Filistin’e Rusya Yahudilerinin göçü ve Çar’ın Siyonizm’e desteği
Yahudilerin, günümüzde Ukrayna ile Rusya topraklarının içerisinde kalan ve Doğu Avrupa olarak da bilinen, asırlar öncesinde Türk kavimleri; Hunların, İskitlerin, Sermetlerin, Hazarların ülkesi olan, Moğol istilasına kadar bilinen adıyla Deşt-i Kıpçak sahasında kimi kaynaklara göre Kafkasya üzerinden M.Ö. 6.yüzyılda ortaya çıktıkları rivayet edilmektedir. Bu yüzyılda bölgede görünmeleri de Babil sürgününe dayandırılan Yahudiler, pek fazla dillendirilmeyen ve önemli ölçüde kabul gören bilgilere göre ise M.S. 70 yılında söz konusu sahada varlık gösterdikleri kayıtlara geçmiştir. Bu kayıtları Doğu Roma kronik yazarlarından Theofanis’in verdiği malumatlar doğrulamaktadır.
Kronikçiye göre Yahudiler M.S. 1.yüzyıldan itibaren Azak Denizi ile Kerç Boğazı civarında görülmeye başlanmışlardır. Karadeniz’in doğusu ile kuzeyinde yer alan sahada Taman Yarımadası’nda az sayıda ve ticaret ile uğraşan Yahudiler uzunca bir süre Hunların ve Gotların hâkimiyeti altında yaşarlar. Asırlar boyunca bölge ekonomisinde denge unsuru olan Yahudiler bu özellikleriyle Hazar Kağanlığını da etkiledikleri de söylenebilir.
Hazarların hâkimiyeti altında yaşayan Slavların kuzeyden gelen, kimi zaman yağmacı olan kimi zaman ise tüccar olan Viking kabilesi Varyagların kontrol altına girmesi ve buna bağlı olarak da her iki topluluğun “Rus” kimliğine doğru evirildiği döneme kadar Yahudiler daha çok Kiev merkezli olarak ekonomiye de hükmederek yaşamlarını sürdürür.
Hazarların etkisi erirken ki bu daha çok ekonomik nedenlere bağlıdır, Slav-Varyag karışımı “Ruslar” da yükselişe geçer. 985 yılında resmi olarak Hazar Kağanlığı son bulurken, 988 yılında Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebine geçen Ruslar bölgede bir süre söz sahibi olacaktır. Bu süreyi de Kıpçaklar belirleyecektir. Rusların Ortodoksluğu kabul eden kadar Yahudiler için ciddi bir sorun yoktur. Ne var ki Ruslar yeni dinlerine göre Yahudilerin “İsa’nın katili” olduğunu öğrendiklerinde tutumlarını da değiştirir. Ağırlıklı olarak Kiev, Suzdal ve Taman Yarımadası’nda yaşayan Yahudiler o dönem tıpkı Avrupa’da olduğu gibi, Hıristiyanlığında buraya gelmesiyle beraber “istenmeyen” topluluktur.
Kronikçiler Rusların Yahudilere ilk olarak saldırdığı tarih olarak 1069 yılını işaret etmektedir. Bu sıralarda derebeylikler halinde yaşayan Rusların o dönem merkezleri olan Kiev’de zengin Yahudi tüccarlar saldırıya maruz kalmış mallarına el konulmuştur. Bölgenin yapay ırkı Ruslar ile Yahudiler arasında uzun yıllar gerginlik yaşansa da ticari kaygıdan olsa gerek bir şekilde birlikte yaşamaya devam etmişlerdir. Fakat Haremzlilerin Cengiz Han’ı öfkelendirmesi ve ardından Moğolların Buhara’ya sefer düzenlemesi sonrasında ise birbirini tetikleyen hadiselerin gerçekleşmesi Yahudilere de etki eder.
