Tasavvuf neden “İslâm Mistisizmi” değildir-3
Tasavvufun İslâm mistisizmi olarak nitelenmesinin doğru olup olmadığı ya da ne kadar doğru olabileceği konusundaki yazı dizimizin önceki kısımlarında Türkiye’de yazılmış tasavvuf tarihi kitaplarının görünümünü ve mistisizm kavramının Batıdaki ortaya çıkış ve kullanım durumlarını kuş bakışı denilebilecek bir tarzda incelemeye tâbî tutmuştuk. Ulaşılabildiği kadarıyla Batıda yapılan araştırmaların da bir kısmından hareketle şu ana kadar ortaya koyduğumuz veriler gösteriyor ki “mistik” ve “mistik olan/mystical” kavramları beşinci yüzyıllara giden bir döneme kadar geri götürülebilmekteyken, sonuna getirilen bir –izm ekiyle mistisizm kavramının geçmişi 19., haydi biraz daha zorlayarak 18. asırdan çok fazla geriye gitmiyor. Bu durum da kavramın modern bir kavram olduğunu gösteriyor. Bu duruma göre iki kavramın birbirinden farklı ele alınması gerekir. Yazımızın bu kısmında bazı meslek sözlüklerinden başka, bir iki İngiliz dili sözlüğüne de baktıktan sonra genel bir değerlendirme yaparak incelememizi sonuçlandırmaya çalışalım.
*
Felsefe Sözlüklerimizde Mistisizm ve Tasavvuf
Osmanlı’nın son dönemindeki aydınlarında mistisizmle tasavvufu eşitleme eğilimi hissediliyordu. Başlangıçta Mehmed Ali Aynî’nin yaklaşımının böyle bir yönü olduğunu belirtmiştik. Bu durum aynı dönemdeki farklı meslekî sözlüklerimize de yansımış gözüküyor. Meselâ 1341 tarihli Lugatçe-i Felsefe’de İsmail Fennî Ertuğrul ile rûmî 1330-1332 yani milâdî 1914-1917 yıllarına tekabül eden Rıza Tevfik’in Kamûs-ı Felsefe Istılâhâtı Mecmû’ası bu terim açısından bakıldığı zaman aynı noktada görünüyor. Ancak şunu unutmamak gerekir: Son dönem Osmanlı entelektüeli genellikle Batıyı Fransızca üzerinden takip etmiş, bu durum da Fransızca literatürdeki perspektifin dilimize ve düşüncemize girmesiyle sonuçlanmıştır. Felsefe Encümeni’ndeki entelektüellerimiz genellikle bu noktadadır. İngilizce literatür entelektüel hayatımızda çok etkili kullanılmamıştır. Bu konuda zaman zaman aydınlarımızın kendi aralarında da bazı farklılıklar olmuştur. Ancak mysticisme kavramı Babanzâde Ahmed Naîm’in rûmî 1331 (milâdî 1915 yahut 1916) tarihli İlmü’n-nefs Tercümesi’ndeki terimler kısmında herhangi bir Türkçe kelimeyle karşılanmamış. Yani Babanzâde bu kavramı tasavvuf terimiyle karşılamamıştır. Ancak Cumhuriyet döneminin başlarında mistisizmin tasavvufla eşitlendiği de başlangıçta belirtilen hususlar arasındaydı.
1. İsmail Fennî Ertuğrul’un Lugatçe-i Felsefe adlı eserinin iç kapağı.
Mistisizm kavramının tasavvufla ilişkisi konusunda Osmanlı’nın son aydınlarında görülen iki anlamlı yapı, Türkiye’de sosyal bilimler alanında hazırlanan felsefe, psikoloji, eğitim ve diğer sahalardaki sözlüklerde sürdürülmüş gözüküyor. Meselâ ilk cildi 1954 tarihli Mustafa Namık Çankı’nın Cumhuriyet döneminin ilk felsefe sözlüğü olan Büyük Felsefe Lugatı’nda mistisizm tasavvufla eşitlenmiş gözüküyor ve bu kavram “tasavvufiye” terimiyle karşılanıyor. Üstelik mistisizmin fanatizmle eşitlenmiş varyasyonları bulunduğuna da işaret ediliyor. Kant’ın felsefesiyle tasavvuf arasındaki farkı ilâhî aşk yerine kanunun konması olarak açıklıyor: “Aşk(-)ı ilâhî yerine kanuna hürmet diyecek olursanız Kant’ın mesleğini elde etmiş olursunuz.” (2/480) Maddede tasavvuf hakkında da kısa bilgi veriliyor.
