tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Selimcan Yelseli

Sanat Tarihçi/Yazar

Düzenin tahlili: Kusurların tarihi

24.04.2022
A+
A-

İnsanlık tarihi mevcut düzenin muhafazasının da tarihidir. Ama ne gariptir ki, düzeni muhafaza etmek adına çıkmaktadır savaşlar… Bir katil düzeni muhafaza etmek için öldürmüş, bir hırsız düzenin sürmesi için çalmış olabilir hep. İnsanın kendisini savunma güdüsü burada meydana çıkar. İnsanlık tarihi muhafaza edilmek için bozulan düzenlere karşı kurulan yeni düzenlerin de tarihidir.

Bu düzenler silsilesi, insanın dünya üzerindeki öyküsüyle devam eder. Bir düzen diğer bir düzenin biraz da bozulmuş ve özene muhtaç halidir aslında. Zaman geçer, bozulan düzenin etrafında yeni bir düzen teşekkül eder. İnsan bir merkez olarak karar kıldığı bu düzen için bedeller öder ve ansızın düzenin belki de tekamüle eriştiği en kıymetli vakitte bu düzeni muhafazaya yeltenir. Çünkü kusursuzluk, noksanlık ile daima organik bir ilişkide bulunan insan için biricik kusur olmaya kâfidir.

Kusursuzluk o düzenin bozulmaya yüz tuttuğuna delalettir adeta. Muhafaza edilmeli, muhafaza edilirken yeni bir şekil almalı, kendi kaideleriyle bambaşka bir tavra bürünmelidir düzen… Bu kısır döngü zamanın berrak sathında dönüp durmalı ve insan; bir gözü hınzır bir süratle geçip giden akrep ile yelkovanda, bir gözü ise tesis ettiği düzenin kusurlarında tam manasıyla tetikte beklemeli ve onu muhafazaya yeltenmek için en muntazam safhasını kollamalıdır. Kainat planında kaos, insan planında düzen, asli kıymetiyle böyle tezahür edebilir ancak.

Daha çocuk yaşlarda sıraya riayet etmeyi öğreniriz. Düzenin kutsiyeti içimizde böyle sınanır ve düzenin elzem olduğunu, kurulan ve kurulacak olan tüm sıralarda muntazam duruşumuz ile bir kez daha ispat ve ihtar ederiz. Sıralar kurulur, yalnız her biri bozulmak için kurulmaktadır. Sosyal hayatta beklemenin ve sırası gelince beklediği şeyi elde etmenin tuhaf bir hazzı vardır. Yazılı olmayan kurallar düzenin omurgasını oluşturmaktadır. Yine de bazıları kurulan sıralara, bekleyişlere son derece kurnaz bir çare bulmak isterler. Bu kimseler düzenin bozulmak için kurulu bir mutabakat olduğunu sezmişler gibi gelirler bana. İşte düzenin bir kurulup, bir bozulan tüm silsilesinin ifşası ve düzenin yeni bir kıvama bürünmesi gerektiği, bu insanların kural tanımaz, sosyal hayattan soyutlanmış ve bir nebze aykırı tavırlarında gizlidir.

İnsanlığın düzeni muhafaza etmek üzerine yükselen tarihinin içinde, korku mefhumu da mühim bir rol oynamaktadır. Bozulacak ve yeniden teşekkül edecek düzenin etrafında korku evvela müphem bir hayal gibi belirir. Burada vehim ile ayırt edilemeyecek kadar sosyallik kavramından uzaktır korku. Ferdî bir evham, bir çekince, bir yalnızlık kadar insanın kendi öz hissiyatıdır. Ama düzenin tüm gerekliliği artık belli başlı bir kaide halini almaya başlayınca ve sosyal hayat, düzeni, kırmızı bir çizgi, vazgeçilmesi mümkün olmayan bir unsur olarak addedince, korku; evhamın tıpkı güneş altındaki örümcek ağına benzeyen ve ansızın insanın bir uzvuna musallat olan iç gıdıklayıcı, ürpertici sarmalından, ciddi bir meseleye, hatta bir tehlikeye evrilir. Artık korku başlı başına düzenin muhafazası ile alakalı müthiş bir müessesedir.

