Rus sanatının boykotu üzerine
Son günlerde yaşanan evrensel gerginlik ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, bir çok soruyu, boykotu, korkuyu ve benim de sıkça bahsettiğim buhran kavramını akıllara getirdi. Şimdi ne olacaktı? Alınacak tavır, edilecek boykot neydi? Bir üçüncü dünya savaşı çıkar mıydı?
İlk şaşkınlığın akabinde devletler, özel sektör kurumları, Rusya’ya ekonomik yaptırımlarla tepki gösterdiler. Bu ekonomik tutumun ardından bir de ne görelim! Tarkovsky’nin filmleri ibdm’nin listelerinden, Dostoyevski’nin kitapları raflardan ve nice Rus sanatçının eseri evrensel kültür dünyasından ötelenmeye başlandı…
Sanat tarihi, aynı zamanda sistem eleştirilerinin de tutarlı bir tarihidir. Gözden bir çırpıda kaçsa da sanat tarihini dönemlere ve her dönemde değişen sistemin açmazlarına göre objektif bir şekilde okumak gerekir. Sadece ulus ve o ulusun sanatçısı bağlamında taraflı bir şekilde değerlendirilen bir sanat kavramının temeli her daim noksan kalacak, sanatçı kavramının öznel ayrıcalıkları böylece önemsiz bir hale gelecektir. Bu, kısa vadede belki ehemmiyetsiz gelen, ama uzun vadede evrensel kültüre tahmin edilenden daha fazla zarar verecek bir hamledir. Bir ulusun askeri, siyasi tarihi ve günümüz dünyasındaki tavrı, o ulusun sanat anlayışından bambaşka bir seyirde ilerlemektedir. Askeri ve siyasi anlayış, her ulusun kendi potasında şekillenirken, sanat ve estetik gibi kavramlar, evrensel kültürün birbirini tamamlayan dinamikleridir.
Sanat tarihi aynı zamanda parçadan bütüne ulaşmanın da tarihidir. Sanatçılar ve ortaya koydukları eserlerin birbirlerine tesiri, insanlığın bir bütün halinde nesilden nesile aktarılan mirasıdır. Farklı coğrafyalarda, farklı sanatçıların ruh dünyalarından bin bir zahmetle devşirip meydana getirdikleri sanat eserlerinin mutabık noktalarını bulmak, tahlil ve tetkik etmek, insanın en kıymetli şuur hassasiyetlerinden olan estetiğin incecik bir hayal gibi uzanan o müthiş çizgilerini görmektir.
Şimdi düşünelim, bir ulusun sanatçıları, bir ulusun eserleri bir anda ortadan kaybolsa neler değişir? Teferruata girmeden ben söyleyeyim, en genel manasıyla evrensel kültür tarihi… Tarkovsky ve fimleri tıpkı ibdm’nin ettiği boykot gibi nice boykotlar sonucu unutulsa bir “Nostalghia”nın, bir “Stalker”ın yeri dolacak mı? Dostoyevski, her eseriyle, büsbütün insanlığın kültür mirasından, edebiyatından silinse, bir “Suç ve Ceza” bir “Ecinniler” bir “Karamazov Kardeşler” yeniden yazılacak mı?
Tesir ettikleriyle, müteessir olduklarıyla bir ulusun sanatı, evrensel sanatın ayrılmaz bir parçasıdır. Sisteme dair eleştirilerini, sanatçılarının dünya algılarını ve çepeçevre dönemsel özellikleri bir ayna misali yansıtmaya muktedir olan sanat eserlerini, askeri ve siyasi tutumlardan ayrı tutup, öyle tahlil etmeyi iş işten geçmeden öğrenmek gerekiyor.
Hipokrat ne güzel söylemiş;
“Sanat uzun, hayat kısa, fırsat kaçıcı, deneyim aldatıcı, karar zor.”*
(“Ars longa, vita brevis, occasio praeceps, experimentum periculosum, iudicium difficile.”)