Seyyid Kutub: Din bezirgânlarının düşmanlıkları
(Gerçek Tarih) – Mısırlı yazar ve düşünce insanı Prof. Dr. Seyyid Kutub (9 Ekim 1906-29 Ağustos 1966) kaleme aldığı “İslam-Kapitalizm Çatışması” adlı kitabının “Din bezirgânlarının düşmanlıkları” başlıklı bölümünde ilginç tespitler de bulunuyor.
1985 yılında Türkçe çıkan kitabın söz konusu bölümünü buraya alıyoruz:
“Öyle sanıyorum ki, İslam’a en büyük düşmanlık –meşrep, mezhep, kavim ve soyları ne olursa olsun- din adamı geçinen sahtekârlardan gelmektedir. Ve bunda garipsenecek bir taraf yoktur. Çünkü İslam’da hiçbir iş yapmadan başkalarının sırtından rızıklanan bir “din adamları zümresi”nin olmadığını bu sahtekârlar da biliyor. İslam açısından din bir sanat veya meslek değildir. Bu yüzden din adına geçim sağlanamaz. Meğer ki insanları eğitmek için öğretmenlik veya hukuki sorunları çözmek için hâkimlik şeklinde olsun.
Bir sürü batıl ve hurafeyle kuşatılmış bu din bezirgânları biliyorlar ki İslam harikalara, endülüjanslara, süpermenliklere dayanmayan açık hükümlü, kesin yargılı bir sistemdir. O, dürüst inanç, temiz yaşayış, temiz iş, çalışma ve üretme demektir. İslam hâkim duruma gelirse, yapacağı ilk iş, bedavadan geçinen avare din bezirgânlarını hizaya getirmek olacaktır. Daha sonra İslam’ı anlaşılmaz hale sokan ve böylece kitlelerin beyinlerini sömüren deccal ve dervişleri saf dışı edecektir. Bu tiplerin İslam bünyesinde ne yerleri ne de vazifeleri vardır. Bunlar Mısır’da çok, hem de pek çoktur.
Din bezirgânları feodal ve kapitalist bir toplumda, kendilerine önemli görevlerin düştüğünü bilmektedirler. Sözü geçen idarelerde verilen ve ifası için kolaylıklar sağlanan bu görevler onların geçimlerini sağlamaktadır. Bu görev yoksul, sömürülen, çalışan fakat aldatılan kitleleri uyuşturma, afyonlama görevidir.
Fakat İslam hükmettiğinde, kitlelere haklarını vererek onları sömürücülerin, müstebitlerin ellerinden kurtaracak, mahrum bırakılmış, örselenmiş yığınları ezen servet azgınlığını frenleyecektir. Bunlar yapılınca din bezirgânlarının görevleri ne olacak toplumda? Devlet bünyesinde yerleri, halk içinde işleri kalacak mı?
Esasında bu grubun zeki olduğundan şüphe edilemez. Çünkü bunların çoğunluğunda, halkı sülük gibi emebilecek, sihirbaz hüneriyle hizmet ettirebilecek büyük bir kurnazlık, zeka ve maharet vardır. Eğer bu adamlar dürüst bir düzende yaşasalar bu güçlerinden olumlu yönde istifade edilebilir ve toplum bunlardan çok yararlanır. Hâlbuki bugün bunlar sömürü çarkının basit dişlileri hükmündeler; vurguna, çıkarlara alet ediliyorlar. Ve elbette bunlar İslam’ın yönetimi ele almasını bir tehlike telakki ediyorlar. En azından, kendilerinin İslam nizamı içinde işe yaramayacak hizmetlerini gereksiz kılacak bir tehlike.
Dinin sanat haline getirilmesi, bozulmuş bir düzenin ürünün olduğu gibi böyle bir düzende idare mekanizmasının da bir parçasıdır. Nizam gelince idare sağlamlaşacak, din ticareti kendiliğinden yok olacaktır. Zira İslami bir düzende din bizzat fiil, bizzat düzen olacaktır. Bir takım sözler, mırıltılar, zırıltılar olmaktan kurtulacaktır. Bunun böyle olduğunu sahte din ricali akıl ve mantıklarıyla anlamasalar bile hisleriyle fark etmektedirler.”
gercektarih.com.tr