*
İlk baskısı 1975 yılında yapılmış olan Bedia Akarsu’nun mistisizm için gönderme yaptığı “Gizemcilik” maddesinin başlık kısmında da tasavvuf mistisizmin eski kullanımı olarak gösteriliyor ve şemsiye yaklaşımı rûhî/mânevî tavır, düşünce ve yaşama doğrultusu olarak tasvir edilen bu terime tam beş mânâ veriliyor: 1-Karanlık ve gizemli olana aşırı eğilim. 2- Açık olmayan gizemci düşünce biçimi 3- İlâhî sezgi yoluyla tabiatüstü hakikatlere ulaşma 4- İlâhî olana erişme çabalarının tümü 5- Gerçekliğin üstüne yükselme eğilimi. Burada kastedilen gerçekliğin görülen ve maddî olan gerçeklik olduğu anlaşılıyor. Bunlardan ilk ikisi kapalılık ve anlaşılmazlık içerirken, son üçü ise mistisizm kavramına verilen genel tarifleri kapsıyor. Yalnız burada neden kapalılık ve anlaşılmazlık “mistisizm” denilen şeyin ilk akla geldiği asıl tariflerin önüne geçmiş olabilir? Bu tercih yirminci yüzyılda ülkemiz aydınlarına hâkim olan felsefenin modern fikirlerle aydınlanmış akılların işi olduğu genel kabulüyle açıklanabilir mi acaba?!
Bu noktada bir de Merriam-Webster Sözlüğü’ndeki görünüme bakalım. Bu açık kaynak sözlükte mistisizme dört mânâ verilmiş: 1- Mistikler tarafından bildirilen nihai gerçeklikle mistik birlik veya doğrudan birlik deneyimi. 2- Tanrı’nın doğrudan bilgisinin, mânevî gerçeğin veya nihai gerçekliğin (sezgi veya içgörü gibi) şahsî tecrübe yoluyla elde edilebileceği inancı. 3- Belirsiz spekülasyon; sağlam temeli olmayan bir inanç. 4 (3b)-: Tarif edilemez bilgi veya gücün doğrudan ve sezgisel olarak edinilmesi ihtimâlini varsayan bir teori. Bu arada sözlüğün çocuk versiyonunda (kids definition) karmaşıklık ifade eden son iki mânânın yer almadığına da dikkatinizi çekmek isterim (!): 1- Mistik birlik deneyimi veya Tanrı ile doğrudan iletişim 2- Tanrı’nın veya mânevî gerçekliğin doğrudan bilgisinin derin meditasyon yoluyla elde edilebileceği inancı. Demek ki anadili İngilizce olan çocukların kafaları karışsın istenmiyor!
Şimdi bu noktada mevcut iki sözlük verisini, yani bizim felsefe sözlüğüyle Webster Sözlüğü’nün genel varyasyonunu yan yana koyduğumuzda hangi tanımlamanın daha insaflı durduğu da tartışılabilirdi ama burada duralım ki söz uzamasın.
*
1991 tarihli Sosyal Bilimler Ansiklopedisi’nde de mistik kavramıyla mistisizm kavramının eşitlendiği görülür:
Düşünce biçimi olarak çok eskilere uzanmasına, çeşitli medeniyetlerde ve yaygın olarak görünmesine rağmen, kelime olarak mistisizm, Mistik İlahiyat (Theologie Mysique) adı altında ve miladın beşinci yüzyılında ortaya çıkan anonim (yazarı belirsiz) ve miladın ilk yıllarında yaşamış Saint Denys’in adını taşıyan eserlerde görülür.
XII. yüzyıl Batı-Hıristiyan dünyasında (S. Bernard 1091-1153, Hughes de Saint Victor 1096-1141 ve benzerleri vasıtasıyla) bir sistem olarak ortaya çıkmış ve XVIII. yüzyıldan itibaren de mistisizm terimi sıkça kullanılır olmuştur. İslam dünyasında erken yıllarda, VIII. yüzyılda ortaya çıkan tasavvuf kelimesi de yakın dönemlerde Batı dillerinde bu terimle karşılanmış ve (meselâ Reynold A. Nicholson 1868-1945 tarafından) Mistisizm olarak tercüme edilmiştir.
Görüldüğü gibi mistisizm teriminin 18. yüzyıldan itibaren kullanıldığı ve Islamic Mysticism teriminin Nicholson’la irtibatı bu sözlükte de yerini bulmuştur. Maddenin sonunda “Doğu Düşüncesi” ve “Tasavvuf” maddelerine atıf yapılmaktaysa da ansiklopedide “Doğu Düşüncesi” maddesi yoktur, bunun yerine psikoloji ve psikiyatri araştırmalarına etki eden yönüyle “Doğu Psikolojisi” maddesi vardır. Buna karşılık “Tasavvuf” maddesinde mistisizm kavramı kullanılmadığı gibi, bu konuyla ilgili herhangi bir bilgi verilmez, tasavvufla mistisizm arasındaki ilişkiye dair bir mâlûmât da yer almaz.
