tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Recep Garip

Şair-Yazar-Ressam

    Halkın Sesi Gazetesi 80.Yılı ve Fazıl Küçük

    20.11.2022
    A+
    A-

    Toplumlar, kendi tarihlerini oluşturdukları kadar tarihlerinden de sorumludurlar. Sorumluluk seferle başlar. Fetihlerin sağladığı yurt edinme-sahiplenme duyguları ete ve kemiğe bürünür. Toprağın yaratılışından bu yana bekleyip durduğu ilahi sesler; ezan, kuran, namaz ve dua ile ebediyen Müslümanlaşıyor. Böylelikle üzerinde yaşayan insanla bütünleşir. Bu bize bazen hicreti, bazen mecburiyetin getirdiği savaşı-cihadı ve bazen de ecdadın bir emaneti olarak tezahür eder. Hangi hal ile olursa olsun vatanımız haline dönüştüğünden bizim canımız kadar aziz, şehadete götürecek kadar kutlu, bayrağımızın dalgalandığı kadar yücedir.

    Vatanı sevmek imanın bir gereğidir.

    Sınırsız toprakların sahibi olan milletimizin asaleti, hem savaşta, hem de barışta adaletin tesisi ile anılır. Vatan bir karış toprağı için milletimiz kıyam eder. Çünkü vatanı savunmak namustur. Vatan müdafaası Kuran ve sünnet ölçüsüyle özgür olmaktır.

    Hz. Osman’ın hilâfeti döneminde Suriye Valisi Muâviye b. Ebû Süfyân, yıllardan beri Bizans’a karşı Anadolu’da karadan yürütülen savaşların yanı sıra denizden de hücuma geçmenin kaçınılmaz olduğunu görerek Kıbrıs’a bir donanma gönderilmesi hususunda halifeyi 648 yılında ikna etti. Kıbrıs’ın Müslümanlar tarafından fethi 649 yılında gerçekleşmiş oldu. Böylelikle Kıbrıs’ın bizim için anlamı Hz. Osman (ra) döneminden itibaren bizlere bir emanet olarak bırakılmış vatan toprağımız olmasıdır.

    Kıbrıs’a çıkarma yapıldığında Resûl-i Ekrem’e biat eden kadınlardan olan Ümmü Harâm karaya çıkıldığı sırada atından düşerek hayatını kaybetmiştir. Resûlullah’ın dedesi Abdülmuttalib’in annesi Selmâ, Neccâroğulları’ndan olduğu için Ümmü Harâm ve Ümmü Süleym ile Resûl-i Ekrem arasında süt veya soy bakımından teyze-yeğen ilişkisi vardı. Bazı âlimlere göre Ümmü Harâm, Hz. Peygamber’in süt teyzelerinden biriydi, bazılarına göre ise aralarında babası veya dedesi yönünden süt teyzeliği bulunmaktadır. Enes b. Mâlik’in annesi Ümmü Süleym onun kız kardeşi, her ikisi de Bi’rimaûne hadisesinde şehid düşen Harâm ve Süleym de erkek kardeşleridir. Resûlullah’ın dedesi Abdülmuttalib’in annesi Selmâ, Neccâroğulları’ndan olduğu için Ümmü Harâm ve Ümmü Süleym ile Resûl-i Ekrem arasında süt veya soy bakımından teyze-yeğen ilişkisi olduğunu da kayıtlarda görmekteyiz.

    Kıbrıs’ta barış yoluyla anlaşma sağlanmış 7200 altın vergi ödenmesi, Müslümanlara saldırılmaması kaydıyla anlaşma yapılmıştır. Lakin Kıbrıslılar birkaç yıl anlaşmaya uysalar da Muaviye 654 yılında deniz üzerinden İstanbul’a ulaşmayı düşünüyordu. Böylelikle Kıbrıs’a bir çıkarma daha yaparak 12.000 kişilik askeri birlik bırakmıştır.

