tarihkitapbiyografimehmet poyrazmustafa armağandergi

Hasret Tosun

İlahiyatçı/Yazar

    Rıza makamı

    14.05.2022
    A+
    A-

    Ne çok bekledik, ne çok erteledik, ne çok sendeledik. Dur bir olduğun yerde! Azıcık temaşa eyle. Adımın nereye, kimin için ve nedeni ne? Hangi anlamsız boşluklara geliyorsun?

    Hangi çamur ayağının altında?

    Dur olduğun yerde!

    Düşündün mü zaman nasıl geçti?

    Artık eskisi gibi değil düşüncelerin var bir burukluk yüzünde. Kaşların çatık, yüzünde çizgiler. 

    Geçmiş ile geleceğe yürürken dur orada.

    Geçmişinde edindiğin o korkular, öfke, anlamsızlık, kıskançlık hepsini taşıdın bu adıma kadar.

    Bu yükleri taşımaktan sırtın delinecek neredeyse. Durduğun için çok daha acıtacak. Adım atarsan da seninle gelecek ve sırtını delmeye devam edecek o yükler.

    Susup da konuşamadığın, öfkelenip de haykıramadığın, çaresiz kalıp da derman bulamadığın, içinden çıkamadığın her an için köpürüp kabarıp hüzünlendin.

     Artık diyorum ki vakti değil midir o yükleri teslim etmenin? Küçücük omuzlarından devasa yüklerini bırakıp, ileriye de rahatlamış olarak adım atmanın.

    Kim alır ki yükü? Deyip de düşünüyorsun.

    -Sahiden o yükü kim alır?

    -Kim biliyor musun?

    “Rıza Makamı”

     Sen razı oldukça Rıza makamının kapısını açacaksın. Arkasında hikmet aradıkça sevineceksin, belki gözyaşı dökeceksin. Göreceksin, sana isabet eden musibetlerin, hüzünlendiren duyguların, yeri geldiğinde ağlatan hikâyelerinin ardında ki rengârenk titreşimini.

    “Bu gözyaşları, musibetler, hüzünler ilahi mozaiğin bir parçası imiş sadece,” diyeceksin.

    Herkesin rengi farklıdır. Herkesin merhameti eşit değildir. Doğduğumuz an bize bu dünyanın bir parçası olduğumuz hissettirilir. Bambaşka bir dünyaya açtığımız bu gözlerin nelere şahit olup neleri bertaraf edeceği hakkında hiçbir fikri de yoktur. Endişe ve kaygının ruhunda hüküm sürdüğü bir evre oluşur zihninde.

    Bu bağlamda endişe ve kaygıyı devam ettirmek ve bu dünyaya doğmak istememek ve kendini o karanlığa mahkûm etmenin iyi bir fikir olmadığı yanılgısını dünyaya doğanlar çok iyi bilir.

    Bunu da kabul ederler ki,  “Bunda da vardır bir hikmet,” deyip Allah’a teslim olup kendini Rabb’e bırakıp bu dünyaya doğdukları an da çok geniş bir evrenin, aydınlık ışık dolu olduğunu görüp çok şefkatli bir kucağa doğdukları için teslim olmanın vermiş olduğu rahatlık ile huzuru tatmışlıklarını bu karmaşadan sonra çok daha fazla güçlenmiş olarak dünyaya geldiklerini görebili (yorlar) riz.

    Önceleri daracık yerde duran bu varlık sonsuz bir aydınlığa yolculuk yapmış, bununla da kalmayıp kalbini daim sıcak tutacak bir varlığa teslim edilmenin sevincini tatmıştır.

    Şimdi düşün istersen. Sen ne konuşabiliyordun, ne yemeğini yiye biliyordun.

    Peki “O” seni bir mukaddime yapıp sıcacık bir kucağa düşürüp kan damarlarının mevcut olduğu o yolu, bembeyaz süt kanalına dönüştürerek, seni senden daha çok düşünmedi mi?

    Sana ömrün boyunca ayakta dura bileceğin iskeletinin besinini cömertçe teslim etmedi mi?

    Hani o yükler var ya, işte annen o yükleri severek ve isteyerek teslim aldı. Şayet annen bu yükleri almasaydı senin ağlamalarına tahammül etmeseydi. Sen yürümeye çalışırken seni korumasaydı. Sen ağlayınca hemen yanına koşmasaydı. Sen hüzünlendiğinde seni bağrına basmasaydı. 

    Daha doğrusu annen bunlara rıza göstermeseydi, sen, sen olur muydun?

    Rıza makamı, razı olanlara çok şey anlatır.

    Razı ol; çünkü teslim olmak kışın ardındaki bahardır!

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.