1992 tarihli Sosyal Bilimler Sözlüğü içinde ise mistisizm kavramı için “Gizemcilik” maddesine atıf yapılıyor. Bu madde kavramı iki yönüyle ele alıyor:
- Mistisizm. Bilinçli olarak bütün açıklamaların sonunda anlaşılamaz, bilinemez noktalar bırakma, merak konusu olan belirli şeyleri açıklamaktan kaçınma.
- Tasavvuf. Ruh terbiyesiyle manevî hiyerarşide duygusal ve sezgisel süreçleri kullanarak ilerleme; kendisini bu yolla ruhen temizleme esasına dayalı Allah’a ulaşma yolu.
Burada ilginç olan şu ki Sosyal Bilimler Sözlüğü açıkça anlaşılamaz açıklamalar olarak nitelediği kavramı bir de tasavvuf adıyla tarif etmiştir. İlk maddede çeşitli duraklardan geçilen mânevî yolculuk anlamındaki sülûke işaret olmadığı gibi mistisizm kavramına verilen klasik tanımlar da yoktur. Bu yönüyle madde Cevizci’nin az sonra zikredilecek sözlüğünde yer alan ikinci maddenin alındığı kaynaktan eksik alıntı yapıldığı izlenimi uyandırıyor. Ama buradaki ikinci maddede sülûk vurgusu önde gözüküyor. Dolayısıyla birinci mânâsında usûlü olmayan, hatta mânevî bir tecrübe olduğu bile şüpheli bir sessizlik durumu tasvir edilirken, ikincisinde bir usûl dairesinde sürdürülen mânevî bir tecrübe dizisi anlatılmış oluyor ve buna da “tasavvuf” deniliyor. İşin enteresan bir yanı da şöyle tecellî etmiş: 2012 tarihli bir Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü’nde bu madde aynen alınmış, ancak ikincisinin başında yer alan tasavvuf kavramı es geçilmiştir!..
İlk baskısı 1996 tarihinde yayınlanan Ahmet Cevizci’nin Felsefe Sözlüğü’ndeki “Gizemcilik” maddesinde tasavvuf terimi yer almaz. Ancak verilen üç mânâdan üçüncüsü tasavvufu hatırlatır. Birinci maddede bilgiye sezgi yoluyla ulaşma metodu tarifi verilirken, ikinci maddede bilimin görevini tamamlamasından sonra bile ifadesi imkânsız problemler kaldığını, dolayısıyla bilimin her şeyi açıklayamayacağını savunan yaklaşım, üçüncüsü ise dînî duyguya önem veren, “kişinin Tanrıyla doğrudan ilişki kurabileceğini, Tanrıya mistik birlik hali içinde erişilebileceğini savunan doktrin” vasıflandırması yapılır. (715) Selçuk Budak’ın 2009 tarihli Psikoloji Sözlüğü ise aradığımız konu açısından bize herhangi bir mâlûmât sunmuyor.
Buraya kadar görüldüğü gibi genellikle hakikate sezgi yoluyla ulaşma olarak tanımlanan mistisizm kavramının farklı mânâ varyasyonları mevcut ve bunlardan bazıları müspet, bazıları da menfî nitelik taşıyor. Bu da terimdeki tanımların karmaşıklığını gösteriyor.
* * *
Mistisizm Kavramına Karşı Çıkanların Yaklaşımları Neler Söylüyor?
Mukayeseli Din uzmanı Eric J. Sharpe Dinler Tarihinde 50 Anahtar Kavram (50 Key Words: Comperative Religion, 1971) başlıklı küçük çalışmasındaki “Mistisizm” başlıklı maddeye şu tespitle başlıyor (59): “Mistisizm, ifade ettiği anlamlar çoğu kere açık olmayan bir kelimedir.” Erol Güngör “Guénon’un Hıristiyan mistisizmi hakkında kabul ettiği noktalarda Batılı müellifler(in) farklı fikirlere sahip” oldukları düşüncesini ortaya koyduğu cümlesinde Guénon’a tenkit getirmek isterken acaba böyle bir karmaşıklığı da dile getirmiş olmuyor muydu?