    “Hala Sultan Tekkesi” adıyla bilinen kabri bugün de ziyaret edilmektedir. Meseleye buradan başlamak fethe-sefere olan inancımızla birlikte toprak haline dönüşen yurtlarımızın bizlerdeki anlamını bir kez daha gönlümüzde, aklımız ve ruhumuzda hissetmek ve sahiplenme aşkımızı büyütmektir. Bilinmelidir ki Kıbrıs coğrafi konumuyla hem askeri, hem ticari ve hem de bulunduğu zengin iklimi itibariyle asırlar boyu Müslümanlarla Hristiyanlar arasında vazgeçilmez meselelerden biri olmuştur. Bugün de hala aynı değerde gündemini korumaktadır.

    Kıbrıs Türk kimliğinin oluşmasında atılan bütün adımlar vazgeçilmez ecdadımızın bizlere emaneti olduğundan, yurdumuz olduğundan, vatan toprağını müdafaanın imanın bir gereği oluşundandır. Kıbrıs’ın en eski gazetesi olan ve Dr. Fazıl Küçük’ün 14 Mart 1942 yılında kurduğu “Halkın Sesi Gazetesi”nin 80.yılı nedeniyle bir genel değerlendirme yazmak istedim.

    80 yıldır kesintisiz yayınına devam eden gazetenin Kıbrıs Türk Kimliği konusunda yaptıkları tarihe tanıklık etmenin yanında bir tarih arşivi sunmuş olmasının önemi büyüktür. Siyasi kimlik haline dönüşmüş olan gazete, Dr. Fazıl Küçük’ü 1943 martında Lefkoşa Belediye Meclis Üyeliği’ne taşımıştır.  Nisan 1943’te Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu olan KATAK üyeliğine ve ardından da nisan 1944’te Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi kuruculuğunu sağlamıştır. Aralık 1959’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevlerine gelerek Kıbrıs Türk Toplumu lideri sıfatını almıştır. Bütün bu ilerlemeler de, alınan görevlerde Halkın Sesi Gazetesi’nin payı azımsanmayacak düzeydedir. Gazeteyi kurmakla aynı zamanda başyazar sıfatıyla Türk düşüncesini, Kıbrıs halkının-Türk’ünün vazgeçilmez haklarını savunmuştur. Böylelikle bir yandan “Kıbrıs Türk Basın Tarihi” oluşmuş, diğer taraftan da Dr. Fazıl Küçük’ün siyasi üslubu, konuşmaları, iddiaları, yaşanmış anıları derlenmiştir.

    Şartlar, olaylar kişilerin hem kimlik kazanmasına hem de lider vasıflı kişilerin öne çıkmasına neden olur. Türk kimliği varlık mücadelesidir. Bireyden topluma yürüyüşün adıdır. Devlet ve millet olma kazanımları, hakkı gözetme, adaletle hükmetme, kendi kök değerleri üzerinde ayakta durma mücadelesidir varlığımız. İnsana insanca davranma, yaratılıştan verilmiş olan hakları yok saymama, komşuluk ilişkilerinde “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” anlayışıyla yerleşik kültürümüzü koruma mücadelesinin adıdır kimliğimiz.

    Büyük Cihan hâkimiyetinin 18. yüzyılda başlayan kırılmaları, dünyada başlayan Haçlı İttifaklarının taarruzları 19. yüzyıla girildiğinde Balkanlar da oluşturulan kargaşa, işgal ve saldırılarla ruh köklerimizdeki sancı bizleri kısmen pörsümüş olsa da yeniden kıyam etmenin her zaman gerekli olduğunu bir iman meselesi olarak görmüşüzdür.

