tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Napolyon’un Mısır hayali

10.11.2022
A+
A-

Doğu Akdeniz’in stratejik bölgelerinden en önemlisi Mısır coğrafyasıdır. Osmanlı Devleti Yavuz Sultan Selim zamanında Mısır’daki karışıklara son verip İslam bayrağının muhafızlığını üstlendiğinden itibaren İslam dünyasının gücü artmıştır. Bu gücü muhafaza etmek her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Toprakların artmasıyla Osmanlı Devleti’nin bazı vilayetlerinde yönetimsel aksaklık görülmeye başlar. Özellikle Batı’nın halka uyguladığı psikolojik algılar sömürgeci Batı’nın işgaline uygun zemin hazırladı. Tarihe baktığımızda psikolojik propaganda savaş öncesi ve sonrasında uygulanan en güçlü silahtı. Bu taktik ile hedeflerine ulaşanlar olduğu gibi hedeflerine ulaşamayanlarda oldu. 18.yüzyılda gerçekleşen bazı olaylar çağımızı şekillendirdi. Bu olaylardan en ses getireni Fransız ihtilalıydı. Monarşinin yıkılıp cumhuriyetin egemen olması istenilen ihtilal görünürde cumhuriyetin yanında zannedilse de Fransa’da monarşi devam etti. “Kanlı İhtilal” dünyaya da kan kokusu taşımak için sömürgeciliğine kılıflar giydirerek devam etti. Fransa’da ki devrimde üstün başarı gösteren ve monarşi yanlılarını bastırmak için gözünü kırpmadan sokakları cesetlerle dolduran Napolyon Bonapart hiç şüphesiz en parlayan isimdi. Askeri yeteneğiyle topçu birliklerini hızlı hareket ettirmesi büyük övgüler almış, ordu komutanlığına getirilmişti. Milliyetçi ihtilal nasıl başladıysa öyle devam etmiş kelime ve kavramların ardında insanların daha tutsak ve gruplaştığı bir dünya hazırlamıştı. Algılarla akıl doğruyu seçemeyecek duruma geldiği 21. yüzyılın öncesini iyi okumak gerekir. Algı savaşları, gözyaşı ve sömürgecilik…
1798’de gerçekleşen Napolyon’un Mısır seferini farklı başlıklarla okuduğumuzda elimizde çok yönlü bir tarih felsefesi çıktığını görürüz. Askeri çıkarımdan tutunda şarkiyatçılık düşüncesinin oluşumuna kadar bu seferin tarihe yansımaları rengârenktir. Napolyon bu sefere çıkarken birçok bilim inanını yanında götürmüş Mısır’ı inşa etmek için bilim adamlarının Mısır’ı incelemesini sağlamıştır. Aslında Doğu’yu tanımak ve tanımlamak için atılan bu adım Doğu ve Batı ayrımını belirginleştirmiştir. Tanımlanan bir Doğu’yu yönetmek daha kolay olacaktır. Napolyon kendi dönemi içinde bunu başaramadı fakat şimdi yazılan tarih Batı’nın diliyle kaleme alınmaktadır. Glidden’in “amaç aracı meşru kılar’’ cümlesi Mısır seferinin başından sonuna kadar Napolyon’u özetler. Mısır halkını etkilemek için Arapça bir mesaj yayınlayan Fransız komutan Napolyon, İslam için savaştığını dahi söylemekten çekinmemiştir. Asi Memlükleri yola getirmek için Osmanlı Devleti adına geldiğini söyleyecek kadar ileri gitmesi amaçlarının büyüklüğünü de belirtir.
