IV. Haçlı Seferi’nin anlatıldığı “Konstantinopolis’in Zaptı”
Yıllar önce Umberto Eco’nun IV. Haçlı Seferi sıralarında geçen keyifli bir hikâye anlattığı Baudolino’yu okurken, mezarlığın birinden aldığı kafatasını Vaftizci Yahya’nın kafatası diye müminlere “okutan” kitabın başkişisi Baudolino’nun yaptığı Kutsal Emanetler ile ilgili sahtekârlıkları abartılı bulmuştum.
Alman keşiş Gunther von Pairis’in Sistersiyen Tarikatı Başkeşişi Martin’in tanıklığına dayanarak IV. Haçlı Seferi’ni anlattığı Konstantinopolis’in Zaptı (Historia Constantinopolitana, Türkçe çev. Kutsi Aybars Çetinalp, Kronik Kitap) adlı metnini okurken Eco’nun aslında hiçbir şeyi abartmadığını gördüm.
İstanbul’u zapt eden IV. Haçlı Seferi ordularında yer alan ve bugün Zeyrek Camii olan Pantokrator Kilisesi’ndeki “kutsal emanetleri,” bu “kutsal ganimetleri” yağma hakkı olarak alıp Pairis Kilisesi’ne götüren Martin’in İmparator Philipp’e verdiği kutsal emanet sandığının içinde neler varmış neler!
Kitapta listelenen 51 kutsal emanetin bir kısmını burada zikretmek isterim:
1) Mesih’in insan ırkının kurtuluşu için dökülen kanının izi
2) Rabbin çarmıhının bir parçası
3) Havari Aziz Yakup’un kolu
4) Aziz Kosmos’un ayağı
5) Aziz Laurentius’un dişi
6) Bakire Cecilia’nın iskeletinden bir kemik parçası vb.
Baudolino’nun, babasından kalan ahşap çanağı iman sahiplerine Kutsal Kâse olarak “okuttuğunu” hatırladıkça bir gülme gelirdi bana. Fakat Gunther’in eserini okuduktan sonra, içten içe bu türden kutsal sahtekârlıkların halen de olağan olduğu konusunda doğrusu ikna olmuş durumdayım.
Gunther’in eseri, bir Haçlı güzellemesi. Özellikle dönemin hemen bütün Haçlı kroniklerinde adeta lanetlenen Konstantinopolis’in işgalini bir yandan kaderci savlarla diğer yandansa Troyalılar ile Ahkalılar arasında “ahlaksız bir kadın” yüzünden çıkan büyük savaş üzerinden aklamaya çalışmış.
Tanrı’nın iradesinin, “imansız şehir” Konstantinopolis’in, “başka dinlere inananlar tarafından ele geçirilmesin diye” Haçlılar tarafından işgal edilmesi yönünde olduğunu savunan Gunther, Haçlıların, kendileri istemediği halde Mesih tarafından “suçlu Yunanları” cezalandırmakla görevlendirildiklerini…
Kendilerine verilen zenginliklerin kıymetini bilmek yerine kibre kapılan ve Papa Hazretlerinin de teolojik sapkınlıklarından dolayı kendilerinden nefret ettiği Yunanların, yani Bizanslıların başlarına gelen bu talihsiz olayı hak ettiklerini, Haçlıların bu yozlaşmış insanlara gönderilen ilahi bir ceza olduğunu savunmuş.
IV. Haçlı Seferi’ni işgalcilerin gözünden anlatan eser, doğrusu 1204 yılında İstanbul’u işgal eden ve korkunç bir yıkım gerçekleştiren Haçlıların oldukça tedirgin olduklarını ve yaptıkları ile ilgili kuşkulara sahip olduklarını göstermesine ilave olarak işgalin meşruiyetini izah etmeye çalışan nadir metinlerden biri.
Geoffroi de Villehardouin, Robert de Clari, Nikolaos Mesarites ve Niketas Khoniates’in yaptığının aksine doğrudan doğruya ve açıkça Haçlıları aklama girişimi olan von Pairis’in eserinin Haçlılar tarihi alanına dikkat çekici katkılar sağlayabileceğini söyleyeyim. Özellikle de Haçlı Seferlerinin temelleri…
Seferlerin arkaplanı, Haçlılık ideolojisi ve Hıristiyan Avrupa’nın hem Hıristiyan Doğu’ya hem de İslâm dünyasına bakışı ile ilgili tartışmalar için yeni bir veri bankası olduğunu vurgulamakta bir sakınca görmüyorum. Bu bakımdan metnin ortaçağ tarihçileri tarafından acilen tahkik edilmesi gerekiyor.
Son olarak, Kronik Kitap’ın son yıllarda Haçlı Seferleri tarihine katkı sadedince neşrettiği Haçlı kroniklerinin Türk tarihçiliğine önemli bir hizmet olduğunu belirtmek ve gerek yayınevini gerekse bu çalışmalarda görev alan mütercim arkadaşları tebrik etmek, kendilerine bilvesile teşekkür etmek isterim.