Fazıl Özden’in Şiirler kitabı üzerine bir inceleme
Şair Fazıl Özden, şiir kitabını üç ana bölüme ayırmıştır. Birinci kitabın genel başlığı “Birkaç Soğan Hikâyesi” olarak belirlenmiştir ve bu bölümde “Tsunami” ve “Zindandan Başkan’a Mektup” başlıklı alt bölümler yer almaktadır.
İkinci kitap, “Çile” başlığı altında toplanmıştır. Bu bölümde “Adalet”, “D-4’den Seçmeler”, “Özel Günler”, “Özlem” ve “Rüyalar” başlıkları altında çeşitli şiirler bulunmaktadır.
Üçüncü kitap ise “Denemeler” başlığı altında toplanmıştır. Bu bölümde 28 şiire yer verilmiş olup, alt bölümler kullanılmamıştır. Toplamda, kitap içerisinde yaklaşık 80 şiir bulunmaktadır ve kitabın toplam hacmi 215 sayfadır.
Fazıl Özden’in şiirlerini değerlendirirken, şairlerin geleneksel tahlil metodlarından ziyade, bir yazar bakış açısını benimsemeye çalışacağım. Şairler, genellikle şiirin teknik yönlerini derinlemesine anlayarak tahliller yapma konusunda uzmanlaşırlar. Ancak ben, öncelikle Fazıl Özden’in şiirlerinde yansıttığı duygu ve hissiyatın izini sürmeye odaklanmak istiyorum.
Fazıl Özden’in eserlerini okurken, şairin duygusal derinliğini, eserlerine yüklediği anlamı ve okuyucuya iletmeye çalıştığı mesajları anlamaya çabalamaktayım. Şairin kullandığı dilin ötesine geçerek, eserlerindeki duygusal zenginliği ve içsel dünyasını anlamak, benim değerlendirme sürecimde önemli bir yer tutmaktadır.
Her bir şiirin kendine özgü bir atmosferi olduğunu kabul ederken, Fazıl Özden’in eserlerindeki tematik çeşitliliği ve duygusal derinliği vurgulamak, değerlendirmelerimdeki temel odak noktalarından biridir. Şairin eserleri üzerinden insanın duygusal karmaşıklığına dair çeşitli yönleri keşfetmeye çalışarak, Fazıl Özden’in şiir evrenindeki izleri takip etme amacım, değerlendirmelerimi daha geniş bir perspektife oturtmaktadır.
Bu yaklaşımla, Fazıl Özden’in eserlerini sadece teknik yönleriyle değil, aynı zamanda duygusal derinlikleriyle anlamaya ve değerlendirmeye çalışarak, şairin eserlerindeki insanî ve evrensel temasları keşfetmeyi hedeflemekteyim.
Fazıl Özden’in kitabına başlarken ilk on şiirini “Bir Soğan Hikâyesi” başlığı altında yerleştirmiş. Bu on şiirden seçtiğim kıtalardan aldığım birer beyit benzersiz bir üslup ve derin bir içerik sunuyor.
“Gün batınca bir soğan / Bir tarlada baş olmuş” (sf. 15), “Gübresiz kalmış bodur / Kıskançlık onda huydur.” ” (sf. 17), “ Diploma saklar cehli / Köşede bekler mehli” ” (sf. 19), “Ben zirvede ruhu ezik / Güce kuldur sorsan nazik.” ” (sf. 21), “Kork insanın acından / Gurur duyar suçundan.” ” (sf. 23), “Bu köyün soğanları / Özgürdür çabuk yürür.” ” (sf. 25), “Sağ geçinirsin amma / Yoksa gerçek sol musun?” ” (sf. 28), “Her gün olsa düğünün / Etek öpmektir ünün.” ” (sf. 29), “Baş olmak zor zanaat / Gelen giden vurur hep.” ” (sf. 31), “Coşkun aktım duruldum / Çok suçlandım yoruldum.” ” (sf. 35)
Bu seçilmiş beyitlerin ortak noktası, Fazıl Özden’in soğan hikâyeleri aracılığıyla toplumsal ve sosyal meseleleri kendi özgün üslubuyla anlatmasıdır. Her beyitte, derin bir anlam ve çağrışım yaratan ifadelerle toplumun çeşitli yönlerine dair düşünce ve eleştirilerine yer verir. Şair, soğan metaforunu kullanarak insanların yaşamlarındaki çeşitlilikleri ve zorlukları anlatarak, toplumun karmaşıklığını ve insan ilişkilerindeki çeşitli yönleri yansıtmaktadır.