Mısır’da tutunabilmek adına bilim adamlarıyla yola çıkan Napolyon uzun soluklu bir egemenlik kurmak istemekteydi. Bu amaçlara binaen bir “Mısır Enstitüsü-Institut d’Egypte” kurularak Mısır’ın gizemlerinin bilim adamları tarafından çözülmesi ve bilinmezliklerinin keşfedilmesi planlanmıştır. Kimyacı, tarihçi, biyolog, arkeolog, cerrah ve eski eser mütehassısı ekipleriyle birlikte Enstitü, ordunun âlim tümeniydi (Said, 2010 s.93). Edward Said’e göre bu bilim insanları sömürgeciliğin bilimsel koludur. Tek bir amaca hizmet için Mısır’dadırlar. Enstitünün çalışmaları tarihi bir yağmadır. Size ait olmayan eserleri bu şekilde inceleyerek Avrupa’ya taşımak emperyalizmin bir farklı şeklidir. Mısır’ı, Fransa’ya aktarmak (Said,2010 s.93) için çalışan bilim insanları “Mısır Bilimi” ortaya çıkarmış olsalar da bu bilim Mısır’da değil Avrupa’da kurulmuştur. Tarihin dümenini elinde tutup her şeyi biz yaptık edasıyla dolaşan Avrupa’nın gerçek yüzü tarih hırsızlığıdır. Başka milletlerin tarihini yargılamadan önce kendi tarihlerini yargılamaları gereken Fransızlar Napolyon’la bu işe başlayabilirler.
Napolyon Mısır’a girdiği andan itibaren Memlükler üzerinde başarı elde etmiş olsa da Fransız askerlerini halk istememiş ve ayaklanmıştır. Toplumun düzenini bozan sarhoş Fransızların varlığından rahatsız olan insanlar kanla bastırıldı. Müslümanlara sempatik gözükmek için Allah adına savaştığını söyleyen Napolyon bir müddet sonra gerçek yüzünü göstermeye başladı. Asıl Napolyon’u Yafa’yı ele geçirdikten sonra insanları kurşuna dizmesi ile gerçek manada tanımış oluyoruz. Tarih-i Cevdet kitabında Cevdet paşa “Milel-i mütemeddinede işitilmemiş bir tavr-ı cengizane” olarak Napolyon’u tasvir etmiştir (Kamuran Şimşek’in makalesi). Halka dağıttığı Arapça metin ile çelişen Napolyon, Cezzar Ahmet Paşa tarafından mağlup edilince Mısır’dan sessizce gemiyle Fransa’ya döndü. Medeniyet-özgürlük söylemlerinin altının boş olduğunu Mısır seferini inceleyerek öğrenebiliriz. Medeniyet misyonuyla Batı’nın attığı her adım ardında harabeler ve ölmüş canlı bedenler bıraktı. 1998 yılında Mısır hükümetinin, Napolyon’un Mısır seferini anması şarkiyatçılığın başarısını göstermektedir. Şarkiyatçılığı başlatan isimlerden Silvestre de Sacy’ın Avrupa’nın şarktan daha üstün olduğunu kanıtlama çabasında nesnelliği ne kadar önemsemiştir? Sacy gibi bilim insanlarının Napolyon’un açtığı yoldan gittiğini görmemek mümkün mü? Tarih ideolojilerin tekeliyle yazılmamalı.
Kaynakça:
1- Edward Said, Şarkiyatçılık, Metis Yayınları 5. Baskı, 2010.
2- Jack Goody, Tarih hırsızlığı, İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Baskı, 2012.
3- Mustafa Armağan, Gerçek Tarihin Peşinde, Timaş Yayınları, 1. Baskı, 2011.
4- İbrahim Kalın, Ben, Öteki ve Ötesi, İnsan Yayınları, 1. Baskı, 2022.
5- Kamuran Şimşek, Tarih-i Cevdet’e Göre Napolyon, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:17, 2014.
6- Feridun Emecen, Akkâ, TDV İslam Ansiklopedisi, C: 2, s. 265-266.
7- Abdulkadir Aksöz, Biz ve Öteki Arasında Fransa’nın Mısır’ı İşgali ve Kültürel Sömürgecilik, Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi, C: 5 S: 2, 2022.

Gerçek Tarih dergisi Kasım 2022 sayısında yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Mükremin Ümit Gül dedi ki:

    Kaleminize sağlık. Güzel bir çalışma olmuş.