    Halkın ortak dili, duygusu, sesi olan yayıncılık hafızayı taze tutmakla kalmaz, şuurlanmayı-bilinçlenmeyi sağlar. Günlük, haftalık, on beş günlük ve aylık şeklinde de yayınlanan gazeteler yerel-ulusal anlamda ortak duygunun kıyamda durmasını sağlar. Halkın ortak yaşantısından, günlük genel haberlerle ortak duygu oluşmasına, bilgilendirmeye, bir arada tutmaya, yeri geldiğinde toplanmaya hazırlar. Halkın Sesi Gazetesi; ilk yayınlanmaya başladığı andan itibaren, bu inançla yayın hayatına başlamış, başyazarından köşe yazarlarına değin her an uyanık olunması, birlik ve beraberliğe her günden daha çok muhtaç olduğunu, Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığı bilincinin tarihi hakikatine dikkatleri çekmiştir. Türk’ün sınırsız topraklarına göz dikenin gözünün oyulduğu tarihi hakikat olarak anlatılmıştır.  Kıbrıs Türk’ünün daha çok bir arada, birbirinin kolu, kanadı, gözü, kulağı, yürüyen ayağı, konuşan dili olduğu vurgulanmıştır. Dr. Fazıl Küçük’ün öncülük ettiği Halkın Sesi, aynı zamanda liderlerinin yetişmesine, ortaya çıkmasına, kimliğin devleti kuran iradeye dönüşmesine vesile olmuştur. Rauf Denktaş’ın da köşe yazarlığı yaptığı gazete aynı zamanda hem Dr. Fazıl Küçük’ü hem Rauf Denktaş’ı liderliğe taşımıştır. Gazetenin yazarı olan Rauf Denktaş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Kurucu Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

    Aynı gazetenin çatısı altında aynı inanç, aynı istikamet, aynı özgürlük, aynı birlik ve stratejiyle Türkün birliğini sağlamış gaflet içinde olanları uyandırmış, hıyanet içinde olanlara tarihi derslerini vermiştir. Birlik ruhu; bayrakta bir, vatanda bir, dilde bir, inançta bir, işte bir, tasada bir, sevinçte bir, savunmada bir, davada bir, kurtuluşta bir, özgürlükte birlik duygusu her gün işlenmiş bugünlere gelmiştir. Türk’ün yolu hiçbir zaman kolay olmamış lakin zorluklar bizlere destanlar yazdırmıştır. Ergenekon da dağları eriten ruh bizim ecdadımızın ruhudur. Genlerimiz aynı, ülkülerimiz aynı, kaygılarımız aynı, yurt savunmamız aynı, vatanı namus bilmek aynı, aynı dilden ve aynı dinden beslenerek devletler kurmuş bir milletin evlatlarıyız.

    Ferdin kendini idrak etmesiyle başlayan süreç bizlere fetih yollarını açmıştır. Buna sebeptir ki sefer hali Türk’ün halidir. Müslüman Türk yurtta sulh cihanda sulh düşüncesinden asla vazgeçmez. Lakin yurdunun, toplumunun, toprağının bir karışında gözü olanın gözünü, aklı olanın aklını alır. Türklük şuuru, Kızılelma şuuru damarlarımızdaki imanla yoğrulmuş kanda mukimdir. Müslüman Türk’ü Viyana kapılarına gönderen de, kıtaları dolaştıran da, insanlığa insanlık dersi öğreten de birlik olma, vahdette olma, tevhitte olma aşkıdır Bu aşk Allah ve resul aşkıyla bizleri var kılmış, vatan kılmıştır. Aidiyet duygusu emanet edilen yut topraklarında eminlik kazanmaktır. Emin olmaktır. Emin olunan insan, kutlu muştular taşır her ulaştığı iklime, insana, toprağa, topluma ve rüzgâra. Kendi iklimini bilen, kök değerlerini kaybetmeyen aynı çınarın hem kök, hem gövde ve hem dalları gibi olduğumuzun şuuru; açılmaz sanılan, yıkılmaz sanılan, gidilmez denilen bütün diyarları, kapıları, hanları, yurtları bizlere açma fırsatı verir. 