Tsunami bölümüne geçtiğimizde, soğanlar Fazıl Özden’in kaleminden peşimizi bırakmıyor. Şair, şu dizelerle bu bölümde, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında toplumsal olaylara dair düşündürücü imge ve metaforları ustalıkla işliyor.
“Masum soğan cennet ister ihtiyaç / Kolay cennet din tüccarına muhtaç / Din tüccari yapar ise izdivaç / Evli soğan her gün oynar saklambaç.” (sf. 45)
Bu dizelerde, soğanın masumiyeti üzerinden anlatılan hikâyede, şair 15 Temmuz sonrası döneme dair çeşitli eleştiriler ve mesajlar sunuyor. Din tüccarlarının manipülasyonu ve toplumsal değerlerin çarpıtılması, soğan metaforu aracılığıyla çarpıcı bir şekilde ifade ediliyor.
Vatan bize emanet / Satılır mı melanet / İlmik ilmik ihanet / Dindi elhamdülillah // Sürüklendi batağa / Ateş yaktı otağa / İhtiyaç var köteğe / Şimdi elhamdülillah.” (sf. 50)
“Vatan bize emanet, satılır mı melanet” ve devamındaki dizelerde, Fazıl Özden vatanseverlik duygularını ve milli birlik vurgusunu işleyerek, toplumun içerisinde yaşanan olumsuzluklara dikkat çekiyor.
Bu dizelerde vatanın kutsallığı, ihanetin ilmek ilmek dokunan bir tehlike olarak resmedilmesi ve toplumun içinde var olan sorunlara karşı bir uyarı niteliği taşıması dikkat çekicidir. Şair, metaforları ve imgeleri kullanarak, okuyucuya düşündürücü bir perspektif sunmaya devam etmektedir.
“Zindandan Başkan’a Mektup” başlıklı bölüme geçildiğinde, şairin kaleminden çıkan şiirlerin belirli bir adresi işaret ettiği gözleniyor. Bu bölümde, şairin ifadesinde belirginleşen düşünce ve duygular, yazılmış bir mektup formunu alıyor
“Bilirim ağırdır sizin de yükünüz / Halden anlamaz sanmayın beni / Halimi ettim üç beş kelam ile arz / Yüzsüzlük değil, çözümsüzlük nedeni.” (sf. 53)
Bu dizelerde, şairin muhatap aldığı kişiye karşı duyduğu anlayış ve ona yönelik bir çözüm beklentisi olduğu görülmektedir. İfade edilen duygu, samimi bir dille dile getirilmiş ve çözüme odaklanmıştır.
“Ulu’l-emre itaat dalkavukluk değil / Sadece Allah’ın huzurunda eğil / Vallahi hiç şaşmadı bu bende / Dalkavukluk beklemiyorsun, değil mi sen de?” (sf. 56)
Bu dize, şairin ulu’l-emre itaatin, sadece Allah’a olan bağlılık olduğunu vurgulayarak, samimiyetini ve bağımsız duruşunu ön plana çıkarmaktadır. Aynı zamanda, muhatabına yönelik bir eleştiri ve beklentilerini dile getirme amacı taşımaktadır.
“Öyle korkuyor ki bürokrasi sizden / Siz çıplak çıksanız sokağa / Başkanım çok yakışmış diyecekler / Ne olur iltifat beklemeyin bizden / Bırakın çıplak diyelim çıplağa / Dostlar acıyı elbet dosttan duyacaklar.” (sf. 58)
Bu dizelerde, şair bürokrasinin korkularını ve başkan figürünün toplum nezdindeki algısını işlerken, ironi ve eleştiri içeren bir üslup kullanmaktadır. Şair, mektup formunu kullanarak toplumsal olaylara ve yönetim anlayışına dair düşündürücü bir bakış açısı sunmaktadır.
“Çile” başlığı altında okuyucuyla buluşan ikinci kitap, Şair Fazıl Özden’in duygularını etkileyici bir şekilde ifade etmeye devam ediyor. Bu bölümde, “Adalet” başlığı altındaki dizelerde dramatik bir ton hâkim.
“Adalet / Sen terazide kefesin / Sen bayrama arefesin // Adalet / Çekinmemeli falandan / İncinmemeli yalandan / Suçlular korkmalı ondan.” (sf. 87)
Bu dizelerde, adalet kavramının terazi ve bayramla ilişkilendirilerek, bir tür dengenin bekçisi olduğu vurgulanıyor. Adaletin, gerçekten adil olması gerektiği, yalanlardan uzak durması ve suçlular üzerinde korku etkisi yaratması gerektiği ifade edilmektedir.
