tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Tarihin arka planında Rusya-Ukrayna savaşı

Tarihin arka planında Rusya-Ukrayna savaşı
05.04.2022
A+
A-

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin çöküşünden sonra Ruslar, eski ulus ve devlet inşası denemelerinin başarısız olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldılar. Batıda denizaşırı imparatorlukların yıkılışı merkezde sınırlı bir siyasal etkiye sahip olmasına karşılık teritoryal bir imparatorluğun mirasçısı olan Sovyetler Birliği’nin sonu, devletin temel yapısının bozulmasına yol açtı. 1991 yılı sonlarında Rusya’nın sınırları, neredeyse 17. yüzyılın başlarındaki Moskova Knezliği sınırlarına kadar daralarak küçüldü. Birliğin dağılmasıyla on beş yeni bağımsız devlet ortaya çıktı. Üstelik bu devletlerin çoğu, birer ulus-devlete dönüşmeye başladı. Ancak cevaplanması gereken en acil sorunu, komünizmin yıkılmasından sonra etnik Ruslar, Rus ulusu ve devleti arasındaki ilişkilerin doğasını tanımlamak oluşturdu. 1991 Ağustos darbesinden sonra Rus halkı da “biz kimiz” sorusunu sormaya koyuldu. Sovyet sonrası bağımsız devletlerin ulusçuluk politikalarıyla kıyaslandığında Rusya’da ortaya çıkan kimlik arayışının farklı boyutları vardı. Federal ve çok uluslu bir devlet olan Rusya, eski topraklarını, konumunu ve kudretini yitirmişti. Yaklaşık 140 milyon nüfusa sahip çok etnikli bir devlette ulus inşası, bu açıdan farklı bir mahiyet kazandı. Üstelik 25 milyon etnik Rus, yakın çevre ülkelerde yaşamak zorunda kaldı. Etnik ve vatandaşlık esaslı ulusçuluk tipleri siyasal ve kamusal hayatta yankı buldu. Bunun yanında Rusya Federasyonu’nda kurulan hükümetler, siyasal ve ekonomik amaçlarına ulaşmak için pragmatik bir ulusalcı retorik kullanarak devletçi ulusçuluk projesini benimsedi. Rusya, tarihinin hiçbir döneminde bir ulus devlet biçiminde var olmamıştır. Geriye gidildiğinde de durum değişmemektedir. Kiev Rusya’sı, Vikinglerin Slavlar üzerindeki egemenliğine dayanır. Bir başka deyişle Rusların İsveçliler tarafından sömürülmesidir. Ancak Ortodoksluğun kabulü ve imparatorluğun tesisinden sonra Ruslar yeni bir kimlik kazanmışlardır. Hem çarlık hem de Sovyet dönemlerinde o, mesihçi ihtirasları olan çok uluslu bir imparatorluk hüviyetiyle bilinmiştir. Avrupa’daki diğer emperyal devletlerin aksine, modern Rus ulusunun, sömürgeci yayılmacılıktan önce var olduğu iddia edilemez. Üstelik İmparatorluk, Britanya veya Fransa imparatorluklarından farklı olarak ülkesini çevreleyen toprakları sömürgeleştirmiş böylece Rus ve gayri Rus halkların birbirine karışmasına sahne olmuştur. Bu nedenle Batılı devletler siyasal ve ekonomik açıdan bir ulus-devlete dönüşürken Sovyet Rusya, Çarlık dönemindeki emperyal özelliğini sürdüren, uluslaşma süreci geciken bir imparatorluk olarak varlığını 20. yüzyılın sonuna kadar devam ettirmiş; Sovyet ideolojisi uluslaşmanın önüne sınıfa dayalı bir set çekmiştir. Rusya Federasyonu, SSCB’den miras aldığı çok uluslu yapısını sürdürmüş ancak toplam nüfus içinde etnik Rusların oranı eskiye oranla artış göstermiştir. SSCB’nin dağılmadan önce yaptığı 1989 son nüfus sayımına göre etnik Ruslar