tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

D. Mehmet Doğan

Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı

Cumhuriyet’in 10. yılında İstiklâl Marşı’nı tartışmak!

11.03.2023
A+
A-

İstiklâl Marşı her okunduğunda milletimizin büyük ekseriyetinin tüyleri diken diken olur. Aslında “Bütün millet fertlerinin tüyleri ürperir,” denilebilir. Fakat bir kısmınınki, geniş kitlelerin hassasiyetinden farklı bir sebeple diken diken olur!

Milletin din, vatan ve istiklâl hassasiyetiyle içine girdiği psikoloji ile, Türkiye’nin ideolojik kesiminin ruh hâli asla aynı değildir.

O Marş’ta öyle mısralar var ki… Bunların tüyleri kızgınlıkla, asabiyetle, hatta nefretle diken diken olur! Bu marşa mecbur kalmanın kızgınlığını, aradan bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen bir türlü üzerlerinden atamazlar. Yaptıkları her çıkış da milletin millî mutabakat metnine sahip çıkmasıyla akim kalır.

Millî Mücadele’nin düşünce arka planı ile Cumhuriyet’in ideolojisinin uyuşmazlığı İstiklâl Marşı’nın tartışılır bir metin olarak görülmesine yol açtı.

1925’te, yani kabul edilişinden 4 yıl sonra, Maarif Vekaleti yeni bir millî marş yarışması açtı. İstiklâl Marşı şairi 1925 Ekim’inde Mısır’a gitti ve belki de bu yüzden ölümüne yakın günlere kadar dönmedi. Bu süre içinde İstiklâl Marşı millî marştı, fakat marşın sözleri resmiyetin sözleri ile taban tabana zıttı, bu yüzden pek de makbul tutulmuyordu.

“Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar!” ne demek oluyor? Devlet batılılaşmayı ideolojisinin temeline yerleştirmiş, olur mu böyle bir şey?

O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli…

1932’de cebren Türkçe ezana geçildi. Türkçe ezanda “şehadet” yoktu!

Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklâl!

Hakka tapmak da neyin nesi?

Tunalı Hilmi’nin 12 Mart 1921’de Meclis’te İstiklâl Marşı görüşmeleri sırasındaki önergeleri bu çelişkinin zaferden sonra ortaya çıkacağını göstermiyor muydu? Tabiî çok açık olarak değil; o diyordu ki, “Şiiri bir encümene havale edelim, değiştirilmesi gereken yerleri var, son şeklini komisyon versin.”

BÜTÜN DÜNYA RADYOLARINDA DEVLETLERİN MİLLÎ MARŞLARI ÇALINIYOR,

YA İSTANBUL RADYOSU’NDA?

1933’te Cumhuriyet’in 10. yılında, İstiklâl Marşı’nın radyoda okunmaması beklenmedik şekilde gazetelerde haber oldu. Nasıl bir tesadüfse, Cumhuriyet gazetesinin 12 mart 1933 günkü nüshasında Hem nalına hem mıhına sütununda Abidin Daver diğer dünya radyolarından örnekler vererek,“Ajans haberlerini verirken bir spor kulübümüze bol bol reklam yapmaktan başka millî propaganda sahasında hiçbir işe yaramıyan bu radyo acaba, her gece millî marşımızı çalsa ve millî marşı herkese öğretse, Türk vatanının sesini, Türk istiklâlinin sesini dünyaya işittirse günâha mı girer?” diye soruyordu.

Cumhuriyet, 12 Mart 1933.