“Hanım bakmaz solmuşken resmim / Kanım akmaz ölmüşken cismim / Canım çıkmaz gülmüşken hasmım / İstesem de ölemiyorum // Ye iç yat kalk yaşam sıradan / Dik ya da yan sen çık buradan / Çile dolar görür Yaradan / Hakkınca kul olamıyorum.” (sf. 91)
Bu dize setinde ise şair, kişisel bir dramı ve yaşanan acıları dile getiriyor. Eşinin mecburi ilgisizliği, ölü bedeni ve içsel bir çıkmazın yansımalarıyla karşılaşıyoruz. Şair, yaşamın sıradanlığına ve çile dolu bir hayata karşı bir çaresizlik ve içsel bir çatışma hissiyle okuyucuya sesleniyor. Bu dizelerde, insanın kendi iç dünyasındaki zorluklar ve çatışmalar ön plana çıkarken, yaşamın karmaşıklığına dair derin bir içsel yolculuğa davet ediliyor.
“D-4’den Seçmeler” bölümü, Şair Fazıl Özden’in seslendiği ortamı okuyucuya net bir şekilde tanıttığı bir kesit sunuyor
“E-Tipi Kapalı’nın / D-4 koğuşundayım / Belki de hayatımın / En zorlu yokuşundayım.” (sf. 99)
Bu dizelerde, şairin hapishane koğuşundan seslendiği ve yaşadığı zorlu koşullara dair duygu yüklü bir ifade bulunuyor. Hapishane atmosferi, şairin yaşamındaki zorlu yokuşu ve içsel çatışmalarını yansıtan önemli bir arka plandır.
“Özel Günler” bölümü, duygusal bir tonda okuyucuya ulaşıyor. Şair, bu bölümde kader arkadaşlarını tanıtırken, “Babalar günü”, “Ramazan Bayramı”, “Görüş Günü”, “Kızımın Doğum Günü”, “Vekâletname”, “On ikinci Yıl Aşkına” başlıklı şiirlerle özel günleri ve bu günlerdeki duygusal deneyimleri işliyor.
“Bir dünya kurduk sen toprak ben hava / Sen ateştin, yaktın, getirdin tava / Ben su oldum, susuz olmazdı dünya / Mutluluk pişiren cihansın aşkım // Evimde süs gönlünün serinliği / Ölçülemez ruhumun derinliği / Sende buldum dermanım yarenliği / Huzuru bulduğum ummansın aşkım.” (sf. 133)
Bu dizelerde, şairin sevgilisine duyduğu derin aşkı, birlikte kurdukları dünyayı ve mutluluğu övgüyle anlatıyor. İki kişinin bir araya gelerek oluşturduğu bütünlük ve huzurun ifadesini içeren bu şiir, duygusal bir derinlik sunuyor.
“Özlem” ve “Rüyalar” başlıklı son iki bölümde şair, duygusal bir yolculuğa devam ediyor.
“Uğruna feda, varlığım başım / Kalbimi dağlar, çatıksa kaşın / Cemre gözünde, inci o yaşın / Suya düştüğü, yeri gözle, gel.” (sf. 143)
Bu dizede, şairin sevgilisine olan özlemini ve ona olan bağlılığını ifade ediyor. Doğa metaforlarıyla süslenmiş bu dizelerde, sevgilisinin gözündeki inci yaşının anlam dolu bir çağrışımı yer alıyor.
“Bir kibrit çak sevgilim / Yıkılırken koca dağ kütür kütür / Üzülme çocuğum şehadet getir / Damla damla ısıtır bizi yağmur / Zulüm ile şefkat arası / Sözlerini bilmediğim ninniler çalsın sazlar / Kalbi kalbe verelim.” (sf. 150)
Bu dizelerde ise, sevgilisiyle yaşanan zorlu anlara karşı direniş ve umut ifadesi bulunuyor. Doğanın güçlü simgeleri, şairin duygusal durumunu anlatmada kullanılırken, sevgilisiyle yaşadığı birlikteliğin dayanıklılığı vurgulanıyor.