31 Mayıs 1223 tarihinde gerçekleşen Kalka Savaşı ile Rusların ve Kıpçakların bölgedeki gücünü kıran ve yarısından çoğunu Türkmenler ile Türk boylarının teşkil ettiği Moğol orduları 1239 yılında Kiev’i ele geçirdiğinde Yahudiler için yeni bir dönem daha başlamış olur. Moğolların saldırısıyla Polonya’ya kaçmak zorunda kalan Yahudiler bir müddet sonra Kiev’e çağrılırlar. Yahudiler sahanın yeni oyuncularının tebaası olurken Moğollar bunlara bazı özel imtiyazlarda verir. Kuşkusuz buna sebep ticari kaygıdır. Moğolların Yahudilere özel haklar vermesi buradaki Hıristiyanları hayli öfkelendirir. İki topluluk arasındaki “din” üzerinden uzun yıllar sürecek olan çatışmalarından önü açılmış olur. Ruslar Hıristiyanlığı, Yahudilerden hoşlanmayan Doğu Roma İmparatorluğu üzerinden kabul etmişlerdi. Zihinlerinde de Doğu Roma kültürü etkili olan Ruslara göre Yahudiler dinlerinin baş düşmanıdır.
1558-1582 yılları arasında gerçekleşen Livonya Savaşı sırasında, derebeylikten Çarlık yönetimine geçen ve günümüz Rusya’sının şekillenmesinde öncü isim olan (1547-1584) Korkunç İvan ele geçirdiği Polotsk şehrinde yaşayan Yahudileri nehirlerde boğdurtmasıyla bilinir. Bu ara da İvan’ın radikal biçimde Doğu Roma hayranı olduğunu ve İstanbul’un fethinden sonra Roma’nın takipçisi olarak Moskova’yı gösterme gayretinde olduğunu da belirtmemizde fayda var. Korkunç İvan Yahudilerin Rus topraklarında ticaret yapmasını da yasaklamıştır.
10. yüzyıldan 16.yüzyıla kadar Yahudiler Ruslar arasında devamlı sorun teşkil etmiştir. Fakat asıl sorunun büyüğü ileridedir. Çarlık Rusya’yı imparatorluğu terfi ettiren isim olan I. Petro döneminde de (1682-1724) Yahudiler istenmeyen topluluktur. Hatta bu dönem Korkunç İvan’ın Yahudi politikasını aratmayan uygulamaların hayata geçirildiği de rivayet edilmektedir. Öncesinde I. Petro’nun danışmanın hizmetçisi, sonrasında eşi olan I. Katerina kocasının ölümüyle Rusya Çarlığını yönetmeye (1724-1727) başladığında da ülkenin Yahudi karşıtlığı politikasını sürdürmeye devam eder. Zira halk Ortodoks’tur, buna bir de fakirlik eklenince toplumda Yahudi karşıtlığı yüksektir. Katerina bunu çok iyi biliyordu ve tahtını sağlamlaştırmak adına hayli katı uygulamalar koysa da ömrü yetmez, tüberküloz hastalığından yaşamını yitirir.
Çariçeler döneminde Yahudiler tepki görmeye devam ederken çeşitli yaptırımlara maruz kalır ve bir kısmı da göçe zorlanır. Çariçe Yelizaveta (1741-1762) tahta geçtiğinde 35 bin Yahudi’yi ülke dışına yollar. Yani sınır dışı edilir. Tahta geçenlerin Yahudi karşıtlığı deyim yerindeyse ülkenin iç siyasetine malzeme olmaktadır. Asıl II. Katerina döneminde (1762-1796) Yahudi politikası tavan yapar. Müslümanlara ilgiyle yaklaşmasıyla da bilinen II. Katerina Rusya’da her türlü reform gerçekleştirirken Yahudileri bunların dışında tutar.
Sanayi devriminin gerçekleştiği sürece denk gelen bu dönemde, Rusya topraklarına dünyanın bütün sanayicilerini ve tüccarlarını davet eden II. Katerina’nın listesinde Yahudiler kesinlikle yoktur ve olmayacaktır da.
Lehistan (Polonya) Krallığı’nın Avusturya, Rusya ve Prusya arasında pay edilmesi (1772) neticesinde Yahudi sorunu daha da büyür. Paylaşım sonrasında Ukrayna, Letonya ve Belarus Çarlık Rusya toprakları içerisinde kalır. Buralarda Yahudi nüfusu yoğun olduğundan dolayısıyla da Rusya’da nüfusları da artmış olur. Rus devlet aklı Yahudilere karşı başka bir yol izlemek içine harekete geçer ve II. Katerina’nın uygulamaya koyduğu “Mesih’in Düşmanları” siyasetinin izlenmesinden vazgeçilir.