    Türk’ün varoluş mücadelesi yeni değildir. Kendini bilme duygusunu bizlere kazandıran hikmet sahiplerinden birisi Dede Korkut’tur. Dede Korkut Ata; öz benliğimizden tutarak ruhumuzu olgunlaştırmamızı ister. Dili bir, dini bir olan ülkü sahibi Türk’ün asaletine işaret ederek, ecdadını unutmamak, gönlünü imanla yoğurmak, aklını iman örsünde döverek feraset sahibi olmayı öğüt bize. Bütün gayreti “yaratılış sırrını keşfettirmek, hakikat ışığından faydalandırmaktır. Bütün insanlığın bu hakikate yolculuk yapması gerektiğini anlatır” ve şöyle devam eder:

    “Kahpe içerden olunca, kapı kilit tutmaz oğul!”

    “Oğul;

    Kötülere acımak, iyilere zulümdür.

    Zalimleri affetmek, mazlumlara zulmettir”

    “Kutadgu Bilig” Türk Dünyası’nın önemli bilgelerinden Yusuf Has Hacip’in seyahatnamesinde şöyle yazar; “Kitabıma, okuyana mutluluk getirsin, ona doğru yolu getirsin diye Kutadgu Bilig adını koydum. Ben sözlerimi söyledim, düşüncelerimi yazdım. Bu kitap her iki dünya içinde doğruyu gösteren bir rehberdir, yardımcı bir eldir. Dosdoğru bir söz söyleyeyim size: Her iki dünyayı da devletle elinde tutabilecek kişiden daha mutlu kimse yoktur. Önce Güneydoğu’yu tanıtayım. O hükümdardır, doğru yasayı (töre) temsil eder. Aydoldu ile mutluluk güneşi doğar, o da mutluluğun(kut)temsilcisidir. Öğütülmüş aklı, oturmuş akıbeti temsil eder. Ben sözlerimi bu dört değer (doğru yasa, mutluluk, akıl, akıbet) üzerine kurdum. Okuduğunda anlayacaksın, dikkat et.”

    Böylesi bir yolculuktur bizimkisi. Bu nedenledir ki coğrafyamızın, tarihimizin emanetini üstlendiğimizden yükümüz ağırdır, sorumluluğumuz yalnızca kendi iklimimiz değil bütün dünya insanlığı ve mazlum halklardır.  

    Türk hedefsiz değildir. İmanla çarpan yüreğinde Allah ve Resul ölçüsünü ölçü kabul ederek her yeni güne uyanır. Her insana bu duygu içerisinde yaklaşır. Barıştan yana, kardeşlikten yana, esenlikten yanadır bütün gayreti. Lakin barışı, kardeşliği, esenliği bozanlara karşı merhameti yoktur. Bugünü doğru okumaya, doğru adımlar atmaya, sabırla gözüken ve gözükmeyen tuzakları bozmaya mecburuz. Modern dünyanın içinde bulunduğu denklemleri doğru okumaya mecburuz. Haçlı zihniyetinin her daim tuzaklar kurduğunu bilmeye mecburuz. Müslüman Türk’ün “Sabır, savaş, zafer” anlayışı asla değişmez. Hangi tür yapılanma olursa olsun örneğin siyasal, kültürel, ekonomik bütün alanlarda kendi şahsiyetlerimize, karakterlerimize, kimliğimize uymayan hiçbir şeyin bize huzur getirmeyeceğini bilmek, ona göre hazırlanmak, planlar yapmak, tavırlar almak, kızıl elmalar yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Kimlik siyasetimizi; ortak bir dil, din, kültür, halk, toprak, bayrak ve devlet kavramı üzerine inşa etmeye mecburuz. Aynı dili konuşan, aynı dine inanan, aynı kültürden, iklimden beslenerek gelen, aynı ülkü ve hedeflere sahip olan anlayışlarımızla devletimizi büyütmeye mecburuz.