Öte yandan Carl Ernst ise, mistisizm kavramının şu üç ana başlığı içine aldığından söz ediyor: a. Yunan Pagan kültüründeki bilgi ve sırlar b. Hıristiyan kültürdeki Teslis inancının sırlarına vâkıf olmaya özgü rûhî tecrübe c. Modern düşüncede ise bütün bu tür mânevî/mistik tecrübelerden başka hipnotizma ve ruh çağırmadan sihir, rüyalar ve kehanetlere kadar giden geniş bir anlam dünyası. Hatta Ernst, bazen öğrencilerinden bir mistik adı söylemelerini istediğinde Avrupa’nın 16. asırdaki meşhur kâhini Nostradamus’un (1503-1566) adını verenlerin çokça olduğunu da ifade ediyor ve bu durumu mistisizm kavramının karmaşıklığına delil gösteriyor. William James’in The Varieties of Religious Experience adlı ilk baskısı 1900’lü yılların başlarında (mistisizm kavramının yaygınlaştığı yıllar, ne tesadüf !) yayınlanmış eserine referansla bir şey daha ekliyor: William James tarafından geliştirilmiş olan “mistik tecrübe” kavramının, “Katolik Kilisesi’nin dogmatik Ortodoksluğu’na karşı deneye dayalı Protestan reformasyonunun temel anlayışı” olduğunu! Ernst bu konuda şöyle diyor:
Maneviyat, din ile daha şahsi, daha az otoriter ve kesinlikle daha ilginç olması sebebiyle sıklıkla karşılaştırılır. Avrupa ve Amerika toplumlarında yakın geçmişte kurumlaşmış dinin büyüsünü bozma eylemi diğer kültürlere de yayılmaya başlamıştır. Psikolog William James tarafından bir asırdan fazla zaman önce unutulmaz şekilde keşfedilen din tecrübesi kavramı, farklı bir Protestan ve hatta Amerikan görüşünü yansıtır. […] Deneyle bağlantılı olan tecrübe, Protestan reformasyonu zamanının temel bir anlayışı idi, Katolik kilisesinin dogmatik Ortodoksluğunu (katı kuralcılığını) ret ve özgünü bulmak için şahsi arayışı teklif etmişti.
Bu tespit, günümüzde yaygın bir kullanım sahası bulan “mistik tecrübe” ya da “mânevî tecrübe” gibi terimlerin de fikrî arka planı hakkında göz ardı edilemeyecek bir perspektif sunuyor ve bizi bu noktada ciddî bir sorgulamaya itiyor. Günümüzde herhangi bir hesaplaşma yapılmadan, rahatlıkla ve sıklıkla kullanılan “mistik tecrübe” kavramı, eğer Katolik Kilisesi’nin hegemonyası karşısında Protestan reformasyonunun deneyi önceleyen anlayışını ortaya koyan bir kavramsal çerçeve içeriyorsa bizim bu terimle ilgili bir dizi sorgulama yapmış olmamız gerekmez miydi?
2. Carl Ernst’in Sufizm İslâm’ın Mistik Geleneğine Giriş adıyla dilimize çevrilen kitabının kapağı.
* * *
İngilizce Sözlükte -ism Ekinin Karşılıkları Ne Diyor?
Bu arada -izm ekiyle ilgili de şunları hatırlamak gerekiyor: Webster sözlüğü hem isim hem de son ek olarak aldığı -izm kavramına isim olarak şu anlamları veriyor: “ayırd edici bir doktrin, sebep yahut teori” ve “baskıcı ve özellikle ayrımcı bir tutum veya inanç”. Cambridge sözlüğü de -izm ekinin eşanlamlıları olarak doktrin, felsefe ve düşünce okulu kavramlarını veriyor. Yani hem inanç hem felsefe ve hem de felsefe okulu. Bu noktada felsefe, inanç ve düşünce okullarını birleştirme bakımından iki sözlük örtüşür gibi gözüküyor. Ancak Webster sözlüğü son ek olarak -izm kelimesine daha ayrıntılı mânâlar veriyor. Bunlar şöyle sıralanabilir:
1 (1a): Eylem; uygulama; süreç: Buna örnek olarak kritisizm/eleştiri ya da eleştirmenlik ve plagiarizm/intihâlcilik veriliyor.
2 (1b): (Belirli) bir kişi veya şeyin karakteristik özelliği olan eylem veya davranış tarzı: Buna da örnek olarak muhtemelen her şeyin hayvan ya da canlı özellikler taşıdığını ifade eden hayvansalcılık/animalizm veriliyor.
3 (1c): (Belirtilen) bir nitelik temelinde önyargı veya ayrımcılık: ırkçılık/rasizm ve cinsiyetçilik/seksizm
4 (2a): Durum, konum, özellik: bunun örneği de barbarianism/barbarlık olarak veriliyor.
5 (2b): (Belirtilen) bir şeyin fazlalığından kaynaklanan anormal durum: Buna da alkolizm/alkoliklik örneği verilmiş.
6 (3a): Doktrin, teori, din: Bunun örneği Budizm/Buda geleneği olarak gösterilmiş.
7 (3b): bir sisteme veya bir ilkeler sınıfına bağlılık. Buna da stoicism/stoacılık örneği verilmiştir.
8 (4): karakteristik veya tuhaf özellik veya özellik bir ilkeler sınıfı: Bunun örneği olarak da konuşma dili anlamına gelen colloqualism kelimesi örnek verilmiştir.
