Kalbin terbiyesi
“Her şey maşuktur, aşk bir perdedir. Yaşayan maşuktur, aşk bir ölüdür. Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir…’’ (Hz. MEVLANA)
Allah ve Resûl aşkıyla yaşamak insanı nefsi olgunluğa ulaştırır. Peygamber efendimizin Cibril hadisinde belirtildiği üzere dinimiz üç temele dayanır; İman, İslam ve ihsan. İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmek demektir. İnsanı olgunlaştıracak kelime de ihsandır.
Tasavvuf, ihsanı öğreten bir yoldur. Kendi içimizde olan bir yolculuktur. Lakin bu yolun ışığı dışımızı da aydınlatır. İçten dışa nuranî bir yolculuk. Tasavvuf dünyadan uzaklaşmak değil, dünyayı daha iyi anlamak ve ona göre yaşamak içindir.
Kalbi, eğitmek ve yaratılışına uygun işleyişini sağlamak için bazı terbiyelerden geçmek gerekir. Tasavvuf bize bunun kapılarını açar. Kalbin içini dolduracak aşk yoluna tasavvuf diyebiliriz. İnsan üns kelimesinden türemiştir. Yani insanın yapısında ünsiyet vardır. Ama bu ünsiyeti neyle haşır neşir kıldık? Nefsimizi Allah ile bir kılarsak yaratılışımızdaki ünsiyete uygun yaşamış oluruz. Kalbini terbiye etmeyen insan delik su testisine benzer. İçindeki suyu doldurdum sanır da yanılır. Su, yürüdüğü yol boyunca delikten süzülüp toprağa kavuşur. İnancımızı sağlam tutacak olan kalbi terbiyedir.
Modern dünya insanı maddeleştirmiş adeta bedeni putlaştırmıştır. İnsan hem beden hem ruh ile kabildir. Birinin eksiği formun bozulmasına neden olduğu gibi insanî ilişkilerin sapmasına da neden olur. Bizi biz yapan dergâhtan içeri girip arınmalı ve diz çökmeliyiz. İnsan olmak için bu yola adım atmalıyız. Dücane Cündioğlu’nun dediği gibi “Hz. İnsan” olmak için kalbin sahibi Hakk’a yönelmeli ve asıl sahibine kalbi bırakmalıyız.
Çağımızdaki bunalımlara deva tasavvuftur. Yaralarımız akıldan değil kalpten açılmıştır. Kendimizi onarmadan gelecekte var olamayız. İnsanın kendini tanıdığı tasavvuf, aklın da daha berrak işleyişini sağlayacaktır. Nitekim büyük tasavvufçulardan Hz. Mevlana’nın Mesnevi’sini okuduğumuzda her konuyla ilgili bize fikir ve çözümler sunar. Bunu görmek istemeyen insanların nesnel olmayan bakışlarıyla çarpıtılmaya çalışılan tasavvuf bizim en çok kan kaybettiğimiz organımızdır. Bunun için daha bilinçli olup hikmete sahip çıkmak için idrakimizi güçlendirmeliyiz.
Son iki asırdır İslam dünyasının düştüğü durumu ele aldığımızda çözüm ruhun aşısıdır. Aşkla bezenip Müslümanca deryada yaşamanın huzurunu kazanmak bizi diriltecektir. Şahsiyetimizi kazanmak için Mesnevi, Mektubat-ı Rabbani, Fusûsü’l Hikem’i okumalı Peygamberimizin etrafında pervane olan Sahabeler gibi bizde bu halkada yerimizi almalıyız.
Mesnevi de en çok sevdiğim beyitlerden ‘’Umutsuzluğa doğru gitme ki umutlar var, karanlığa doğru gitme ki güneşler var.’’ Bu beyit umutsuzluğa düşmüş 21.yüzyıl insanına umudun kapılarını hatırlatmaktadır.
Hakkı bilmeyen karamsarlığın sarmalından çıkamaz. Güneşi görmek için gerçek nuru istemeliyiz. İnsan pes eder de vazgeçerse kâmil olmaktan batıla saplanır. Gözleri veya tüm azaları batılca bakar. Allah’a sığınan ve kâmil insan olmak için umut eden insan, karanlıkları aydınlatan nura erer.
Gönülde Allah’tan başka hiçbir şeye meyletmeden safi bir hayat yaşayan sufi, kendiyle meşgul olur. Başkalarının eksiklerini aramak şöyle dursun eksik kelimesini lügatinden çıkarır. Gözün gördüğü pencere değişir ve ömrü boyunca cennete gitmeden cenneti yaşamış olur. Sufi bir hayat imkânsız gibi gözükse de bu nefsin vesvesesidir.
Çünkü imkânı var edene açılmış kalp, imkânları var edene teslim olmuş kalp imkânsızlıkla savaşır.
Mevlana Celalettin Rumi’nin Mesnevi eserinde “Sen, kaya, taş ve mermer de olsan, gönül ehline erişebilirsen cevher haline gelirsin.” Beyti herkesin bu yola başlayabileceği ve cevher haline gelebileceğini belirtir. Yeter ki gönülden yola çıkalım ve gönül ehli olanlara yoldaş olalım. İbn’ül Arabi’nin “Yola koyul, ulaşacaksın’’ dediği gibi biz yola çıkmakla sorumluyuz. Zaten başladığın yolda kavuşmak var. Sonuçtan ziyade sefere odaklanmak ve bu sürede kalbin eğitilmesine çaba göstermekle sorumluyuz.
Tasavvuf kalp işidir. Bu yol kalbi taşıyanların yoludur. Mananın yükünü taşıma yoludur. Gönülden yaşam sürenlere, nefsini terbiye eden ve etmek için gayret edenlere selam olsun. Allah’a olan sözümüzü tutanlardan olmak ümidiyle.
Yararlandığım kaynaklar:
Mesnevi, Tablet yayınları 2. Baskı.
M. Fatih Çıtlak, Küfür Fedaisi, Erdem Yayınları 1. Baskı.
Dücane Cündioğlu, Hz. İnsan, Kapı Yayınları 20. Basım.
Mektubat-ı Rabbânî Semerkant Yayınları.
SÜMEYRA ÖZEL
Gerçek Aralık 2022 sayısında yayınlanmıştır.