    Daha evvel bahsini ettiğim Kıbrıs’ın fethi, Hz. Osman (ra) dönemindeki fetihtir ve burada toprağın, tarihin tanıklık ettiği “Hala Sultan”ın medfun bulunmasıyla tescillidir. Adanın neresinde olursa olsun tescillenmiş, fethedilmiş toprak mümindir ve Müslümanlara aittir.

    Kıbrıs’ta Türk varlığı, 1571 yılında Osmanlı Cihan Devleti’nin fethiyle gerçekleşmiştir. Anadolu’dan gönderilen Türkmen aileler adaya yerleşmişse de 1878 yılında İngiliz egemenliğine geçmiş böylelikle Türk-Rum toplumu birlikte yaşama zorunluluğunda bırakılmıştır. Rum toplumu Enosis’i oluşturmuş adayı Yunanistan’a bağlama çabalarına karşılık Türk topluluğu Enosis’e karşı mücadeleyi asla elden bırakmamışlar, Müslüman Türk Kimliğinin oluşması, birliğin sağlanması, insan haklarının korunması, kültürel hareketliliklerin artırılması ve siyasi bilincin en üst düzeye çıkarılması konusunda basın oldukça etkilidir. Anavatan Türkiye’den zaman zaman siyasi açıdan farklılıklar oluşsa da, farklı düşünceler ifade edilse de diliyle, diniyle, her şeyiyle Büyük Osmanlı Cihan Devleti’nin sınırsız topraklarından biri olması, fetih ile alınmış bulunması, stratejik açıdan asla vaz geçilmez oluşu göz ardı edilemez. Akdeniz’de deniz feneri mesabesinde önemlidir Kıbrıs tıpkı kuzey yıldızımız Kırım gibi. Basın halkın gören gözü, konuşan dilidir, asla ihmal edilemez.

    Bütün bu duygularımızın gelişmesinde “Halkın Sesi Gazetesi”nin, Dr. Fazıl Küçük’ün, Rauf Denktaş’ın ve diğer isimsiz kalemlerin, kıraathanelerdeki muhabbetlerin, evlerdeki sohbetlerin, Türk’ün sesi Bayrak Radyosu göz ardı edilemez emekler olduğunu ifade etmeliyiz. Hangi şartlar olursa olsun, hangi düşmanlar gelirse gelsin bizler birlik içinde olduğumuzda aşılmayacak, yıkılmayacak, delinmeyecek herhangi bir zorluk yoktur. Zor Türk’ün aşıdır, ekmeğidir, alın teridir, aşkıdır, sevdasıdır elhasıl şehadetidir. Türk’ün düşmanı birdir. Hakkı çiğneyen kim varsa, adaletten sapan kim varsa, zulüm ile iş gören kim varsa, dilimizle, dinimizle oynayan kim varsa Türk’ün düşmanıdır. Türk adaleti sağlar, hakkı üstün tutar, Kuran ve Peygamber yolundan gayrı yolları elinin tersiyle iter.

    Sözü Arif Nihat Asya bitirsin vesselam:

    “Şehitler tepesi boş değil,

    Toprağını kahramanlar bekliyor!

    Ve bir bayrak dalgalanmak için;

    Rüzgâr bekliyor!

    Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;

    Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye

    Yattığı toprak belli,

    Tuttuğu bayrak belli,

    Kim demiş meçhul asker diye? …”

    Bu duygularla EkoAvrasya Vakfı adına Halkın Sesi Gazetesi’nin nice 80 yıllarını kutlamasını temenni ediyoruz. Türk’ün yurdunun her zaman hangi şartlar altında olursa olsun Türk’ün Yurdu olacağına inancımız imanımızın bir gereğidir. Emeği geçen isimsiz, unutulmuş nice şehitlerimizle Dr. Fazıl Küçük’ü, Rauf Raif Denktaş’ı rahmetle, minnetle yâd ediyoruz.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.