Bu yüzden emniyet duygusu, düzenin her seferinde-aslında bozularak- yeniden kurulmasından menfi bir şekilde etkilenmez. Çünkü bu devinim, bu döngü, sıradan bir mesele haline gelmesiyle birlikte tahribat duygusunu, bir daha ele geçmesi mümkün olmayan mefhumlara bağışlamıştır. Her gün güneşin doğacağını ve batacağını biliriz. Güneşin doğması ve batması, gündelik düzenin vakit kıstasında bozulup yeniden tesis edilmesinden başka bir şey değildir. Mevsimler gelir geçer ve her mevsimin kendi düzenini getirmesiyle birlikte hemen o düzene uyum sağlarız. Çünkü düzenin bozulması, “düzenin kendisi” ve bizzat “düzenin muhafazası”  olarak öğretilmiştir bizlere.

Bu bir paradoks olarak kabul edilebilir mi? İçinde antinomik bir çelişki taşıyor mu? Bu sualler, düzenin mütemadiyen yeniden bozulup, yeniden tesis edilmek üzerine kurulu işleyişini ve bu işleyişi hayatın damarlarında akan canlılık gibi tabî bir mesele olarak görmeye aşina şuurlarımızı göz önünde bulundurduğumuzda, hiç şüphesiz kıymetsiz, fuzuli birer sorun olmaktan öteye gidemezler. Düzeni bozma erdeminin -erdem mefhumunun genel geçer tanımlarından ziyade- ötekileştirilmeye açık  bir davranış biçimi olarak görülmesinin sebebi düzenin, “doğru” ve “yanlış” kavramlarını şekillendiren koşulları bir hiç mesabesine indirgemesinde gizlidir. Bu yüzden hudut tanımaz hislerimiz, davranışlarımız, bizi biz yapan her şey, bir düzenin ve o düzenin bozulmasının arasındaki sözde uyuma mutabık kalmak zorundadır. Suç bu yüzden suç, yanlış bu yüzden yanlıştır. “Doğru” ise düzenin tamamıyla kendisine ve bozulmasına uyum sağlayabildiği zaman doğrudur.

Tüm bunlara misal olarak Peyami Sefa’nın “Yalnızız” eserinde Samim karakterinin üzerinden kurduğu “Simerenya” adlı ütopik dünya gösterilebilir. Orada düzenin hiçbir zaman bozulmaya muhtaç olmamasından dolayı harikalıkların yavan doğruluğu göze çarpmaktadır. Orada her şey “sebep – sonuç” ilişkisini yitirmiş, daimî güzelliklerin insanı tekdüze ve bozulmayacak bir düzen içinde yaşatabilmesinin alegorik bir yansıması amaçlanmıştır. Amaçlanan bu düşünce, kusur olarak o düzenin bozulmayacağının bir  taahüttüdür. Düzenin bozulmaya ihtiyacı olmadığından doğruluk da hakiki manasını yitirmiş ve harikalığın curcunası içindeki yanlışlar da bu mekanizma içinde erimiştir. Orada düzen ve onun muhafazasıyla alakalı bir tarihten ziyade, sıradan bir döngünün sürekliliği vardır. Yalnızız romanının olay örgüsündeki kusursuzluğa yaklaşan akış, Simerenya’daki “kusursuzluğun kusurundan” beslenir.

Düzen hakkında düşünüldüğünde misaller ve farklı zaviyelerden meseleyi tahkik edecek bakışlar çoğalabilir elbet. Ama her düzenin, bir diğer düzenin bozulmasının bir neticesi olduğu ve “kusurun kusursuzluğunun” süreklilik gibi göz ardı edilemeyecek kadar mühim bir vazife üzerinde sabit olduğunun hakkını vermek gerekmekte.

Bütün kusur addedebilecek şeyler, düzen ve bozulan düzenin arasındaki olağan adaletin tesisi için zaruridir.

İnsanlık tarihi, mevcut düzenin muhafazası ile birlikte kusurların da tarihidir.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.