Tarih, düşünce ve insan
Tarih, insanın varlığını idame ederken neye istinaden hareket ettiğinin belirginlik kazandığı bir zamansal ve mekânsal kesittir. İnsanın yapıp ettiklerinin bedenselleştiği bir zemini işaret etme adına tarih inşa edilmiştir. Tarih ve insan ile insan ve düşünce arasında birebir bir bağ söz konusudur. Bu bağ üzerinden dünde neler olup bittiği konusunda bir düşünce teamülü geliştirilebilinir.
Tarih, insanın kendi tarihsel sürekliliğinin hangi aşamalardan geçtiğini tasvir ve tanımlamak ile kendisinden sonra yaşayanlara anlatmak ve aktarmak ve birlikte kendi döneminde yaşayanlara bu tarihsel sürekliliğin neye tekabül ettiğini anlamlandırmak için bulunmuş en önemli ve etkin bir düşünme yöntemidir. Tabii ki tarih diye bugün kayıt altına aldığımız şey geçmişte bu günün yöntemi gibi daha geniş bir düzleme sahip değildi. Kuran ve ilahi kitaplardaki anlatılara dikkatle bakıldığı zamanda bazı kesitlerin dikkate sunulurken, yaşanan gerçekliğe yönelik ayrıntılardan çok o gerçekliğin üzerinde bulunduğu değer düzlemine dikkat çekilerek aktarılır. Ama modern dönemle birlikte tarih çok ayrıntılı bir tasviri gerekli ve yeterlilik şartı olarak belirginleştirmiş durumdadır.
Modern tarih bağlamında oluşturulmuş yönteme yönelik bir eleştiri kaçınılmaz görülmektedir. İnsanların tarihsel sürekliliği bağlamında yaşadıklarına dair bildikleri ile bugün tarih olarak öğretilen şey arasındaki derin açmazlar görülebilinmelidir. Medeniyet olarak bir Çin, Hint, Türk, Yahudi veya İslam medeniyeti kadar Afrika ve yerli Amerika medeniyetlerini de dikkate almayan bir tarih algısı inşa edilmiştir. Bu da batı dışı kültür ve medeniyetlerin insanlık tarihi bağlamında bir değerinin olmadığı gibi bir yanılgıya kapı aralanmaktadır. Yani modern tarih bir kurgu ile inşa edilmiştir. Ama bu inşa bir fenomen olarak tarihi olumsuz etkilememelidir. Ama tarihi yeniden gündeme taşıyıp onu ele alarak yeni bir bakış ve yöntem üzerinden okumaya çalışmayı da önceletmelidir.
DEVAMI GERÇEK TARİH DERGİSİ ŞUBAT 2022 SAYISINDA