Abidin Daver ertesi gün de konuya ilgisini sürdürüyor. Yüksek Muallim Mektebi talebesinden bir genç ziyaretine gelmiştir, yazısından büyük memnuniyet duymuşlardır. Bu mesele ile iki aya yakın bir zamandan beri uğraşmışlar, fakat muvaffak olamamışlardır. Mektuplarına, müracaatlarına cevap bile verilmemiştir. Aynı gün Son Posta gazetesi de konuyu haberleştiriyor. “Millî marşa hasret kaldık. Radyoda yabancı milletlerin marşlarını dinlemekten bıktık, usandık!…”

14 Mart tarihli Cumhuriyet’in, “Radyoda millî marş niçin çalınmıyormuş?” haberinde, Radyo Müdürü Hayrettin Bey, “Bize doğrudan müracaat gelmedi,” derken, radyonun sunucusu Mes’ut Cemil yetkili biri olmadığını, şirket idaresine müracaat edilmesi gerektiğini söyledikten sonra şu açıklamayı yapmıştır:

“Gençlerin vatanî hisIerini tabiî bulurum. Ancak ben sahsan, her günkü radyo programında millî marşımızı bulundurmağı muvaf1k görmüyorum. Çünkü bira(ha)nelerde ve diğer bazı lâübali muhitlerde bunun lâyık olduğu hürmetle karşılanmaması ihtimali vardır.”

Aynı günkü Son Posta’da ise, Radyo şirketinin gençliğin arzusunu kabul ettiği belirtilmektedir. 16 Mart 1933 tarihli Cumhuriyet’te, “Millî marş ve radyo” başlığı altında “Yüksek Muallim Mektebi talebesinin radyo müdüriyetine cevabı”na yer verilmektedir. Gençler 45 imzalı bir müracaatta bulunmuşlardır.

17 Mart günkü Vakit’te, radyo şirketinin idare heyetinde meselenin görüşüleceği haberi yer alır.

Cumhuriyet’in 18 Mart nüshasında Hem nalına ham mıhına sütununda Abidin Daver, “Gene millî marş” başlıklı yazısında konuyla ilgili yazmaya devam eder. Bu yazının İstiklâl Marşı konusunda bazı çevrelerde dile getirilen eleştirilerin dikkate alınarak yazıldığını tahmin ediyoruz.

Yazar, “Bu güftenin bazı kısımları çok güzeldir.

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar

Mısraı İstiklâl mücadelesi esnasında uğradığımız ve asla unutmamamız lâzım gelen zulümler karşısında şairin bütün milletle berber duyduğu haklı infialin şiddetli bir tezahürüdür. Bugün lüzum görülürse bu mısra ve diğer bazı mısralar çıkarılabilir. Fakat buna veya marşı büsbütün değiştirmeğe ancak Büyük Millet Meclisi karar verebilir.” diyor.

Kanaatimizce, Meclis’in şiirde değişiklik yapması doğru bir şey olmaz. Fakat bu marşı milli marş olmaktan çıkarıp yeni bir marş benimseyebilir. Bunun da kolay olmadığı görüşündeyiz.

Yazar bu ihtimali de göz ardı etmeyerek, “yeni bir milli marş yapılıncaya kadar İstiklâl Marşı talebeye öğretilmelidir”, diyor. Yazının devamında Millî Mücadele dönemindeki bazı intibalarını paylaşıyor:

“İzmir’in kurtulduğu gün, İstanbul’da büyük tezahürat yapılmıştı. 0 akşam Beyazıt meydanında toplanan binlerce halk, millî marşımızı bilmedikleri için eski yeni vatan şarkılarından bir ikisini tecrübe ettikten sonra hep birden tekbir getirmeye başladı. Koca meydan “Allahuekber” sadalarile inlerken ben bir millî marşın lüzumuna iman etmiştim.”

“Bir sene sonra, ordunun İstanbul’a gireceği günün arefesinde işgal kuvvetleri çekilip giderken Dolmabahçe meydanında İngiliz, Fransız, İtalyan marşlarından sonra, İstiklâl Marşı çalınırken hayatımın en tatlı, en mes’ut heyecanlarından birini duydum ve istedim ki o meydanı ve civarını dolduran binlerce Türk hep birden, mızıka ile beraber

Korkma, sönmez, bu şafaklarda yüzen al sancak!