Meğer -izm ekinin ne çok anlamı varmış! Dinden düşünce sistemine, düşünceden uygulamaya, önyargıdan aşırılığa, planlı hırsızlıktan ırkçılığa, uyuşturucu madde bağımlılığından tuhaf özellikli ilkeler sınıfına geniş bir alan! Cemil Meriç ilk baskısı 1974 yılında yapılan Bu Ülke’de “İzm’ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri” derken bir aydın hassasiyetiyle aşırı gitmiş bile olsa haklı tarafları var gibi gözüküyor. İşin enteresan tarafı Meriç’ten birkaç yıl önce 1971 yılında bir İngiliz mukayeseli din araştırmacısı olan Eric J. Sharpe da Dinler Tarihinde 50 Anahtar Kavram (50 Key Words: Comperative Religion) başlıklı küçük çalışmasındaki “Teizm ve Türevleri (Theism and Derivatives)” başlıklı maddeye şöyle giriş yaparak aynı hususu diğer bir yönden dile getirmiş (vurgular bizim):
Onsekizinci asırdan beri Batı düşüncesinin en acınacak eğilimlerinden birisi, onun “izmler”den zevk almış olmasıdır. Bir din, bir düşünce okulu veya bir uygulamadan bir “izm” olarak söz etmek, her şey açıkça kendi içinde belirli bir örneğe uygun düşer düşüncesini harekete geçireceğinden (halbuki bu nadiren söz konusu olan veya hiç karşılaşılmayacak bir durumdur) tehlikelidir. Fakat lafzî alışkanlıklarımız artık derince kök salmış alışkanlıklardır ve böyle olduğuna göre de, mukayeseli dinde dikkat isteyen çok sayıda “izm” vardır.
Bu çerçevede bizim, Hinduizm, Budizm, Judaizm, Gnostisizm ve Metodizm gibi, her biri dinin belirli bir alanını tanımlayan veya tanımlar gibi görünen ve daha ileri tanımlama ve daha büyük dikkat için gerekli olan ihtiyacın akılda tutulması şartıyla, bu hizmeti sürdürmeye devam edecek olan kelimelerin tartışmasına girmemiz mümkün değildir.
Yani yazar bırakın belli kavramları -izm ekiyle kullanmayı, doğulu veya batılı dînî yaklaşımları bile bu ekle isimlendirmeye itirazda bulunuyor! Ayrıca -izm eklerinin kullanımının 18. yüzyıla bağlanması da bir başka dikkat çekici taraf! Daha önce belirtildiği gibi mistik hayatın tarihçesi üzerine bir külliyat kaleme almış bulunan Bernard McGinn’in mistisizm teriminin on yedinci yüzyılda üretildiği görüşünü ve Rus Tasavvuf Tarihi araştırmacısı Alexander Knysh’in de bunu doğru saydığını hatırlayalım. “-izm’lerden zevk almış olmanın acınacak bir eğilim olması” noktasında Sharpe Guénon, Ernst ve Malezyalı din tarihi ve tasavvuf araştırmacısı Din Muhammed ile aynı hizada duruyor. Din Muhammed de Guénon ve Ernst’i referans alarak benzer şeyler söylüyor.
3. Sharpe’ın Karşılıklı Din Araştırmalarında 50 Anahtar Kelime adlı kitabının kapağı.
* * *
Mâneviyât, Mistiklik ve Mistisizm Arasında Tasavvuf
Mâneviyat, mistiklik ve mistisizm arasında tasavvuf nerede durur?
Mistik hayat, anlatılamazlık, vasıtasızlık, bütünlük ve birlik hissi gibi temel nitelikleri bakımından tasavvufla vecd ve galebe, tecellî, mârifet, müşâhede gibi mânevî yaşantılar noktasında birleşir gözükse de tasavvuf sadece bu yaşantılardan ibâret görülmez. Gerçi Aynî’nin verdiği bilgilere bakıldığında mistik hayatla tasavvuf arasında, yolculuğun üç temel durağının aynı oldukları gözüküyor: Hazırlık, tasfiye (Yunancası katharsis) ve kemâl (Yunancası teleiotes). Tasavvufla mistiklik arasında benzerlikler olsa da tasavvuf kavramı, üçüncü hicrî, dokuzuncu milâdî asırlardan beri İslâm mâneviyat akımlarını şemsiyesi altında toplayan temel kavramdır ve sadece İslâm toplumları ve düşüncesine mahsus bir terimdir. Ancak ülkemizde hesabı verilmemiş pek çok kavram gibi, mistisizm kavramı da sorgusuz sualsiz entelektüel dünyamıza girmiş ve burada kabul görmüş, hatta tasavvuf kavramıyla eşitlenmiş gibi gözüküyor.
