Asım Gültekin ve Sirkeci dergi günlerine dair
Asım Gültekin’i (1975-2020) aralarında başta Akif Emre (1957-2017) olmak üzere kurucuları arasında yer aldığı internet sitesi sayesinde tanımıştım. 2008’in kış günlerinden birinde olmalı ve o vakitler Adana’dayım. Bahse konu olan internet sitesine büyük emekler verdiğini uzun uzun anlatmama gerek yok sanırım. Zira nasıl emekler verdiğini okur da yazar da gayet iyi bilmektedir.
Asım Gültekin internet sitesinin genel yayın yönetmeni olduğu sıralar, 2011 yılında, kendisini üzenler ile İslam düşmanlarından yakınan bir okur mektubu alır. Rahmetli Asım okurun mektubunu yanıtlamaya şu sözlerle başlar:
“Seni üzen şeyler ne de güzelmiş ama daha güzelini söyleyeyim mi? Ve kendimi adadım ben o güzel olana, o da şu: Kötülüğü anlatmak, kötülerden şikâyet bir yere kadar gereklidir. Ama ben kötüleri zikretmekten iyileri, müminleri, muvahhidleri, öncüleri, dünyanın en güzellerini anlatmaya vakit kalmayacak diye korkuyorum.
Ömrümüz kısa… Ümmetin çocukları, gavurların ise kendileri de, çocukları da, ümmetin bu güzellerini tanımıyor; isimlerini bile duymamışlar. Bunu dehşetle, bunu acıyla görüyorum, fark ediyorum. Ve bu nedenle canhıraş bir şekilde ümmetin güzel bildiğim, gördüğüm adamlarını, insanlarını, gençlere anlatmaya ve anlattırmaya çalışıyorum. İşim gücüm vazifem görevim budur. Başkasını bilmem.
Size de bunu öneririm kardeşim, haddim midir bilmem.”
Mektubunun devamında çağrıda bulunur ve isimler zikreder:
“Gel bu kavgaya, bu mücadeleye sen de katıl kardeşim! Duymaya ve okumaya ihtiyacımız var! Hasan el Benna’nın ismini hiç duymayan gencimiz kalmasın, Ömer Karaoğlu’nun o muhteşem bestelerini dilinde terennüm etmeyen kalmasın. Rasim Özdenören’in o muhteşem “İslam ilerlemeci, akılcı, bilimsel bir dindir, diyen biri İslamı övmüyor; çağın hastalıklı söylemlerinin tesirinde kalarak pozitivist, rasyonalist, darvinist anlayışlara İslam’ı yamamaya çalıştığını fark edemiyor bile” tesbitini taşıyalım insanlara. Said Nursi Hazretlerinin neden 10 yıl soyadı almamaya direndiğini fısıldayalım insanlara. Malcolm’un haccda ümmeti fark edişini görüp tekbirler getirelim coşkuyla.
Başörtüsü sorunu çözülsün artık diyen birine; “Öyle bir sorun yok, o sorunun adı başörtüsü yasağı sorunudur.” diyelim. “Gökhan Özcan’ın kitapları neden kitapçılarda yok kardeşim?” diyelim. “Mürsel Sönmez’in kitabı neden yok her yerde?” diyelim. Sen Esad Coşan’ın hadis anlatışını bilir misin kardeşim, diyelim; Mustafa Demirci nasıl da güzel “lâl” der bilir misin, diyelim. Sezai Karakoç bu çağda nasıl da onurla duruyor kardeşim, diyelim. İlhan Kutluer ne de güzel işler yapıyor, diyelim, hiç ortalara çıkmadan. Hadi kardeşim, bir Hakan Albayrak deyiver, içinin enerji dolduğunu göreceksin. Bir N. Ahmet Özalp de, nasıl da derinleşeceksin diyelim yanımızda yöremizdeki gençlere! İbrahim Demirci’nin dil bilincine 80 yıllık Türk Dil Kurumunun alayını toplasanız ulaşamazsınız hey laikler, diyelim. Bizim artist adamımız Dücane Cündioğlu bile tek başına sizi mahveder isterse, diyelim. İsmail Kara ile “Gel de bir o küçümsediğin geleneksel hacı amcalarda ne güzellikler yatar, bir fark et, kardeşim!” diyelim.
