Ruhun macerası
Derin bir yalnızlık içinde düştüğü yeni yeri anlamaya çalışırken gözlerinden çaresizliği okunuyordu. Çaresizliği yalnızlığını, yalnızlığı da çaresizliğini besliyordu. Bu, düştüğü yerin kendisine yabancı oluşu ve kendisinde var olan gücün burada bir karşılığının olmadığını düşünmesiyle orantılı bir yükseliş veya alçalışı gösteriyordu.
Etrafına alıcı gözlerle bakmaya başladı. Olup biteni anlamaya çalıştı. Küçük adımlar attı. Tanımaya yönelik bir istek belirdi kendisinde. Buralıyım artık diyerek, neler yapabileceğine dair bir düşünce zihninde belirmeye başladı. Nefes almayı fark etti. Nefesini tutmaya çalıştı. Nefesini fazla tutamadığını anladı. Nefessiz kaldığında ise yaşam belirtisini kaybedeceğini keşfetti. Böylece nefes almanın önemini daha derinden kavradı. Çok susamıştı. Su aradı. Buldu ve içmeye başladı. Ne kadar oldu su içmeyeli diye düşünmeye başladı. Hava kadar suyun da önemini anlamaya başladı. Su içtikçe kendini yenilediğini hissetti. Nefes almak, su içmek onu kendisine getirdi. Etrafa bir daha alıcı gözle baktı. Bu arada midesinde sesler gelmeye başladı. Halsizlik baş gösterdi. Acıkmıştı demek ki… Ama acıkmak nedir? Daha bilmiyordu. Bir şeyler yeme isteği onu arayışa sevk etti. Etrafında gördüğü ağaçlarda bazı şeyler vardı. Elini uzattı. Bir ısırık alarak tadına baktı. Yüzü ekşidi. Tadı hoşuna gitmemişti. Bir başka ağaçtan bir meyve aldı, onun tadına baktı, yüzü güldü, hoşuna gitmişti tadı. Yemeye başladı. Önce hızlı, sonra yavaşlayarak yedi, birkaç tane daha yedi. Artık, doyduğunu anladı, canı başka bir şey çekmedi. Bu doygunluğun kendisine bir enerji verdiğini anladı.
Karşıdan birinin geldiğini gördü. Kendisi gibi, ama tam kendisi değil, bir benzeri, farkı olan benzeri… Bir şey söylemeye çalıştı. Ses çıktı. Sesini fark etmesi onu heyecanlandırdı. Birden kendisinin sesinin gizini çözmeye çalışırken, ne söylemek istediği üzerine düşündü. Böylece muhatabına neyi nasıl söyleyeceğine dair bir düşünce zihninde belirlemeye başladı. Nefes, su, acıkmak, yeme, doyma, ses, iletişim ve ilişki kurmanın anlamı, benzerini görme, ona yakın olma hissi, yabancılaşmayı geride bırakan, yeni bir heyecana kapı aralayan ve kendisini biraz daha güvende hissederek, yeni bir adımı atmanın eşiğinde kendini bulması fazla sürmemişti.
Etrafına baktıkça, hatırlıyor, hatırladıkça anımsadığı şeyler üzerinden nelerin olup bittiği konusunda zihninde bir şeyler canlanıyor. Tamamen boş bir şekilde gönderilmediğini anlamaya başlıyordu. Buraya gönderildiğime göre, burada olmamın bir nedeni, anlamı ve bu anlama havi bir sorumluluğumun da söz konusu olması lazım…
Düşündükçe bazı şeylerin açıklığa kavuşması gecikmedi. Etrafa daha ilgili yaklaştıkça, zihni daha berraklaşıyor ve isimler kafasında uçuşuyordu. Gördüğü şeyleri tanımak ve onlarla nasıl bir bağ ve ağ içinde birlikte var olacağına dair yaklaşımlar gelişiyordu, kendiliğinden, gözleme istinaden, üzerine düşünmeye başlayınca, adını koyamadığı bir hissiyat üzerinden beliren kelime ve sözcüklerin keşfi ile birlikte hem yalnızlığını ve hem de yabancılaşmasını gidermeye yönelik bir beklentisi oluşmaya başladı.
Zaman akmaya başlamıştı. Bir şeylerin değiştiğini görmeye başladı. Hava değişiyor, etrafındaki şeyler değişiyor, buna bir ad koyma isteği, onu zaman ile buluşturdu. Gece, gündüz, karanlık ve aydınlık, küçülme ve büyüme, hızlı ve yavaş gibi temel aksiyomlar, olgular ve olayları gözlemlerken, bu hareketliliği isimlendirme arzusu onu zamana taşıdı. Zaman, akışın adı… Akış ise her şeyin değişim içinde varlığını idame ettiği gerçeğine taşıdı onu…
Kendisi gibi ve kendisi gibi olup farklı olanlara yönelik de bir isimlendirme buldu. Çünkü etrafında da bu ikili yapıyı gözlemleyebiliyordu. Dört ayaklı canlılar ve iki ayaklı canlılarla ilişkili olarak hareket ve yaşam belirtisi gösteren her varlığı canlı, kendisini ise farklı kılan insan tanımına ulaşarak kendi anlamını keşfetti. Demek ki insanlarda iki türlü idiler. Erkek ve kadın birbirini tamamlayan birer varlıktılar. Böylece yalnızlık ve yabancılık hissinin yaşam düzeyinde kendi anlamını tüketen bir durum ile karşı karşıya kaldığını anladı. Gözleri parladı. Hem yalnızlığı bitecekti, hem de kadının doğurganlığı ile kendi geleceğine dair bir öngörüde bulunabilecekti.
DEVAMI GERÇEK TARİH TEMMUZ 2022 SAYISINDA