“Hüzün bile yaşatmayan bu rüyanın / Yetkisizlik kararı tek yorumu olamaz / Güzelliklerine de muhtacım bu dünyanın / Ömrüm bu dört duvar arasında solamaz.” (sf. 162)
Bu dizelerde ise, şairin hapishane içindeki duygusal deneyimleri ve içsel çatışmaları dile getiriliyor. Hüzün ve rüya metaforları, içsel dünyanın karmaşıklığını ve yaşanan zorlukları yansıtmak için kullanılıyor. Şair, bu dört duvar arasında özgürlük ve güzellik arayışını dile getirirken, hapishane atmosferiyle iç içe geçen bir içsel yolculuğu okuyucuya aktarıyor.
Üçüncü kitap olan “Denemeler” başlığını taşıyan bölümde, Şair Fazıl Özden, kendine özgü şiirleriyle okuyucusuna seslenmeye devam ediyor.
Vatan sevdam toprağım / Sen ekmeğim suyumsun / Ninni söyle bayrağım / Çocuk rahat uyusun // Huzur akar gölgenden / Ruh ve imansın bayrak / Hür ve özgür dalgalan / Türk’e dermansın bayrak.” (sf. 172)
Bu dizelerde, şair vatan sevgisini ve bayrak aşkını dile getiriyor. Türk milletinin birlik ve beraberliğine vurgu yaparak, bayrağın huzur ve özgürlük simgesi olduğunu anlatıyor.
Bazen kader bile iftira eder / İmtihan! Vebali sevenler öder / Yalancının mumu yatsıya kadar / Gündüzü de geceyi de aldatmam // Dünü silseler yarına el koysalar / Fazıl’ı kesip derisini soysalar / Sevdiklerimin gözlerini oysalar / Namus bu vatan! Satmadım! Satmam!” (sf. 173)
Bu dizede, kaderin insanlara nasıl zorluklar çıkardığını, imtihanın zorluğunu ve vebalin sevgisizlik ve haksızlıklar karşısında nasıl ödenmesi gerektiğini anlatan bir çıkış yapılıyor. Şair, kişisel durumunu ve vatan sevgisini ön plana çıkararak, namusun satılmadığını ve satılmayacağını ifade ediyor.
“Ateş mi yanan yoksa dilim mi / Güneş mi sönen yoksa hilim mi / Dünya mı dönen yoksa zulüm mü / Çileyle yunan bir irfan gördüm // Vefa almadan sözümü verdim / Sefa bilmeden özümü yordum / Şifa bulmadan çözümü gördüm / Şükür ölmeden yüzümü sürdüm / Her derde derman bir iman gördüm.” (sf. 190)
Bu dizelerde ise, şair ateşin mi yandığını, dilin mi söndüğünü sorgulayarak, insanın içsel çatışmalarını ve dünya zulmünü eleştiriyor. Irkçılık, dil ayrımı ve çileyle yoğrulmuş bir irfanın varlığına vurgu yapıyor. Şair, vefa, sefa, şifa ve çözümün ancak sağlam bir imanla mümkün olduğunu dile getiriyor. Bu dizeler, şairin derin bir düşünce yapısına sahip olduğunu ve yaşadığı zorluklara karşı dirençli bir duruş sergilediğini ortaya koyuyor.
Fazıl Özden, kitabın girişinde, eserini neden kaleme aldığını özsöz olarak paylaşmış ve bu düşüncelerini şu şekilde ifade etmiş:
“ Ne zaman ki, artık anlamak ve anlaşılmak sınırları aştı, muhabbette kelimeler anlamını yitirdi, gözlerin ve gözyaşlarının, kalbin ve kalpsizliğin anlattıkları cümlelere sığmadı, ben de yazmaya ve yazdıklarımı biriktirmeye tekrar başladım. Bu kitap da öyle oluştu. Biraz hüznüm, biraz kızgınlığım, biraz korkum, biraz ümidim, biraz ümitsizliğim, biraz sevgim, biraz özlemim, biraz sitemim, … derken kendimi tatlı bir yazma heyecanı içinde buldum.”
Şairin bu ifadesiyle, duyguların, düşüncelerin ve yaşanmışlıkların kelimelerle ifade edilemeyen sınırlarını aştığı bir noktada yazmaya yönelme isteğini anlıyoruz. Bu kitap, şairin iç dünyasını, çeşitli duygularını ve yaşamına dair derin düşüncelerini paylaşma amacını taşıyor.
Şiirler başlığı altında, içerisinde üç kitabı barındıran ve titiz bir şekilde tasnif edilmiş bu eserde, birçok güzel şiir bulunmaktadır. Ancak burada, bazı önemli gördüğüm şiirlerden küçük parçaları seçip, kısa yorumlar ekleyerek sunmaya çalıştım. Fazıl Özden’e ilham dolu şiirlerle dolu günler diliyorum.