Dünyanın çivisi çıktı çıkıyor
Bana katılır mısınız, yoksa “Adam sen de!” deyip geçer misiniz bilmem ama dünyanın çivisi hakikaten çıktı çıkıyor…
Büyüyen sarmal, sönmeyen ateş, kesilmeyen ses, durmayan sürat, çoğalan söz, her gün bombalanan şehirler, bir gün dahi durmayan zulüm döngüsü, ancak büyük bir istifraya yakışan daimi bulantı, gölgeli yüzlerde tebessüm, yalan yanlış kararlar, kapital ve emperyal tuzaklar, bir dilden çıktığı andan itibaren inanılması mutlak olan hatta inanmayınca, inanmayanı meczup ilan eden safsatalar… Ekranlarda büyüyen ve yapış yapış bir çamura benzeyen rengarenk bulamaçtan ibaret imajinasyonlar… Kalabalıkların içinde her biri yapayalnız bırakılmış, fikirsizleştirilmiş ve amaçsızlaştırılmış çaresiz insanlar…
Neler oluyor!?
Ya büyük bir tuğlayı, bir el hiç tereddüt etmeden yerinden çekip aldı dünyanın kadim duvarından; ya da binlerce yıllık harcı çürümeye yüz tuttu bu duvarın… Yoksa insanlığa mâl edilen o büyük “gelişme” ve “âkil olma” erdemi, en başından beri zıttıyla kâim olan döngünün bir parçası mıydı? Haddine ulaştı ve hududu zorlayacağı an tamamıyla zıttına mı döndü? Bilmem…
Bir ay oldu mu? Gazze’ye yağan bombaların haddi hesabı yok… Çare? Çare sokaklara yapıştırılan ve her birinin üzerinde hakikate davet eden boykot cümleleri ile tezyin edilmiş kağıtları çoğaltmaktan ibaret… Ya da Beyaz Saray’ın önünde birkaç saat slogan atmak kâfi bunun için. Ya da durun durun… Sorgusuz sualsiz, bir kahve dükkanına girip insanlık adına bağırıp çağırabilirsiniz!
Bir yıl ya oldu, ya olacak… Çoktan bir yılı aştı mı yoksa?
Rusya ile Ukrayna savaşı ne oldu hani? Hangi “kutsal el” sönümledi bu savaşın hararetini? İsrail ile Filistin arasındaki savaşın sonucu ehemmiyetini yitirmiş olamaz… Savaşan aynı insan, ölen aynı insan sonuçta… Bakan aynı insan, gören aynı… Hatta Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta da söylenen aynı, şimdi de… Nasıl unuturuz bazı devlet başkanlarının ipek beyaz gömleklerini giyip, desenli kravatlarını takıp da kasıla kasıla “Üçüncü Dünya Savaşı yaklaşıyor” dediklerini… Şimdi de demiyorlar mı?
Kaç ay oldu? Covid’in hani şu teknoloji şirketlerinin yeni bir ürünü, yeni bir yazılımı duyurdukları gibi her mevsim başlangıcında insanlığa sunulan varyantlardan ses yok bir süredir. Ne değişti?
François Hartog’un da “Eskiler, Modernler, Yabanıllar” adlı şahane eserinde dediği gibi olmasın sakın, “Geçmişin geçmiş olmasına izin vermek” adına bazı şeyler halı altına süpürülüyor da, bizler mi görmüyoruz?
Ah unutmadan, kaç yıl oldu şimdi tespit edemiyorum, iklim aktivistleri sanat eserlerini tahrip ediyor, yolları kapatıyorlardı hani… Devam ediyorlar etmesine ama yakın zamanda gerçekleşen akıl almaz bir olay var. Duydunuz mu? Panama’da yolu kapatan iki iklim aktivistini silahını çekip gözünü kırpmadan öldüren şu donuk yüzlü bey amca hukuk profesörüymüş… Olay esnasında çekilen görüntülere ne demeli? Uzun zamandır, böyle, tüm dehşetini durağan bir cinnet halinde yüzünde toplayan bir figür görmüş müydünüz? Eşine ancak Kubrick filmlerinde rastlayacağımız ifadesiz bir figür değil mi bu? Bu figürün olay esnasında gayet özenle kayıt altına alınan tavrı da ayrı mesele. O ne profesyonel, ne estetik bir görüntü ama! Sinematografik mi dediniz? Tam da öyle!
Akıbeti ne olacak acaba?
Ne demiştim, bana katılır mısınız, yoksa “Adam sen de!” deyip geçer misiniz bilmem ama dünyanın çivisi hakikaten çıktı çıkıyor…
Lafı kısa tutup, uzun düşünmek gerek!
Henüz vakit varsa tabi.