Rusya’da yeni siyaset ülkenin kalkınması adına Yahudilerden en yüksek düzeyde yararlanmaktadır. Kaygı ticaridir. Böylelikle ülke genelinde Yahudi meselesinin çözüleceğine inanılır. Fakat bu yöntemde Rusya’daki Yahudi karşıtlığının önünü alamaz. Yahudileri topluma entegre etmek adına çalışmaların yürütüldüğü 19.yüzyılın başından itibaren serbest ticaret yapmalarına izin verilirken çeşitli imtiyazlarda sağlanır.
İşte Yahudilerin tam da aradığı fırsat bu döneme denk düşer. Yahudi sermayesi 19.yüzyılın başından itibaren hızlı bir yükselişe geçer. Kendilerine verilen çeşitli imtiyazlar sayesinde şehirlerde ve taşrada gerçekleşen ticaretin belirleyici unsurları haline gelirken ekonominin kontrolleri ellerindedir. Zaten bu durum bin yıl öncede hemen hemen böyleydi. Ticaret kalemlerinde alkol ve tütün en başlarda olduğundan Ruslar tarafından toplumu bağımlı hale getirdikleri iddia edilerek Hıristiyanlar tarafından bu yönde de tepki görmeye başlarlar.
Rusya’daki Hıristiyan-Yahudi çatışması öyle bir safhaya taşınır ki, toplumda bununla ilgili atasözleri ve deyimlerde ortaya çıkar:
“Tanrı için hoş olan şey Yahudi için nahoştur.”
“Yahudi ile oturup kalkanın kendisi de Yahudi olur.”
“Kim ki Yahudi ile ticaret yapar o zat kendi kabrini kazar.”
“Tanrı’ya sığın Yahudi’den korun.”
“İblisler ve Yahudiler şeytanın çocuklarıdır.”
Yahudilerin kendilerini üstün ve seçilmiş ırk olarak görmeleri bunun yanı sıra diğer ırkları da küçümsemeleri yaşadıkları toplumda negatif bakılmalarına neden olmaktaydı. Rusya’da ticaretin yüzde 80’ini ele geçiren Yahudiler “Mesih’in Düşmanları” olmaları nedeniyle de buradaki toplum kendilerine nefretle bakmaktaydı. Ayrıca ticaret yaptıkları eğer kendilerinden değilse acımasızca hareket eden Yahudilere bir de bu yönden tepkiler çoğunluktaydı.
Ortaçağ Fransa’sında yaşamış olan Yahudi filozof Levi Ben Gershon (1288-1344), Yahudi olmayanlara uygulanan faizi normal karşılarken bunu da inançlarına dayandırmaktadır. Onlara göre Yahudiler kendilerinden olmayanı güçlendiremez. Aksine onları hızlıca güçsüzleştirilmesi gerekmektedir.
Ticaretin yanı sıra zanaatkârlıkta da kontrolü ele alan Yahudiler, Moskova Tüccarlar Birliği tarafından haksız rekabet yaptıkları gerekçesiyle II. Katerina’ya şikâyet edilerek şehirden uzaklaştırılması istenir. Ardı ardına yapılan şikâyetlere daha fazla dayanamayan Katerina bir karar çıkartarak Yahudilerin Moskova’da ikamet edemeyeceklerini sadece yılın belli günlerinde ticaret amaçlı şehirde bulunmalarına izin verileceğini duyurur.
Bu arada Yahudilere öfke hiç dinmeden 1850 yılına gelindiğinde bu sefer de Hıristiyanların tepkisi basın-yayın yoluyla sürmeye devam eder. Gazeteler Yahudilerin toplumun huzurunu bozduğunu ve çeşitli cinayetlerin de onlar tarafından işlendiğini yazmaya başlar.
Dünya genelinde başlayan milliyetçilik ve sosyalizm rüzgârları 19.yüzyılın sonlarına doğru Rusya’ya da uğrar. Bu seferde Yahudiler rejime karşı gelmekle suçlanmaya başlar. Ruslara göre kimi yasadışı eylemlerde Yahudilerin parmağı olma ihtimali hayli kuvvetlidir.
Nihayetinde 1881 yılında suikasta kurban giden Çar II. Aleksandr’ın katilleri de Yahudilerdir. Bu yüzyıl içerisinde topluca kıyıma maruz kaldıkları da iddia edilen Yahudiler kaynaklara göre halkı rejime karşı kışkırtmaktadırlar. İşte bu dönemlerde Rus gazeteleri sütunlarına Yahudileri taşıyarak, ülkede yaşanılan bütün huzursuzlukların sorumlusu olarak onları göstermektedir. Aslında gazetelerin doğrusunu yazdıkları da söylenebilir.
