Gazeteci Deniz Yücel’in sözleri üzerinden İsrail-Hamas gerçeği: Analiz ve değerlendirme

Muhammed IŞIK/ Gerçek Tarih
Almanya’da yaşayan gazeteci Deniz Yücel, İsrail ile Hamas arasında yaşananları bir yazı dizisi ile değerlendirmeye çalışmış. Aslında, sosyal medyada fikrini beyan edenlere karşı cevap vermek gibi bir huyum yoktur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya ziyareti ve orada yaptığı açıklamalar sonrasında, bu gazeteci arkadaşımız oldukça rahatsız olmuş ve neredeyse adeta Cumhurbaşkanımıza cevap vermek istemiş gibi görünüyor.
İsrail yanlısı olduğu açıkça belli olan ve Almanya’nın Holokost’una ortak olduğunu düşündüğüm bu gazeteci, resmen uluslararası hukuk literatürü üzerinden İsrail’i masum göstermeye çalışmış.
[İsrail, cihatçılar, Kürtler, hukuk] başlığıyla analizine başlayan gazeteci Deniz Yücel, Rakka ile Gazze arasında bir ilişki kuruyor öncelikle.
“IŞİD’i “öfkeli çocuklar”, Hamas’ı “mücahitler grubu” olarak görenlere değil ama solcu arkadaşları hatırlatayım: IŞİD, ABD savaş uçakları desteğiyle YPG tarafından yenildi. Tüm insanlık, Kürtlerin ödedikleri büyük bedeller sayesinde bu cihatçı katil sürüsünden böyle kurtuldu.”
Bu gazetecinin, IŞİD’in ABD tarafından beslendiğini bilmemesi mümkün değil. Ayrıca, düşmanı düşmana kırdırma politikası izlediğini de iyi biliyoruz, çünkü aynı ABD YPG’yi kurmuş ve silahlarla donatmıştır. Yine de gazetecinin doğru söylediği bir yer var ki, Rakka’yı ABD havadan bombalarken YPG karadan saldırmış ve maalesef binlerce masum sivil hayatını kaybetmiştir. ABD tarafından beslenen terör örgütlerinin her türlü saldırısını büyük bir marifet gibi destekleyen gazetecimiz, Kürtlerin ödediği bedelden bahsetmektedir. Evet, Kürtler yıllarca ABD ve onun piyonu olan başta PKK olmak üzere kurulan terör örgütleri tarafından büyük bir bedel ödemektedir.
Hamas, bir mücahitler grubudur. Hamas’ı ABD kurmamış veya silahlarla donatmamıştır. Gazeteci arkadaşınızın rahatsızlığının sebebi olarak, Hamas’ın yıllarca İsrail zulmüne karşı direniş amacıyla kurulmuş bir örgüt olmasını gösterebiliriz.
“Elbette bu savaşta da bütün savaşlarda olduğu gibi çocuklar da öldü, başka masum insanlar da. Ancak bu ölümlerin, yıkımların sorumlusu yine IŞİD idi.”
“Keza Gazze’de ölümlerin, acıların birinci sorumlusu, kendi halkını rehine alan, ölen çocukları dünya kamuoyunda nezdinde kullanmaya çalışan Hamas’tır.”
Gazeteci Deniz Yücel, sivil ölümlerin sorumlusunu kolayca belirlemiş gibi görünüyor. Ona göre, havadan ve karadan bombalayanlar masum, savunma yapanlar ise suçluymuş. Ancak, bu gazeteci Hamas’ın kendi halkını esir aldığını iddia ederken hangi bilimsel gözleme ve bilgiye dayandığını bilmemekteyim. Gazze halkının esir eden ve adeta açık hava hapishanesinde tutanın Hamas değil, İsrail olduğunu belirtmek önemlidir. Bu tür bilgileri sunmak, sürekli yerinden edilen ve sebepsizce öldürülen bir halkın Hamas tarafından esir edildiğini düşünmek kadar cahilce ve trajikomiktir.
“Kaldı kı, uluslararası savaş hukukunda “savaşta sivilleri öldürmek suçtur” gibi bir ibare yoktur. Ne Dördüncü Cenevre Sözleşmesi (1949) ne Ek Protokoller (1977) sivil kayıpların yaşanmayan bir savaşın mümkün olduğunu zannedecek kadar naiftir.”
Gazeteci, uluslararası hukukla alakalı bir komediye girişiyor gibi görünüyor ve minareyi çalan kılıfını da buluyor. Ortada bir savaş varsa sivil ölümler kaçınılmazdır, diyor. Ancak, asıl soru şu: Gerçekten ortada bir savaş var mı? Savaştan bahsetmek için iki devletin olması gerekir. İsrail’e göre Hamas bir terör örgütüdür ve terör örgütleriyle savaş yapılmaz, mücadele edilir. Bu nedenle, bu durumun hukuku da farklıdır. Gazetecinin bahsettiği uluslararası hukuk burada geçerli değildir. Ayrıca, Hamas’ı bir direniş örgütü olarak görseniz bile, yine de savaştan bahsetmek mümkün değildir. Gazeteci, uluslararası hukuku çok iyi bildiğini ispat etmeye çalışsa da, zor şartlarda zoraki yorumlar getirmeye çalıştığını görmekteyim.