Gerçekten de mistisizm kavramının teist, deist ve ateist formları yanında, sonsuzluk ve kişilik mistisizmi denilen geniş bir çerçeveyi içerdiği ve bunlardan mühim bir kısmının tasavvufla kısmen ortak zeminler taşısa da aynı olmasının mümkün olmadığı, hatta bazılarının tamamen tasavvuftan uzak olduğu anlaşılıyor. Üstelik yukarıda mistisizm için çizilen üçlü çerçeve içerisinde tasavvufun durumu açık ve net değildir. Şu halde Modern Batı dünyasında geniş bir kullanım sahası bulunan mistisizm kavramı Antik Yunan’dan günümüze kadar gelen mistik eğilimleri yansıtan, ancak tamamen yeni bir terimdir. Üstelik tarihte contemplatio teriminin sıklıkla kullanımına karşı mistik kullanımının bile daha az olduğu da daha önce ifade edilmişti. Yukarıdan beri anlatılagelen hususlar üzerinde düşünüldüğünde tasavvuf ile mistisizm kavramlarını kesin çizgileriyle ayıran yaklaşıma sahip olan Guénon’un Hristiyan mâneviyat disiplinlerine dair eserinin Hristiyan Mistisizmi değil, Hristiyan Mistik Düşüncesi adını taşıdığını ve mânevî disiplinlere verilecek isim için inisiyasyon (initiation/başlangıç, sülûke başlama) terimini uygun gördüğünü de hatırlamalıyız. Demek ki Erol Güngör’ün mistisizm konusunda Batılı müelliflerin farklı görüşleri olduğunu söylediği noktada gerçekten Guénon onlardan ayrılmakta. Ancak Güngör’ün de tam açık olmamakla birlikte adını vermediği Batılı müelliflerin görüşlerine katıldığı, Guénon’a itirazda bulunduğu da fark ediliyor. Diğer yandan bazı noktalarda tasavvufla Hıristiyan mistisizminin birbirinden farklı olduklarını ve Hıristiyan mistisizmi ile tasavvuf arasında yapılan ayrımın esas itibariyle doğru olduğunu Güngör de kabul etmektedir. Ancak buna rağmen o, tasavvufa İslâm mistisizmi demeyi uygun görmektedir.
4. Guénon’un tasavvufu mistisizmden kesin olarak ayırdığı İnisiyasyona Toplu Bakışlar adlı kitabının ilk baskısı.
*
Mistik akımlara toplu olarak baktığımızda şöyle bir manzaraya rastlıyoruz: Hristiyan mistik akımları Teslis inancına dayalı, bazı biçimleri kehanetlerle de iç içe geçmiş bir anlayışlar toplamını yansıtır görünüyor. Hristiyan mistikleri arasında Katolik Kilisesi ile ters düşen Meister Eckhardt (ö. 1328) ve Lutherci Jacob Böhme (ö. 1624) en çok öne çıkan isimler olarak biliniyor. Hristiyan mistik akımları arasında tarihte kısmen bilgi sahibi olunabilenler arasında şunlar yer almakta: Kurucusu Nursialı Aziz Benedict (ö. 547) olan Benedikten, kurucusu Aziz Dominik (ö. 1221) olan Dominiken ve kurucusu Aziz Francesco (ö. 1226) olan Fransisken tarîkatları. Bunlardan son ikisinin Haçlı Seferleri’nde etkin rol oynadıkları biliniyor. Hakkında çok fazla sağlıklı bilgilere sahip olunamayan Hristiyan tarîkatları arasında ise şunlar sayılabilir: Yine Haçlı Seferleri’ndeki rolleriyle tanınan Gül ve Haç (Rose Croix/Fransızca, Rose Cross/İngilizce, Rozen Kreutz/Almanca) kardeşliği, Tapınak (Temple) Şövalyeleri, Hastane (Hospitalier) Şövalyeleri. Bunlardan başka daha pek çok Hıristiyan tarîkatından söz edilebilir. Günümüzde bu hareketler ve Protestan kökene dayalı Evanjelist yaklaşımlar mistik eğilimler taşıyor ve daha çok Kitâb-ı Mukaddes’ten çıkarılan bazı kehânetlere dayanan yaklaşımları öne çıkarıyorlar. Oysa İslâm perspektifinden bakıldığında din bir kehânet olgusu değil, bir hidâyet rehberidir. Tasavvuf da bunun herkese mecbur tutulamayacak özel bir yolundan ibarettir.
* * *
Mistiklik ve mistisizm açısından bakıldığında sonuç olarak şu söylenebilir: Yükseldikçe birbirine yakınlaşan yönleri bulunsa da her mâneviyat akımı kendi din ve inanç çerçevesi içerisinde şekillenir. Hatta yabancı tesirlere konu olsa da her birindeki mitolojik unsurlar bile kendi dînî çerçevesini yansıtır. Hindu mistik yaşantısı, Nirvana’ya ererek samsâra (doğum-ölüm-yeniden doğum-ölüm-…) döngüsünde uğrayacağı yeni durumu rızâ ile karşılamaya, Buda geleneğinin mistik yaşantısı mutlak hiçlik ya da yokluk yolunda zanların ve arzuların ortadan kaldırılması yoluyla Nirvana’ya, Yahudi Mistik düşüncesi Tevrat’a, Hristiyan mistik düşüncesi Teslis’e, İslâm mâneviyâtı olarak kabul edilebilecek olan tasavvuf ise tevhid inancına ve Hz. Muhammed’in rehberliğine dayanır.