Bildiğiniz gibi Theodor Herzl Siyonizm fikri üzerinden Yahudilerin devleti olması yönünde 19.yüzyılın sonlarına doğru çalışmalara başlar. İki bin yıldır devletsiz olarak hayatlarını sürdüren Yahudilere hasretin sona ereceğini ve yakın bir zamanda ülkelerinin olacağını söyleyen Herzl’in aslında ilk başlarda Filistin’de bir devlet planladığı söylenemez. Ona göre dünyanın herhangi bir yerinde ve boş bir arazide Yahudi devleti kurulmalıdır.
1896 yılında kaleme aldığı ve tezlerini öne sürdüğü “Yahudi Devleti” adlı kitabını çıkarmasının ardından çalışmalara başlayan Macaristan Yahudilerinden Herzl, sorunun çözümü açısından yeni bir şeyler söylemesi ve o dönem Avrupa ve Osmanlı coğrafyasında ortaya çıkan ulus devlet fikrinin diğer bir deyişle milliyetçilik kavramının da etkisiyle oldukça ilgi görür. Bu arada Herzl Yahudi devletinin kurulmasına giden süreçte, Yahudi sorununun dini bir mesele olmasından ziyade ulusal bir mesele olduğuna dikkat çekerek yola çıkmıştır. Herzl’in görüşlerine en çok ilgiyi Rusya Yahudileri gösterir. Zira Rusya’da gördükleri baskı neticesinde Herzl’in fikirleri onları bir çıkış yoluna sevk edeceğine inanan Rusya Yahudileri bu ilgilerini de Herzl’in düzenlemiş olduğu Basel’deki kongrede de ispatlamış olurlar.
29-31 Ağustos1897 tarihlerinde ve Herzl’in öncülüğünde Basel’de gerçekleşen “Birinci Uluslararası Siyonizm Kongresi”ne katılan 197 delegenin 66’sını Rusya Yahudileri oluşturur. Kongrede, merkezi Rusya’da olan Uluslararası Siyonist Bankası’nın kurulması ve söz konusu banka üzerinden Filistin’de arazi satın alınması kararlaştırılır. Rusya Yahudileri Basel’deki kongreden sonra kurdukları gayri resmi “Rusya Siyonizm Organizasyonu” ile faaliyetlerine etkin biçimde başlar. Çarlık rejimi aslında her şeyden malumat sahibidir ve Yahudilerin Rusya’daki son faaliyetlerine yani gayri resmi Siyonizm organizasyonuna ses çıkarmaz ve üstü kapalı biçimde destekler. Zira işlerine gelmektedir ve bununla da asırlardır nefret ettikleri Yahudilerden kurtulmanın önü açılmış olacaktır.
Haskala Hareketi ile asırlardır sürüp gelen Yahudi karşıtlığının son bulacağı inancı 1881 yılından itibaren zayıflamıştır. İbranice aydınlanma ve eğitim anlamına gelen Haskala ile Yahudiliğin kültürel-edebi manada dirilişi ve eğitimde gerçekleştirilen reformlar işaret edilmektedir. Haskala Hareketi’nin özünü oluşturan bu fikirlerin vücut bulmasıyla Yahudilerin bulundukları toplumlara entegrasyonu sağlanmış olacak ve böylelikle Yahudi karşıtlığı son bulacaktır. Özellikle 1881 yılından itibaren artan milliyetçilik Haskala Hareketi’nin bir anlam ifade etmediğini ortaya koyarken Yahudileri de bir çıkış yolu aramasına sevk etmiştir. İşte burada yeni ortaya çıkan Herzl’in fikirleri onlar için umut olur.
