Keşfin keşfedilmesi: Vikinglerin Amerika’yı keşfi
David Wootton, Bilimin İcadı adlı eserinde şöyle demektedir: “Keşifler bir tarihsel süreçte geriye döndürülemeyeceği öngörülen anlardır. Keşif kavramı beraberinde döngüsel olmaktan ziyade doğrusal bir yeni zaman duyusunu getirir. Amerika’nın keşfi hoş bir tesadüf sayılabilirse, daha da ilginç bir tesadüfü, yeni keşfin keşfini doğurduğu söylenebilir.”
Gelin hep birlikte insanlık tarihinin zihnini daima meşgul eden, hatta nesnel bir ispat olarak da son günlerde temellenen bir fikrin, David Wootton’un “keşfin keşfi” tabirini kılavuz belirleyerek bir arkeolojisini yapalım…
Keşif şüphesiz hiç bilinmeyen dünyaların, olayların, durumların kapısını açar, o dünyaların, olayların ve durumların kendilerine ait doğrusal zamanında, yine o dünyaların zenginliklerini ortaya koyar, kullanıma kazandırır.
“Keşif” bulmak ve bulunanı her cephesiyle malum kılmaktır…
Vinland Sagaları diye adlandırılan ve iki İzlanda destanının anlatıldığı bir eser vardır. Bu eser keşifler tarihinin en etkileyici öykülerinden birini anlatır…
Leif Ericson’un Vinland’ı, yani Amerika’yı keşfetmesini, saga denen bir söylence türü ile aktaran bu kitapta, Vikinglerin “Skraeling” ismini verdikleri Kızılderililerle karşılaşmaları ve savaşları da anlatılmaktadır.
Leif Ericson, günümüzde Kanada sınırları içinde yer alan Newfoundlan’ı bulmak için yola çıkmış ve kıtanın farklı bölümlerini keşfetmiştir.
Oysa bu eser hakkında neler denilmemişti ki… Bilim dünyasında çürütülmesinin yanı sıra, uyduruk bir masal olduğu, fantezi ürünü bir hayalden başka bir mana kıymeti taşımadığı peş peşe sıralanmıştı…
O da ne!
Birkaç gün önce, kültür sanat haberlerinde neredeyse son dakika hüviyetiyle bir haber sıkça dönmeye başladı…
Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, Vikingler 1021 yılında Kuzey Amerika’ya yerleşmişti.
Kanada, Hollanda ve Almanya’dan bir grup bilim insanının yaptığı araştırmayla Vikingler’in, Kolomb’un Amerika’yı keşfinden yüzlerce yıl önce Kanada’nın Newfoundland eyaletine geldiği ortaya koyulmuştu!
Newfoundland… Hani yukarıda bahsettiğimiz Leif Ericson’un bulmak için yola çıktığı bölge…
Araştırmacılar, Vikinglerin gelişini belirlemek için ahşabın üzerinde, radyokarbon tarihleme yöntemini kullanmışlar ve buluntulara göre de ekseriyetle Vikingler’in kullandığı kesim aletlerinin emarelerine rastlamışlardı…
Hatta UNESCO’ya göre, Kanada’da, L’Anse aux Meadows’daki yapılar, Vikingler tarafından Grönland ve İzlanda’da bulunanlarla aynı tarzda inşa edilmişti…
Uyduruk masallar, fanteziler, hayaller gerçek mi oldu şimdi?
Yoksa gerçeğin her yerde söylenmemesi gereken kısmında olduğu için mi, apaçık ortada olan şeyler masal, fantezi ve hayal ürünü olarak lanse edildi yıllarca?
David Wootton’un bahsettiği, keşiflerin tarihsel süreçte geriye döndürülemeyen anlardan olması, elden kaçan bir fırsatın telafisi olarak yıllarca gerçeğin önüne hayal, masal, fantezi kavramlarını mı koydu?
Gerçek yahut nice gerçekler böyle mi perdelendi?
İnsanlık tarihi kuşkuların da tarihidir… Nitekim yine duyulan bir kuşku gerçeğin ortaya çıkmasını sağladı. “Keşfin keşfedilmesi” yolunda mühim bir adım bu, şüphe yok.
Bir de şu husus var ki, mitolojik söylencelere, destanlara, anlatılara velhasıl topyekûn nesnel addedilmeyen, ötelenen, somut delilden ziyade aktarıma dayanan kavramların da aslında çok mühim işaretler taşıdığını bir kez daha gördük.
Misal olarak Göbeklitepe’nin keşfini anlatan bir belgeselde hiç unutmadığım bir şey öğrenmiştim.
Kısaca aktarayım…
O bölgenin sakinlerinden bir amcamız, dedesinin kendisini küçükken Göbeklitepe’yi kastederek, oralarda fazla oynamayın, dolaşmayın uyarılarını kutsiyete dayanan bir üslupla anlatışı bugün bile konusu açıldığında aklıma gelir.
Söylenti, söylence, efsane, mitoloji, her şeyin gerçeğe dayalı yanını düşünürüm.
Yıllarca ötelenen Vinland Saga’ları da böyle değil mi? Keşke Vinland Saga’ları hakkında da gerçeklik payını düşünseler, hemen peşin hükümle reddetmeselerdi.
“Ya da reddetmek zorunda kalmasalardı…”
Bu konuda takdir kamuoyunun…
Yalnız söylemekte fayda var, insanlık, keşfin keşfedilmesini ilerleyen günlerde birçok kez tecrübe edecek gibi!
Selimcan Yelseli – gercektarih.com.tr
canyelseli@gmail.com
İLGİLİ YAZI:
Tarih yeniden mi yazılacak, Amerika’yı Kristof Kolomb değil de Vikingler mi keşfetti?