tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Mustafa Alican

Prof. Dr. Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü

Hayvan Çiftliği: Bir iktidar parodisi

10.09.2022
A+
A-

İsyan, sürekli daha fazla kişi tarafından tekrarlanarak mevcuda ilişkin sağlıklı bir eleştiri kisvesine bürünen klişe sloganlarla kitleselleşen hoşnutsuzluğun romantik bir mücadele ideolojisine dönüşmesinden el alır. Yıkmaya, devirmeye ve yok etmeye odaklanmıştır.
Bir özne olarak isyancı, kendisine değil, ötekine yönelmiştir. Bütün analizleri ötekinin zulmüne, baskıcılığına, kötülüğüne ve yok edilmesi gereken bencilliğine yöneliktir. Bu yöneliş o kadar kuvvetlidir ki öznenin kendisi hakkındaki bütün idrakini de işgal eder.
Dikkatini büsbütün ötekinin “zalim diktatör” olarak kurgulanmasına yönelten isyancı, kötüyü ideal edinmiş zalimin devrilişi ile iyiliğin otomatik olarak ortaya çıkacağı varsayımını ilke edinmiştir. Gelgelelim bunun doğru olmadığını anlaması için fazla beklemek zorunda kalmaz.
Devrilenin geride bıraktığı miras devirenin kucağında kalır. İlk başlarda isyanı harlayarak başarıya ulaştıran ilke sorunu çözmez ve giderek esnekleşir. Esnekleşme, ilkenin mutlaklığını çatlatır ve istisna/lar mutlaklığını kaybeden ilkedeki çatlakların arasına yerleşmeye başlar.
İstisnalar önderin yönetme araçlarıdır. Önder bu araçları kullanarak ilkenin içini boşaltır, ona yeni ve birçok durumda da ortaya çıktığı haliyle çelişen yeni anlamlar yükler. İlke artık içerik değiştirmiş ve mahiyetine ancak önderin vâkıf olabileceği yeni bir mutlaklığın temsiline soyunmuştur.
Sonrası gelir ve o çok bilinen klişeyle söylersek, “devrim evlatlarını yemeye başlar.” Birlikte yola çıkanlar, yoldaşları tarafından yeni mutlaklık ile devrimin cennet coğrafyasında açılmış çukurlara gömülürler. En başa değil artık, en başın da öncesine, buhrana geri dönülmüştür.
Tarih iniş ve çıkışların, yokuş ve çukurların hikâyesidir. Uğruna aşkla kan dökülen, ruhlardan vazgeçilen ve katliamlar gerçekleştirilen sözler zamanın sillesiyle keskin anlamlarını yitirirler ve biçimsel olarak aynı kalmaya devam etseler de içerik değiştirirler. Yargılar dönüşür.
Hüküm cümlelerine, talimatlara ve “Yedi Emir”e yeni kelimeler eklenir. Yeni sıfatlar, yeni yüklemler, yeni zarflar ve yeni istisnalar. Herkesin eşit olduğu yine ilkesel olarak kabul edilir, fakat artık bazılarının daha fazla eşit olduğu şerhi düşülür kutsal metinlerin haşiyelerine. George Orwell, 1945 yılında yayınladığı olağanüstü eseri “Hayvan Çiftliği”nde tam olarak bu tarihsel devridaimi hikâye etmiştir. Alegorik bir metin olan Orwell’in metni, doğrusu edebiyatın kudretini apaçık şekilde ortaya koyan balyoz gibi ve fakat hayranlık uyandırıcı bir hicviyedir.
Yaşadıkları çiftlikte isyan çıkararak insanları kovan ve kendi kendilerini idare etmeye talip olan hayvanlar, özgürlük kavramının büyüsüne kapılarak liderliğini Napolyon adlı bir domuzun yaptığı domuzlar kliğinin önderliğinde kendilerine yepyeni bir yaşam kurmuşlardır. Kendilerine Yedi Emir belirler, hayvanlara özgü yaşamı idealleştirir, insanların yozlaşmış yaşamı ve ahlâkını reddederek özgür bir dünya inşa ederler. Ticaret yapmayacak, yataklarda uyumayacak, alkol ve tütün kullanmayacak, kendi yoldaşlarının canlarına kıymayacaklardır.
Özgürlüğün tadını alan hayvanlar daha çok çalışır, daha çok üretirler. Kurdukları cennet tasarımı ziyadesiyle caziptir. Erken emekli olacak, daha çok ve kaliteli beslenecek, kendilerine daha fazla vakit ayıracak ve bir kalem eskisinden çok daha mutlu olacaklardır.
Gelgelelim işler planlandığı gibi gitmez. Bir süre sonra liderlik kutsallaşır, hayvanların cennetine sızan hainler teker teker tespit edilerek infaz edilir, güvenlik kaygıları hayvanlar arasındaki sınıfsal ortaklığı parçalar. Napolyon çiftlikte yaşamaya, yatakta uyumaya başlar.
Gereksinimler ticareti zorunlu kılar, çiftlikte beyin emeğinin hakkı olarak yoldaşlarından daha farklı bir yaşam kuran domuzlar alkol tüketir, eğlenir ve aristokratik bir sınıf haline gelirler. Hayvanlar giderek daha çok çalışmak zorunda kalır, ihtiyaçlar giderek karşılanamaz hale gelir. Bu sırada törenler, ritüeller, marşlar şekillenir. Yedi Emir’e yeni eklemeler, istisnalar, çıkarmalar yapılır ve her bir şey Napolyon’un iradesi ile yeni bir forma bürünür. Kuşkusuz bütün hayvanlar eşittir, fakat artık bazı hayvanların diğerlerinden daha eşit olduğu anlaşılır.
İngiliz yazar George Orwell tarafından kaleme alınan ve güçlü bir Stalinizm eleştirisi olan Hayvan Çiftliği, işin doğrusu kötümser bir metin. Sert bir çevrimsel tarih anlayışını yansıtıyor ve salt teorik bir kurgu olmaması onu daha kötümser ve fakat gerçekçi bir metin haline getiriyor.
Tarih, genel planda insanın değiştiremeyeceği ölçekteki sabitelere dayanır. İnsanın tarihteki etkisi kısa vadelidir. Bu etki orta vadede dönüşür, uzun vadede ise bütünüyle buharlaşır. Niyetlenilen şey ile elde edilen şey arasındaki bağlantı çok zayıftır. Çoğu durumda da yoktur. İnsanın yapabileceği kendini değiştirmek, disipline etmek ve ilkeye tabi kılmaktır. İlkeye bağlanmak, ilkeli hareket etmektir. Onun sorumluluğu budur, değiştiremeyeceği sabitelere çengel atmak sorumluluğu değil, sorumsuzluğudur. Kendisini kendisi belirlemekle mükelleftir.
Hayvan Çiftliği, özellikle gündelik yaşamın prangalarına vurulmuş olup hayatlarında bir çeşit rehber ihtiyacı duyan gençler tarafından tekrar tekrar okunması, üzerinde düşünülmesi ve ilke belirlemede kendisine başvurulması gereken önemi bir metin. Gerçek bir başvuru kaynağı.
Hayvan Çiftliği, gerçek bir anti özgürlük anlatısı. Bu yüzden de gerçek bir özgürlük anlatısı. Gerçek bir eleştiri. Bu yüzden de gerçek bir özeleştiri.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.