Siyonist Leon Pinsker 1882 yılında Rusya ve Almanya Yahudilerine yaptığı kurtuluş çağrısında bundan böyle başkaları tarafından kurtarılma düşüncesinin çöktüğünü duyurur. Pinsker aynı çağrıda Yahudilerin geleceğinin diğer ulusların insafına bırakılamayacağına da dikkat çeker. Bu çağrının Yahudilerin Siyonizm etrafında toplanmasında itici güç olduğunu da söyleyebiliriz. Kısa süre sonra Varşova’da Rabbi Shmuel Mogilever liderliğinde “Siyon Çocukları” faaliyetlerine başlar. Polonya’nın başkenti Varşova’dan sonra ilk başta Moskova olmak üzere Rusya’nın birçok şehrinde benzer Yahudi faaliyetleri farklı isimlerle kendini göstermeye başlar. Rusya’da ortaya çıkan “Siyon Kardeşliği”, “Ahit Çocukları” ve “Ezra ve Nehemya” adlı oluşumlar daha sonra “Siyon Aşıkları” adı altında birleşir. Bu Siyonist oluşumlar genç Yahudilerden teşkildi ve asıl hedefleri Filistin topraklarıdır. 1882 yılında bu gençlerden 3 bin Yahudi Filistin’e gider. Gençlerin Filistin’e gitmeleri dini inançlarını yerine getirmekten ziyade İsrail devletini kurmak içindir. Rusya’dan gelen bu gençler, Filistin topraklarına Yahudiler tarafından yapılan ilk siyasi göçü de gerçekleştirmiş olur.
Filistin’e göç eden gençlerden Zeev Dubnow, Yahudi tarihçisi kardeşi S. M. Dubnow’a 1882 yılında yazdığı mektupta bölgeye neden geldiklerini açıkça kaleme alır. Mektubunda büyük İsrail’i kurmak amacıyla geldiğine dikkat çeken Zeev, iki bin yıllık tarihi geçmişe de atıfta bulunarak Filistin’e kişisel olarak yeni bir yaşam kurmak için gelmediğini de önemle belirtir ve şu ifadelere yer verir:
“Gerçekten de sen benim buraya geliş nedenimin kendi düzenimi kurmak olduğunu, başardığım takdirde amacıma ulaşacağım, aksi takdirde pişman olacağımı mı düşünüyorsun? Hayır. Tabii ki birçokları gibi benim de amacım büyük, geniş ve sınırsız, ancak ulaşılmaz değildir. Nihai amaç zamanla Filistin’i ele geçirmek ve iki bin seneden beri ellerinden alınan politik özgürlüğünü Yahudilere yeniden kazandırmaktır. Gülmeyiniz, bu bir kuruntu değildir. Bu amaca ulaşmak için çeşitli fabrikaların Filistin topraklarında kurulması ve yaygınlaştırılması icap eder… Ayrıca gençlere silah kullanmalarını da öğretmeliyiz. Böyle bir durumda Yahudiler ellerinde silahlarla atalarından kalan toprakların sahipleri olduklarını yüksek sesle dillendirebileceklerdir. (Dualı, s. 157-158)”
Zeev Dubnow’un mektubundaki ifadelerin 1890’lara gelindiğinde az da olsa gerçekleştiği görülür. “Yahudi Koloniler Federasyonu” adıyla Filistin’de organize olan Yahudiler göçmenleri korumak amacıyla silahlı milisler de teşkil eder. Bu milisler her ne kadar koruyucu gibi görünseler de yerel halka topraklarından kovmak için baskı ve saldırılar da gerçekleştirir. Nihayetinde amacına ulaşırlar. Önemli sayıda yerel halk baskılara dayanamayarak yurtlarını terk eder. 1914 yılında Filistin’de Yahudi nüfusu 90 bini geçmiştir.
Theodor Herzl 7 Ağustos 1903 tarihinde Rusya’ya bir ziyaret gerçekleştirir. Ziyaretindeki asıl amaç bu ülkedeki dindaşlarının Siyonizm etrafında güçlü bir şekilde toplanmasıdır. Önceden haber verilmeden gerçekleşen bu ziyaret olumlu neticeler verir. Rusya’da gittiği her yerde binlerce Yahudi tarafından karşılanır. Onlara göre beklenen kişi gelmiştir ve Herzl’dir. Bu ziyaretin en ilginç yanıysa Herzl’in Çarlık yönetimiyle yaptığı temaslardır. Çar II. Nikolay Rusya’daki Yahudi nüfusunun azaltılması halinde Siyonizm’i destekleyeceklerini içeren bir mektubu Herzl’e yollar. Mektupta Siyonizm hakkında Osmanlı ile görüşme yapacakları da belirtilir. Siyonistlerin Rusya’da rejim karşıtı grupların içerisinde yer aldıklarını ve devlet olarak bunlara karşı bir tavır alacaklarını söyleyen dönemin İçişleri Bakanı V. K. Plehve ile de görüşen Herzl bu kişiden de Siyonizm’in desteklenmesi için talepte bulunur. Bu arada Herzl’in görüştüğü İçişleri Bakanı 1904 yılında Yahudiler tarafından düzenlenen suikast sonucu öldürülür. Plehve’nin rejim karşıtı dediği gruplar ise daha sonra Bolşevikler ve Menşevikler olarak ikiye ayrılacak olan sosyal demokratlardır. Burada Bolşevik Devrimi’nde Yahudilerin tesirini hatırlamakta fayda var.
