Sezai Karakoç’un hayatından kesitler
Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933’te Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Plevne Savaşına katılıp Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanan Hüseyin Bey’in torunudur. Ruslarla Kafkas cephesinde savaşırken esir düşen tüccar Yasin Bey ile Emine Hanım’ın oğludur. Karakoç, okul hayatına memleketin de başlıyor, parasız yatılı olarak Maraş Ortaokulunda bulunuyor ve yine parasız yatılı olarak Gaziantep’te liseyi bitiriyor. 1950 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavına girip tahsil hayatını parasız yatılı olarak tamamlıyor. 1955’te bir sene gecikmeli de olsa Maliye’yi bitiriyor.
Eğitim hayatı boyunca hep dikkatleri üzerine çeken bir öğrenci olan Sezai Karakoç, ilkokulda okurken Battal Gazi kitaplarını, Ahmediye ve Muhammediyeleri okuyor veya dinliyor. Orta mektebe geçince Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp okuyor. Lise eğitiminde Doğu klasikleri yanında Batı klasikleri de okuma listelerinde yerini alıyor. Fakülte imtihanlarına girdiği sırada gönlüne düşen bir duyguyla İstanbul’da, Necip Fazıl’ın yanında buluyor kendini. Büyük Doğu ilgisini ortaokulda okurken çekiyor. Bu tanışıklık ve muhabbet Necip Fazıl vefat edene kadar devam ediyor. Büyük Doğu’da nasibine sanat ve edebiyat sayfaları sorumluluğu düşüyor ve bu vazifesi koşuşturmasını arttırıyor. Necip Fazıl’a olan sevgisi, muhabbeti ve güveni ‘senet kefilliği’ mertebesine kadar gidiyor.
Üniversiteden mezun olan Karakoç, Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümünde çalışmaya başlıyor. 30 Kasım 1955 tarihinden itibaren Maliye Bakanlığında vazifesine devam ediyor. 11 Ocak 1956’da sınavı kazanmanın gururuyla maliye müfettiş yardımcısı oluyor. 3 Şubat 1959’da İstanbul’a gelirler kontrolörü olarak atanıyor. Vazifesi ona Anadolu’nun kapılarını açıyor, geziyor, gözlemliyor ve belki de demleniyor. Yedek subay öğrencisi olarak 1960 yılında Ankara Piyade Okulunda vatan borcunu ödemeye başlıyor ve asteğmen rütbesiyle altı ay, teğmen rütbesiyle de yine altı ay Ağrı’da görev yapıyor. 1961 yılında vatan borcunu ödeyerek kamu görevine dönüyor.
Edebiyata olan ilgisi ve yüreğinde kopan fırtınalar neticesinde kamu görevine devam edemiyor ve 21 Haziran 1965’te istifa ediyor. Lakin 1971 yılında kamu görevine geri dönüyor. Önce ve sonra da Gelirler Genel Müdürlüğü İdari Davalar Müşavirliği görevini yapsa da 1973’te tekrar edebiyata dönüş yapıyor. Bir daha da kamu görevini üzerine almıyor.
Fikir ve düşüncelerini, yazdıklarını ve kitaplaştırdıklarını uygulamak için 26 Mart 1990’da Diriliş Partisi’ni kuruyor. Siyasi Partiler Kanunu’na göre yeterli sayıda ilde şube açamadığı ve iki seçime katılamadığı gerekçesiyle partisi 19 Mart 1997’de kapatılıyor.
Sezai Karakoç, Büyük Doğu ile 1950’li yıllarda yazı hayatında boy göstermeye başlıyor. Yeni İstiklâl gazetesinde düzensiz yazılardan sonra Yeni İstanbul gazetesinde belli sürelerle “Farklar” başlığını kullanarak 16 Aralık 1963’ten itibaren yazılar kaleme alıyor. Bu yazıları ‘Karakoç’ imzasıyla okuyucuyla buluşuyor. Yeni İstanbul gazetesinde 1963 yılından itibaren düzenli olarak günlük yazıları kaleme alan Karakoç, 1967’de on bir ay kadar Sabah gazetesinde de yazdı. Millî Gazete’de “Sûr” yazılarını bir ay kadar kaleme aldığında takvimler 1974 yılını gösteriyordu. Gönlünde Diriliş’i tekrar yayın hayatına döndürmek vardı ve bu niyetle Millî Gazete’den ayrılıyor.
Sezai Karakoç denince akla gelen diriliş, derginin fonksiyon ve gücünü de gösteriyor. İslâm dünyasının tekrar ayağa kalması için bu uyanışa vesile olmak için yazıyor, üretiyor, düşünüyor ve fikir beyan ediyor yıllarca. ‘Diriliş Nesli’ olarak gördüğü gençlerin kendini iyi yetiştirmesi niyetiyle ‘Diriliş’ fikrini ilk kez 1954 yılında dillendiriyor.
Sezai Karakoç, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinde hakkında toplatma kararı çıkartılan kitapları sebebiyle 163. maddeden yargılanmaya başlıyor. Bu davası devam ederken ‘Yazılar’ kitabı yüzünden yine aynı maddeden hakkında dava açılıyor. ‘İslâm’ın Dirilişi’ kitabından sekiz yıl mahkumiyetle tutuklu olarak yargılandığından bir süre sokağa çıkamıyor lakin sonradan tutuksuz yargılamaya dönüştüğünden davası mahkemeye gidip gelebiliyor. 1967 de başlayan davalar 1974’e kadar devam ediyor. İslâm’ın Dirilişi kitabından dolayı bir yıl, bir ay, on gün hapis, bir yıl da sürgün cezası, Yazılar kitabından da altı ay hapis cezası alan Sezai Karakoç’un bu cezası paraya çevrilip tecil ediliyor sonrasında bu cezaları genel afla da düşüyor.
1974 yılında Diriliş Yayınları düzenli olarak yayın hayatına başlıyor. Burada Sezai Karakoç’un çoğu kitabı basılıyor. İsmet Özel’in ‘Amentü’ şiiri Diriliş’te yayımlanıyor. MTTB Millî Hizmet Armağanını1968’de alan Sezai Karakoç, Gümüş Hürriyet Madalyasını ise 1970 yılında sürgündeki Macar yazarlarının takdir ve şükranlarının nişanesi olarak alıyor. Türkiye Yazarlar Birliği’nden önce Hikâyeler kitabıyla 1982’de sonra da 1988’de Üstün Hizmet Ödülünü almaya hak kazanıyor. XII. Dünya Şairleri Kongresi’nde ‘World Academy of Art and Culture Ödülünü’ aldığında yıl 1991’dir.
58 kitabı basılan, hiç evlenmeyen, 2007 yılında tekrar kurduğu Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanlığını 6 Kasım 2021 Salı günü İstanbul’da 88 yaşındayken vefat edinceye kadar sürdüren Sezai Karakoç’un adı memleketi Diyarbakır’da bir bulvarda yaşadığı gibi birçok seveninin de gönlünde yaşamaya devam ediyor.
Muhammed Işık – gercektarih.com.tr