“İsrail, Gazze harekâtında uluslararası savaş hukukuna uyduğunu iddia etmekte. Bu iddiasına aykırı davrandığı taktirde eleştirilmeli. Zira, uluslararası savaş hukuku müdafaa hakkını tanır, ancak kimseye hangi koşullarda olursa olsun savaş suçu işlemesine hak tanımaz.”
“Mesela, İsrail’in iddia ettiği gibi Gazze’deki Şifa Hastanesi Hamas tarafından askeri üst olarak kullanıldıysa, orası meşru askeri hedeftir. Hamas’ın iddia ettiği gibi orası sadece hastane olarak hizmet veriyorduysa, İsrail Şifa Hastanesi’ne saldırarak savaş suçu işlemiştir.”
Açıkça belli olan bir durumu kıvırarak kotarmaya çalışmak, bir gazetecinin görevi olmamalıdır. Sözde tarafsızmış gibi görünen gazetecimiz, yine orta sahada top dolaştırarak açıkça savaş suçu olan bir eylemi geçiştirmeye çalışıyor.
“Öte yandan Hamas’ın 7 Ekim saldırısı soykırım kapsama girer. Zira, herhangi bir askeri hedef olmaksızın, sırf Yahudi oldukları sivilleri katletmek, sadece terör değil aynı zamanda soykırımdır. Hukuki tanımlamaya göre bunun için belirleyici olan ölü sayısı değil amaçtır.”
Gazeteci, bir önceki mesajında hastane bombalanmasını soykırım saymayıp belki savaş suçu olabilir derken, Hamas’ın şüpheli bir eylemini hemen soykırım olarak değerlendiriyor. Ancak, Hamas yetkilileri defalarca festival alanında böyle bir saldırı yapmadıklarını söylediler. Gerçek zamanla ortaya çıkacaktır, zira bu ölümlerin çoğunlukla İsrail askerleri tarafından orantısız saldırı sonucu olduğu veya Hamas ile İsrail askerleri arasında çatışma sırasında bazı sivillerin arada kalıp öldüğü de belirtilmektedir. Hamas’ın sivilleri bu şekilde öldürmesi için rasyonel bir gerekçe bulunmamaktadır. Ayrıca, bu eylemin yapılış biçimi bir rehine operasyonu olduğunu açıkça gösteriyor. Hamas’ın amacı, tutuklu olan masum sivillerin serbest bırakılması için bir pazarlığa girişmek olduğu da görülmektedir. Sonrasında yaşananlar ise malum.
“Başa dönersek: Yakın tarihte Orta Doğu’da tek topluluk tümden soykırım teşebbüsü yaşamıştır: IŞİD’in imha etmeye çalıştığı Ezîdîleri. Ve IŞİD’in elinden kaçabilen Ezîdîleri başta PKK olmak üzere yine silahlı Kürt güçleri Şengal Dağlarından kurtarılmıştır.”
“Ezîdî soykırımın tartışmaya açık olmadığı gibi, Supernova Müzik Festivali’nde ya da Kfar Aza, Be’eri ve diğer kibbutzlarda – ki bunlar İsrail’ solunun son kaleleri, Filistinliler barış isteyenlerin komünleriydi – yaşanan soykırım tartışmaya açık değildir.”
Gazeteci Deniz Yücel, paylaşımlarıyla PKK sempatizanı olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca, ABD ve İsrail’i savunmasıyla da kendini belli etmektedir. Ancak, sivil Kürt halkının savunucusu olup olmadığı konusunda görüş ayrılıkları bulunabilir. PKK, PYD ve İsrail’e duyduğu ilgi, onun Kürt halkının savunucusu olduğu iddialarını zayıflatabilir. Gazeteci, Almanya’da yaşadığı için İsrail himayesine muhtaç gibi görünmektedir. Müzik Festivali olayını Hamas’ın işlediğini iddia etmesi ve bunu katliam ve soykırım olarak nitelendirmesi ise şüphe uyandıran bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Zaman içinde Hamas’ın masumiyeti konusundaki gerçekler ortaya çıkacaktır ancak İsrail yanlıları bu durumu inkar etmeye devam edebilirler, çünkü buna mecbur hissedebilirler.
Cumhurbaşkanımızın Almanya’daki açıklamalarının birçok kişiyi olumsuz etkilediği doğrudur. Ancak, bu gazeteci Deniz Yücel gibi İsrail yanlıları, savunma yazıları yazmaya devam edebilirler. Sonuç değişmeyecektir. İsrail hukuk önünde olmasa bile vicdanlarda yargılanıp suçlu bulunmuştur. Sivil halklar, sivil inisiyatifle İsrail’i boykot etmekte ve protesto etmektedir.