toplam nüfusun yaklaşık yarısını teşkil etmelerine karşılık bu oran Federasyon’da % 80’lere ulaşmıştır. SSCB’nin yıkılışıyla daha güçlü bir Rus ulusal kimliğinin ortaya çıkışının temel nedeni budur. Bununla birlikte yaklaşık 25 milyon etnik Rus, Rusya Federasyonu’nun dışında yeni bağımsız devletlerde varlıklarını sürdürmüştür. Buradan hareketle 1985 yılından sonra Sovyetler Birliğinde yaşanan travmalar ve hayal kırıklıkları, ülkenin kurumlarına olan popüler saygıyı sarsmıştı. Vladimir A. Kolosov’un ileri sürdüğü gibi, Rus vatandaşlarının ülkelerine ve onun geleceğine ilişkin son derecede kötümser ve olumsuz bir görüşleri vardı. Rusya süper güç olma vasfını, çift kutuplu dünyanın çökmesiyle birlikte yitirirken devlet de, toplumsal yaşamda belirleyici olma özelliğini kaybetmiş ve bir kimlik krizi ortaya çıkmıştı. Rusya ve gelişmiş dünyanın kalanı sanki farklı tarihsel zamanda yaşıyorlardı. Batıda küreselleşme ve bölgesel entegrasyon süreci egemenlik biçimlerini şekillendirirken Sovyetlerin çöküşüyle bağımsızlıklarını kazanmış Avrasya ülkeleri arasında sınırlar katılaşıyor ve Vestfalya devlet sistemi yeniden yaratılıyordu. 1990’ların sonuna kadar Rusya’nın büyüklüğüne ve karakterine yakışır bir fikir birliği sağlanamamıştı. Kolosov’a göre etnik, kültürel, bölgesel gruplar, vatandaşların büyük çoğunluğunun siyasal-teritoryal cemaatle özdeşleşmesine karşı engeller yaratarak akut kimlik krizi olarak adlandırılabilecek bir dönemi başlatmıştı. Putin’in en önemli politikası bu korkunç aşağılık duygusu ve kimlik krizini aşmaya çalışmak olmuştur. Ülkede mevcut ideolojik boşluğu doldurmaya yönelik tartışmalar sürerken 16 Ağustos 1999’da Yeltsin tarafından başbakanlığa atanan Vladimir Vladimiroviç Putin, danışmanı ünlü stratejist Gleb Pavlovski’in yardımıyla “Rusya için ulusal vizyon” kavramını ortaya atmıştır. Rus üniversitelerinin ve enstitülerinin yöneticileriyle Putin arasında yapılan bir toplantıda başbakan, reforma inandığını fakat birleştirici bir tema olmadan bunun gerçekleşemeyeceğini ileri sürmüştür. Ona göre bu boşluğu dolduracak yeni bir ulusal ülkü inşa edilmeli ve bu ülkü, pozitif anlamda vatanperverlik temeline dayanmalıdır. Vatanperverliğin pozitif bir içeriğe sahip olması gerektiğine inanan Putin, yeni ideolojinin özünü de onun oluşturması gerektiğinde ısrarcıdır. Ayrıca Putin, Rusya’nın tarihte büyük, güçlü bir devlet olduğunu ve her zaman öyle kalacağını ileri sürer. Ona göre jeopolitik, ekonomik ve kültürel varlık, büyük Rusya’nın ayrılmaz karakteristikleri ve önkoşuludurlar. Bunlar, Rusların zihniyetini ve tarih boyunca hükümet politikalarını belirlemiştir. Bugün de, bu gerçekler göz önünde bulundurulmaksızın herhangi bir şey yapmak mümkün değildir. Ancak Rus mantalitesi yeni fikirlerle geliştirilmelidir. Bugünün dünyasında bir ülkenin büyüklüğü, askerî gücünden ziyade ilerleme kabiliyetiyle, ileri teknolojiyi kullanımıyla, genel refah düzeyinde artışın sağlanmasıyla, güvenliğin tesisiyle ve uluslararası arenada ulusal çıkarların korumasıyla belirlenmektedir.

DEVAMI GERÇEK TARİH DERGİSİ NİSAN 2022 SAYISINDA

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.