeli.
Eğitim ile ilgili toplumda ciddi sıkıntılarımız var. Bunları müfredatı değiştirmekle çözemiyoruz. Toplumun bilinç kazanması için konfor alanımızın dışına çıkmalıyız. Daha çok gencin elinden tutmalı, geleceğe yön verecek ideallerle onları donatmalıyız. Yapılacak çok şey var…
Peki asıl mevzu…
Dron savaşları demiştik; son yıllara damgasını vurdu ve vurmaya devam ediyor. Son teknolojik savaşlar büyürken bazı telefonlardan whatshapp’ın kalkacağının haberini de duyurdular.
Tüketimi destekleyen bu tarz açıklamalar bir yandan da boy gösterme ve dahi varlığı dayatma gibi okunabilir. Isınan dünyada nabız yüksek.
Bölgemizde ki sıcak gelişmemeleri takip etmek zorlanıyor. Büyüyen savaş alanında savunma sanayisini büyük bir hamle olacağı kesin. Yapay zekanın elinin değmediği alan kalmadı. Olumlu ve olumsuz ikiyüzlü kartı nasıl kullanmamız gerektiği konusunda bilinçlenmemiz gerekmekte. Buna sürüklenirken sonumuzu da yazdığımız bir gerçek. Komplo üretmeye çalışmıyorum. Lübnan’da patlayan telsizlerin videosunu defalarca izledik. Güvenlik alanlarımız daraldı. İnsan, çıkmaya çalışırken boğuluyor. Hayat ile hikaye arasındaki uçurum her geçen gün artmakta.
İsrail, Lübnan’ı dron ile tarıyor ve kontrollü elinde tutuyor. Adım adım sizi takip eden dron gözcüleri insanların tedirginliğini artırıyor. Gözcülerin ne yapacağı belli değil. Savunmasızlık…
Sert rüzgarlar esiyor ve esmeye devam edecek. Durulması pek beklenmiyor. Sivil halk acık hedef durumunda. Savaşın ahlakı şu bu, demek geride kaldı. Ne yapacağını bilmeden yaşamaya çalışan insanların tek yaptığı birkaç eşya ile göç etmek. Filmlerde uzaydan gelen garip cihazların insanları topladığını görmüştü. Uzaydan gelmesine ne hacet! Kendi uzaylılarımız bu cihazları üstümüzde gezdirip kan döküyor. Mekanik ses ve korku.
Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan bahsetmişken aklıma dünya edebiyatına büyük katkı sağlamış Gogol geldi.
Ölü Canlar kitabında yazar, “Gerçekten dünya ne hale geldi, anlamak zor!” ne güzel söylemiş.
Gerçekten dünya, nasıl bir gerçeklikte?
Gerçekliğini anlamak idrakimizi zorluyor. Gerçek olan dron savaşlarının altında nefes almaya çalışmak. Çocukların sesini duymamak için bahanelere sığınacak kadar aşağı düştük. Ne ürkütücü.
Böyle mi devam edecek?
Dronların gökyüzünü işgaliyle bakamıyoruz mavi bulutlara. Kuşlar başka ülke arıyor. Cıvıltılarını duyuracağı gülüşü güzel çocuklar yok. Korkunun üstümüze çullandığı bu çağda başımız eğik dolanıyoruz. Şiir yazmak bu çağda ne zor iş!
Kalemin titrediği, demirin kükrediği asır, sesiyle sağır etti vicdanları. Kitap savaşlarına geçsek, gökyüzü açılsa…
Kablolar… çipler.. Bitmeyecek mi?
Gerçek dünya, seninle yüzleşmeli insanlık. O zaman dönebiliriz mürekkebe. Bitmeli bu çağ, yüz yıl sonra bizi koruması için kitaplara sarılacağız. Umarım, aradığımızda kitap bulabiliriz. İnsan ve kitap aynileşerek yaratılışına döner.
Yazmak yaşamaktan sonra gelir. İnsan yaşar ve yaşadıkça yazar.