5. Carl Ernst’in dilimize Hz. Muhammed’in Yolunda adıyla çevrilen eserinin kapağı.
Meseleye tasavvuf açısından bakıldığında, her ne kadar zaman zaman kimi sapmalardan söz edilebilirse de sûfîler sahih tasavvufun Kur’ân ve Sünnet’e dayandırılması gerektiği üzerinde müttefiktirler. Tasavvufta tevhid ve sünnete uyma olmazsa olmaz sayılan hususların başında gelir. Zaman zaman getirilen tenkitler de bu hususları yeniden yerli yerine oturtmaya yöneliktir. Mânevî hayatını bu ilkelere dayandırmamış kişilere “sûfî” denilemeyeceği gibi, bu ilkelere dayandırılmayan mâneviyat akımlarına da “tasavvuf” denilemez. Esasen “tasavvuf” denilince Müslümanların çoğunun aklına felsefî fikirlerin değil, daha çok belli bir hayat tarzı ve bu hayatı yaşayan insanların geldiğini Erol Güngör de teslim etmiştir. Schimmel’in Tasavvuf Notları kitabındaki ifadeyi dikkate almak gerekirse “Sûfî Müslüman mistik demektir.” Bu çerçevede tasavvuf İslâm medeniyeti içindeki mistik hayatın adı olarak kabul edilebilir. Ancak yer yer tasavvuf ve mistiklikle ortak yönleri olsa da mistisizm bambaşka bir şeydir ve tasavvufla alâkası daha azdır. Hatta bazı biçimleriyle mistisizmle tasavvuf arasında uzaktan yakından herhangi bir ilişki kurulması imkânı bile yoktur. Şu halde konunun tasavvufla ilişkisine bakılmadan önce mistiklik yahut mistik hayatla mistisizm arasında bir ayrım yapılması şarttır. Bu çerçeveden bakıldığında tasavvufla mistiklik arasındaki ortak payda, tasavvufla mistisizm arasında olanlardan daha çoktur.
Şu ana kadar ortaya koyduğumuz veriler gösteriyor ki Batıda yapılan araştırmaların da ortaya koyduğu gibi sonuna getirilen bir –izm ekiyle mistisizm kavramının geçmişi 19., haydi biraz daha zorlayarak 18. asırdan çok fazla geriye gitmiyor. Haydi McGinn’i de kırmayalım ve 17 diyelim. Bu durum da kavramın aslında modern bir kavram olduğunu gösteriyor.
Meselenin tasavvufla alâkalı bir yönüne de kısaca işaret etmekle yetinelim: Başlangıçta Batılı araştırmacıların tasavvuf kavramını karşılamak üzere kullandığı Islamic Mysticism kavramı, uzun bir zamandır yerini Sufism adında bir başka kavrama bırakmış gözüküyor. Ernst bunu da tartışıyor, ama anlaşılabilir olmak için kullanmak zorunda kaldığını itiraf ediyor. Yani bu tür kavramlaştırmaların kökeninde Batılılaşma maceramızın bir şekilde yer aldığı dikkat çekiyor! Ben bu toprakların bir araştırmacısı sıfatıyla Batılı araştırmacılar tarafından üretilen Sufism kavramına da itiraz ediyorum. Bunu Batılı araştırmacılar kullanabilirler ama Müslüman araştırmacılar uluslararası düzeyde yaptıkları çalışmalarda İslâmî terminolojiyi gerekirse Batı dillerinin fonetiğine uydurarak yazmalı, gerekirse parantez içinde Batılıların anlayabileceği ifadeleri kullanmalıdırlar, diye düşünüyorum. Tasavvuf özelinde bu şöyle bir kullanım olabilir: Tasawwuf (Islamic Mystic Thought and Life or Sufism). Aynı hassasiyetin diğer İslâm disiplinleri için de korunması gerektiğini düşünüyorum. Kendi terimlerimizi biz uluslararası literatüre sokmazsak başkalarından bunu kabul etmelerini asla bekleyemeyiz ve beklememeliyiz de.
* * *
Kıymetli okuyucular! Yazımız yine haddini aştı. Sabrınızı bir sayı daha zorlamış olacağım. Ama söz veriyorum: Yeni bir veri paylaşmayacağım. Sadece bu üç yazılık diziden çıkan sorular, sorunlar ve sonuçları özet olarak vereceğim. Sizlerden bir nefes daha talep ediyorum.
BU KISMA YÖN VEREN KAYNAKLAR
Akarsu, Bedia. Felsefe Terimleri Sözlüğü. İstanbul: İnkılâp Kitabevi, 4. Basım, 1988.