Baskılar sonucu Rusya’dan Yahudi göçü ilk başlarda bireysel düzeyde gerçekleşmekteydi. 1863 yılından itibaren, özellikle Polonya ayaklanmasından sonra, göçler de artış görünmüştür. 1881 yılında ise baskıların daha da çok artmasıyla beraber göç eden Yahudi nüfusun sayısında patlama yaşanmıştır. En çok edilen bölge Amerika kıtasıdır. İkinci bölge ise Osmanlı topraklarıdır. Rusya Yahudileri önce İstanbul’a gelmekte ve ardından Filistin’e geçmektedir. Elbette Osmanlı yönetimi bu göçleri normal karşılamayacaktır. İstanbul limanları Rusya Yahudileri ile dolmaya başladığında Osmanlı da göçü zorlaştırıcı tedbirler almaya başlar. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkeleri Yahudi göçlerine müsaade edilmesi için Osmanlı’ya baskı da yapar. 1878 yılında Filistin’de yabancıların gayrimenkul almasını yasaklayan Sultan 2. Abdulhamid Han 1883 yılında da bölgeye yapılan Yahudi göçlerinin durdurulması yönünde kararlar alınması sağlar. Başta Rusya Yahudileri olmak üzere Osmanlı’nın koyduğu tüm yasaklara rağmen Filistin’e ısrarla gelmeye devam ederler. Bu sırada da Rusya’da Filistin’de toprak satın alınması adına yapılan bağış toplama kampanyaları da sürüp gitmektedir. Yasadışı yollarla arazi almaya devam eden Yahudilerin Filistin’deki nüfusu 1882 yılında 24 bin idi. Bu sayı 1908 yılına gelindiğinde Osmanlı tebaası olmayanlarla beraber 85 bin olur.
2. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle beraber 1908 yılından sonra Yahudi nüfusu biraz daha artmaya başlar. İttihatçılar ilk başlarda Yahudilere destek verir ve 2. Abdulhamid’in göç hususunda koyduğu yasakları kaldırırlar. İttihat ve Terakki bir süre yaptıkları yanlıştan dönseler de artık iş işten geçmiştir. İlk olarak İsrail devletinin temeli Çarlık Rusya tarafından atıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Temeli mezalimle atan Ruslar daha sonra ince bir siyasetle Yahudilerden kurtulmaya devam etmişlerdir. Sovyet Rusya döneminde de Moskova’nın bu yönde siyaseti devam etmiştir. Yahudi göçünün yaşandığı 1880’li yıllarda az da olsa Rus Ortodokslar da Filistin’de var olmaya girişmişlerdir. Rusya Yahudileri Filistin’e gelene kadar Musa Hukuku çizgisinde ve Avrupalı Yahudilerin bağışlarıyla hayatlarını idame ettiren fakir yerli Yahudilerle ile son gelenler arasında büyük fark olduklarını söylemekte fayda var.
MEHMET POYRAZ
Kaynakça:
1- Tuğba Köse, Çarlık Rejimi Gölgesinde Rus Yahudileri: 1881-1882 Pogromları, Filistin Araştırmaları Dergisi, no. 5 (Yaz 2019), s. 33-58.
2- Şir Muhammed Dualı, Rusya Yahudilerinin Siyonizm Hareketine Katkıları, Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, Yıl:3, Cilt:3, Sayı:2 (Güz 2017), s. 149-162.
3- Burcu Özdemir, Çarlık Rusya’nda Yahudi Siyaseti ve Pogrom Hareketleri, MUTAD, 2019: VI (I), s. 78-96.
4- Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, Pınar Yayınları 2021.
5- Mim Kemal Öke, Siyonizm ve Filistin Sorunu (1880-1923), Timaş Yayınları 2018.
6- Mehmet Poyraz, Moğolların Rus Zaferi Kalka Savaşı, KDY Yayınları 2021.
Gerçek Tarih Kasım 2022 sayısında yayınlanmıştır.