İsmet Özel’in hala bu yaşında belediye otobüsü kullanıyor oluşunun ne güzel bir şey olduğunu sana nasıl anlatabilirim kardeşim. Hüseyin Rahmi Göktaş’ı bile fark edemediniz, yazıklar olsun sizin televizyonlarınıza, kitap dergilerinize, dil dergilerinize, akademinize, üniversitelerinize! Yuh yani yuh! Bir İz yayınlarının binde biri olamıyorsunuz. Bir Cihan Aktaş’ın duyarlığını, enerjisini; bir Akif Emre’nin titizliğini, hakkaniyeti gözeten tavrını; bir Hüseyin Su’nun tek başına sessiz bir ordu gibi Hece kozasını örmesini dahi görmekten çok uzakta duran nesillere bu güzel adamları anlatmalıyız kardeşlerim.
Bir Halid Meşal’i, bir “Kayıp İmam” Musa Sadr’ı, bir İmam Abdullah Harun’u, bir Ahmed el-Alavi eş-Şazeli’yi, bir Beheşti’yi, bir Ali Şeriati’yi, bir Şehbenderzade Ahmet Hilmi’yi, bir Babanzade Ahmed Naim gibi mübarek bir adamı, bir Nuri Pakdil’i, bir Ebubekir Eroğlu’nu, bir Sebahattin Aydın’ı, bir Mustafa Özel’i, bir İhsan Fazlıoğlu’nu… bir, bir, bir… binlerce, onbinlerce ümmetin güzel adamını anlatmalıyız kardeşlerimize. Ömründe daha hiç secde etmenin güzelliğini tadamamış gençlerimize, anlatmalıyız bu güzel isimleri, onların kavgalarını, mücadelelerini, dertlerini…”
Hülasa Asım Gültekin dünya bizim demektedir.
Onunla ilk defa yüz yüze 2017 yılında Ankara’da tanışmıştık. Asım ile yüz yüze gelişimizde önceden Adana’dan bildiğim Murat Ayar da yanımızdaydı. Büyük ihtimal bahar veya yaz aylarıydı. Her ikisi de İstanbul’dan Ankara’ya gelmiş, gelecek sonbaharda Sirkeci Garı’nda gerçekleşecek olan dergi günleri için hummalı bir çalışma içerisindeydiler.
Başkent’teki sohbetimizde ona dergi fuarının neden Sirkeci Garı’nda gerçekleştirildiğini sorduğumda şöyle yanıtlamıştı: “Sirkeci Garı’nın tarihi bir dokusu ve hikâyesi var.”
Bu yanıtının üzerine daha da sormadım. Doğru söylüyordu. O an aklıma “Asya Taburu” geldi. Tam da bu günlerde “Asya Taburu” hakkında kitap çalışmasına başlamıştım. Asya Taburu Irak Cephesi’ne katılmak üzere Berlin’den Abdürreşid İbrahim’in yönlendirmesiyle İstanbul’a gelmişlerdi. Şu an “Rusya Müslümanları Irak Cephesi’nde/Asya Taburu” başlığıyla kitap haline ilk defa getirdiğimiz Asya Taburu’nu o dönem İstanbullular Sirkeci’de coşkuyla karşılamıştı. Asım’ın yanıtından sonra aklıma ilk gelen az evvel sözünü ettiğim taburdu. Fakat bunu konuşmadık daha çok Sultan Galiyev üzerine söyleşimiz oldu. Söyleşi diyorum zira rahmetli bana Galiyev üzerine sorular sormuştu ve hemen hepsini yanıtlamıştım.
Sıkıcı biri değildi Asım Gültekin öyle kaprisleri falanda yoktu. Bunu Sirkeci’de organize ettiği dergi günlerinde fark etmiştim. Neredeyse dergi fuarına gelen bütün ziyaretçilerle ilgilenmeye çalışıyordu.
Hayatının önemli bir bölümü dergilerle geçmişti. Çıkardığı dergiler; Kitap Postası, Biat, Cafcaf ve Hacamat. Sadece yayıncılıkla kalmamış dergileri bir çatı altında toplamaya girişmişti. Uzun yıllar boyunca Tüm Dergiler Derneği genel başkanlığı görevinde bulunan Asım Gültekin günümüzde halen devam eden Dergi Günleri/Fuarlarını başlatırken Dünya Dergiler Birliği (DERGİBİR)’nin kurulmasına da öncülük eder.
Asım Gültekin’in başlattığı dergi günleri etkinliği DERGİBİR tarafından kararlı bir şekilde sürdürülüyor ve 29 eylül-2 ekim 2022 tarihleri arasında Sirkeci Garı’nda “Mevlana İdris Zengin” anısına bu yıl 13’üncüsü gerçekleştirilecek.
Mevlana İdris ve Asım Gültekin’e rahmetle…