Dive bağırsın ve milletin gök gürültülerini andıran azametli sesi, İstanbul’dan çıkıp gidenlerin kulaklarında ebediyen gürlesin!”

Abidin Daver’in bu yazısının yanına tam metin olarak İstiklâl Marşı’nın konulması da manidardır.

Cumhuriyet, 18 Mart 1933.

25 Mart’ta Cumhuriyet haberi “Radyo yola geldi İstiklâl Marşı’nı çalmağa başladı” başlığı ile verir. 4 Nisan tarihli Cumhuriyet’te Abidin Daver, “gene millî marş meselesi” başlığı ile yazar. Maarif Vekaleti Terzilik Mektebi müdürü gazete vasıtası ile İstanbul Radyo şirketine bir açık mektup göndermiştir. “Millî marşımızın çalınmasına karar vermenizden sevindik. Fakat uygulamada beklenen itina ve intizam gösterilmiyor. Plak eski olduğu için iğne bir yere takılıyor. Bazı akşamlar plağın tamamı çalınmıyor. Millî marşımıza hürmete mecbursunuz!”

ÂKİF MÜRTECİ, İSTİKLÂL MARŞI İNKILÂPÇI DEĞİL!

İstiklâl Marşı’nın kabulünden 12 sene sonra, radyoda çalınmaması üzerine bir mesele olarak millî marşın konuşulması, tartışılması dikkat çekicidir. İstiklâl Marşı ve Mehmed Âkif Cumhuriyet’ten sonra kendini gerçek cumhuriyetçi olarak gören bazıları nezdinde tartışılır hale gelmiştir. Âkif polis takibine alınmış, yeni bir millî marş yarışması açılmıştır. Âkif’e ve İstiklâl Marşı’na düşmanlıklarını ifade edenlerin başında Mustafa Kemal Paşa’nın biyografı Falih Rıfkı (Atay) gelir. Falih Rıfkı Âkif’e “Bu memlekette işin kalmadı, sen artık kumda oyna,” demiştir.

Bunun bir tesadüf olduğu düşünülebilir: İstanbul Radyosu’nun sermayedarları arasında Falih Rıfkı da vardır. Belki de bu yüzden İstanbul Radyosu İstiklâl Marşı çalmamaktadır. Falih Rıfkı, Âkif ve İstiklal Marşı düşmanlığını daha sonraki yıllarda da sürdürmüş ve 1937 yılı kasım ayında yarı resmi Ulus gazetesinde yeni bir marş yarışması açmaya teşebbüs etmiştir. Tabii yüksek yöneticinin tasvibi ile.

Falih Rıfkı böyle bir yarışmanın açılması gerekçeleri arasında şunları da yazar: “İstiklâl marşımızın güftesi, şiir ve fikir değerini bırakınız, inkılâbçı bile değildir: Bugünkü çocuk, bu güftenin birçok mısralarını, inanarak, göğüs dolusu, haykıramaz.”

İstiklâl Marşı’nın radyoda çalınması ile ilgili tartışmalar Millî Marş’ın toplu olarak okunması konusundaki noksanlıkların giderilmesi yönünde çabaları güçlendirir. Gençlik teşkilatı olarak inkılâp destekçiliği yapmak kaydıyla ayakta kalmasına cevaz verilen Milli Türk Talebe Birliği, Millî Marş’ın topluca okunmasını sağlamak yönündeki noksanlığı gidermek üzere harekete geçer, bu maksatla kurslar açılır. Her şeye rağmen bir gençlik yetişmektedir ve bu gençlik Millî Mücadele’ye ve İstiklâl Marşı’na inkılapçılık baskılarına rağmen sahip çıkmaktadır. O sıralar MTTB’nin başkanının Tevfik (İleri) olduğunu ve birkaç yıl sonra İstiklâl Marşı şairi Mehmed Âkif’in cenazesine sahip çıkacak gençliğin mayasının böylece çalındığını söyleyebiliriz.

Cumhuriyet’in 10.yılı afişi, 1933.
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.