Aynî, Mehmet Ali. Tasavvuf Tarihi. ed. Hüseyin Rahmi Yananlı. İstanbul: Büyüyenay Yayınları, 2017.
Babanzâde Ahmed Naîm. İlmü’n-Nefs Tercümesi Felsefe Açısından Psikoloji Meseleleri Georges Fonsegrive’den, Türkçede Yeni Kullanılan Terimler Hakkında Ayrıntılı Notlarla Birlikte. İstanbul: İz Yayıncılık, 2017.
Bakırcıoğlu, Rasim. Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü. 394. Ankara: Anı Yayıncılık, 2012.
Bolay, Süleyman Hayri. Felsefe Terimleri ve Doktrinleri Sözlüğü. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, 11. Basım, 2013.
[Bölükbaşı], Rıza Tevfik. Ma’ârif-i Umûmiyye Nezâreti Istılâhât-ıİlmiyye Encümeni Kamûs-ı Felsefe IstılâhâtıMecmû’ası (Rıza Tevfik’in Notlarıyla). 96, 190. Konya: Çizgi Kitabevi, 2014.
Budak, Selçuk. Psikoloji Sözlüğü. 975. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 2009.
Cevizci, Ahmet. Paradigma Felsefe Sözlüğü. 715. İstanbul: Paradigma Yayıncılık, 8. Basım, 2013.
Çankı, Mustafa Namık. Büyük Felsefe Lugatı. 3 Cilt. 2/480-483. İstanbul: Aşıkoğlu Matbaası, 1955.
Demir, Ömer – Acar, Mustafa. Sosyal Bilimler Sözlüğü. 149. İstanbul: Ağaç Yayıncılık, 1992.
Ernst, Carl W. Hz. Muhammed’in Yolunda. çev. Cangüzel Güner Zülfikar. İstanbul: Okuyanus, 2. Basım, 2012.
Ernst, Carl W. Sufizm İslâm’ın Mistik Geleneğine Giriş. çev. Gülçin Tunalı. İstanbul: Sufi Kitap, 2022.
[Ertuğrul], İsmail Fennî. Lugatçe-i Felsefe. 444-446. İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1341.
Güngör, Erol. İslâm Tasavvufunun Meseleleri. haz. Şeyma Güngör. Ankara: Yer-Su, 2018.
Knysh, Alexander. Sûfîlerin Tarihine Farklı Bir Bakış Denemesi. çev. Ömer Saruhanlıoğlu. İstanbul: Nefes Yayınları, 2021.
Kutluer, İlhan. “Mistisizm”. TDV İslâm Ansiklopedisi. 30/188-190. Ankara: TDV Yayınları, 2020.
McGinn, Bernard. Foundations of Mysticism – Vol. I of Precense of God: A History of Western Christian Mysticism –. New York: The Crossroad Publishing, 1990.
Meriç, Cemil. Bu Ülke. İstanbul: İletişim Yayıncılık, 8. Basım, 1993.
Muhammed, Din. Tasavvuf ve Mistisizm. çev. Muhammet Uysal. İstanbul: Endülüs Kitap-Ravza Yayıncılık, 2016.
Olguner, Fahrettin. “Mistisizm”. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi. 3/15-17. İstanbul: Risale Basın Yayın, 1991.
Russel, Bertrand. Mistisizm ve Mantık. çev. Ayseli Usluata. İstanbul: Varlık Yayınları, 1972.
SBA. “Doğu Psikolojisi”. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi. 4/329-331. İstanbul: Risale Basın Yayın, 1991.
SBA. “Tasavvuf”. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi. 4/121-126. İstanbul: Risale Basın Yayın, 1991.
Schimmel, Annemarie. İslâmın Mistik Boyutları. çev. Ergun Kocabıyık. İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım, 2. Basım, 2017.
Schimmel, Annemarie. Tasavvuf Notları. çev. Dilara Yabul. İstanbul: Sufi Kitap, 2018.
Sharpe, Eric J. Dinler Tarihinde 50 Anahtar Kavram (Karşılaştırmalı Bir Çalışma). çev. Ahmet Güç. Bursa: Arasta Yayınları, 2000.
Sunar, Cavit. Mistisizmin Ana Hatları. İstanbul: Anadolu Aydınlanma Vakfı Yayınları, 2. Basım, 2005.
Tahralı, Mustafa. Çağ ve Hakikat -René Guénon’dan Seçme Makaleler ve Yorumlar-. İstanbul: Kubbealtı Neşriyat, 2018.
“Definition of -ISM”. Erişim 10 Ocak 2023. https://www.merriam-webster.com/dictionary/-ism
“Definition of MYSTICISM”. Erişim 10 Ocak 2023. https://www.merriam-webster.com/dictionary/mysticism
“Ism”. 01 Mart 2023. Erişim 04 Mart 2023. https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/ism
Devam edecek.
PROF. DR. ZAFER ERGİNLİ