Buhara’dan Anadolu’ya ve Bursa’ya esen rüzgar
Mir-i Arap medresesinin çinilerine gök kubbeden Zerefşân ırmağına esen ateş mavisi yıldız tozlarından buğular mı aksetmiştir? Yoksa bu çiniler ezelden mi böyle parlak, böyle alevli bir ahenkle süslenmiştir? Bu suale cevabımız zamanı şahit kılacaksa eğer, bu şahitlik Buhara mevzubahis olduğunda pek de mümkün değildir. Nasıl mümkün olsun ki? Moğollara, Sasanilere, Karahanlılara başkentlik yapmış, taşından toprağından bir sonsuzluk vehmi sızan bu belde, her köşe başında başka bir zamanın soluklandığı canlı bir öğüt gibidir. Bir diğer adı “Kubbet-ül İslam” olan bu beldede, İbn Sina, İmam Buhârî, İmam Mâturidî ve nicelerinin soluğu, incecik bir rüzgar olup taçkapıların, sırlı tuğlaların, asırlık taşların arasından sızar. Meydanlara, seyyahlara, zamana ve oradan da ruhlara uzanır. Buhara’da esen her rüzgar, bu incecik rüzgarın bir süreği, manaya açılan telakkisi ve başlı başına büsbütün bir hikmet manzumesidir.
Buhara’dan, Kubbet-ül İslam’dan bu rüzgarlarla esen şanlı hatıralar da kubbe kubbe Anadolu’nun üzerinde dirilir. Zaman, gök abalı, bulut sakallı, gözleri ufuklarda tefekkür arayan erenlerin sükûtunda ezel ve ebedi ayırt eden hududu siler, yekpare, fasılasız bir akışta birleşir. Bu topraklarda söylenen nice söz, imar edilen nice eser, yankılanan nice ses, bu akışa teslim, Buhara’dan esip de gelmiş gibidir.
Buhara’da 958 yılında Samanoğulları döneminde inşa edilen İsmail Samani türbesi, hem Karahanlı, hem Büyük Selçuklu, hem Anadolu Selçuklu türbelerine taştan, gölgeden bir misal olur, bir bakışta tanırız. Abbasiler döneminde inşa edilen 862 tarihli, sekizgen planlı Kubbetü’s Süleybiye’den sonra en erken tarihli ikinci türbedir bu eser.
Yine Buhara’da, yapısı tarih boyunca değişmiş olsa da güney kısmındaki sivri kemerinin üzerinde salınan nesih hattının etrafına donanmış rumi, palmet ve lotusları ile 10.yy’a ait Muğak Attari Camii’nin esen rüzgarı, Divriği’ye, Çifte minareli medreseye dokunur. Taşın o özenli, o girift, o müthiş işçiliğinden sabır ve emek kokan bir zarafet değer yüzümüze.
DEVAMI GERÇEK TARİH DERGİSİ ŞUBAT 2022 SAYISINDA